hesabın var mı? giriş yap

  • bu kadınları yanlış tanıyıp da ömür boyu onlardan nefret etmeyin gelin ben size akrep kadınlarını anlatayım.
    doğuştan "güçlü ol" felsefesini bir zırh gibi giyen bu kadınlar yani biz nedense dünya yıkılsa ayakta dimdik durmam gerek der, kendimize kaldırabileceğimizden çok yükler yüklenmesine izin veririz. akrep burçlarında hiç oynamayan bir terazi vardır yani karşıdaki kim olursa olsun olaylara tarafsız bakmayı başarır bu nedenle devamlı yargılar en çok da kendisini. dışarıdan ne kadar kendini beğenmiş, eleştirilere kapalı gibi görünse de içten içe en çok kendisini eleştirir ve en çok kendisine kızar. yalan söylemekten nefret eder ve kurtuluşu yalanda görse bile yalana kolay kolay yanaşmaz bu nedenle güvenilirdir ve kendisinden devamlı tartışmalarda hakemlik yapması istenir. aynı tarafsızlık ve dürüstlüğü karşıdaki insanda da arar ve yalanına şahit oldukları insanlara ömürleri boyunca asla güvenmezler. diyelim ki bir akrep kızına 4-5 yaşlarındayken bir söz verdiniz ve tutmadınız ya da göz göre göre yalan söylediniz, akrep kadını bunu ömrü boyunca unutmaz, bunun için asla kin beslemez ancak kafasının bir yerlerinde hep güvenilmez olarak kalırsınız. insanları eline alıp yönetmeyi sevmez, kendisi özgür ruhludur ve birinin hakimiyet kurmasına izin vermez -çok aşık olmadığı sürece- bu nedenle etrafındaki insanlardan da kendileri gibi özgür ve güçlü olmalarını bekler. arkadaş seçimlerinde güçsüz olanları koruma içgüdüsü etkili olabilir ve gereksiz tartışmalara sırf arkadaşlarını korumak için girebilir daha sonra ise korumaya çalıştığı arkadaşı tarafından tartışmanın ortasında satılabilir.

    akrep kadını onların yanında sizden daha güçsüz bir canlıyı ezmenize asla müsade etmeyecektir. onun yanında bir hayvana eziyet ederseniz -elinizdeki yemeği vermek için kediyi maymun etmek de dahil-, ne bileyim bir arkadaşını aşağılarsanız hemen koruma içgüdüleri devreye girecektir. bu anlarda sizi ne kadar severse sevsin kolaylıkla karşısına alabilir. yok efendim bana kıyamaz o demeyin sonuçlarına katlanırsınız. diyelim ki bir arkadaşınıza yamuk yapıldı ve yamuk yapan kişiyi (x kişisi diyelim) 5-10 kişi sıkıştırdınız, içgüdülerine yenilen akrep burcu asla ama asla x'in üzerine gerek fiziksel gerekse psikolojik olarak çullanmanıza izin vermez hepinizi karşısına alarak x'i korur. onun haklı olduğuna inanmıyordur ve muhtemelen o da ondan nefret ediyordur ancak bir kişiyi onca insanın karşısında yalnız bırakmak da doğasında yoktur.

    aşk konusunda epey karışıktır bu kadınlar, birisi dikkatini çekerse ona hiç dönüp bakmasa bile erkeği mıknatıs gibi çeker, kendisi de şaşırır bu duruma ama dediğim gibi güçlü olmayı hayat felsefesi yapan akrep kadını ilişkiler konusunda yara alma korkusuyla çekimser davranır. sizden ne kadar hoşlanırsa hoşlansın size gerçekten aşık değilse reddedilme ihtimaliniz epey yüksektir zira bu kadınlar kimseleri gerçekten canlarını yakabilecekleri kadar yakınlarına almak istemezler. eğer sizi sevdiğini kabullenmiş ve size yeterince güvenmişse ve açık açık sizi ne kadar sevdiğini söylemeye başlamışsa (epey şart eki var dikkat ederseniz) artık bu ilişki için yapmayacağı fedakarlık yoktur. inandığı şeyler uğruna dünyayı karşılarına alabilirler.

