hesabın var mı? giriş yap

  • biri uluslarası silah kaçakçısı ve aynı zamanda orta doğu'yu yöneten konseyin bir üyesi. diğeri istanbul kabadayısı.

    birinin muhatap olduğu konular ırak savaşı, suriye savaşı, abd-ingiltere-israil arasındaki dengeleri gözeterek orta doğu savaşlarına silah ihraç etmek.

    diğerinin muhatap olduğu konular ali, eyşan, cengiz, ezel gibi mahalle insanlarının hayatlarıyla uğraşmak.

    biri sıradan bir komiser tarafından hayatı karartılırken, diğerini tanımayan emniyet müdürü olamaz. .

    ramiz'in teknik olarak kıyaslanacağı kişi duran emmidir.

    edit: konseyin ırak savaşı ve suriye'nin geleceğini değerlendirdiği sahneden bir kesit yüce baron mehmet karahanlı'yı da yad edelim buradan:)

  • bakanlık tarafından bedelsiz nakil vasıtası ithali olarak adlandırılan ve kısaca bedelsiz ithalat olarak bilinen hak edişler doğrultusunda yurtdışından türkiye'ye aile ünitesi adına bir adet motorsuz ve motorlu taşıt * getirmek mümkündür.

    bedelsiz ithalat yoluyla getirilen şahsi mahiyette eşyanın kapsamına motorlu ve motorsuz özel nakil vasıtalarının yanı sıra kullanılmış ev eşyası, işyeri nakli suretiyle getirilen sermaye malları, teknik malzemeler ile büro ve dükkan malzemeleri de girmektedir. fakat kamuoyunda en çok bedelsiz motorlu taşıt ithalatı merak konusu olmaktadır.

    bedelsiz ithalat yoluyla aile ünitesi tarafından ithal edilen araçlardan, aracın motor silindir hacmine göre değişen oranda ötv, aracın cif değeri (navlun ve sigorta bedeli dahil olmak üzere aracın gümrük kıymeti); ötv ve cif değerinin toplamının %18'i oranında kdv, aracın türkiye'de serbest dolaşıma girişi sırasında yetkili gümrük idarelerince tahsil edilir. yetkili gümrük idareleri istanbul, ankara, izmir ve gebze'de bulunmaktadır.

    bir aracın motor silindir hacmine göre ötv'si belli yüzdelik dilimlere göre hesaplanır. buna göre motor silindir hacmi 1600 cm3'e kadar olan araçlardan alınan ötv oranı %45, 1601-2000 cm3 arası için %130, 2001 cm3 ve üzeri için %220 oranındadır.

    yurtdışından getirilecek aracın vergiye esas kıymetinin tespitinde aracın model yılı doğrultusunda bir amortisman indirimi yapılmaktadır. 1 yaşındaki bir aracın amortisman * oranı %20 iken, 6. yıla kadarki her yıl için bu orana %10 ilave edilir. 7 yaşından itibaren araç %80 yıpranmış olup daha yaşlı bir aracın fob kıymeti bakımından bu orandan daha fazla yıpranmadığı varsayılır.

    buna göre, sıfır bir aracın vergiye esas fob kıymeti %100 varsayılırken, 1 yaşındaki bir aracın vergiye esas fob kıymeti %80'e inmektedir. aynı aracın vergiye esas fob değeri 2 yaşında %70, 3 yaşında %60, 4 yaşında %50, 5 yaşında %40, 6 yaşında %30, 7 yaş ve daha yukarısı için %20'dir.

    diğer taraftan, yurtdışından getirilecek aracın, trafiğe tescil tarihi itibarıyla 3 yaşından büyük olmaması gerekmektedir. 2010 model bir aracın üzerinize 2012'de tescil edilmiş olması halinde 2022 yılında türkiye'ye bedelsiz ithal edilmesi mümkündür. fakat 2017 model bir aracın 2021 yılında tescil edilmesi halinde 2023 yılında türkiye'ye kesin olarak getirilmesi mümkün değildir.

    diyelim ki hollanda'da yaşayan bir gurbetçi ya da sürekli göreve atanmış bir kamu görevlisisiniz. vergi vs. ödemeleri dahil fatura bedeli 30.000 € değerinde 1.5 cm3 motor silindir hacimli sıfır bir volkswagen golf satın alıp 3 yıl kullandınız. şimdi ise türkiye'ye kesin dönüş yapmak ve aracınızı da beraberinde getirmek istiyorsunuz.

