hesabın var mı? giriş yap

  • kesinliği hakkında bir şey söyleyemeyeceğimiz iddia.

    önce, güneş'e ne olacağını ve neden öyle olacağını anlamak gerek. biraz başa saracağım ve güneş'in yaşam evrelerini anlatacağım çünkü yıldızlar da insanlar gibi doğar, gelişir ve ölür.

    bu ön bilgi kısmını okumak istemeyenler doğrudan güneş'in ölümü ve sonuç kısımlarına geçebilirler.

    --- doğum aşaması ---

    uzayda yer yer, adına moleküler bulut dediğimiz gaz ve toz bulutları var. bunun gibi:
    görsel

    bu bulutlar yeterince yoğun oldukları ve belirli bir alt kütle sınırına ulaştıkları zaman burada fizik kanunları, yıldız oluşturmak üzere devreye girer. kendi yoğunluğu altında merkez bölgesi çökmeye başlayan bir bulutta, merkezî bölge sıkıştıkça buradaki madde yoğunluğu (yani kütle) artmaya başlar. buna bağlı olarak kütle çekim kuvveti gitgide güçlenir ve yakın çevredeki gaz moleküllerini de yavaş yavaş etrafına toplamaya başlar.

    kütle çekim enerjisi, merkeze doğru toplanan gazı ısıtmaya başladığında bu gazlar ışıma yapmaya (yani radyasyon yaymaya) başlar. olayın henüz başlarında, bu ışıma uzaya dağılabilir ama maddenin merkeze yığılması devam ettikçe ortaya çıkan sıkışık, yoğun yapı ışımayı içeriye hapseder. bu durumda sıcaklık gittikçe artar; ta ki merkezde nükleer füzyonu başlatacak sıcaklığa erişene dek.

    cismin bu hâline ön yıldız (protostar) adı verilir.

    --- bahtsız olanlar ---

    merkezdeki sıcaklık füzyonu başlatacak seviyeye ulaşamazsa, cisim bir kahverengi cüce olarak kalır.

    --- hayatının baharı ---

    merkezde sıcaklık 10 milyon kelvini bulduğu zaman artık 4 hidrojen çekirdeği kaynaşarak 1 helyum oluşturmaya başlar. meşhur denklemimiz e = mc^2 burada olan biteni anlamamıza yardımcı olur. 4 hidrojenin kütlesi, 1 helyumun kütlesinden daha fazladır. aradaki farka karşılık gelen kütle, enerji olarak açığa çıkmaya başlar. işte bir yıldızın enerji üretim mekanizması budur. ön yıldız artık gerçek bir yıldız olmuştur. teknik olarak buna anakol yıldızı adı verilir.

    anakol yıldızları, dengede olan yıldızlardır. içeride üretilen enerjiden kaynaklanan ve dışarıya doğru olan ışınım basıncı ile yıldızı merkeze doğru çeken kütle çekim kuvveti dengededir. yıldızın ömrü denge bozulana, yani merkezdeki hidrojen bitene dek sağlıklı bir şekilde devam eder.

    merkezde hidrojen ya da genel ifadeyle yakıt bitince ne olur? ne olacağını belirleyen şey, yıldızın doğum aşamasındaki kütlesinin büyüklüğüdür.

    --- ölüm ---

    yukarıda da belirttiğim gibi, yıldızın nasıl öleceği, onun başlangıçtaki kütlesinin belirlediği bir durumdur.

    küçük kütleli yıldızların kütlesi, güneş kütlesinin 0,6 katı ile 2 katı arasında değişir. "güneş kütlesi ne kadar ki?" diyenler için:
    1.990.000.000.000.000.000.000.000.000.000 kilogram

    bu yıldızların sonu beyaz cüce olmaktır.

    orta kütleli yıldızlar, güneş'in kütlesinin 2 katı ile 8 katı arasında kütleye sahip olan yıldızlardır.

    bunların sonu da beyaz cücedir.

    büyük kütleli yıldızlar, 8 güneş kütlesinden daha fazla kütleye sahip olanlardır.

    bunların sonu nötron yıldızı ya da kara deliktir.

    küçük kütleli yıldızlar, büyük kütleli yıldızlara göre çok daha uzun yaşarlar. mesela küçük bir yıldız milyarlarca yıl yaşayabilirken dev bir yıldızın ömrü birkaç milyon yıl içerisinde biter.

