hesabın var mı? giriş yap

  • ben çalışırım lan. 5 bin tl ve insanla uğraşmayacağım bir iş.

    nereye başvuruyoruz?

    zorunlu edit : ülkede çoban mafyası var galiba.
    mesaj kutum hep yeşil. kendimi özel hissetmedim değil hani.

  • yalnız o dolapta yemeklik hiçbir şey yok.
    bir de havalı havalı buzluğu açınca etle vs dolu olduğunu gösterecek zannettim de, orası da boş.
    sadece sarı renkli, ki o da şişelere ve poşetlere doldurulmuş limon suyu diye tahmin ettiğim şeyden başka bir şey yok buzlukta.
    hayır o dolabın içinde ekonominin çok iyi olduğunu gösteren ne var?

    hakikaten bu hayat bunlara müstehak ya, biz boşa kendimizi harap ediyoruz.
    ne gerek var, yesin ketçabını baksın keyfine.

    edit:elli tane mesaj almışım tavuk suyudur, kemik suyudur vs diye.
    “tavuk suyudur la o” diyen de var. *
    tamam tavuk suyu olsun. madem ekonomi o kadar iyi, niye bir tane tavuğu haşlayıp poşet poşet suyunu saklamış ki her yemeğe koymak için?
    alsın doldursun dolabını tavukla, etle, butla. ne seviyorsa artık?
    ayrıca limon suyunu şekilli dondurup içeceklere attıklarını görmüştüm, oradan aklıma geldi. ekonomi de o kadar iyi olunca. *

  • özet: 2550 tl’ye aldığım laptop’un menteşesinin durup dururken sıkışıp kilitlenmesiyle, ekranı tutan plastiği kırması sonucu lenovo yetkili servisinin 4350 tl onarım ücreti istemesi.

    edit: cihaz lenovo ideapad u530. teknik servis bdh bilişim destek.
    cihazın tam fatura tutarı: 2.548,36 tl (09.09.2014)
    lenovo bdh onarım teklifi tam tutarı: 4.350,10 tl (26.08.2016)

    edit 2: lenovo müşteri hizmetleri, yetkili servisin istemiş olduğu bu ücretin normal olduğunu savunmakta. ''ödemiyorsun madem, cihazı paketlettirip gönderiyorum geri'' diyen de kendileri.

    2014 eylül ayında 2550 tl’ye satın almış olduğum, halen garantisi devam eden (3 yıl garantili) lenovo ideapad u530 model laptop’ın tamiri için yetkili teknik servisin 4350 tl onarım ücreti istemesi olayıdır.

    eylül 2014’te cihazı aldık, kullanmaya başladık. ilk olarak ekranın dokunmatiği bozuldu. alet bildiğin durduk yerde sanki biri dokunuyormuşçasına çıldırıyor kullanıma izin vermiyordu. ben de bu özelliği pek kullanmadığım için ekran dokunmatiğini kapatıp günlük kullanıma devam ettim.

    kullandığım süre içinde laptop’ın kapağını 200 kere açmamışımdır herhalde. alet tertemiz çiziksiz duruyor evden dışarı çok nadir çıkıyordu. ancak gelin görün ki tek görevi laptop kapağının hareketini sağlamak olan menteşelerin kendi kendine kilitlenmesi sonucu kasayı ekrana bağlayan plastik parça kırıldı. zorlama falan da yok, bildiğin parmak ucuyla ekranı kapatırken kırıldı. malum müneccim dalgası yemediğimden, laptop içine gömülü menteşelerin kendi kendine sıkıştığını tespit edemiyor insan. neyse bildiğin kırıldı yani.

    e tabi hemen servisi aradık, laptop’ı kargo ile gönderdik. kötü kullanım olmaması sebebiyle bir umut garantiden yaparlar belki diye düşünüyorum derken, gelen onarım teklifi 4350 tl. evet dörtbinüçyüzelli tl.

    yerli yabancı siteler bu modelle ilgili şikayetten geçilmiyormuş meğer. hep aynı sorun, menteşenin kendi kendine sıkışması ve ekran plastiğini çatlatması. lenovo ise bu parçanın sorunlu olmadığını diretmekte ısrarcı. kronik sorunun arkasında durmuyor firma.

    saçmalığın detayları:

    alüminyum kasaya sahip bir aletin en güçlü olması gereken menteşe bağlantılarının dandik bir plastik aksama bağlı olması. saçmalık.

    teknik servis onarım bedelinin dolara bağlı olduğu için bu kadar yüksek çıktığını söylüyor. hesapladım, yani bugünkü dolar kuru laptop’ı aldığım gün ile aynı olsaydı 2550’ye aldığım laptop için 3 bin küsür lira fiyat teklifi gelecekmiş. saçmalık.

    lenovo’nun güncel ideapad serisini incelediğimde gördüm ki en yüksek fiyatlı ürün bile 4 bin tl’den az. yine saçmalık.

