ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
köyde çocuk olmak
-
bir yaz günü, arkadaşınızı oyuna çağırmaya gittiğinizde, evin önünde onu beklerken annesinin "aaa sen toz toprak olmuşsun oğlum, ayıp böyle gezilmez" deyip bahçe hortumuyla kafanızı, yüzünüzü köpürte köpürte bir güzel yıkadığı günleri yaşamış olmaktır. seni kendi evladından ayrı görmeyen, senin kirli gezmeni kendi ayıbı sayan o kadının hakkı ödenir mi hiç? bir ömür ödenmez.
okulda öğrenilmiş en unutulmaz bilgiler
-
benim için en unutulmaz olan ve hala günlük hayatta kullandığım, almanya yenilince bizim de yenilmiş sayılmamız
35 yaşına kadar baba olamamış erkek
-
benim.
evet, 35ime kadar olamadım, istedim de olamadım.
30umda evlendim, 33ümde eşim ilk hamileliğinde düşük yaptı, sebebi tetrapiloidi idi. kendi derdimi bıraktım, eşime destek olmaya çalıştım, kayıp onun için daha dramatikti çünkü, ve o iyiyse ben iyiydim.
34ümde eşim ikinci kez hamile kaldı, yine düşük yaptı. bu sefer de sebebi turner sendromu idi. eşim bu kez daha da derinlere düşüyor, bense onu yukarı çekmek için daha da güçlü asılıyordum. kendi derdime dert bile diyemiyordum.
35imde üçüncü kez hamile kaldığında, 6ncı hafta ile 14üncü hafta arası her hafta doktora gitmek zorunda hissettik kendimizi ve gittik. aman bebeğimize bişey olmasın korkusuyla 2 ay geçirdik. ve orada anladım ben bu işin psikopatlık olduğunu. haftalık gitsen günlük, günlük gitsen saatlik, her dakika bilmek ister insan bebeğinin durumunu, e sürekli karnında ultrason probuyla da gezemez ya insan.. deli işi resmen.
derken 14üncü hafta tam rahatladık diyorduk ki, bir gece ansızın eşimin kanaması oldu, derhal doktoru aradık, durumu söyledik, hocam gitti mi yine diyemedik. hoca sabaha kadar tekrarlarsa direkt arayın, değilse sabah hastanede bakalım dedi. sabahı zor ettik, uyuyamadık.
sabah gittiğimizde kontroller sonrasında previa olduğunu öğrendik.
10 hafta eşim yemek ve tuvalet dışında hiç kalkmadan yattı. bu sürede elimden ne geliyorsa yaptım eşim ve doğmamış çocuğum için. şükür onu da atlattık.
en nihayetinde oğlumu aldım kucağıma 35imde.
daha önce baba olamadım. olmak istedim, ama olamadım.
sözün özü, hayatın kendi planı var, sizin ne istediğinizin ya da ne zaman istediğinizin gram önemi yok. olacak olan, zamanı geldiğinde oluyor, ne 1 gün önce, ne 1 nefes sonra.
o yüzden, olamamak üzerinden eksiklik ya da güçsüzlük çıkarımı yapmaya kalkan varsa, kendi eksikliklerini kapatmak için başka argümanlara yönelebilir. zira hayatın planı gün gelir kendisini de sınar, belli olmaz o işler.
istanbulluların motosiklet kullanmama sebebi
-
çalıyorlar çünkü amk. çalıyorlar motoru.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"le cola'yı fransız malı zannedip arkadaşlarla bim'i bastık, feyizli bir abi bizle sohbet etti. şimdi namaza gidiyoruz. nereden nereye."
doğa için çal 7
-
amaç ulvi, ortaya çıkan performans takdire şayan... doğa için çal 3 hala bir başka tabi ama bu da güzel. ikinci yarısı ilk yarısından daha güzel. ilker ayrık'ı görmek de güzel.