    --- güneş'in ölümü ---

    genel konuşmayı bırakıp güneş için konuşalım.

    güneş küçük bir yıldız. bu nedenle de ömrü oldukça uzun. şu ana dek yaklaşık 4,5 milyar yıldır enerji ürettiğini biliyoruz. bir bu kadar daha ömrü olduğunu söyleyebiliriz. tabii her şey şu anki şekilde, yani olması gerektiği gibi ilerler ve bambaşka bir durum ortaya çıkmazsa...

    güneş bir anakol yıldızı. yani merkezinde hâlâ nükleer füzyon devam ediyor. aslında merkez dediğim çekirdek bölgesi, güneş hacminin sadece %1'ine yakın bir kısmını oluşturur ama kütlece hemen hemen güneş'in 1/3'ü bu bölgeye toplanmış durumda.

    çekirdek dışında kalan üst katmanlarda çok fazla hidrojen bulunur ancak bunların hepsi füzyon sürecine katılmaz. burada şöyle bir sistem var: çekirdek, üst katmanlardan çok daha sıcaktır. sıcak madde genleşerek üst katmanlara doğru çıkar. üst katmanlardaki daha soğuk madde de alta, yani çekirdeğe doğru çöker. tıpkı sıcak ve soğuk havanın yer değiştirmesi gibi. yani burada konveksiyon hareketleri vardır.

    konveksiyonla çekirdeğe taşınan hidrojen, füzyon sürecine katılabilir ama çekirdeğe ulaşmayan hidrojenlerin enerji üretimine bir katkısı yoktur.

    çekirdekteki hidrojen helyuma çevrilip tüketilirken, elde edilen helyum, bir nükleer atık gibi çekirdekte birikmeye başlar. normalde güneş'in çekirdeğinde helyumu da füzyona sokacak kadar basınç ve yoğunluk mevcut değildir ve enerji üretimi bir an durur ama tek seferliğine, yıldızımızın hayatına devam etmesi için bir şans doğar: çekirdekte biriken bu helyum kabuk enerji üretimi durduğu için büzülmeye başlar ve ön yıldızın ışımayı hapsettiği aşamadakine benzer bir şekilde içerideki enerjiyi kısa bir süreliğine hapseder. sonuç olarak sıcaklık bir anlığına öyle yükselir ki, çekirdeği ve helyum kabuğu saran hidrojen zarfta yeniden füzyon başlar. anlık enerji üretiminden kaynaklanan ışınım basıncı da bir anda yükselir.

    bu aşamada, bir anda artan ve yıldızı merkezden dışarıya doğru iten ışınım basıncı, yıldızı merkeze doğru çeken kütle çekimini bir süreliğine yener. bunun sonucunda tüm katmanlar uzaya doğru itilir ve güneş hacimce genişler.

    hidrojen zarfta füzyon -bir önceki sefer olduğu gibi- bitince yine benzer durum yaşanır. çekirdek büzülür ve büzülme sonucunda çekirdek sıkıştıkça, kütle çekim enerjisi yine merkez bölgeyi fazlasıyla ısıtır. tekrar bir hidrojen füzyonu başlatacak duruma gelir. enerji üretimi yeniden başlar. ışınım basıncı kütle çekimini yine yener ve güneş yine genişler.

    değişen yıldız dediğimiz yıldızlardaki olay budur. bu yıldızlar parlaklıklarının artıp azalması ile karakterizedir. bu parlaklık değişiminin nedeni, yıldızın genişlerken ve büzülürken bir ısınıp bir soğumasıdır. güneş bu aşamada artık anakol yıldızı olmaktan çıkmış ve bir değişen yıldız olmuştur.

    tüm bu aynı aşamalar birkaç yıl boyunca genişleme ve büzülme biçiminde arka arkaya tekrar eder. ne zamana dek? merkezde füzyona sokacak hidrojen tükeninceye dek.

    hidrojen tükendiğinde artık bölgede bol miktarda helyum atık birikmiştir. benzer bir süreçle ve son bir çabayla güneş, helyumu da füzyona sokarak karbon ve oksijen atık oluşturduğu kısa bir dönem yaşar. bu aşamada güneş'in genişlemesi de önceki aşamalardan çok daha fazla olur. güneş, daha önceki boyutunun yüzlerce katı kadar genişler. meşhur kırmızı dev aşaması budur. dev oluşu, genişlemesinden kaynaklıdır. kırmızı oluşu ise enerji üretiminin durması nedeniyle sıcaklığının düşmesiyle alakalıdır. (astronomide soğuk yıldızlar kırmızı, sıcak yıldızlar mavidir. evet, evlerde kullandığımız muslukların aksine...)

