ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
tuz gölü'nde flamingo katliamı
-
ülkede hiçbir canlının mutlu olmaya hakkı yok resmen.
çok üzücü, insanı kahreden görüntüler maalesef.
köylü işine bakacak, bakan gereken yapılacak diyecek olan yine gariban hayvanlara olacak.
yaran kısa mesajlar
-
tanınmayan bir numaradan gelmiştir, noktasına virgülüne dokunmadan:
- volkan sen salaksin ki. bi daha bana msj atma gerzek. ayrıca atacaksanda doru durust at g lere q deme.l leri buyk ypma okurken dikatim dailio cohsinir bozucusun bazen diyorum ki yolun karssndan sana el sallasam senin dikkatin dagilsa sonra da seni tir ezse. acaba tirin altndayken de l leri buyuk yazabilecek misin çok merak ediyorum. neyse insallah mutlu olussun beni de bidaha arama pesmden gelme salaksin cunku. bye.
mahir çağrı
-
bu gece san fransisco'da bilmemne odulunu aliyormus..
ayrica mahir tshortleri, mug'lari, mouse pad'leri 12$'dan cafepress.com'da yok satiyormus..
kafama siciim..
20 aralık 2014 askerin polise silah çekmesi
-
asker, görev yerinde olay çıkmasının verdiği gerginlikle sinirlerine hakim olamamış, polis amirine bağırmış. elinde tüfek var ama buna pek silah çekti denemez, zira nöbet sırasında o tüfeği iki eliyle tutmak zorundadır (çapraz tutuştan hazır tutuşa geçmiş sadece).
bu arada, askerle polis arasındaki farkı bilmeyenleri ortaya çıkarmıştır. yok aynı bokun lacivertiymiş de yok bilmem ne. adamlar nizamiyede nöbet tutan ere darbeci demeye getirmişler resmen. ulan askerlik ne zamandan beri gönüllü veya maaşlı (erler için söylüyorum ve 20 lirayı paradan saymıyorum) yapılan bir iş oldu? kendi zorunlu görevini (belki 5 ay belki 12ay) kazasız belasız bitirmek isteyen askerle, cemaatin veya akp'nin köpeği polisle bir tutmayın amk saçmalamayın.
edit: bu entry'de ne polis, ne de asker seviciliği yapılmıştır. ben olayı nöbetçi askerin açısından değerlendirdim. biraz kafası çalışan insan zaten bunu görebilir.
birçoğumuz askerliğimizi nefret ede ede yaptık. bu bağıran asker de bu tiplerden biri. bütün askerlere kenan evren muamelesi yapmayın amk.
hayata dair iç burkan detaylar
-
üniversite okuyorsunuzdur. henüz ilk yılınız olduğundan annenizin-babanızın yanından ayrılalı çok olmamıştır. o zamanlar revaçta olan öğretmen hattını kullanıp; hergün anne-baba, gününe göre de nineyle konuşulmaktadır.
aradan 2-3 ay geçmiştir, bayram yaklaşmıştır. eve gidilecektir.bilet ayrılır. ancak son anda bir iş çıkar ve 1 gün sonra yola çıkılır.
yola çıktığınız gün babaanne ile molada telefonla konuşulur. nene sultan o kendine has konuşma tarzıyla:
nene: oğlum nasılsın?
neurosurgeon: sağol nenem benim, sen nasılsın..
nene: eyyilik oğlum nedek işte, seni çok özledik ha!
ns: aha yoldayım nenem, sabaha ordayım inşallah.
nene: de bakalım, gel de acı(yöresel bir kullanım)(tat anlamındaki acı değil) kulaklarını yiyim senin.(ana-baba öğretmen olduğundan beni büyüten babaannemin çocukluğumdan beri beni sevme şekli. canım ninem)
ns: tamam inşallah. dua et de kazasız belasız gelek.
nene: tamam oğlum hade eyyi yolculuklar...
ns: ellerinden, yanaklarından öptüm canım nenem..
ertesi sabah memlekete varılır, baba arabayla terminalden alır ns'u. yolda gidilirken bir akraba ile karşılaşılır, baba ile enteresan bir konuşma, cenaze muhabbeti geçer aralarında... arabaya tekrar binilir. arabaya binilince ns sorar:
- babam hayrolsun kim vefat etmiş?