itinayla bir araya getirilmiş güzel sesler, güzel nefesler için;
(bkz: cafer nazlıbaş)
(bkz: cem ekmen)
(bkz: maksut coşkun dokunulmaz)
(bkz: cihan orhan)
(bkz: yaprak sayar)
(bkz: kenan yılmaz)
(bkz: ezgi akbaş)
(bkz: zehra necli aykaç)
(bkz: ant kurttekin)
(bkz: esra erdem)
(bkz: coşkun günay)
(bkz: aytaç bayladı)
(bkz: sinan uzun)
(bkz: sinan cem eroğlu)
(bkz: murat aydın)
(bkz: taylan yıldız)
(bkz: nazan nihal)
(bkz: utar artun)
(bkz: tolga gülen)
(bkz: şahika koldemir)
(bkz: mustafa kaya)
(bkz: engin aykaç)
(bkz: çağlar fidan)
(bkz: deniz tuzcuoğlu)
(bkz: gediz çoroğlu)
(bkz: seda kireççi)
(bkz: deniz demiröz)
(bkz: tuvana türkay)
(bkz: buğra kazancı)
(bkz: ömer salman)
(bkz: melihat gülses)
(bkz: ilker ayrık)
(bkz: erdin kamoğlu)
(bkz: gülce duru)
(bkz: fatih ertür)
(bkz: cem topal)
(bkz: münevver özdemir)
(bkz: sena şener)
insanın hep kendinde olmayanı istemesi
-
benim küçük bir kedim var. onu izliyorum bazen;
mama koyuyorum bayıla bayıla yiyor, sonra kendim için bi yiyecek hazırlıyorum hemen kafayı döndürüyor, koşa koşa yanıma geliyor, o yemeği de tadayım diye gözümün içine bakıyor, deliriyor resmen. maması falan tamamen yalan oluyor. aklı fikri benim yediğimde. daha mı güzel acaba diye merak mi ediyor nedir.
veya yerde peluş ayıcığı ile oynuyor, sonra bi top atıyorum halıya, o ayıcığı anında satıp topla oynamaya gidiyor, bazen karar veremiyor manyak oluyor, iki oyuncakla birden aynı anda oynuyor. bi süre sonra iki oyuncaktan birini tercih edip gerçekten istediğinin yanına gidiyor. daha çok sevdiği oyuncağı önünden aldığımda ise, diğerine; daha az istediğine geri dönüyor, ama o neşeli halinden eser yok.. oynuyor ama sanki mecbur, sanki zorunlu. ne kendini oynadığı oyuncağa verebiliyor ne de aklını benim önünden aldığım oyuncaktan kurtarabiliyor. ama o kedi, mutsuz olmuyor, düşünemiyor çünkü.
düşünüyorum da bazen küçücük bir kediden bizi farklı kılan ne var? hiçbir şey sanki..
mutsuzluk kader mi tercih mi? alternatifler azalmayacak bu belli, o zaman telkin şart.
kuduz köpekler tarafından ısırılan yaşlı kadın
-
muş'ta, cebinde mama taşımayan 73 yaşındaki provokatör yaşlı kadın, patili dostlarımızın keyfini kaçırmak için evinden çıkmaya cüret ediyor. tabi ki yapacak bir şeyi kalmayan masum patili dostlarımız tarafından ısırılıyor ve ağır yaralanıyor. yapılan tetkiklerde de kuduz teşhisi konuluyor.
artık yeter, bu insanların sokaklarda ne işi var? çocuklar ne diye okula gidiyor? patili dostlarımızın keyfini kaçırmaya, onları yormaya ve dişlerini ağrıtmaya ne hakları var? insanları toplaması için belediyeleri göreve davet ediyorum.
https://twitter.com/…ber/status/1735159505166405772
edit1: kadın kuduz da değilmiş. o zaman sorun yok. rahat rahat yiyebilirler köpecikler
istek üzerine edit2: , kuduz aşısı kıtlığına dikkat:
https://www.birgun.net/…de-kuduz-asisi-kaosu-415617
didier drogba
-
ilk maçında akhisar'a gol attı diye eleştirilebilen futbolcu. ne yapacaktı akhisar'a karşı oynarken schalke'ye mi gol atacaktı!