    yetkili türk gümrüğünde bu aracın fob değeri * 18.000 € olacaktır (zira bu rakam 2022/3 sayılı genelge nedeniyle değişkenlik gösterebiliyor). bunun rakam üzerine %45 oranında ötv eklenir ve 8.100 € ötv borcunuz çıkar. aracın bedeli 26.100 € olur ki bu bileşik rakam üzerinden %18 kdv ödemeniz de gerekiyor ki o da 4.698 € olacaktır. bu durumda aracın size maliyeti 30.798 € olacaktır. burada ruhsat ve plaka masrafları devede kulak kalacağı için göz ardı edilebilir.

    eğer bu arabanın satın aldığınız dönemde türkiye'deki satış fiyatı € bazında 30.000 € civarında ise, yurtdışından araba getirmenizin pek bir anlamı olmayacaktır. ama mesela 45.000 € civarı idiyse, o halde bedelsiz araba ithalatı sizin için mantıklı bir hareket olacaktır. ülkeler arasındaki hayat pahalılıklarını kıyaslayan bazı sitelerde volkswagen golf 1.4 90 kw trendline veya benzeri sıfır bir aracın tüm dünyadaki fiyatları incelendiğinde, almanya'da 25.000 € olan bir arabanın türkiye'de aynı tarihte yaklaşık 35.000 €'ya satıldığını görüyoruz. bu durumda aile ünitesinin kullanımı için yurtdışından araç getirmenin nispeten maddi avantajı olacaktır.

  • oha oha oha. 14 yasindaki ablasinin da babasi cikti adam.

    görsel

    edit: @yalandadaolsa isimli arkadas uyardi. odatv olayi yalanlamis.
    odatv haberi

    türkiye'deki pislik zincirinin açığa çıkmış küçük bir halkası.

    bunu sadece "muslumenin dedesi babasıymış yaa" diye okumamak da lazım.

    ya anne kocasını aldattı. ya da anne tecavüze uğradı.

    neresinden tutarsan elinde kalıyor. keşke insanları black mirror'daki gibi sessize alsam ya her şey çok kötü abi. yani her gün bir insanı rahatsız edecek olay oluyor ve bu olay dibin dibi.

  • tam anlamıyla iki ucu boklu değnek.
    bir cezaevinde sınav görevlisi olarak bulunduğum bir vakitte bu sebepten ötürü yatan birisinin hikayesini dinledim.
    hikayesi şöyle:
    bu mahkumun evine gecenin bir yarısı, tüm aile fertleri uykudayken bir hırsız giriyor. hırsızı 18 yaşındaki kızının odasında karanlıkta gören mahkum silahına sarılıyor ve karanlıkta rastgele ateş ediyor. ancak hırsız kaçmayı başarıyor. polislere haber veriliyor falan. neyse tutanaklardan sonra sabah oluyor ve öğleye doğru polisler tekrar geliyor mahkumun evine...kaçtığını sandığımız hırsız meğer vurulmuş ve saklandığı ağaçlıkta ölü olarak bulunmuş.
    şimdi bu adam içeride...ölür müsün öldürür müsün?

    bu da böyle bir şeydir işte...

  • --- spoiler ---

    kasaba filminin çekildiği dönemler...tatil için yola çıkmıştım. filmi epey merak ediyordum.''bakayım, ne yapılıyor?'' diye içimden geçirerek sete uğradım. üç beş gün kalır, yola devam ederim diyordum ama epey zaman sette kaldım. ilk kez o zaman tanıştık mehmet emin'le.

    çok neşeli, çok heyecanlı bir adamdı. aklındakileri coşkuyla bağırarak anlatırdı. sürekli etrafını gözlemleyen, gözlemlerinden komik enstantaneler çıkaran, bunları da anlatıp kahkahalar patlatan bir adam... neşesiz olduğunu çok az gördüm. sıkıntılı zamanlarında bir köşeye çekilir, kendini göstermez, konuşmaz ve suratını asardı. bana biçtiği rol de abilik rolüydü bir nevi. filmlerdeki çalışmalar esnasında beni sevip sayar, sözüme kıymet verirdi.

    ankara film festivali'nde seçici kurul ikimize birden özel ödül verecekti. ben zaten ankara'da yaşıyordum, ama tantanadan çok hoşlanmadığım için festivale pek takılmıyordum.

