hesabın var mı? giriş yap

  • yavuz "hırsız" modunda gerçekleşmiştir. utanmadan "at gözlüğu" diyor süprerzekalı ablam.

    af edersiniz ama bu ülkede insanlara "at gözlüğünüzü çıkarın" diyecek en son insanlardır akp'liler.

  • benim. sanırım 7-8 yıldır aktif olarak kredi kartı kullanıyorum, borcumun tamamını ödemediğim bir ay bile olmadı. umarım böyle de devam eder. sloganımız şu, olmayan paranı harcama. bu kadar basit.

  • size bir soru soracağım.

    ben bir türkiye cumhuriyeti vatandaşı olarak vergimi ödedim, trafik kurallarına uydum ama seçim var diye vergi borçları silindi, trafik kurallarına uymayanlar ise adeta ödüllendirildi.

    ben enayi miyim

  • beyşehir gölü üstünde yer alan, "anadolu'nun üstünde yaşam olan tek adası" "mada adası" sakinleri yıllardır 700 metrelik bir köprü için çaresizce hükûmetlere yalvarıp duruyorlar.

    1865 yılında beri yerleşimin olduğu, ulaşımlarını sadece kayıkla gerçekleştiren ada sakinleri kışın buz tutan göz üstünde yürüyerek karşıya geçmeye çalışıyor, ölümle burun buruna yaşıyorlar.

    50 hanenin bulunduğu ve yaklaşık 200 kişinin yaşadığı mada adasının sakinleri yakaladıkları balıkları satabilmek, çocuklarını okula gönderebilmek, hastalarını tedavi ettirebilmek için 700 metre uzaklıktaki karaya geçmek zorundalar. ancak bölgede ağır geçen kış koşulları, yaz aylarında eksik olmayan sert rüzgâr bu kısa yolculuğu oldukça tehlikeli hale getiriyor.

    bir çare olur umuduyla tayyip erdoğan'dan bile medet ummuş, ondan yardım istemişler. tabii ki o daha büyük köprülerle, bağlantılarla meşgul.

    şimdiye dek birçok anakaraya bağlama projesi gündeme gelmiş ama memleket simsar dolu olduğundan, yavşak dolu olduğundan hiçbiri gerçekleşmemiş.

    mahsur kalma anına ya da kışın şartlarına dair yürek dağlayan kısa bir görüntü ise şuradan izlenebilir: https://www.youtube.com/watch?v=s-wbdbgk6fo

    bu aslında mada adasına dair yönetmenliğini musa ak'ın, görüntü yönetmenliğini h.basri özdemir'in yaptığı bir belgeselden.

    insanların mahsur kalmasıyla ilgili 1 ocak 2017 tarihli karar gazetesi haberi buradan okunabilir: http://www.karar.com/…sayanlar-mahsur-kaldi-375382#

    şöyle bir kickstarter projesi açayım bir teleferik yapalım dedim ama antalya'daki 900 metrelik teleferiğin 9 milyon euro maliyeti olduğunu öğrenince cesaretim kalmadı. yani ya devlet eliyle olacak, ya inşaat şirketlerinden birini hayrına bu işe atacak ya da bir cin fikir ortaya çıkacak bu köprü için. umarım birileri görür, bir şey yapmak ister bu adanın sakinleri için.

    mada adası sakinlerinin mektubu şuradan okunabilir: http://www.madaadasi.com/#

    entriye video nasıl ekleniyor lan bu lanet yerde? böyle mi?: https://www.59saniye.com/…sayan-halkin-caresizligi/

  • park yasak harita alanının kadıköy belediyesi değil ibb ve ukome tarafından belirlendiğini bilmesine rağmen tribünlere oynayan bir adet şark kurnazının verdiği cevaptır. belediye kar amacı güden bir firmaya park alanı tahsis etmek zorunda mı?

  • 30'lulara teyze diyen liselilerin sayısının da azımsanmayacak kadar çok olduğunu gösterir.

  • bugün benim için özel bir gün.

    üniversite yıllarından tanıdığım biri ile çok uzaklardan görüşme fırsatım oldu. çocuk 20'li yaşlarının başlarında.

    "cf" oldum, "cf'yim" tarzı bir şey dedi. dikkat bile etmedim. sonra baktım google'dan, cystic fiberosis(sp) diye bir şeymiş.

    "akciğer nakli yaptılar bana" dedi. "geçen sene tam bugün saat 15:xx'te".

    bir an şaşırdım, fotoğraflarını gördüm. çocuğun göğsünün altından boydan boya kesmişler. ameliyattan ~bir hafta sonra hastanede her tarafına borular bağlı iken çekilmiş fotoğrafları vardı. gülüyordu.

    sormadım bile neden "bir yılı kutluyorsun" diye. dinledim sadece. ve sonra baktım google'a...

    akciğer nakillerinden sonra 1 sene yaşama oranı %80, 5 sene yaşama oranı ise %25'lerde imiş.

    çocuk nasıl derseniz, içi içine sığmıyor. nasıl tutunuyor hayata, nasıl değer veriyor her geçen saniyesine. ilk işini de kapmış, nasıl mutlu....allah değil 30'unu, 90'ını, 100'ünü göstersin diye dua ettim...

    ve düşündüm, ulan iki gün öncesine kadar ufak ufak sorunlar yüzünden kendimi dünyalar şanssızı ilan eden ben değil miydim?

    şehir fırsatını kaçırdı diye bütün gün ağlayan iş arkadaşım değil miydi?

    şu an sol frame'de dikkat çeken başlıklardan biri sevgiliden ayrıldıktan sonraki ilk gece değil mi?

    bazı şeyler beynimin içimde dolanıp durdu. hayatı sorguladım, hepimizin elinde olan ve dönüp bakmaya bile tenezzül etmediğimiz rutin "şanslar", "fırsatlar" o çocukta olsaydı neler yapardı diye sordum kendime.

    utandım.

    siz siz olun, kıymetini bilin sahip olduklarınızın. aşk acısıymış, şuymuş buymuş...değmez. insan böyle anlarda anlıyor işte.

    ders dolu bir gün geçirdim.