ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
sahibi doğulu olan restoranların bunaltan ilgisi
-
insan yerine koyulunca şaşıran insan beyanatı
yaş büyüdükçe tadı kaybolan şeyler
-
cumartesi sabahı çizgi filmleri.
victory
-
2. dünya savaşı ve spor üzerine yapılmış müthiş bir film. pele, ardiles, michael caine, sly gibi ünlü isimleri bir araya getirmiştir. filmi izlediğinizde boğazınızda bir yumru olmaması imkansızdır. izlemenizi şiddetle tavsiye ederim.
otele çağırdığı hayat kadını eşi çıktı
-
evde daha ucuz
19 mayıs 2016 binali yıldırım'ın başbakan olması
-
- bu, bu... mavi ekose ceketin var mı?
+ var abi.
- yaz, ceketini kendi getiriyo.
kaçak yayın izleyenlere 2 yıla kadar hapis cezası
-
yıllardır dizimag ve türevlerini izleyerek en az 3000 yıla mahkum olduğum acı gerçeği ile yüzleştiğim durumdur. keşke adam öldürseydim lan.
neden vestel almalıyız
-
kendi telefonlari icin devletten tesvik isteyecegi yere yabanci marka telefonlar icin vergi talep ettiginden olabilir.
(bkz: vestel'in ithal telefonlar için vergi talep etmesi)
(bkz: vestel'e boykot)
nomadland
-
bu film yalnız bir kadının dramı değil. yoksulluk, yersiz yurtsuzluk üstüne bir güzelleme hiç değil düşünülenin aksine. bu film kapitalizm denen doymak bilmez canavarın, devlet eliyle meşrulaştırılan rekabetçi, açgözlü neoliberal ekonomi politikaları sonucu evlerinden, yuvalarından, benliklerinden, kendilerinden, anılarından, topraklarından, bellek ve dayanışmanın ışıtan gücünden sürgün edilen modern kölelerin, modern göçebeliğin, modern sürgünlerin filmi. ve belki de insanların bu filmi içinde buldukları anlam üzerinden yorumlayıp, sevdikleri noktad derinlerde; sürdürülen yaşamın kırılganlığına, güvensizliğine, tekinsizliğine karşı duyulan ve modern insanı depresyondan depresyona sürükleyen çaresizliği iliklerine kadar (ama hiçbir şekilde mağduru oynamadan) hissettiriyor olması.
chloé zhao bir önceki şahanesi the rider'da erkekliği tüm uzuvlarıyla saran liberal/kapital erkekliğin gölgesinde western kırıntılarına, nostaljisine sığınmış kırsal varoluşun çözümlemesini kendinden beklenmeyecek bir ustalık ve olgunlukta gözler önüne seriyordu. malum erkek yönetmenlerin, edebiyatçıların kadın kahraman anlatma sevdasına koşut genç bir kadın yönetmen olarak erkekliğin en vahşi damarlarından biri sayılabilecek bir rodeo hikayesi içinde, kırılgan, zul ve zoraki erkekliği nefiş şekilde naklediyordu bizlere olgun bir şekilde. ve en önemlisi nomadland'de genişleterek tüm kadraja tematik önermesini yedirip yaydığı ''gelecek, geçim, varolma kaygısı'' düsturunu iyiden iyiye parlatarak bundan böyle bir yönetmen olarak tematik dertlerinin ne olacağı hususunda bizleri bilgilendiriyor bir bakıma. ve elbet büyük bir zafere ulaşıyor.
nomadland itki olarak zayıf bir film. yani kahramanın içinde bulunduğu koşulları izah etme konusunda minimal bir yaklaşıma giderken, alttan alta sistemle olan politik derdini de kısık sesle söylemeyi tercih eden, söylemini hikayenin, karakterin önüne koymaktan sakınırken, kahramanın seçim ve zorundalıklarını bu açıdan izleyicisine açık etme hususunda cimri davranan bir yapıya sahip ki zaten kimileri bunu filmin zayıflığı olarak görüyor. the rider önermesi, derdi ve derdinin izahı bakımından daha güçlü bir filmdi kabul ama nomadland'de olgunlaşan bir sinemanın, sinemacının öyküsünü en iyi şekilde anlatma hususunda yaptığı seçimleri (görüntü, kurgu, ses, senaryo vs) göstermesi bakımından epey önemli bir film.