    mehmet emin'in ankara'ya geldiğini biliyordum. festivalin son günlerinde, ölümünden iki gün önce, eşiyle birlikte bize oturmaya geldiler. o akşam her zamankinden daha neşeliydi. festivalle ilgili komik şeyler anlatıyor, ardı ardına komik şeyler patlatıyordu. biraz takılayım dedim mehmet'e. daha önce antalya film festivali'nden bir ödül almıştı, o ödülün de desteğiyle mehmet'i biraz rahatsız etmek istedim. ''nedir bu halin? bu ödüller seni uçurdu be mehmet!'' dedim. ''abi'' dedi: ''sabahtan beri ben ne anlatıyorum, dalga geçiyorum bu festivallerle, bu komedilerle, duymuyor musun?'' mahsustan açtığım bir konuydu ama çok güzel savunmuştu kendisini. mehmet ödüllerin büyüsüne kapılıp, havalara girecek bir adam değildi. o gece de bana bu durumu çok güzel izah etti. ödüllerin gelip geçici olduğunu biliyordu. memleketinde bir işi vardı, seramik fabrikasında çalışıyordu ve yaşadığı kasabayı da seviyordu. kasaba filmindeki kahraman gibi ''ben çıkayım, büyük şehre gideyim'' gibi bir derdi de yoktu.

    epey oturduk o akşam evde, üç beş saate kadar... kalkmaya yakın ''ne zaman dönüyorsunuz?'' diye sordum. yarın bütün gün festivalde olduklarını, gece de yola çıkacaklarını söyledi. '' sabaha da eve varırız abi '' dedi. o an içim cızz etti, içimde tuhaf bir korku ve ürperti hissettim. kasaba ve mayıs sıkıntısı'nın çekimlerinde fark etmiştim; mehmet'in arabalara karşı büyük merakı vardı. araba kullanmayı çok seviyordu. fakat bana göre; son derece atak ve kötü araba kullanıyordu. zaman zaman benden araba istediğinde, isteksizce verirdim arabamı ve uyarırdım mehmet'i: ''mehmet sen hiç hoş araba kullanmıyorsun, dikkatsiz kullanıyorsun, lütfen daha dikkatli ol! diyerek. içimde her zaman bir korku vardı. o akşam da ''gece araç kullanacağım'' deyince yeni de araba almıştı, sanki içime doğmuş gibi ''yapma, uykusuz uykusuz bu kadar yol gidilir mi? bütün gün yorgun olacaksın, gitme!'' deyivermiştim.

    aradan iki gün geçmişti ki, öğlen vakti telefonum çaldı. sadık incesu arıyordu: ''haberin var mı?'' dedi, ''yok'' dedim. sesi çok kötüydü. kötü bir haber vereceği içime doğmuştu: ''ne oldu?'' diye sordum ''mehmet emin'' dedi, başka da bir şey demedi. ''trafik kazası mı yaptı?'' ,''evet'' , ''yaşıyor mu?'', hayır dedi, sadık.

    o an iki gün önce evimizde yaptığım konuşma aklıma geldi: mehmet'e gösterdiğim tepkiyi düşündüm. malum keza gerçekleştikten sonra yıllar geçse de, o an hep aklımda kaldı. kendime sorup durdum: '' neden mehmet'i vazgeçirmek için daha fazla çaba göstermedim?'' diye... cenazesi için yenice'ye gittik. epey bir kalabalık vardı. defnedildikten sonra herkes dağıldı. sonra başkalarından duydum, mezarının başında genç bir arkadaş; başını ellerinin arasına almış, çömelmiş, uzun süre de kalkamamış mezarı başından. o kişi mehmet emin'in ankara'dan dönüşte arabada birlikte seyahat ettiği çocukluk arkadaşıymış. o da o sırada ankara'daymış, çan'a dönmek için birlikte yola çıkmışlar. mehmet dönüşte eşini eve bırakmış. arkadaşı ''ben giderim'' diye ısrar etmesine rağmen, mehmet onu yenice'deki evine bırakmak istemiş: ''buraya kadar beraber geldik, seni evine ben bırakacağım'' demiş.