    akrep kadınları doğaldır, yapmacık insanlardan kesinlikle hoşlanmazlar. akrep kadınına göre ona sırf laf olsun diye ya da bir çıkarınız olduğu için iltifat etmeniz karşısına geçip iki tokat atmanızdan daha fecidir. siz istediğiniz kadar iyi oyuncu olun her zaman hareketlerinizin altında yatan gerçeği görebilirler. samimi olmak şartıyla sizden büyük beklentileri olmaz. sevdiceklerinin aldığı deri bir bileklik ya da ne bileyim kumsalda bulup onlara verdikleri beyaz bir taş bu kadınları dünyalar kadar mutlu edecektir. tam tersi olarak samimi bulmadıkları bir insandan ferrari alsalar umurlarında olmaz anahtarı alıp çöpe atarlar.

    6.hisleri kuvvetli derler ya cidden öyledir. gün içinde olacakları rüyada görmeyi bırakın da kafasından geçirdikleri ancak sormadıkları sorulara cevap alacak kadar garip bir enerjileri vardır.

  • yeni tanıştığı güven patlaması yaşayan yarışmacıya "sen" diye hitap eden acun ılıcalı'nın, yarışmacıya "yeni tanışılan birine 'siz' diye hitap edilir, sana bunu öğretememişler galiba. bir davranış bozukluğu var sende." diye ayar vermeye çalıştığı program. al birini vur ötekine. yarışmacı kovulmayı haketti, orası ayrı.

    ah keşke biz de acun ılıcalı'yı kovabilsek bu şekilde.

  • trende gidiyolar:
    raymond: hmmm 365 koyun var
    -nası saydın?
    raymond: ayaklarını saydım dörde böldüm

  • ne güzel söyledi ya:

    “pandemi döneminde herkes mutasyon diyor. mutasyon denilince aklınıza ilk ne geliyor? tabiki evrim geliyor. ama biyoloji derslerinde evrim anlatmak yasak”

    gerçekten eğitim sistemindeki tüm durumu özetleyen bir konuşma.

  • nerde oğlum bu güneş? saat 8 oldu güneş yok lan! sizin yüzünüzden her gün geç kalıyorum. böyle saçmalık mı olur, gece yatıyom gece kalkıyom, güneş efendinin ancak keyfi oluyor da 8den sonra doğmaya başlıyor.

    gece gözümü açıyorum, lan niye uyandım gece gece, akşam çayı fazla kaçırdım heralde diye düşünürken alarm çalıyor meğer sabah olmuş.

    21 aralık’a kadar asker gibi şafak sayıyorum, en azından dipten dönelim diye, 20 aralık’ta şafak doğan güneş diyorum o güneş bile doğmuyor.

    psikolojim bozuldu, çok gerginim çok.

  • insanlar artık devlet memurlarına "yatarak kazanıyorsun" demeye devam ederse yakında hekim, öğretmen bulamayacak. taşı taşa sürtüp ateşi yeniden ehlileştirmeyi öğrenirsiniz artık.

  • cumhuriyetin ilk yıllarında istanbul erkek lisesi'nde ilginç bir hadise yaşanıyor. zamanın okul müdürü iyi öğretmenleri elinde tutmak için o zamanlar uygulanmayan bir yöntemi hayata geçirir: öğretmenlere yaz tatillerinde maaş ödeme. böylelikle güçlü bir öğretmen kadrosuna sahip olur ve okul, saygın ve varlıklı ailelerin tercih ettikleri bir eğitim yuvasına dönüşür.

    daha önce numune-i terakki, 1913'te istanbul sultanisi adını taşıyan bugünkü istanbul erkek lisesi'ne ittihatçıların ayrı bir önem verdiği bilinir. okulun alman tarzı eğitim veren bir müesseseye dönüştürülmesi için bu ülkeden öğretmenler getirilir. tanzimatçılar için galatasaray lisesi ne ise, ittihatçılar için de istanbul sultanisi odur. bugünkü binasına taşınmaları 1933 yılında gerçekleşmiş ve osmanlı devleti zamanında düyun-u umumiye binası olarak kullanılan binayı istanbul lisesine tahsis etmişler ve okula verilen önemi bir kez daha göstermişti devlet. okul 1964 yılında ilk kız öğrencilerini alacak ve 1982'de anadolu lisesi statüsüne geçecek ve bugünkü adını alarak istanbul lisesi olacaktır.