    ekran dokunmatiğinin bozulmasının menteşe olayından önce gerçekleştiğini bildirdim servise. bu kapsamda dokunmatik ekranın onarımını garantiden yapın dedim. böyle bir tespitin pek de mümkün olmayacağını, parça hasarlı olduğu için, normalde dokunmatik hatası yüzünden garantiden değişecek ekranı artık değiştirmek istemediklerini söylediler. çok güzel.

    dokunmatik ekran komple değişecek o yüzden pahalı tutuyor normaldir diyenler olur şimdi. normal falan değildir. sen aletin yedek parçasını ürünün satış fiyatının altında sunamıyorsan kullanıcılarına, gerçekten amacın kalite falan değil. hem de aletin en pahalı donanımının kırılması, senin kronik hatalı dandik menteşe montajın yüzünden oluyorsa, ve sen bu hatayı sahiplenmiyorsan nolur kapat git. milletin canını sıkma.
    şikayetim ile tarafıma yapılan dönüşte ise özetle ‘kronik hatanın arkasında zaten durmuyoruz, cihaza sen hasar vermişsin, 4350 tl ödemeyi kabul etmediğin için cihazı paketledik sana geri yolluyoruz’ dediler. aklı başında hiç kimse 2500 liralık cihaz için 4350 lira ödemez. servisin bu ücreti talep edebilecek gamsızlıkta olması da skandal gibi. tertemiz, çiziksiz bilgisayarım bir anda çöp olmuş oldu.

    amacım markaya saldırmak değil, marka hakkında karalama kampanyası başlatmak değil. herkesin her markayla ilgili benzer şikayetleri var.

    burada amaç, onların da dediği gibi ‘kullanıcı deneyimimi’ paylaşmak. kullanıcı deneyimime göre de bir daha lenovo’ya para vermem.

  • ülkemiz için hüzünlü arkadaş için sevinçli bir an. yazık her gün yeni bir beyin göçüp gidiyor. sonra uğur şahin yerine ercüment ovalı beklersiniz.

  • gelir uzmanı olarak cevaplıyorum, bir kuyumcu dahi bir memur kadar vergi ödemiyor. esnafla konuştuğumda ödediği bağ-kuru bile vergiden sayıyor. bir sürü vergi ödediğini iddia ediyor. ancak yılda toplam 1500 tl'yi geçmiyor verdiği vergi. benim bir memur olarak yılda yaklaşık 10.000 tl civarı, beyaz yakalı eşimin de yaklaşık 15.000 tl civarı vergi verdiğini duyunca şok geçiriyorlar. siz vergi mi veriyorsunuz? diye soran bile var. adam sıfır matrah gösteriyor, 50 tl'lik damga vergisi veriyor diye vergi verdiğini falan zannediyor. sonra da bize gelip senin maaşını ben veriyorum diyor. ancak görünen o ki benim maaşımı diğer memur arkadaşlar veriyor gibi.

    edit: aldığım mesajlar ve yazılanlar sonucu ulaştığım sonuç şu ki esnaf ciddi ciddi vergi verdiğini zannediyor arkadaşlar. olay da şu kaynakta kesilen vergiler. şimdi kaynakta kesilen vergiye yapılacak pek bir şey yok. adam işçi çalıştırıyor. o işçinin devlete ödemesi gereken vergiyi sorumlu olarak kendisi veriyor diye onu vergi verdim zannediyor. ya da adam yüzde 18 kdv kesiyor. aldığı o kdv'yi devlete ödemek üzere alıyor. sonra gidiyor devlete ödüyor diyor ki ben vergi verdim. kardeş sen zaten o parayı tüketiciden aldın. millet araba falan diyor da ya arkadaşlar size yemin ediyorum sturbucks'da 10 liraya kahve içip hiç üşenmeyip onun fişini saklayıp 1 lira dahi etmeyen kdv'yi düşen var.

  • kut bir başarıdır evet. ama bir çanakkale savaşı değildir çünkü ingilizler altı ay sonra gelip kut'u elimizden bizi döve döve almışlardır. kut'u kaybettiğimiz bu savaşı anlatan yüzbaşı selahattin* der ki: " ingilizler nehirin nerde derinleştiğini nerede sığlaştığını bizden daha iyi biliyordu. çünkü nehir işletmesini barış zamanında onlara vermişiz. bu bilgiyi avantaja çevirdiler".

    kut sadece bir tesellidir. ama ingilizlerin de utancı olduğu da bir gerçektir. ingilizlerin başka hiçbir savaşta hiç bu kadar subayı ve askeri teslim olmamıştır. ama işte kut altı ay içinde elimizden çıkmıştır.

    ha illa ki bu cephede bir zafer arıyorsanız, çanakkale savaşından daha acı hikayelerin olduğu medine savunmasını okuyun. en azından kurutulmuş çekirge ve hurma çekirdeğinin ne kadar faydalı besinler olduğunu öğrenirsiniz. ama dikkat edin arapların ne mal olduğunu da anlarsınız. filistin hakkındaki düşünceleriniz değişebilir.