    mehmet emin çok dost canlısı, arkadaşları için fedakarlık yapmayı seven bir çocuktu. o gece de ''yorgunsun, eve git'' ısrarlarına rağmen, arkadaşını yenice'deki evine bırakmış. dönüşte de yorgunluktan uyuyakalmış ve malum kaza işte böyle gerçekleşmiş.

    mehmet emin dostları için yaşayan, cesur ve gözü pek bir çocuktu. küçüklüğünde de mahallede kendisinden yaşça küçük olanların hamiliğini yapar, onları koruyup kollarmış. bana hep anlatırdı; balıkesir'de iki yıllık pazarlama bölümünde okurken en büyük derdi arkadaşları için girdiği kavgalarmış, daha çok da kız arkadaşlarını korumak için kavgalara girermiş. silah ve bıçakların çekildiği kavgalar anlatmıştı bana, ciddi ciddi başını belaya soktuğunu da söylüyordu. anlattığına göre bütün bu kavgalara da çevresine abilik yaptığı için giriyordu.

    uzak filminin çekimleri sırasında, sahnemin olmadığı bir akşam yanıma geldi.hafif buruk ve sıkılmış bir hali vardı. ''ne oldu mehmet?'' dedim. ''abi sorma, öyle bir sahneydi ki altından kalkamadım.'' dedi. bahsettiği sahne tramvaydaki taciz sahnesiydi; tramvayda yan yana oturduğu kıza bacağıyla sürtünmesi gerekiyordu. çekimler esnasında çok rahatsız olduğunu, sürekli terlediğini söyledi ve: ''bugüne kadar rol aldığım en zor sahneydi.'' dedi. çünkü mehmet emin'e çok tersti bu tip şeyler...

    mehmet emin söz konusu olunca ''neden o gece tembellik yaptım da mehmet emin'i caydıramadım?'' diye düşünürüm. yıllar geçse de, o an içimde hep acı bir keşke olarak durur.

    --- spoiler ---

    muzaffer özdemir'in iç burkan yazısı.

  • apartmanın görüntüsü bozulacakmış. ulan o mordorun ortasından fırlamış gibi duran ucubenin neresi bozulacak be onun bunun çocukları. o rampaya mahkum olasınız inşallah diye beddua edeceksin bunlara.

  • ülkemizin akıllara ziyan gündemi nedeniyle gözden kaçan bir yakalanma hadisesine maruz kalmış belaruslu genç gazeteci ve aktivist.

    belarus'un otoriter devlet başkanı aleksander lukaşenko'nun bilhassa geçtiğimiz sene yaşanan seçim sonrası protestolarının haberleştirilmesi anlamında çok önemli işlere imza atmış olan ve nexta adıyla bilinen telegram platformununun baş editörü olarak geçtiğimiz sene lukaşenko karşıtı gösterilerin organize edilmesinde de kayda değer bir rol oynamış olan 26 yaşındaki raman prataseviç, belarus muhalefetinin lideri konumunda bulunan ve litvanya'ya kaçmak durumunda kalan siyasetçi sviatlana tsikhanouskaya ile de yakın ilişkilere sahip ve geçtiğimiz aylarda da önce polonya ve ardından yunanistan'a giderek uluslararası kamuoyunu lukaşenko ve zorbalıklarına dair bilgilendirmek için varşova'da bağımsız bir haber ağı kurduğu biliniyor. hatta, kasım ayında verdiği bir röportajda da "ömrümü sürgünde geçirmeyeceğim. güvenliğim garanti edildiği gün derhal belarus'a dönmek istiyorum" diyerek niyetinin özgür ve kendi kararını verebilen bir belarus'ta yaşamak olduğunu dile getirdiğini de hatırlatmak gerekiyor.

    geçtiğimiz günlerde kız arkadaşı ile birlikte atina'dan vilnius'a* gitmekte olan prataseviç'in yolcu olarak bulunduğu ryanair uçağının belarus hava kuvvetleri tarafından hava sahalarına girer girmez mig-29 olarak bilinen askeri jetler tarafından eşlik edilmek suretiyle apar topar belarus'un başkenti minsk havalimanına indirilmesini takiben lukaşenko'nun görevlendirdiği özel polisler tarafından göz altına alınması da 21'nci asrın basbayağı kamuoyunun gözü önünde gerçekleşen devlet terörizmi örneklerinden birisi olarak kayıtlara geçmiş bulunuyor.

