hesabın var mı? giriş yap

  • "şampiyon olamadın, gs'yi yen bari aq" şeklinde güncellenmesi gereken öneri.

    adetullahtandır debe editi : dün maç boyu ve sonunda slaven bilic'e epeyi sövdüm, saydım. maç sonu o açıklamalarını izleyince çok kötü oldum aq. gelip "sırtındaki ceketi verirmisin?" dese verirdim o derece yani. gitmesin lan bu adam! vodafone arena'da bir sene yaşasın hiç olmazsa. duygusallıktan çok kaybettim, çok kaybettik. bir sene daha kaybedelim ne olacak aq? küçülecekmiyiz?

    inanç ve umudun sonundaki zafer, sizin sikilmiş şampiyonluklarınızdan 10 kat daha değerlidir benim için.

  • bir tek bizim eve mi mahsus olduğunu merak ettiğim gerilim.

    baş sorumlusu
    -sütlacı evdeki insan sayısına kalansız bölünecek şekilde hazırlamayan kişi mi?
    -süd ürünlerine meraklı obur ev halkı mı?
    -ya da eve ortalama üstü bir lezzet/lüks girdi diye aniden beliriveren orta sınıf hırsı, daha fazlasına sahip olmalıyım tümörü mü?

    sırf bu gerilim yüzünden aile dağılma noktasına her seferinde.
    şaka gibi, sorunları çözen kurum bolulu hasan usta oldu.
    gizli gizli oraya gidip süd ürünü yiyorum evdeki gerilime katlanamadım için.
    evet gizli gizli! çünkü isterse aylık gelirim 10.000 dolar olsun fark etmez, kadın anam bir kase sütlaca o kadar para verdiğimi duysa yine ağzıma sıçacak.
    kadın huzur içinde istediğim kadar sütlaç yemeyi yasakladı arkadaş bana...

    kadın anam ne zaman evdeki südü fazla bulur, sütlaç yaparsa eve bir gerilim çöküyor.
    buzdolabındaki 10 kase sütlaç sinirlerimi bozuyor.
    gidip yiyorum, on dakika sonra yine yiyorum. sonra "lan ya herkes benim gibi ayıysa ve yarım saat sonra kalmazsa" diye üçüncüyü yemeye niyetlenmiş mutfağa gidiyorken abim "hepsini yeme" diye kükrüyor.
    "sen kaç tane yidin?" deyince 2 tane diyor.
    "e sen de çok yeme" deyince kadın anam "tartışmasanıza ya" diye ünlüyor.
    bi gidiyorum 4 tane kalmış. abim doğru söylediyse kadın anam da 2 tane yemiş.

    kalan 4 taneyi hane halkı sayısına bölünce 1,3 çıktığını görüyor, iyice geriliyorum.
    "2 tane yersem nasıl kendimi adil biçimde savunabilirim?" diye oturup düşünüyorum.
    ciddiyetimi gören de sokrat'ın savunmasını yazıyorum sanır mına koyim.

    sonuç olarak o sütlaçlar birkaç saat içinde bitmeden evdeki soğuk savaş da bitmiyor.

    tabii buzdolabından muz, nutella, fanta 2,5 litrelik eksik olmamış 90 sonrası doğumlu gençler ne demek istediğimi pek anlayamazlar.

    not: bu gerilime dayanamadığım için vakti zamanında yaptığım büyük bir hayvanlığı yazmak istiyorum:
    10 yaşında falandım. ertesi gün misafir gelecekti. annem 15 kase sütlaç yaptı. yarına kadar dokunmamamı özellikle rica etti.
    sinsice mutfağa girip tezgahtaki sütlaçlara baktım ve henüz sıcak olduklarını fark ettim.
    "henüz çorba gibiler, 1 kaşık alsam belli olmaz. şekli tam oturmamış zaten." diye düşünüp hepsinden birer kaşık aldım.
    odama gittim, uyudum.
    bir saat kadar sonra annemin bağırmasıyla uyandım. birer kaşık aldığım tüm sütlaçlar, birer kaşıklık boşluklarıyla donmuşlardı. 15 kasenin hepsinin ortasında büyükçe bir çukur... insan gibi de kaşıklamamışım.
    annem delirdi, bağıra çağıra hepsini alıp çöp poşetine attı ve beni gece yarısı çöp poşetini atmaya dışarı yolladı.
    yolda birkaç tanesini de avuçlayıp yemiştim, ellerimi de cami avlusunda yıkamıştım. bazı kaseler hunharca poşede konduğu için kırılmıştı, kesilmiş poşetten yere sütlaç damlıyordu.
    olan 15 cam kaseye oldu, harçlığımdan kesildi.