    dışarıya doğru olan bu genişleme, sonsuza dek sürmez. burada ideal gaz davranışlarındakinden biraz farklı durumlar ortaya çıkar çünkü olağanüstü koşullar söz konusudur. çekirdek öyle sıkışır ki, çekirdekteki atomların elektronları atomlarından koparlar. yani artık ortamda tamamen iyonize olmuş atomlar ve bağımsız elektronlar bulunur. bu elektronlar o kadar sıkışık ve yoğun bir yapıdadır ki daha fazla sıkıştırılamazlar. bu madde için "dejenere olmuş" deriz. ortamda dejenere elektron basıncı adı verilen bir basınç ortaya çıkar. bu basınç, ideal gaz denklemindeki basınç gibi sıcaklıkla ilişkili değildir.

    dejenere elektron basıncı, çekirdeğin de genişleyerek soğumasına engel olur. helyumun füzyonu sürerken çekirdeğin tekrar genişleyememesi, sıcaklığın süratle ve aşırı derecede artmasıyla sonuçlanır. bunun sonucunda helyum, adına "helyum parlaması" denen bir süreçle ani bir şekilde, patlamaya benzer bir enerji artışına neden olur ve güneş'in dış katmanları uzaya doğru büyük bir hızla savrulur ve bir gezegenimsi bulutsu oluşturur. şöyle bir şeyden söz ediyoruz:
    görsel

    geriye ise sadece karbon ve oksijen atıktan oluşan, çok sıcak bir çekirdek kalır. bu da bir beyaz cücedir. bundan sonrası, bir siyah cüceye dönüşmek üzere milyarlarca yıl sürecek bir soğuma aşamasıdır.

    hemen hemen aynı zamanda samanyolu galaksisi, andromeda galaksisi ile birleşeceğinden beyaz cüce yerinde ne kadar süre sağlam kalır, onu bilemiyorum.

    --- sonuç ---

    güneş'in dünya'yı yutması olasılığının nedeni, kırmızı dev aşamasındaki genişleme evresidir.

    aşağıdaki görsel temsili olarak, güneş'in şu anki boyutu ile kırmızı bir dev yıldızın boyutunu kıyaslıyor:

    görsel
    (görsel buradan alıntı)

    gördüğünüz gibi güneş'in yerine kırmızı bir dev koyduğunuz zaman bu cismin çapı, dünya'nın yörüngesine dek ulaşabilir ve cisim dünya'yı yutabilir.

    ama...

    burada bunun kesin olduğunu söyleyemiyoruz. yıldızlar ömürleri boyunca uzaya plazma savururlar ve sürekli kütle kaybederler. kırmızı dev aşamasına gelen bir yıldızda ise kütle kaybı artar çünkü genişleyen katmanların üzerindeki kütle çekim kuvveti zayıflar ve yıldız maddesini tutmak biraz daha zorlaşır.

    2008'de yapılan bir çalışmanın sonucunda bulunan şey basitçe şuydu: 5 milyar yıl sonra güneş, kütlesinin önemli bir bölümünü kaybetmiş olacak. bu da dünya ve diğer gezegenler üzerindeki çekim kuvvetinin bir miktar zayıflaması anlamına geliyor. bu nedenle dünya'nın yörüngesi bir miktar daha genişleyebilir ve kırmızı devin sınırları dışında kalabilir.

    bir ama daha...

    3 cisim probleminden biliyoruz ki 2'den fazla cismin borusunun öttüğü güneş sisteminde işler karışabilir. güneş'in etkisinin zayıfladığı bir tarihte hangi cismin diğerini nasıl etkileyeceği hakkında kesin bir yorum yapamıyoruz. her ne kadar dünya üzerindeki kütle çekim etkisi zayıflayacak olsa da dünya'nın etkilendiği tek kuvvet bu değil. gelgit kuvveti sadece ay'dan değil güneş'ten de kaynaklıdır ve bu durum dünya'nın yörünge açısal momentumunun azalmasına neden olabilir. bu da yukarıdakinin tam tersi bir ihtimal doğurur: dünya'nın güneş tarafından yutulması.

