hesabın var mı? giriş yap

  • aslında bunun kaynağı bence aileler. kızınızın zihinsel engeli varsa neden evlenip çocuk yapmasına müsaade ediyorsunuz?

  • alabiliyor olmak. 15 binlik telefon kadar, milletin yedikleri batmadı maalesef size. mesela sizleri milyonlarca liralık saraylar yaptırmak, ihaleler dağıtmak vs. başlıklarında da görmek isteriz.

    bireyin kendi parasıyla, bireyin kendi istekleri doğrultusunda harcamasını eleştirmeniz en basit haliyle haddiniz değil.

  • suçlu sadece kendisidir. milyonlarca dolarlık takımı emanet ettiğin adama bak. futbolda barış dönemini özledik diye geldin, kavga gürültüden başka bir şey getirmedin. bu kaos ortamıyla başarısızlığını fenerbahçe taraftarına yedirdin. yemin ediyorum aziz yıldırım olsa bu takım böyle olmazdı. yazık günah ya.

    edit: şimdi de, selahattin baki aracılığıyla ortalığı karıştırma derdinde. fetö diye ortaya bi yem attılar. 2-3 hafta da böyle avuturlar insanları. sen fenerbahçesin, gerekirse hakemleri de var'ı da üst üste koyup yeneceksin. o gol olmasa maç 1-1 bitecek. hiç utanmıyorsunuz, 3-4 farkla yenmeniz gereken takımın galibiyet golüne ofsayt diyip var operatörü fetöcü diyorsunuz. allah, aklı başında fenerbahçe taraftarına sabır versin.

  • açılın ben yol mühendisiyim.

    fotoğraflardan görüldüğü kadarı ile alınan önlem korkunçtur.
    şimdi yarık bu.
    görünen o ki yüzeysel bir asfalt çatlağı değil. altyapı'daki oturmaların getirisi ile oluşmuş ve ileride olabilecek bir faciaya davet çıkarıcı şekilde.

    bu yarığı bu şekilde geçici de olsa sorunun köküne inmeden, altyapı temellerini sağlamlaştırmadan ya da yol kenarına herhangi bir istinat duvarı desteği yapmadan yama yapmak tek kelime ile aymazlıktır, sorumsuzluktur.

    ileride olacak herhangi bir ani çökme durumunda bu yarığa araba da düşer, insan da ölür.
    sonra bir takım siyasiler çıkar, kaderinde varmış der, olay kapanır.

    bakın size bu konuya benzer örnek bir fotoğraf
    tekrar söylüyorum, bu çok önemli bir konu. yüzeysel bir yama ile geçiştirilemez.

    ekleme : cumhuriyet gazetesinin haberinde şöyle bir fotoğraf var. sondaj aracına benziyor, herhalde zemin etütü yapıyorlar.
    ayrıca; yine aynı gazetedeki diğer bir fotoğraf ta destek amacı ile yol kenarına istifsiz taş dolgu yapıldığı görülmekte.

    umarım yolu trafiğe tam çözümlendirmeden açmazlar.

  • 12 sayfa entry'i okumama rağmen şu sonuca varmış bulunuyorum.

    yaklaşık %70'lik bir kısım kafese konan maymunlar(bkz: organizasyonel şartlanma) deneyinde olduğu üzere, bilmeden soru soranlara saldırıyor.

    %20'lik bir kısım biliyor ancak biraz uzun ya da fazla terimsel yazdığından anlatamıyor.

    %5'lik kısım halen iyi niyetle anlamadığını belirtiyor

    %5'lik kısım iyi sade bir şekilde anlatmayı başarıyor.

    ben de son %5'lik kısımda olmayı umut ederek mümkün oldukça kısa bir şekilde size anlatmaya çalışacağım.

    türk lirası convertible yani uluslarası piyasada değişime konu olabilecek bir para birimi değildir. yani biz paramızı sadece ülkemizde kullanırız. ve ancak ülkemizdeki usd ve euro gibi paraları tl ile satın alabiliriz.
    ülkemizdeki yabancı para stoğu da sınırlı olduğundan, biz para basıp döviz talebi yarattıkça paramız döviz karşısında değersizleşecektir. böylece borçlarımızı ödemek için para basmak yeterli olmayacaktır.

    bu yüzden, turizm ve ihracat gibi, yurda döviz girişi sağlayan işlemler teşvik edilmektedir.

  • ayriyetten yurtdisinda yasayanlarin da muzdarip oldugu, ekseriyetle itin gotune sokup cikarildiklari bir mevzu bu.

    misal, ben geldim amerika'ya universite okumaya. sonra da imkanim oldu, aldigim diplomadan hareketle is buldum, calismaya basladim. son 8 senemi burada gecirdim. son 8 seneye dair anilarimin, ogrendiklerimin, yaptiklarimin cogunlugu da amerika'da oldu. populer kultur adina buranin gerzeklikleriyle daha bir asina oldum mesela. falan filan.

    neyse. turkiye'ye dondugumde misal bir icki sofrasi olacak, arkadas ortami olacak cok samimi olmadigim; laf bir seyden acilacak, herkes kendi capinda deneyiminden falan bahsedecek. ben nasil dahil olacagim orda muhabbete? "ben amerikadayken..."

    e naabiim mina koyyim? burada gordugumun ambalajini degistirip turklestirerek mi aktaracagim? grey's anatomy miyim ben ki turkce senaryoya uyarlayip doktorlar diye show tv'ye gazlasinlar? ibis demezler mi adama?

    ben kendime ibis dedirtmem arkadas.

  • bazi tarihcilere gore ise, sultan dorduncu murat 1635'te ciktigi iran seferinden donerken yaninda iranli bir prens getirdi. adi yusuf han'di, zevki zevkine, mesrebi mesrebine uygundu. kulturlu, zarif bir meclis adamiydi, yaratici bir zevk muhayyilesine sahipti. iran sahinin revan valisiyken bu osmanli padisahinin kendisinden evvel gelen sohreti uzerine kaleyi sultan murat'a teslim etmisti.

    yeni efendisine yeryuzunun en guzel ve muhtesem beldesi olan istanbul'da peri masallari hayati yasatacagini vaat etmisti. vaadini tuttu, kagithane'de kendisine ihsan edilen miri bir koruda irankari bir kosk ve koskun yaninda gul gulistan icinde dort duvari billurdan bir hamam yaptirdi; disinda gul ve yasemin dallari arasinda bulbul yuvalari vardi, icine de bulbuller doldurdu.

    ...

    sultan murat, yusuf han'a resmen "mutahassis has nedim" unvanini verdi. fakat istanbul halki ondan daha evvel bu melun adama layik oldugu lakabi takmis, "emiri kun" demisti: kun kelimesinin manasi icin farsca lugate bakmalidir.

    pek edepli vakanuvisler bu lakabu "emirgune", "emirguneoglu" sekillerine cevirdiler. yusuf han'a kirli hizmetleri karsiligi verilen yerlerden bogazici'nde rumelihisari civarinda lebi deryada guzelligi dille ve kalemle tarif edilmez bir koru da emirgune bahcesi oldu.

    ...
    * * *