hesabın var mı? giriş yap

  • gördüğü her kuralı don lastiğine çevirmek isteyen yurdum insanı için sözde kazıktır.

    plan yapmak, hazırlıklı olmak, ciddi davranmak filan hak getire.

  • anadolu'nun taçsız kralıdır.
    bu küçük şehirle üniversitede tanıştım ve beni 4 yıl misafir etti. insanlarıyla, yönetimiyle, hoşgörüsüyle burası nasıl türkiye dedirtmiştir.
    bir anımı anlatacağım müsadenizle.
    yıl 2009 ya da 2010. okul çıkışı otobüse bindim. elimde kocaman teknik resim çantası, beynimde günün tüm yorgunluğuyla koridor tarafında bir koltuğa oturdum. ilerleyen duraklarda otobüs tıklım tıklım dolmaya başladı. bu sırada yaş ortalaması artmakta ve bu da beni ciddi derece de husursuz etmekteydi. koltuk sevdasına kapıldım. bu koltuktan kalkamazdım. aklımda bu keskin hesapları yaptığım sırada masmavi gözleriyle tontiş bir teyze benim yanımda dikildi. artık vakti gelmişti. kalkmak için yeltendiğim sırada o güzel türkçesiyle "otur oğlum otur, akşama kadar derste zaten yoruluyosunuz, ben gezmek için bindim bu otobüse seni rahatsız etmek için değil" dedi. eskişehir böyle bir yer işte. eskişehir süper bir yer.

    debe editi : (bkz: minik eymen'e yardım ediyoruz kampanyası)

  • okuma yazma bilmeyen cahil cuhela kesiminin herhangi bir kitap bir roman veya bir dokuman okumamis en azindan bir kac kult eski ve dolu film ve veya dizi izlememis eski sarkilari dinlemeyip eski insanlari yaşamları gormemis ve kendi karakter ve etraflarina adeta sanal masallar ve yalanlardan haleler auroralar ören bir takim sözlük kezbanlari ve bize de duserci mericler tarafından hadi arabaya binelim buralardan gidelim demeye calistigi soylenen tracy chapman ablamizin efsane şarkısı.

    fast car tam manasiyla felaketin sefaletin kahpelik ve kallesligin icinden cikilmaz derin cukurlarin merdivensiz kuyuların kimsesizlik ve çaresizliğin adeta insanin ruhunu delip geçen yalnizligin o kış o ayaz ve kar buzun şarkısı sanki bir ağıt bir aglayis bir derin dert yanma sitem ve isyan etme öyküsüdür.

    simdi motoru calistirip yeniden dinleyelim belki dinlerken uzun zamandir aradığımız uykulara kavusup teslim oluruz çocuklar başlıyoruz..

    you got a fast car
    ı want a ticket to anywhere
    maybe we make a deal
    maybe together we can get somewhere

    any place is better
    starting from zero got nothing to lose
    maybe we'll make something
    me, myself, ı got nothing to prove...

    senin hizli bir araban var bense her yere gidebilecegim bir biletim olsun istiyorum.
    belki anlasabiliriz seninle evet belki beraber bir yerlere gidebiliriz.

    burasi haric her yer güzel her yer olur yeterki burasi olmasin any place neresi olursa sifirdan baslayalim nasilsa kaybedecek bir şey yok belki bir seyler yapabiliriz ben kendim ve zaten benim ispat edecek kanitlayacak hic bir seyim yok.

    you got a fast car
    ı got a plan to get us outta here
    ı been working at the convenience store
    managed to save just a little bit of money

    won't have to drive too far
    just 'cross the border and into the city
    you and ı can both get jobs
    and finally see what it means to be living...

    senin hizli bir araban var benimse bizi buralardan alip goturecek bir planim.
    az biraz para biriktirmek icin bakkal köşelerinde çalışıyorum goruyorsun.

    fazla ileriye gitmemize gerek yok fazla sürmeyelim yeterki siniri gecip su kahpe kasabadan sefaletten cikip sehrin icine girelim.
    orada ikimizde bir is bulur ve sonunda yasamanin ne demek oldugunu anlamaya baslariz.

    see, my old man's got a problem
    he live with the bottle, that's the way it is
    he says his body's too old for working
    his body's too young to look like his

    my mama went off and left him
    she wanted more from life than he could give
    ı said somebody's got to take care of him
    so ı quit school and that's what ı did..

    goruyorsun babamin bir problemi var icki siseleriyle birlikte yaşıyor o böyle ne yaparsın.
    calismak için cok yasli olduğunu söylüyor hep ama aslinda genç vücudu boyle bitik görünmemesi gereken yaşta.