    şu an için merkür ve venüs'ün yutulacağını ve mars'ın sağlam kalacağını söyleyebiliyoruz ama dünya için kesin konuşamıyoruz.

  • ulan bir uygulama bir programciya "how to delete songs from iphone" diye google'da arama yaptirir mi? gebersin bu program acilar cekerek ölsün. sonra tekrar diriltilip kizgin yaglarda falan kavrulsun. allah ilgilensin.

  • bir haftadır diyetisyen kontrolünde diyetteyim ve bir haftadir açım her akşam 60 dakika yürüyorum yarın kontrole gidecegim ve eger bi degisiklik olmamişsa diyetisyeni vuracağım.

    edit: 2 kilo vermişim diyetisyeni vuramadım öptüm arkadaşlar

  • tebrik ettiğimiz vatandaş. lütfen elindeki paraların bir kısmını taksicilere bütünletsin de 'abi bir lira yok' muhabbetinden kurtulalım biz de. hadi kahraman, sıra toplumsal duyarlılık projelerinde.

  • mantar soslu makarna

    malzemeler: makarna , 1 paket mantar çorbasi (hazirlarindan) , süt , tereyaği, isteğe göre kaşar.

    makarna bi güzel haşlanir efendim. süzgeçte bekleyedursun , tereyaği eritilir , mantar çorbasi (toz olan be of) ve yarim litre sütümüz bi güzel tencerede kariştirilir , böyle muhallebi gibi koyu bir kivama gelene dek.. isteğe bağli olarak birak kaşar rendelenebilir içine , sonra tenceredeki bu sosumusun içine gerekirse (köri , kimyon , karabiber) çeşitli baharatlar atilabilir. neyse bu sosun üzerine , süzgeçteki makarna boca edilir , biraz kariştirilir , sonra 1 bardak su ilave edilir , yine kariştirilir. bi güzel de yenir.

    afiyet olsun

  • akp hukumeti'nin basbakan yardimcisi bulent arinc'in fikri.
    kendisine gore anayasa'daki değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddeleri nitelikli çoğunluk ile degistirmek mümkün olmali.

    konsensus kelimesini duysa eli silahina giden bu ulkenin nitelikli çoğunluktan anladigi sey de, meclis'te 367 tane sandalye ve onlarin uzerinde oturanlardir.

    değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddeler arasinda ulkenin demokratik, laik bir hukuk devleti oldugu, insan haklarina saygili oldugu gibi temel ifadeler var.
    sayin arinc'a gore 367 tane el oyle isterse bunlari degistirmek mumkun.

    mesela yarin obur gun teror azarsa "bu insan haklari nanesi de cok ayak bagi oluyor" diyerek insan haklari kavrami tamamen anayasa'dan silinebilir.
    367 tane elin kalkmasi yeter.
    "bu zindiklar yuzunden hepimiz cehennemlik olucaz" diyerek islam'a aykiri kanun yapilmasi yasaklanabilir.
    367 tane elin kalkmasi yeter.
    "hukuk devleti de nedir ulan; hakliyi haksizi halkin sectigi meclis belirler" diyerek yargiclar savcilar dogrudan meclise baglanabilir.
    367 tane elin kalkmasi yeter.

    ki bu secim sisteminde, o 367 tane eli secmek icin, secmenlerin yalnizca %35'inin oy vermesi dahi yetecektir!

    "cogunlugun tahakkumu nasil kurgulanir" filmini rusya'da ortadogu'da vizyondayken goremediyseniz, gec kalmadiniz!
    trt ekranlarindan canli yayinlaniyor su siralarda.

  • memur-sen genel başkanı ali yalçın: "suriyeliler zamanında buraya gelip çanakkale geçilmesin diye şehit oldu"

    kaynak

    suriyelilerin bundan haberi var mı ?
    abi bu nedir ya, bu ne suriyeli sevdası, suriyeli çanakkale'de savaştıysa suriye diye bir devlet niye var ?

    edit: ali efendi memurların sorunları ne oldu ? enflasyon karşısında eriyen maaşlar için devletten ne talep edeceksin sen ondan haber ver.