  • bizim kizlarda algi "beni ezmesi beni sevdiginin ve ilgilendiginin gostergesi boylece kendimi onemli hissedebiliyorum ayrica beni ezebilen erkek beni koruyabilir de".. bakmayin burda "biz pijjleri diil giriskinliri siviyiriz" diyen cakallara.. siz ezilmeyi seviyosunuz kizim ezilmeyi.. ezilmediginiz zaman bu kil kuyruk beni koruyamaz, bana sahiplenmiyor seklinde olusmus zavalli bir ozguvensizligin esirisiniz

  • sahilyolunun ibb'nin yetki alaninda oldugunu bilmeyenlerin kadikoy belediyesine sallamaya calistigi kale. kadir abinin boklarini kadikoy belediyesinin ustune atmaktan vazgecmek lazim.

  • başlık esasında yüksek hesap ödedikten sonra yemeğe çıkılan kıza ilk bakış olmalıydı da. malum karakter sorunu. malum sözlük olayları v.s

    o bakış var ya o bakış... tek bakışla bir sürü şey anlatma durumu. ''ahhh seni hınzır ödedik kol gibi hesabı'' bakışı :)))

    neyse ilk kez yemeğe çıkma durumu. yenmiş-içilmiş. sorular-cevaplar. iki tarafın da biraz kendini kasması. cool tavırlar. kaçamak bakışlar derken... hesap gelir. hesap açılır ve 220 tl. işte o an iç ses devreye girer; ''höh 220 tl?? ''öhöm bozmamalıyım.'' ''bozulmuş gibi görünürsem cimri der '' ''ne cimrisi ya 220 tl'den bahsediyoruz.'' ''yok be abi güzel geceydi, değdi yani'', ''hoh 220 tl ve daha gecenin başlangıcı sayılır'', ''yok yok bozma sen yine de.'' ''bozması mı var ya hesap kol gibi.'', ''ortak ödeyelim derse kabul eder mi?'' ''yok lan daha ilk çıkış, kız valla eve döner.'', ''dönsün ya'' ''yok lan yok dönmesin, belki sonraki hesapları o öder'', ''yok yok ödemez bu, ödeyecek tip yok'', ''oğlum ya şu mekan 220 tl hesap ödenecek mekan mı, keşke az içseydim.'', ''karttan 110 çekin, 100 tl nakit vereyim desem fakir mi lan bu der mi?'' ''der lan kesin'', ''e oğlum kredi kartına da faiz biniyor''. ''maçı da kaçırdık iyi mi, oğuzhan da kadrodaydı'',
    ''neyse ödeyim hesabı da, sonra böyle yerlerden hoşlanmıyorum samimi değil yalanını atarım bidaha gelmeyiz'' ''aha geliyor garson.''

    hesap ödenir. ve yüksek hesap ödedikten sonra kıza ilk bakış atılır. dünyanın en yalancı gülümsemesi bu bakışa eklenir. yıkılmadım ayaktayım algısı verilir.

  • reis sarayda kahvaltı yapmaktadır, först leydimiz ise esra erol izlemektedir, reis ise ntv spor'da mehmet demirkol'u izlemek ister. hanımı kıramaz, bir şey demez, sonra sülo'yu çağırır der ki "şu evlilik programlarını kaldırın"

    olay bundan ibarettir.

  • nostalji güzellemesi sevmiyorum ancak şu kısmı vurgulamak istiyorum; o zamanlarda hatta 90'larda da orta halli anadolu lisesinde okuyan bir öğrencinin geleceğe dair umudu vardı. eğer çalışır ise başarılı olabileceğini istediği mesleği yapabileceğini biliyordu. temel motivasyon da buradan kaynaklanıyordu aslında.

    şimdi orta okulundan üniversiteye kadar bakın kimsenin bir umudu yok. en iyi liseyi en iyi üniversiteleri okusan ne olacak ki? sen 5000 tl maaş için kıvranırken, o parayı 15 saniyede burnuna pudra şekeri olarak çekenler var.

    bu ülkenin şuanda en yoksul ve yoksun kesimi eğitimli kesim sanıyorum. eğitime yapılan yatırımın(elbette başkaca çok artıları olmakla birlikte) ekonomik anlamda neredeyse hiç karşılığı yok. yani mesele o yıllarda iyi eğitim vardı bu yıllardaki eğitim kötü değil sadece. bu çocukların güzel bir geleceğe inanmalarını sağlayamadıktan sonra vereceğiniz eğitimin içeriğinin pek bir önemi yok maalesef.

  • bu döneme metaforik olarak bir isim verilseydi cetvel dönemi denirdi. o amk cetveli bir ölçme aleti olmaktan çıkıp dayak aracına dönüşmüştü. şiddet okullarda günlük hayatın bir parçasıydı ve herkes tarafından normelleştirilmişti. bazı öğretmen denilen insan bozuntuları okullarda koğuş amiri muamelesi görürdü. saçından tutulup tokatlananı, tokat yerken kafası duvardan sekeni, yakasından tutulup kaldırılan kızları gördüm. şu an nasıldır bilemiyorum fakat bir azalma söz konusuysa eminim bunun nedeni kameralar ve cep telefonlarıdır.