    (bkz: feridun kandemir)

    ayrıca alakalı ise;
    (bkz: yedinci ordu)
    (bkz: nablus meydan savaşı)

    *bu cephede çok acı hikayeler vardır. bu acı hikayeleri okumak için yüzbaşı selahattin'in romanı okunmalıdır. kitabın yeni baskısı malesef yoktur. ancak sahaflarda bulunabilir.

  • öncelikle karşılaştırmalı fotoğraf, bölüm videosunda daha birçok detay var: https://i.hizliresim.com/prjml8.jpg

    türk televizyonun yeni rezilliği. izleyiciyi kurgu maceralarla kandırarak salak yerine koyduklarını biliyorduk, program içeriğinin büyük kısmının otel odalarında ve üstüne kumaş atılmış yemek masalarında geçiyor, bütün bu iç çekimler istanbul'da yapıldı. hatta iki ay önce döndükleri halde hala istanbul'da çekim yapıyorlar. son bölümün önemli bölümü safiye'nin sahte zehirlenmesine ayrıldı. daha sonra "aman da sevgilim zehirlenmiş" diye faik 15 saatlik yoldan bunun yanına gelmez mi? safiye bu arada tırnaklarını kesip boyamış, saçını değiştirmiş ama hala baygın numaraları yapıyor, ms hastası oğlumla konuşamadım diye sömürü konuşması yapıyor. fotoda göreceğiniz gibi yattığı yatak zincirlikuyu'daki avantgarde levent hotel'in residential suitinde. safiye telefonda ingilizce/tarzanca lobiyi arıyor ama anlaşamıyor, bu da zincirlikuyu'daki otelde. daha sonra otelin restoranına iniyorlar, güya vietnam'da oteldeler, mutfağa gizlice girip menemen yapıyorlar. mutfakta buzlamaya çalıştıkları "the buffet" restoranın ismi. bu zincirin 4 şubesi var, hepsi de türkiye'de.

    programın yapımcısına not: böyle sahtekarlıklar yapacaksanız ilk önce prizlere dikkat edin. çok gezenler bilir, bizim prizlerimiz bazı batı avrupa ülkelerinde kullanılıyor, dünyadaki otellerde oda için mutlaka kendi standartlarında priz olur, kesinlikle, asla başka tür priz kullanılmaz, sadece banyo gibi yerlerde çoklu standart destekleyen priz olur. türkiye'de kullandığımız alman standardındaki topraklı prizi uzakdoğu'da göremezsiniz. buradan açık verdiniz. mutfakta buzlama çabasına girip yine de sondaki "fet", baştaki "b" tepedeki "the" kısmı görünen dev logo da foursquare'e "the buffet" yazıp kullandığınız mekanın ortaya çıkmasına sebep oldu. üstelik o bölümdeki kıyafetleri giymiş olan safiye ve faik geçen hafta çekim öncesi gittikleri yemekte magazin programlarına poz verdiler.

    edit: çok şükür işsiz değilim. aq veledi bazı yazarlar sanki kendisi bütün gün atomu parçalıyormuş gibi küçücük beyniyle laf soktuğunu sanıyor ezik. sayfalarca game of thrones kritiği yapınca daha havalı olmuyorsunuz. burada büyük bir medya aldatmacası var, insanları farklı bir ülkede gibi gösterip birbirleriyle sahte kavgalara sokup televizyonculuğu dibe çekmeye çalışanlar var. sen bunun ortaya çıkmasını işsizlik olarak görüyorsan kandırılmayı hak ediyorsundur.

    buyurun bu 9. bölüm, otel odası 10'ncu bölümde de görünecek:
    https://www.youtube.com/watch?v=lddhttpvpew

    otel restoranının foursquare sayfası:
    https://foursquare.com/…et/508cf0b1e4b066b588158c3f

    otelin foursquare sayfası:
    https://foursquare.com/…8c8e5e88c928804f2466/photos

    zomato fotoları:
    https://www.zomato.com/…-hotel-levent-merkez/photos

    otelin web sitesinden resıdentıal suıte fotoğrafları: (cepten girince deluxe oda çıkıyor. pc'den görünüyor)
    http://www.avantgardecollection.com/…l-suite.5.aspx

  • 4,5 yaşındaki kızımın rahatsızlığından dolayı hiç çikolata ve dondurma yememiş olması gerçeği...
    dahası reklamlarda çıkınca ''bunlar acı dimi anne'' demesi...

    duzeltme; arkadaslar cok fazla mesaj geldi eksik olmayin. kizimin rahatsizligi merak edilmis basta belirtmeliydim sut alerjisi var kizimda.

    edit: müjdemizi verelim: tedavisinin sadece zaman,sabır ve diyet olduğu süt ve çoklu gıda alerjisi hastalığını geride bıraktık.

    bizim için kızımızın bebekliğinden beri süregelen zorlu bir süreçti. darısı tüm alerjik çocukların başına...
    artık kızım süt ürünleri ve dolayısıyla dondurma çikolata vs tüketebiliyor..

    gelen mesajlara bakılırsa şu kocaman dünyada bu ufacık derdimizle hepinizi çok üzmüşüz.. destekleriniz, mesajlarınız ve dualarınız için sonsuz teşekkürler...