ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
ikinci el araba jargonu
-
(bkz: alana şimdiden hayırlı olsun)
yaran fıkralar
-
istihbarat teşkiltları arasında yarışma yapılıyormuş. finale kgb(şimdi fsb), cia, mossad ve mit kalmış.
demişlerki ormana bir zürafa sakladık kim önce getirirse o birinci olacak. cia gitmiş 2 saat sonra zürafa ile gelmiş, kgb gitmiş 1,5 saat sonra gelmiş, mossad gitmiş 1 saat sonra zürafa ile gelmiş. mit gitmiş yarım saat sonra fil ile gelmişler ama filin kafa göz yarılmış.
- adamlar yahu bu fil demişler.
fil hemen atılmış:
- abi valla ben zürafayım
beşiktaş
-
doğma büyüme ankaralıyım. istanbul'a yerleşeli beş yıl bitti geçen hafta. daha eve elektrik bağlatmadan gittim kombine aldım. işten güçten sezonda 2-3 maça gidebilsem bile stad yıkılana kadar da her sezon aldım. inönü'den hatıra kalan kombine kolduğum da evin balkonunda duruyor hala. beşiktaş dergisine de aboneyim, hem de iki tane. kart1903 de almıştım, arada kulüpten arıyorlar, saat al havlu al kahve fincanı al ıvır al diye, hiçbirini geri çevirmedim.
yirmi yıllık iki üye onaylı üyelik formumu kulübe vereli aylar yıllar geçti, hala bir dönüş yok ama. neyi beklettiklerini bir söyleseler de; kendimi bildim bileli hayatımın bir parçası olan bu kulübe niye üye olamadığımı, benim sevdamın kimin keyfiyetine bağlı kaldığını öğrensem.
başka sözüm yok hakim bey.
azerilerin türklerden nefret etme sebepleri
-
yazılanların bütün ülke halkına mâl edilmemesi gereken maddeler silsilesidir. azeri türklerinin dilini dahi espri konusu yapıp saçma salak yorumlar yazan müsveddeler olduğundan nefret etmeleri bir noktadan anlaşılabilir. bunda bizim de suçumuz vardır. bir arap kadar, amerikalı, avrupalı kadar itibar görmüyor adamlar aramızda malum. ayrıca türkiye'den giden "erkeklerin" ülkelerinde yaptıklarını duyduğumda da hak vermedim değil. bizimkiler alışkın, sapık düşüncelerinizi bari orada dökmeyin ortaya. hoş ben zaten başından beri bizi çok sevdiklerini düşünmezdim, hak da verirdim ama üzdü yazılanlar.
ayrıca şöyle bir başlık da açılmış. [http://soz6.com/…r/41297/turkleri-sevme-sebebleri/b http://soz6.com/…r/41297/turkleri-sevme-sebebleri/b]
yani önünüze gelene sayıp söverseniz hangi dalı tutacaksınız bilmiyorum ki.
edit: başlık sayesinde sözlükten haberdar olanlar hemen söz6'ya kayıt olmuşlar, kardeşiz diye nameler diziyorlar. adamlar sizi istemiyor beyler orada, yazmışlar bol bol sözlüğün havası kaçtı diye. ne demeye yamamaya çalışıyorsunuz kendinizi? o duruma daha çok üzüldüm.
ev kiralarını devlet belirlesin kampanyası
-
siz ne istediğinizin farkında mısınız? yağmurdan kaçarken doluya tutulmak mı istiyorsunuz ? kiradan fazla vergi ödemek istiyorsunuz herhalde.
atariye gitmiş efsane nesil
-
bodrum katı atari salonlarının rutubetli kokusunu bilen nesildir.
iz bırakan kitap cümleleri
-
"daha çok anlat” dedim.
“hoşuna gidiyor mu?”
“çok. elimden gelse seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum.”
“bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz?”
“gider gibi yaparız."
(bkz: şeker portakalı)
24 eylül 2019 istanbul depremi
-
rasathane 11.01 diyo, ilk entry 11.00
jaap stam
-
türkiye'ye gelmesi halinde şahsıma cine 5 decoderi aldırtacak dünyanın en iyi savunmacısı.
yazarların ilişki durumlarını anlatan cümle
-
"kaciyorum kovalayan yok, kovaliyorum kacan yok, oyle mal gibi kosup duruyorum durduran yok."
istanbul'da serçe kalmaması
-
kendilerine istanbul sokaklarını dar eden başta kediler, kargalar ve martılar yüzünden daha tenha bölgelere çekildikleri için yaşanan durum.
tabii bunun asıl sorumlusu da her köşe başına kediler için yiyecek bırakan hayvan severler. (serçeleri sevmiyorlar ama?!)
bol yiyecek bulan kediler, üredikçe ürüyor. onların yiyip bitiremediği mamaları kargalar ve martılar yiyor. onlar da çoğalıyor. ufacık boylarıyla serçelerin bunlarla baş etmesi olanaksız.
o yüzden gece 3'te o sivrisineğin vızıldamasıyla uykundan uyanıyorsun.
tropik bölge sineklerinin çoğalmasıyla bu sorunu daha da derinden hissedeceğiz.
tarihteki muazzam ayarlar
-
mustafa kemal'in pera palas'da kaldığı günlerdir. istanbul işgal altındadır. işgal kuvvetleri komutanları da pera palas'ın salonundadırlar. o sırada mustafa kemal salona iner. ingilizlerin dikkatini çekmiştir. ingilizler şef garsona bu türk subayının kim olduğunu sorarlar. garson "mustafa kemal." cevabını verir. ingilizler mustafa kemal'in çanakkale'deki ününü duymuşlardır, kendisiyle tanışmak üzere onu masalarına kahve içmeye davet etmek isterler ve bunu şef garsonun aracılığıyla ona iletirler. atatürk'ün garsona cevabı şu olur. "bizim geleneklerimize göre daveti ev sahibi yapar. onlar her ne kadar işgal kuvveti komutanları iseler de, ne de olsa misafirdirler. günün birinde gideceklerdir. bu nedenle benimle kahve içmek istiyorlarsa benim masama gelsinler..."
şartları tekrar gözden geçirelim. istanbul işgal altındadır ve ingilizlerin o anda başkentini işgal ettikleri bir ülkenin subayına istedikleri şeyi yapabilme hakları vardır. o zamanlar henüz kurtuluş savaşı diye birşey başlamamıştır, mustafa kemal'in hayallerinden başka hiçbirşeyi yoktur. bu şartlar altında ve şartların farkında olduğu halde böylesi bir ayarı ihsan etmiştir işgal kuvvetleri subaylarına. pekçok devlet üst düzey devlet yetkilisine, diplomata, askere vs. pekçok güzel ayar verdiği olmuştur atatürk'ün ama bu anlattığım kanımca en güzel, en sade aynı zamanda en iddialı olanıdır.