    okulun türkçe öğretmenleri arasında önemli gazeteciler de var. vakit gazetesinin sahibi hakkı tarık us'un yanı sıra fıkra tarzı yazılarıyla tanınan hakkı süha gezgin, daha sonra milli eğitim bakanı olacak hasan ali yücel ve memduh şevket esendal gibi yıldızları barındıran bir öğretmen kadrosuna sahip. okulun fransızca derslerine nurullah ataç, arapça öğretmenlerinden birisi ise dönemin ünlülerinden meşhur kilisli rıfat bilge'dir.

    okulun içeriğini, ciddiyetini ve kadrosunu özet geçtikten sonra gelelim yaşanan malum iğne hadisesine.

    1925 yılının ekim ayında istanbul lisesi'nde 43 öğrencili bir 10. sınıf var. hadise bu sınıfta ve arapça öğretmeni seyyit salih efendi'nin dersinde vuku buluyor. salih efendi, her zamanki gibi dersine girip sandalyeye oturmak için cübbesini düzeltirken eline sandalyeye konmuş koca bir iğne * batar. bu olaya çok içerleyen muallim bey, defterini imzaladıktan sonra öğrencilerine döner ve "ben bu muameleye layık değilim, sizlere çok teessüf ederim" diyerek saygısını bozmamış ve sınıfı terk etmiştir. hadiseyi okul müdürü besim bey'e iletir ve istifasını verir.

    yaşanan olay salih efendi'yi sarstığı kadar okul müdürü besim bey'i de ziyadesiyle sarsmış ivedi bir şekilde disiplin kurulu toplanmış ve olayın olası failleri olan öğrenciler ile bir dizi görüşmelere başlanıyor. yapılan soruşturma neticesinde öğrenciler olayın fail ya da faillerini görmediklerini dile getiriyorlar ve bu ifadeler üzerine okul müdürü besim bey, okul öğretmenlerini toplayıp onlara disiplin kurulunun sınıftaki 43 öğrencinin tümünü okuldan attığını tebliğ eder. bu karara sadece okulun idealist genç tarih öğretmeni enver behnan şapolyo dışında itiraz eden çıkmaz. enver bey cezanın çok katı olduğunu, en adi zanlının bile avukat edinmeden ve kendisini savunmadan mahkum edilemediğini, suçlunun bulunamamasının idarenin sorumluluğunda olduğunu dile getiren tek aklı başında bireydir. sözkonusu sınıfın okulun yüz akı olduğunun ve bu sınıfta geleceği parlak pek çko öğrencinin çıkabileceğini defaatle söylüyor.

    sınıftan çıkan kişilere baktığımızda enver bey'in ne denli ileri görüşlü, idealist ve muazzam bir öğretmen olduğunu görüyoruz. sınıtfaki öğrenciler arasında yer alan;
    -"h2o sait" lakaplı 228 numaralı "sulu sait", ünlü öykücümüz sait faik abasıyanık'tır.
    -"sabri efendi" geleceğin en önemli politikacılarından ihsan sabri çağlayangil'dir.
    -725 numaralı "feridun efendi" ise babıali'nin röportaj ve yurtdışı haber üstadı hikmet feridun es olacaktır.
    -"sıtkı efendi" namı ile bilinen öğrenci, demokrat parti'nin kurucularından sıtkı yırcalı'dır.
    -748 numaralı "saffet efendi" sonraki dönemlerin ünlü hukukçularından saffet nezihi bölükbaşı'dır.
    -aynı zamanda sınıfta cemil sait barlas, emin kalafat, sait naci ergin, celal yardımcı, nedim ökmen gibi isimlerı barındıran bir sınıf.

    yaşanan gelişmeler sonrasında öğrencilerin yanında yer alan enver behnan şapolyo, matbuat aleminde yazıları yayımlanan çevresi geniş bir kişi. çocuklara akıl hocalığı yaparak hepsini cumhuriyet gazetesi başta olmak üzere babıali'nin büyük gazetelerini dolaştırır. bunun neticesinde ise kadrosu istanbul lisesi'nde kalmak şartıyla vefa lisesi'ne tayin ediliyor.