    annem olacak kadin bizi bırakıp gitti hayattan fazlasini istiyormuş evet babamin ona verebileceklerinden fazlasini.
    boyle olunca mecburen yasli bitkin ve alkolik babama bakmak icin okulumu bıraktım evet bunu yaptim.

    you got a fast car
    ıs it fast enough so we can fly away?
    we gotta make a decision
    leave tonight or live and die this way...

    senin hizli bir araban var belki ama fakat yeterince hizli mi bizi buralardan goturmek için
    oyleyse bir karar verelim ya bu gece cekip gidecegiz veya bu sekilde yasayip öleceğiz evet bu şekilde.

    so ı remember when we were driving, driving in your car
    speed so fast it felt like ı was drunk
    city lights lay out before us

    and your arm felt nice wrapped 'round my shoulder
    and ı-ı had a feeling that ı belonged
    ı-ı had a feeling ı could be someone, be someone, be someone...

    evet hatırlıyorum senin arabanla hizli cok hizli surdugumuzu o kadar hizliydik ki sarhos gibiydim şehir isiklari onumuzde uzanip gidiyorlardı.

    ve evet senin kolların omzumda güzeldi hisler güzeldi iste tam o anda kendimi o ana oraya ait hissettim ve biri olabilirdim evet birisi olabilirdim ben de...

    you got a fast car
    we go cruising, entertain ourselves
    you still ain't got a job
    and ı work in the market as a checkout girl

    ı know things will get better
    you'll find work and ı'll get promoted
    we'll move out of the shelter
    buy a bigger house and live in the suburbs...

    evet senin hizli bir araban var.
    süzülüp gidiyor eğleniyorduk ikimiz ama senin hala bir isin yok ve bense bir markette kasiyer olarak calisiyordum evet checkout girl...

    ısler daha iyiye gidecek biliyorum sen bir is bulacaksın ve ben terfi alacağım icinde yaşadığımız bu küçük barakadan taşınıp daha büyük bir ev alip sehrin hemen dışında yasayacagiz...

    you got a fast car
    ı got a job that pays all our bills
    you stay out drinking late at the bar
    see more of your friends than you do of your kids.

    ı'd always hoped for better
    thought maybe together you and me'd find it
    ı got no plans, ı ain't going nowhere
    take your fast car and keep on driving...

    senin hizli bir araban var benimse tum faturalarimizi odeyen bir işim.
    ama sen geceleri gec saatlere kadar barlardasin ve içiyorsun tipki babam gibi.
    kendi cocuklarindan daha fazla arkadaslarini görüyorsun evet tipki babam gibi...

    ben hep daha iyisini umut ettim seninle birlikte bulacağımız daha iyi yerleri benim baska planlarim yok baska bir yere gitmiyorum
    sense o hizli arabani al ve surmeye devam et...

  • atılan çay "yeşil çay"mış. şimdi rahatladım lan. bu elim olaydan haberdar olduğumdan beri na şuramda yumru gibi takılıp kaldıydı 16 yaşında çocuklar neden demlik demlik çay içiyor diye.
    benim o yaşlarımda demlik demlik çayı bir solcular kafelerinde, bir de ülkücüler ocaklarında içerdi. aslında çayın kralını ışık evlerinde şakirt bebeler içiyormuş da haberimiz yokmuş. neyse.
    (bkz: çay şakirdin mazotudur)

    aklıma sosyete kafelerinde ellerinde kara kara rize/kaçak karışık çay içen, küp şekeri hızlı erisin diye kaşık darbeleriyle parçalayan zengin bebeleri geliyordu. bu uyumsuz, bu eğreti görüntü bana tarifi imkansız acılar zerk ediyordu.
    sonunda akşam gazetesinin haberinde söz konusu çayın "sıcak yeşil çay" olduğunu öğrendim de kendime geldim. o olur bak. yeşil çaysa olur.

  • ayranın zehirlenmeyi önleme amacıyla verildiğini düşündüğüm menü. ayran yerine kola isterseniz kabul etmeyebilirler.

  • oha gülmekten öldüm. olm kadınlar zaten ıslıklıyor. çatıdan çekersen öyle olur. aşağıdan duyulur mu o gürültüde ezan. seçim gidiyor diye iyi çalışıyorsunuz ama biz giren brunson vakasını unutmadık yiğidim. feministler üzerinden de tabiki muhalefet aşağılanır.

  • bir de türkçe altyazılısı çıksa da bunun biz de anlasak dedirten bebektir.