ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
zengin çocuklarının daha başarılı olması
-
hayatın acı gerçeklerinden biri.
zengin babanın, çevresinin, çocuğuna sunduğu egitim ve diger olanakların buna sebep olduğu herkesin malumu.
bense hemen göze çarpmayan başka bir faktörden bahsedeyim. aynı kalitede eğitim almış da olsanız, aynı zekaya da sahip olsanız, ayni ise de girseniz zengin çocuğunun sizden daha başarılı olması beklenir. sebep? kendine güven. örneğin siz şirketteki işinize muhtaç olduğunuz için zengin çocuğu kadar kendinden emin konuşamazsınız. zengin çocuğu ise yetiştiği ortamdan ötürü genel müdürü filan kendi dengi gibi düşünür.
bu sav tabii ki her bireyi tasvir etmiyor. ortalamalardan bahsediyorum.
***
bu durumla savaşmanın bilinen tek yolu devletin tüm vatandaşlarına sunduğu sosyal olanakları artırması. iskandinav ülkelerindeki social mobility'nin abd'den kat kat yüksek olmasının temel sebebi bu.
vahşi kapitalist sistemde fakir doğan genelde fakir ölüyor.
bilgisayar oyunu oynamanın yaşı yoktur diyen adam
-
"bu yaşta bilgisayar oyunu mu oynuyorsun cık cık" diyen adama "sana ne lan sik kırığı" demekten imtina etmiş kibar insandır.
halbuki bu tarz adamlara asıl bu muamele müstahaktır.
hastası olunan sözler
-
bildiğim en geçerli fizik kanunu: seni kuvvetle çeken bir şeyden uzaklaşmaya çalışırsan, etrafında dönmeye başlarsın.
gotik mimari
-
"gotik mimarinin prensibi, sonsuzluğun hayal edilebilir kılınmasıdır." samuel taylor coleridge
herbert read'in "tüm zamanların en ruhsal üslubu" olarak adlandırdığı ve gördüğünüz hiçbir şeye şaşırmamanız gereken akıl dışı bir mimari üsluptur. temelde tanrı'ya yükselmeyi esas aldığı için bak bak bitmeyen yükseklikte inşa edilen yapılarda yükselen tonozlar, gökyüzünde süzülen uçan payandalar ve görkemli vitraylarıyla yer çekimine meydan okuyan gotik mimari, yeryüzünde cenneti yeniden yaratmaya çalışır. uhrevi olma iddiasındaki bir üslubun temel amacına uygun olarak, yapıda kullanılan her taşı -oyması kolay olduğu için genellikle kireç taşıdır- dantela gibi örüp yapıyı bedensel ağırlığından arındırmak esastır. ilk bakışta şaşı bak şaşır karmaşıklığında baş döndüren bu süslemeler ritmik bir düzende ilerler ve her süsleme belirli bir konu veya konu gruplarını anlatacak şekilde dizayn edilmiştir.
chartres katedrali
amiens katedrali
köln katedrali
ziyaretçilerin kendini bamya gibi hissetmesine neden olan ihtişamlı yapıların ezici yüksekliği ve göz kamaştırıcı dekorasyonuyla özellikle 13. yüzyılda ortalığı kasıp kavuran gotik mimari, zamanla yerini insanı merkeze alan ve bütünlüğün daha rahat algılanabildiği rönesansın rasyonel ve ideal estetiğine bırakmıştır.
reis filminin gişede çakılması
-
yüzlerce insanı otobüslere doldurup sinema salonlarına taşımadıkları sürece olabilecek durum. miting gibi düşünün.
tanım tanım devamı örnek alıntı ya da bkz değil
roberto carlos'un sivas'ta yaşaması
-
futbolu zerre takip etmeyen şahsım tarafından daha iki gün önce öğrendiğim gerçektir.
slaven bilic'in gelişini de ligin 3. maçında öğrenmiştim.
her neyse, lan adam roberto carlos, sivas'ta oturuyor şu anda. brezilya'nın kumsallarından sivas'ın soğuğuna bir hayat hikayesi. kangallarla dans.
her şeyi geçtim, bu adam nereye sıçacak lan!
not: insanın aklına ilk "ağzına sıçsın amua goduum" demek geliyor, biliyorum.
türk insanı
-
camı siler, ayna gibi oldu der; aynayı siler, cam gibi oldu der.
çocuklarla girilen komik diyaloglar
-
4 yaşlarındaki ufaklık, elini bırakır bırakmaz sahilde etrafına bakmadan koşmaya başlar.
+ oğlum gel buraya. şimdi denize düşeceksin bak!
- baba sen ne biçim konuşuyorsun öyle, allah korusun.
bildiğin dindar nesil yetişiyor lan dfgfdsfd.
albrecht dürer
-
18 cocuklu bir ailenin ,resimle ilgilenen iki erkek cocugundan biridir albrecht durer.
bu buyuk ailedeki 2 kardesin resme olaganustu ilgileri , yetenekleri vardir.her ikiside sanat okuluna gidip buyuk bir ressam olma hayali kurarlar .
aile ise bu durum karsisinda caresiz...madencilik yaparak gecinmeye calismakta ve karinlarini zor doyurmaktalar.
bu durum karsisinda iki kardes ; kendi aralarinda kura cekmeye ve kazananin sanat okuluna gitmesine ve geride kalanin daha cok calisip diger kardesi okutmasi yonunda bir karar alirlar.
albert ve albrecht arasindaki bu kurada kazanan albrecht sanat okuluna gider ve butun ogretim gorevlilerini kendisine hayran birakarak buyuk basarilar elde eder.okulu birincilikle bitirir ve eve gururla doner.ailesi albrecht onuruna bir yemek verir . kendisini oven konusmalardan sonra albrecht soz alir ve kendisine bu basarilari yasatan kardesine tesekkur eder ve artik siranin kardesinde oldugunu, madende calismaktan buyuk gurur duyacagini ve kardesini okumaya gonderecegini söyler.
kardesinin yaniti ise ;
imkansiz sevgili kardesim , seni okutabilmek icin madende calistigim senelerde ,butun parmaklarim defalarca kirildi ,degil kalem tutmak serefine kaldirdigim bu kadehi bile zor tutyorum.
kardesinin bu durumuna gercekten uzulen albrect ise ; kendini dunyanin en unlu ressamları arasina sokacak olan o ellerin ,kardesinin ellerinin resmini cizer.
butun dunyanin (praying hands ) dua eden eller olarak bildigi ,esas ismi (eller) olan resim albrecht durer in kardesinin elleridir.
mehmet barlas'ın milli koruma kanunu müjdesi
-
biz ona kısaca komünizm diyoruz. niye etrafından dolaşıyorsun milli koruma kanunu bilmem ne diye liboş memo? yalnız komünizme geçeceksek özel mülkiyet kalkacak, senin o yalın falan hep elden gider söyleyeyim. bu çeşit devrimler ilk önce senin gibi yiyicileri vuruyor.
ha bu arada, devlet şu doğalgaza, elektriğe, akaryakıta zam yapanları da bi cezalandırsın olmaz mı? ulan memo, geldin gidiyon, bi şey kadar bile değerin yok kimsenin gözünde.
hiçbir zaman evlenemeyeceğini anlamak
-
hic kimsenin seni evlenecek kadar sevmeyecegini anlamaktir bazen.