    hâlen göz altında bulunan ve sorgusu devam eden prataseviç'in sağlığından endişe ettiğini belirten muhalif politikacı franak viaçorka da uluslararası kamuoyunu prataseviç'in derhal serbest bırakılması için lukaşenko'ya baskı yapmaya davet ederken lise çağlarından beri lukaşenko'yu protesto eylemlerinde yer alan ve hep en önde ve göz önünde olmayı seven prataseviç'in göz altına alınmadan önce yaptığı son açıklamalar ise bir hayli dikkat çekici. lukaşenko'nun rusya'ya kaçabileceğini ama bunu yaparken de ardında pek çok kgb kökenli ajan ve sovyet zihniyetine sıkıca bağlı destekçilerini bırakacağını söyleyen prataseviç, belarus'un tam, katılımcı ve özgür bir demokrasiye geçişinin uzun zaman alabileceğini dile getirmişti.

    prataseviç hakkında polonya'da yaşadığı dönemde, lukaşenko'nun "kendisinin terör eylemlerine destek vermesi ve yasadışı yollarla rejim değişikliği yapmaya çalışması" nedeniyle varşova'dan kendisinin belarus'a iadesi içim resmi başvuru yaptığı, ancak polonyalı yetkililerin bu başvuruyu derhal reddettiği de biliniyor. zaten, bu akıllara ziyan devlet terörizmi eylemine de en büyük tepki polonya'dan geldi ve başbakan mateusz morawiecki, derhal avrupa komisyonu'nu belarus'a karşı eyleme geçmeye çağırdı.

    irlanda menşeli bir uçuş firmasına ait yunanistan'dan litvanya'ya giden bir uçakta polonya'da yaşamakta olan bir belaruslu gazetecinin karga tulumba göz altına alınması ve hayatından endişe edilir konuma gelinmesi, uluslararası kamuoyunda da ciddi reaksiyonlar doğurdu. litvanya devlet başkanı gitanas nauseda "eşi benzeri görülmemiş bir hadise! bu iğrenç eylemin arkasında lukaşenko rejimi var. derhal prataseviç'i serbest bırakın!" paylaşımını yaparken, avrupa komisyonu başkanı ursula von der leyen de "uluslararası uçuş kurallarını keyfi olarak hiçe saymanın muhakkak yaptırımları olacaktır" açıklamasında bulundu.

    dün sabah saatleri itibariyle bitkin ve yüzünde yara izleri bulunan raman prataseviç'in bir "itiraf videosu" belaruslu yetkililer tarafından paylaşıldıysa da gazetecinin babası dimitri prataseviç, oğlunun hiç alışık olmadığı bir şekilde konuştuğunu ve baskı ve zorbalık altında bu açıklamayı yapmaya zorlandığını söyleyerek kendisinin hayatından endişe etmekte olduğunu ifade etti. genç gazetecinin, ajanlık, terör destekçiliği ve rejimi yıkma girişimi gibi suçlardan 15 yıla kadar hapsi istendiği iddia edilse de pek çok muhalif kaynak da tıpkı babası gibi kendisinin hayatından endişe ediyor.

    belarus ve lukaşenko hakkında bilgi sahibi değilseniz, sizi şu kısa entry'e bir göz atmaya davet ediyorum.

    (bkz: aleksander lukaşenko/@ncpzbsn)

    bakalım beyaz rus diyarının diktatörünün bu son çırpınışları, yapıştığı koltuğunda kalabilmesine fayda edecek mi?

    ekleme: bugün* itibariyle ukrayna'da ölü bulunan vitaliy şişov ile birlikte kendisini yeniden anımsadım. bu olayın ayrıntıları için sizleri aşağıdaki entry'e davet ediyorum. bu arada raman prataseviç'e ne oldu dersiniz? göz altına alınışının ardından toplamda üç kez dış işleri bakanlığı gözetiminde basın toplantıları düzenleyen genç gazeteci, her seferinde oldukça iyi durumda olduğunu, belarus'un devlet mekanizmasına vermiş olduğu zararı fark ettiğini ve bunu düzeltmek için elinden geleni yapmaya hazır olduğunu ifade etmiş bulunuyor. genç gazetecinin ailesi ise ısrarla oğullarının zorbalık altında bu şekilde ifadeler vermeye zorlandığını iddia etmeyi sürdürüyor.

    (bkz: 3 ağustos 2021 belaruslu aktivistin ölü bulunması/@ncpzbsn)