hesabın var mı? giriş yap

  • bu insanları da anlamaya çalıştım, ne bileyim ilk kez metroya biniyordur, böyle bir görünmez kuralın varlığından haberi yoktur vesaire. bir sağda dikilen olarak daima solda dikilenin en az üç-dört basamak gerisinde durdum ki geçmek isteyenlere manevra alanı kalsın.

    dün akşam bu solda dikilen arkadaşlar yüzünden, kalkmak üzere olan metroma yetişeyim diye (orası benim süzme salaklığım, ayrı mesele) "sağ"layayım derken ayağım kaydı yürüyen merdivenden 5 basamak birden filan düştüm. dikilen arkadaşlar sadece bir "aman aman" filan dediler arkamdan, ben de "siz şurada dikilmeseniz bu olmayacaktı" dedim yüzlerine bakmadan kalkıp yürürken. neyse. pantolonum dizden aşağı yırtılmış, onu bir şekilde kamufle ettim. dizle bilek arasında da boydan boya derin sıyrıklar oluşmuş. akşamdan beri acısı dinmedi meretin. gene bin defa şükrettim, bu kadarla kurtardım diye.

    yani demem o ki şu kuralı biliyorsanız yapmayın güzel kardeşim. benim gibi salakların başına iş açmamak için yapmayın bari.

  • az önce canlı yayında izledim

    "gecelik ilişki yaşamayı sevmiyorum. şayet yaşamayı sevsem istanbul'da yani...kemküm.....kalmazdı" dedi.

    dakika 44-45

    lafın nereye gideceğini anlayan sunucu araya girdi.-

    annen da yaşasaydı o istanbul'da aynı lafı edecek miydin?

    birilerinin anası, kızı, kardeşi yaşıyor orda. dikkatli konuş.

  • eski çalıştığım yerin genel merkezine eğitime gitmiştik. yanımdaki arkadaş tanıdık birini gördü, "dur x'e selam vereyim" dedi. onlar konuşurken ben uzakta kaldım. x'e baktım, boylu poslu, son derece hoş bir adam. ama bunlardan çok bakışları etkiledi beni. hayır bana hiç bakmadı orada, sadece başka biriyle havadan sudan iş konuşurken bile gözlerinden ne kadar iyi kalpli ve merhametli biri olduğu hissediliyordu sanki. "böyle biri bana asla bakmaz" diye düşündüm. o dönem özgüvenim sıfırın da altındaydı. eğitim bitti, geldiğimiz yere döndük, sonraki iki yılda hiç görmedim onu. aynı şirkette birbirimizi hiç tanımadan çalıştık. ben arada bok gibi bir ilişki yaşayıp ayrıldım ama o ilişkinin özgüvenime az da olsa faydası oldu. 2 yıl sonra bizim departman onun olduğu yere taşındı ve biz de nihayet tanışma şansı bulduk. şimdi ise evliyiz, hehe. ilk izlenimim doğruymuş, gerçekten dünyanın en iyi kalpli insanıyla evliyim ve çok mutluyum.

    edit: efenim o çok sevdiğim bakışları klonladım, aynından minik bir tane daha yaptım*.

    büdüt: son derece iyi kalpli iki keçim var efendim. beyim çok iyi ama keçilerle yarışır bir inadı var. neyse ki ben inatçı değilim ama çocuğu klonlarken inadını da klonlamışım. şimdi bir köprüde karşılaşmış inatçı iki keçi şarkısının canlı bir izleyicisi olarak hayatımı sürdürmekteyim. biriyle 13 öbürüyle 6 senedir birlikteyiz, halen çok sevmekteyim.

  • keşke'nin, eğer'in ve meğer'in nefes almasıdır.

    hayatımızda öyle ya da böyle yer etmiş bütün isimlerin, o fotoğraf karelerindeki saf halinin neden devam edemediğini, yine o fotoğraf karelerindeki saadetin neden saklı bir gerçekmişçesine uzaklaştırıldığını hiç kimse cevaplandıramaz.

    ben eski fotoğraflara bakarken, geçmişe dair hiç bir şeyi ama hiç bir şeyi telafi edemeyeceğimi çakozladığım için büyük bir kaybolmuşluk duygusu yaşar, üşümeye başlarım.

  • o değil de mersin'de ne biçim kadro var lan? kariyer.net'e "süper lige yeni yükselen ekibimiz için en az 10 yıl süper lig tecrübesi olan takım arkadaşları arıyoruz" ilanı vermiş gibiler. tita'lar, serkan balcı'lar, servet'ler, sinan kaloğlu'lar, wederson'lar...

  • 148 çalışma yılını deviren tarihi pizzacı. napoli centrale tren garından çıkıp direk karşınızdaki cadde olan corso umberto'da yürürken sağınızda kalıyor. (google map) entry'lerde çeşitli yorumlar olsa da tabi ki lezzet kavramı daha genele hitap etmek ile birlikte kişisel yanları olan da bir kavram. şahsi fikrime göre hayatımda yediğim en lezzetli pizza olmakla birlikte bu pizzacının asıl olayı sahip olduğu ruhu. evet çok sıra oluyor önünde ama içeriye girdiğinizde hissettikleriniz seyahatinizin asıl amacı olan italyan ruhunu sonuna kadar size sunuyor.

    marinara ve margarita olmak üzere iki çeşit pizza sunuyorlar menüde. marinara sadece domates sosu, doğal zeytinyağı ve fesleğen yaprağı , margarita ise domates sosu , doğal zeytinyağı, fesleğen yaprakları ve bu pizzanın bu kadar lezzetli ve meşhur olmasını sağlayan , bırakın italyayı direk napoliye özgü olan mozarella di buffalo campana ile servis ediliyor. marketlerde günlük taze olarak salamura suyunun içinde satılan bir peynir ve saniye düşünmeksizin hayatımda yediğim en lezzetli peynir. merak edenler için tuzu az , hafif lastik kıvamında ve sulu . napoli içerisinde çok meşhur diğer pizzacılardan da tatma fırsatınız olursa michele'nin lezzet farkının bu peynir olduğunu da rahatça anlayabilirsiniz.

    dükkanın içerisinde yiyebilmek için genelde bir saati bulan bir sıra beklemeniz gerekiyor. kapıdaki görevli ile görüşüp kaç kişi olduğunuzu söyledikten sonra size bir sıra numarası veriyor ve sıra geldikçe sesleniliyor. ben erasmus vesilesi ile napoli'de yaşadığım dönemde ise kapıdaki görevliye take away istediğimi söyleyip 5 dakika içerisinde pizzamı alıp çıkıyordum. dükkanın çevresindeki mini büfeler herhangi bir içecek almanız karşılığında pizzanızı mekanlarında yemenize izin veriyorlar. pizzanın fiyatı da bu arada 5 euro ve biz genelde iki kişi doyuyorduk eğer inanılmaz aç değilsek. aç olduğumuz zamanlarda da tek kişi zor bitiyorduk öylesine büyük.

    sonuç olarak hem gezdiğiniz şehirlerin yöresel lezzetlerini tatma açısından hem de pizzanın ana vatanı napoli'nin aktif en eski pizzacısı görme ve deneme amaçlı kesinlikle gitmenizi öneriyorum.