çağın politik, ekonomik, sosyal dinamikleri üstüne sürekli konuşmalar, tartışmalar, araştırmalar süredursun bir bakıma yakın bir geleceğin (özellikle ekonomik bağlamda) neredeyse post apokaliptik manzaralarını dolaylı bir imayla seyircisinin üstüne fırlatıyor yönetmen olarak zhao. geniş kadrajları, uzun, derin, çöl, yol planları biraz bundan esasında. bulunduğu, var olduğu yaşamın, dünyanın gerçeklerini anlamaktan uzak, sadece ve sadece sosyal medya öğretileriyle hayatta kalan mutsuz çoğunluk için de dolaylı bir ağıt aslında nomadland.
büyük şehirlerde, büyük ofislerde, büyük evlerde sadece yaşamak için çalışıp, hayalini kurdukları çölün imkanına kavuşmak için güzelleme yapan milyarların romantizmini de merkeze alarak, gerçeğin çölüne fırlatılan diğer insanların, başka bir seçenek içinde var olmak için giriştikleri mücadeleyi ve bu mücadele içinde ne kadar yalnız hissettiklerini hubrisine yenik düşmeden şefkatli kadrajının bağırıp, çağırmayan minimalizmine sığınıp hiçbir romantik ideal söylev, söylemin peşine düşmeden, yoksulluk ajitatörlüğü yapmadan vakarı huzura seriyor. iyi de yapıyor. o güzel gözleri, elleri, beyni, düşünceleri dert görmesin.
ama benim için aslında sinemada hikaye anlatmanın büyüsünün bir bakıma nasıl yavanlaşıp geriye doğru gittiğini göstermesi bakımından da önemli bir film nomadland. zira cağnımm agnès varda 1985 yılında çektiği katıksız bir baş yapıt olan sans toit ni loi(yersiz yurtsuz) filminde özel bir tematik yaklaşım, önerme olmadan bir kadının- insanını var oluş sancısını mucizevi bir büyüklükle bizlere naklediyordu. şimdilerde nomadland gibi çağdaş iz sürücü filmler ve elbet zhao gibi yönetmenler (mesaj- önerme- tema) çerçeveye imkan ve izah veren öykü anlatma içgüdüsüyle asla o büyüklüklere varamayacak filmler yapıyorlar ve bizler de ister istemez bu filmleri günümüz sinema ve diğer sanat dallarının içine düştüğü yavanlıktan bir nebze kurtulabilmek için büyük alkışlarla karşılıyoruz. oysa 1985 yılında sinemaya en büyük bozgunlardan birini zaten hediye etmiş bir sinema tanıklığı var uzak olmayan geçmişte bir yerde.
tenet gibi filmlerin fikrin büyüklük ve idealine sığınan yavanlığına karşı elbet safımız nomadland'den yana ama aslına bakarsanız bunların hiçbiri sinema sanatı için yeni bir adım değil.
yaran inci sözlük entry'leri
-
başlık: 1.000 lira maaşla işbaşı yapacak
autocad ve solidworks'u avucunun içi gibi bilen
ingilizce , fransızca ve japonca dillerinden en az birini konuşabilecek
prenzentabl , diksiyonu ve fiziği düzgün makina mühendisi arayışımız mevcuttur.
şartları sağlayan adaylar pm atabilir.
4. vazelini bizmi getiriyoruz yoksa siz temin ediyor musunuz!
gelmiş geçmiş en karizma poz
-
bazıları aşağıdadır. bu kişileri seversiniz sevmezsiniz ayrı, ama verdikleri pozlar karizma sözcüğünün sözlükteki karşılıklarıdır;
dönüp bakan marlon brando; https://i.hizliresim.com/nznqlq.jpg
arkası dönük jim morrison; https://i.hizliresim.com/z9pyzk.jpg
sigarasını yakan gary oldman; https://i.hizliresim.com/76dgwa.jpg
heisenberg reis; https://i.hizliresim.com/z9pypk.jpg
sigara içen david lynch; https://i.hizliresim.com/6jbzgk.jpg
rahmetli sadri alışık; https://i.hizliresim.com/jyp7rg.jpg
su altı antremanında muhammed ali; https://i.hizliresim.com/ygpgad.jpg
sir david beckham; https://i.hizliresim.com/qvndna.jpg
rakip takımın yarısını karşısına almış maradona; https://i.hizliresim.com/epn109.jpg
el üstünde tutulan iggy pop; https://i.hizliresim.com/a1nlv7.jpg
görebileceğimiz diğer karizmatik pozlar;
james dean'in birçok fotoğrafı.
al pacino'nun birçok fotoğrafı.
daniel day lewis'ın birçok fotoğrafı.
mickey rourke'un birçok fotoğrafı.
atatürk'ün bütün fotoğrafları.
az bilinen, hüzünlü ama karizmatik bir örnek; https://i.hizliresim.com/z9pyoa.jpg
edit: linkler güncellendi.
11 ekim 2022 pfizer yetkilisinin itirafı
-
maskeyi başkasına bulaştırmamak için takıyorsun. aşıyı sana bulaşırsa hafif atlat diye oluyorsun.