    ve şapolyo amacına ulaşıyor, olayın basına yansımasıyla ilk tepkiler geliyor. fakat öğrencilerin beklentisinin tam tersine. onların daha sert biçimde cezalandırılması yönünde. tarihler 17 ekim 1925'i gösterirken akşam gazetesi, öğrencilerin okuldan uzaklaştırılmasının normal ve yerinde bir ceza olduğuna yönelik bir yazı yayınlıyor. gazeteye göre sınıfta uygulanan disiplin yönetmeliği adeta memleket kanunlarının küçük bir örneği olduğunu dile getirir. öğrenciler bu esnada diğer gazetelere giderek seslerini çıkartma, savunma yapma çabası içerisindedir: "sınıfın kapısı sürekli açık olduğu için bunu herhangi bir kişinin de yapabileceğini" dile getirirler.

    olay bu kadar büyüyünce maarif vekaleti, günümüz milli eğitim bakanlığı olayları incelemek için bir müfettiş görevlendirir. tüm bu olaylar yaşanırken cumhuriyet gazetesinde mehmet asım, bu olayı baz alarak okullardaki disiplin bozukluğuna dikkat çeker ve suçu biraz da öğretmenlerin üzerine atar. tabiri caizse tüm ülke 43 öğrenciye büyük bir mobbing yapıyor o sıralarda..

    fakat zamanla gazetelerdeki sert söylemler yerini daha yumuşak ifadelere bırakmaya başlar. bu konudaki ilk adımı akşam gazetesi yazarlarından necmettin sadak atıyor; sadak'a göre işlenen suçun büyüklüğü tartışılamaz fakat yaşanan bu sürecin öğrencilere en büyük ceza olduğunu belirerek ilk adımı atıyor. daha da önemlisi eğitimin asıl amacı, kişilerin terbiye edilmesi olduğunu, suçluların bile hapishane ya da ıslahevlerinde terbiye edildiğini bu öğrencilerin okuldan uzaklaştırılmalarının, eğitimin temel amaçlarına aykırı olduğunu beyan ediyor. eğitimin topluma faydalı ya da en azından zararı dokunmayacak kişileri yetiştirme eylemi olduğundan dem vuruyor.

    öğrencilerin okuldan uzaklaştırılmasının gazetelere yansımasından sonra maarif vekaleti daha geniş kapsamlı bir soruşturma başlatıyor ve soruşturma sürecinde öğrencilerin derslere girmesi yasaklanıyor. bu öğrencilerden çoğu yatılı ve uzaklaştırma çıktıktan sonra anadolu'da yaşayan bu öğrenciler için zor günler başlıyor. çocuklar darülaceze'ye yerleştiriliyor ve hatta ihsan sabri çağlayangil anılarında, nerede ise 2.5 ay aylak aylak dolaştıklarını, ne resmi ne özel hiçbir okulun kendilerini almadığını dile getirir. öğrencilerin yaşadığı bu durum, kamuoyunun vicdanını iyice yumuşatır.

    basında ve kamuoyunda oluşan bu yumuşamanın aksine öğrencilere bir darbe de gazi paşa'dan gelir. reis-i cumhur mustafa kemal atatürk meclisin açılışı sırasında yapmış olduğu konuşmada, yeniden rüzgarın öğrenciler aleyhinde esmesine yol açar. gazi paşa konuşmasında: "okullarda disiplinin sağlanmasının en önemli ilke olduğunun" altını çizerek belirtiyor ve bunun üzerine soruşturma hızlandırılıp öğrencilerin ifadeleri tek tek alınıyor. fakat soruşturma neticesinde fail bulunamıyor.

    sonuç itibariyle bir orta yol bulunuyor, arapça öğretmenine yapılan bu terbiyesizliği mezuniyetlerine 1 yıl kalmış öğrencilerin bir şekilde kazanılması gerekli görülüyor ve müfettiş kararı 16 kasım tarihinde belli oluyor. 43 kişilik sınıfın istanbul lisesi ile ilişkisi kesiliyor ve bu öğrenciler istanbul dışındaki liselere sürgün ediliyor.