  • telefondan kasıt "telefon numarası" sanırım. hemen kontrol ettim, benim numaramda cinaslı kafiye var. demek ki apaçinin önde gideni, fenerle yol göstereniyim :/

    bir buçuk sene sonra gelen edit: ben bu entry'i yazdığımda başlıktaki 20. entry falandı. geçen zamanda yazarların hepsi uçurulmuş.. sıra bende mi acaba :s

  • ateizmi çökerteceğim derken yanlışlıkla allahı alet ile gözlemlenebilir bir şeymiş gibi göstermişler.
    aptallık böyle bir şey herhalde.
    bunlara kalsa kızılötesi ışınlar, radyo frekansları falan hep allah.
    işte bunlar hep allah.

  • içinde atatürk ve cumhuriyet bayramı geçmeyen hutbe.

    aynı diyanet cumhuriyetin faydalarindan sonuna kadar yararlanmakta, faiz yemekte, dine güncelleme getirmekte, lüks içinde yaşamakta beis görmez fakat atatürk'ün kurduğu cumhuriyeti anmaktan imtina eder.

    fetullah gülen hoca efendiyken hutbede onu öven, fetullah gülen fetö olunca hutbede onu yerden yere vuran diyanet, ülkesinin kurucusunun adını bile anmıyor. bu gibi iki yüzlüler değil diyanet işleri başkanlığı yapmak, herhangi bir seviyede din görevlisi bile olamazlar. zira kendileri ben ve benim gibi nice insanı dinden ve cuma namazından soğutmuştur.

    son olarak hakkım size haram olsun, haram olsun, haram olsun.

    kaynak

    edit : atatürk'ü anmak zorunda değillermiş. ulan vatan haini köpekler, biz yıllarca cumada sizin terörist hoca efendinizi dinlemek zorunda mıydık? onun için para dilenirken gıkınız çıkmıyordu da ülkenin kurucusunu anmaktan mı imtina ediyorsunuz? madem cumhuriyete karşısınız. çıkın cuma hutbesinde biz cumhuriyete karşıyız deyin. cumhuriyeti sevmeyen gitsin arap kabilelerinde yaşasın.

  • fatura ödenmediğinde yada modem koptuğunda "kabloda kalan interneti kullanan" mail servisi.

    edit: böyle kabloyu bir uçtan sıkıp bilgisayara doğru sıyırıyorsun o zaman hızlanıyor bile. upload yaparken ters yöne sıyırıyorsun haliyle.

  • yazar arkadaş sanırım ortaçağ savaş düzenleri konusunda yeterli bilgi sahibi değil. hilal taktiği dediğin sahte geri çekilme sadece türkler tarafından değil dönemin tüm orduları tarafından kullanılırdı. roma döneminde bile hannibal aynı taktikle romalılara kök söktürmüştü. romalılar bu düzene çare bulamıyorlardı çünkü her defasında farklı bir stil ile yapılıyordu. 2 ordu savaştığında her zaman biri baskın gelir ve diğer taraf geri çekilmeye başlar. geri çekilen ordu genelde en ağır kayıpları geri çekilme esnasında verirdi. burada ki fark geri çekilen ordunun bunu bilinçli olarak yapması ve manevra kabiliyetidir. genelde ordusunda hafif süvari kullanan türkler bu konuda çok avantajlıydı fakat denk manevra kabiliyeti olan 2 ordu karşılaşınca hilal taktiği tutmaz. bunun en güzel örneği kösedağ savaşında moğolların anadolu selçuklu ordusunu hilal taktiğiyle yenmesidir. moğol ordusu, türk ordusu gibi hafif süvari ve atlı okçulardan oluştuğu için selçukluları çok rahat bir şekilde yendi. sahte geri çekilmeye karşı yapılabilecek en mantıklı şey atlı okçular ve hafif süvarilerin manevra yapamayacağı bir savaş alanı seçmektir. romalıların attilaya karşı yaptığı gibi yada memlüklerin moğollara karşı yaptığı gibi.
    avrupalı orduların ana saldırı gücü şovalye denen ağır zırhlı süvarilerde ve onlarda iyi bir saldırı için atlarına sürat kazandıracak düz bir zemine ihiyaç duyardı. sorun şu ki düz bir zemin seçersen hafif atlı okçularda etkin bir şekilde manevra yapabilirdi. burada bir nevi paradoks var, kazanmak için düz arazi lazım ama düz arazi düşmana daha çok yarıyor bu durumda kazanma şansın çok düşük oluyor.