- sen sağol, ninen oğlum... başımız sağolsun...
o an neye uğradığını şaşırır insan..
dünya başını ezer geçer insanın...
sonra olayın nasıl olduğu, nasıl gerçekleştiği sorulur, alınan cevap:
-gece fenalaşmış aniden, sonra 'oğlum geldi mi'(beni kastederek) demiş. sabaha gelecek hayriye nine demişler. sonra da, son cümle olarak; la ilahe ilallah demiş..
sevgili sözlük, aradan kaç yıl geçti, hala o çıkan işim yüzünden gecikmemi, nenemi göremeyip de sabah cenazesine yetişmemi kendime yediremiyorum. aklıma her gelişinde ağlamamak için kendimi zor tutuyorum, tıpkı şu anda olduğu gibi. ailemiz, büyüklerimiz gidince geri gelmiyo sözlük, kıymetini yaşarken bilmek lazım zannımca...
sol ayakla fren yapmayı denemek
-
12 yıldır böyle kullananların olduğunu öğrendiğimiz eylem.
30 yaşına kadar iyi sağ kalmışız bu ülkede be.
çocuk sahibi olmak
-
sizin ve eşinizin birer hücresinden meydana gelmiş olsa da, 9 ay karnınızda sıcacık besleyip taşımış olsanız da, ona hayat veren siz olsanız da, değişmeyen gerçek, sizin ona değil, "çocuğun size sahip olduğu"dur... daha bu sabah okula giderken "çıkmadan önce çişini yap istersen oğlum" dediğimde , "ben senin kurallarına uyamam anne, sen benim kurallarıma uymalısın, şu an çişim yokken nasıl yapabilirim ki?" dedi lan! 5 sene önce yoktun sen hacı, ne diyon?.. (bkz: diyemedim ya la)
taksim'de taksicilerin zıplatılması
-
fellini filmi tadında görüntüler...
taksiciler istanbul'un en büyük sorunu...
çoğu çakal...
kimi nasıl tokatlarız derdinde...
belli ki taksici sorunu ülkeyi yönetenlerin de gündeminde..
polise "taksicileri zıplatın" talimatı gelmiş..
the marmara önünde trafik polisleri uygulama yapıyor..
müşteri almayan, beğenmeyen taksicilerin taksileri artık trafikten men ediliyor..
yok artık öyle "üç kuruşa beş köfte"
direkt trafikten men..
sonrası taksicilerin zıplaması..
belgesel tadında görüntüler..
edit: bazı arkadaşlar uygulama yolcu filan demiş..
taksicinin yalan söylediği 1 km öteden belli oluyor...
eskiden yolcu almayan taksiyi polis ceza yazıp gönderiyordu..
--- spoiler ---
kısa mesafe yolcu almadığı tespit edilen taksiciler için 2.265 tl idari para cezası kesilmektedir.
--- spoiler ---
şimdi işler değişti...
yolcu almayan taksi direkt bağlanıyor..
yeni olan bu...
do you understand...
edit: bugün rabbim verdikçe veriyor..
taksicilerden sonra minibüsçüler de ceza manyağı yapılmış...
(bkz: kadıköy'de minibüsçülerin zıplatılması)
28 temmuz 2015 pınar market kediye şiddet
-
4. capste mağdur kedi bildiğin yalanıyo mk :d
ayrıca defol iğrenç yaratık ne lan dayıyı alt yazıyla mı izledin.
kadınların beyni satranç oynamaya uygun değil
-
ingiliz satranç ustası nigel short'un cinsiyetçi söylemi.
yalnız londra’daki casual satranç kulübünün işletmeciliğini yapan amanda ross, nigel'e iyi ayar vermiş:
“kadınlar eski satranç şampiyonu judit polgar, klasik oyunlarda nigel short’u beş kez yenip, üç kez mağlup olmuştu. beş kez de berabere kalmışlardı. polgar o karşılaşmalara erkek beynini getirmiş olmalı. umarım o günlerde nigel otomobilini park etmeye çalışırken kaza yapmamıştır”
haber linki
debeci geldi: manyak mısınız la? gazete haberinden debe mi olur? cinsiyet ayrımcıları sizi.**