hesabın var mı? giriş yap

  • öyle ya da böyle, beğenirsiniz veya beğenmezsiniz ama çocuklar duymasın dizisi gerek rating, gerekse uzun süreli olması bakımından türk televizyonculuk tarihinde önemli bir yere sahip. (bakınız burası önemli, burada dizinin kalitesini tartışmıyoruz.)

    peki zamanında tekrarları bile rating listelerinde üst sıralarda yer alan bu dizinin aslında bizlerin hatta anne babalarımızın bile çocukluğunda yer alan taşdevri (bkz: taşdevri) (bkz: flintstones) çizgi dizisinden epey esinlenildiğini iddia etsem…

    haluk = fred çakmaktaş

    meltem = wilma çakmaktaş

    selami = barney moloztaş

    gönül = betty moloztaş

    havuç = bambam

    duygu = çakıl çakmaktaş

    çizgi dizide de fred (haluk) kaba saba iken barney (selami) light erkek.

    fred (haluk) ve barney (selami) aynı iş yerinde çalışıyorlar.

    barney (selami) ve betty (gönül)'ün de çocukları olmuyor.

    wilma (meltem) tüm maçoluğuna rağmen fred'in tırstığı karısı.

    fred (haluk) ve barney (selami)'nin patronu bay slate (bkz: bay slate) de tıpkı fıs fıs ismail (bkz: fıs fıs ismail) gibi sürekli başlarının birlikte belaya girdiği ama bölüm sonunda sorunu tatlıya bağladıkları bir karakter.

    daha yazamadığım ve irdelenirse çıkacak pek çok benzerlik sebebiyle tekrar iddia ediyorum ki, çocuklar duymasın taşdevri'nden araklanmıştır.

  • film ilerledikçe senaryonun da sahibi yönetmen paolo sorrentino'nun gecenin sonuna yolculuk'tan bir hayli etkilendiğini hissedebiliyorsunuz. filmde ki atmosfer farklı kamera kullanımları ve cafcaflı yaşamın altında ki ağır modernizm eleştirisi. olan olmuştur ve hayat devam etmektedir. ilk aşk ve ömür boyunca o anı bulamamakla tüketilmiş bir hayat. ne kadar iyi görünürsen o kadar dibe batmışlığın bir göstergesi niteliğinde.

  • eda taşpınar'ın herhangi bir ısıya dayanıklı kıyafet, 100 faktör güneş kremi, sarınacak ıslak battaniye olmadan da, bakkala çikilop almaya gider gibi bir rahatlıkla yerine getirebileceği bir görev.

    döndüğünde ne renginde, ne de şeklinde bir değişiklik olacağını sanmam hanımablanın.

  • millet iyice delirdi. biri sakallı görünce 10.yıl marşına başlar diğeri buna tepki olarak metroda ilahi okur. alayınız yobazsınız haberiniz yok.

  • ne kadar yamyam bir ticari kuruluş olduğunu geçtiğimiz günlerde göstermiş bir şirkettir...

    çocuk esirgeme kurumuna bağlı küçükyalı çocuk yuvasının başvurusu üzerine (yanlış anlaşılmasın bağış olarak falan değil, parasıyla) yuvayı ev değil kahvehane statüsünde görmüş ona göre ekstra ücretlendirme istemiştir...

    televizyonda fıldır fıldır dönen reklamların giderini 0 - 12 yaş grubu çocukların aralarında okey çevirip ödemelerini bekleyecek kadar alçalmışlardır.

    şimdi bu rezalet ortaya çıktığında hiç bir yetkili demesin "ay aman bölge bayilikleri bağlantılarından pirim kazanıyor ondan falan feşmekan, bizim haberimiz olmadı" diye... onlar ne kadar çok kazanırsa, digitürk'ün daha da fazla kazanacağı aşikardır...

    ama içleri rahat edebilir... nasıl olsa bu kimsesiz çocukların yuvasını kahvehane statüsünde gören "pazarlamacı"ları hiç bir kamera tespit edebilmiş değil...

    oğlum sizde hiç "vicdan" tuşu yok mu?...

  • bir insan yanılgısı denebilir. en son ayrılanılan kişiye benzer özelliklerde kişi olmadığı sürece bir şey hissedilmeyeceği sanılır. oysa ki tamamen subjektif bir yanılsamadır.

    aslında durum limbik sistemdeki haz noktalarının oluşturduğu saplantı ile ilgili. size o kişi olmadığı sürece normalde duyacağınız kadar haz duyamacağınız sinyalini alıyorsunuz.

    mesela, neden zaman en iyi ilaçtır denir? çünkü beyin bir kayıt sistemine benziyor. siz yeni anılar yaratamaz ve mevcut hatırları geçmişte bırakamazsanız, canınızı en çok yakan anı size en yakın anı oluyor. oysa ki yeni anılar yaratabilirseniz, geçmiş uzaklaşır ve o en kötü anı güzel şeylerin başlangıcı olur. kısaca bu gibi durumları bitiş değil, başlangıç gibi düşünmeniz doğru olandır.

    beyin bir süreden sonra öyle bir yapılanacak ki sizin için o anı trajik bir olaydan, arkadaşlarınıza eğlenerek anlatacağınız komik bir olaya dönüşecek. öyle bir an gelecek ki o kişi, sizin canınızı en çok yakan kişi bile önemsizleşecek. onu gördüğünüzde en ufak duygu hissetmeyeceksiniz.

  • bazen bir arkadaş, bazen misafirliğe gelen birinin çocuğu. bunu soranlar hiç değişmez. önce hunharca bilgisayar açılır, ama bir engel var. bilgisayara adam şifre koymuş. derhal o soru gelir ''ya bunun şifresi ne'' ?

    ulan dallama şifresini söyleyecek olsam şifre koymam zaten. belli ki bilgisayarımın kurcalanmasını istemiyorum. baktın şifre var açamıyorsun, geri kapat. bu ne yüzsüzlük ?