hesabın var mı? giriş yap

  • gelir uzmanı olarak cevaplıyorum, bir kuyumcu dahi bir memur kadar vergi ödemiyor. esnafla konuştuğumda ödediği bağ-kuru bile vergiden sayıyor. bir sürü vergi ödediğini iddia ediyor. ancak yılda toplam 1500 tl'yi geçmiyor verdiği vergi. benim bir memur olarak yılda yaklaşık 10.000 tl civarı, beyaz yakalı eşimin de yaklaşık 15.000 tl civarı vergi verdiğini duyunca şok geçiriyorlar. siz vergi mi veriyorsunuz? diye soran bile var. adam sıfır matrah gösteriyor, 50 tl'lik damga vergisi veriyor diye vergi verdiğini falan zannediyor. sonra da bize gelip senin maaşını ben veriyorum diyor. ancak görünen o ki benim maaşımı diğer memur arkadaşlar veriyor gibi.

    edit: aldığım mesajlar ve yazılanlar sonucu ulaştığım sonuç şu ki esnaf ciddi ciddi vergi verdiğini zannediyor arkadaşlar. olay da şu kaynakta kesilen vergiler. şimdi kaynakta kesilen vergiye yapılacak pek bir şey yok. adam işçi çalıştırıyor. o işçinin devlete ödemesi gereken vergiyi sorumlu olarak kendisi veriyor diye onu vergi verdim zannediyor. ya da adam yüzde 18 kdv kesiyor. aldığı o kdv'yi devlete ödemek üzere alıyor. sonra gidiyor devlete ödüyor diyor ki ben vergi verdim. kardeş sen zaten o parayı tüketiciden aldın. millet araba falan diyor da ya arkadaşlar size yemin ediyorum sturbucks'da 10 liraya kahve içip hiç üşenmeyip onun fişini saklayıp 1 lira dahi etmeyen kdv'yi düşen var.

  • kuzenim tarafından kendisine şiirler yazılan insan.
    (bkz: kuzenim yazmış)

    kutudaki paralar yandaşlara saçıldı,
    reza gilin önünde bütün yollar açıldı,
    tapelerin üstüne soğuk sular içildi,
    tam ümidi kesmişken çıkageldin bharara

    sen bunları bilmezsin, hepsi birer engerek,
    bize de senin gibi yiğit savcılar gerek,
    istersen sana burdan fındık fıstık gönderek,
    jack daniels'ın yanında biraz yerdin bharara

    ebru bugün yalıda karaları bağlamış,
    demir atmış yalnızlığa, içli içli ağlamış,
    miami'nin adaleti kılıncını yağlamış,
    dolce vita hayata ayar verdin bharara

    garip reza mahpusta, beli göçmüş ranzada,
    oysa ki gezecekti roma'da fransa'da,
    havuz medyası seni paralelci sansa da,
    diğer yüzde elliden hürmet gördün bharara

  • iyi de bu hala cahil olduğunuz gerçeğini değiştirmiyor. aksine ülkedeki cahil sayısını bize gösteriyor. nicelik nitelik ayrı şeyler öğren de gel.

  • her seferinde oluyor.

    - ne okuyon yeğen
    - bilgisayar mühendisliği abi
    - bizim oğlanın makineye bi format atıversene ağır çalışıyomuş çok

    edit: bunu diyen adam buradaymış lan sırayla bütün entrylerimi kötülemiş taşakkürler.

  • diziyi izleyen çocukların yarısından çoğu reklamcı olmak istedi, olanlar hala ruhsar'ı bulamadı. akıldan çıkmak bilmeyen kayıp gençlik...

  • filmin esas vurgusu william sommerset ile david mills arasında gecen enfes diyaloglarda saklidir. iki karakterin dunyaya, hayata bakislari arasindaki tezatliktir asil yansitilmak istenen. bir tarafta dunyayi, bir cocuk sahibi olmak istemeyecek kadar yasanmaz bir yer olarak algilayan sommerset, diger tarafta ise bir fark yaratacagina*, dogru isleyen bir hayat butunlugu icerisinde ortaya cikan carpikliklarin giderilmesinde bir rol oynayacagina inanan mills.

    sommerset film boyunca israrla, mills'e katilin kacik ya da anormal biri olmadigini, aksine boktan hayat kosullarinin dogal bir uzantisi oldugunu anlatmaya calisir. mills bunu kabul etmeyecektir, zira evlilik hayatinin ve kariyerinin basindadir, ve bu felsefeyi kabul etmesi gururla oynamakta oldugu dedektif rolunu tamamiyla anlamsizlastirmasi demek olacaktir. oyle degil mi ama? dusunsenize.. bir dedektifsiniz ve cozdugunuz hic bir cinayet dosyasinin, iceri tiktiginiz hic bir suclunun herhangi bir seyi degistirmeyecegine, dunyanin halen eskisi kadar rezil bir yer olacagina inaniyorsunuz. tabii ki karsi cikacaktir mills buna, tabii ki sommerset'in bu zirvalari emekli olacagi icin kurguladigini iddia edecektir. sonlara dogru olan bar sahnesini hatirlayiniz..

    bu ikili arasinda cozumsuz kalan mevzu, john doe'nun mesajlari ile bir sonuca ulastirilir ve senaryo da boylece summerset*'ten yana cikmis olur. zaten bu yuzdendir mills*'in film boyunca mutemadiyen summerset'den eksik birisi olarak tasvir edilmesi, verilmek istenen mesajin daha kolay kavranabilmesi icin..

    ne yazik ki hikayenin, oyunculugun ve gorselligin golgesinde kaldigi icin pek dikkat edilmez esas olarak soylenmek istenenlere. dusunuldugunde fight club 'in da ayni dertten muzdarip oldugu farkedilebilecektir.

  • galatasaray taraftarı bir kez daha bilmelidir ki:

    "mario gomez'i düşündük ama 9 milyon euro bonservis istediler, kendisi de yıllık 5 milyon euro net istedi. ben de isterim yıldız alalım ama dengeler var" - hamza hamzaoğlu

  • japanese attitude for work : "if one can do it, i can do it. if no one can do it, i must do it."

    middle eastern attitude for work : "wallahi if one can do it, let him do it. if no one can do it, ya-habibi how can i do it?"