hesabın var mı? giriş yap

  • sözlükteki âdet şudur; bir yapım hangi ülkeden çıkmışsa, orijinal adıyla başlık açılır ve o başlık üzerinden yürütülür. bu dizinin orijinal adı hakan: muhafız'dır. mesela la casa de papel de money heist diye başlıkla yürütülmüyor. dolayısıyla bu başlığın hakan muhafız başlığına yönlendirilmesi gerekiyor bence.

  • kampüsünde hiçbir binanın (tüm kampüsün merkezi ısıtmasından sorumlu sistemin bacası hariç) ağaçlardan yüksek olmadığı kampüstür. bauhaus mimarisiyle inşa edilmiş, işleve dayalı ve renkleri bu mimarinin (beyaz, gri) tarzındadır. yanında bulunan trabzon havalimanı'nın yarattığı gürültü kirliliğini, kampüsün kuzeyinde bulunan yeşil koridor belli düzeyde gidermektedir. yeşil kampüsün geneline hakimdir ve akşamları yürüyüş veya bisiklet sürmek için harika olanaklara sahiptir. şenlik meydanı ise yazın güzel (eskiden çok daha eğlenceli) etkinliklere imkan sunabilmektedir.

    (bkz: karadeniz teknik üniversitesi)

  • uğur bey ve özlem hanım misafirimiz olacaklar,
    sayın şahin ve sayın türeci misafirimiz olacaklar.

  • zavallı kedi ölümü beklediği için sessiz ve sakin durmaktadır. kediler öleceklerini anladıklarında mümkün olduğunca tenha ve kuytu bir yerde yalnız ölmeyi tercih ederler. (bu yüzden mesela mahallenin kedisi bir anda yok oluverir ve cesedi ortada görünmez; ev kedileri de öleceklerini anladıklarında bir yolunu bulur evden kaçarlar).

    görüntülerdeki şanssız kedi de bulunduğu içler acısı durumda yalnız ve sessiz ölümü beklemek istemiş ancak en fazla dolabın altına kaçabilmiş. orada kimse tarafından görülmeden ölmek isterken rahatsız ediliyor, kuyruğundan tutup dışarı çekiliyor. bunu bile fazla görmüşsün hayvana pislik herif.

  • sahnenin amator otesi ve sacmaliktan ibaret olmasini geciyorum, siddeti ovmenin ve siradanlastirmanin nasil yapildigina ornek olabilir.

    yani mahalle arasinda bu kadar kalabalik iki grup birbirlerine karsi veryansin ediyor ve bu normal oyle mi? sundan zevk alan birinin herhangi bir yol ortasinda islenen cinayetten sikayet etme hakki olamaz.

    ayrica, agababalar asla one dusmez, kerizleri kirdirtirlar, bir de o sekilde ates eden iki topluluk olsa, karsi tarafa gerek olmadan hepsi birbirini vurur.

  • kimin kazancağından ziyade bu iki türün kendine has niteliklerini temel alırsak şöyle bir karşılaştırma olur, sanırım:

    ancalagon'un soyundan gelen ve 200 yıl boyunca hiçbir meydan okumayla karşılaşmayan smaug'a, orta dünya'da sadece cüceler karşı gelebildi. balrog gibi ateş ve karanlıkla boyanmış bir kötülükle karşılaşan gandalf'ın ise o anki çaresizliği ve umutsuzluğu yüzüne yansımıştı. içi, korku ve çaresizlikle dolan gandalf, balrog karşısında ne yapacağını bilmiyordu, ta ki khazad-dum köprüsünde onunla yüzleşene dek. ian mckellen, bu bakımdan filmde müthiş bir performans sanatı sergilemişti.

    bilindiği üzere smaug uruloki'lerin ateş soluyan son büyük ırkıdır. dev kanatları sayesinde angalacon kadar olmasa da fırtınalar yaratabilirdi. balrog'lar hakkında merak edilen en önemli konulardan biri ise, kanatlara sahip olup olmadığıdır. her ne kadar basit bir soru gibi görünse de cevaplaması oldukça zordur. bu konuyla ilgili şimdiye dek net bir açıklama yapılmış değil. tolkien'in kitabında da ifade ettiği gibi, kanatlarının olduğu kanaatine varılmış. "his enemy halted again, facing him, and the shadow about it reached out like two vast wings." keza the lord of the rings the fellowship of the ring filminde de görüleceği üzere buradaki balrog, kanatlı bir şekilde betimlenmiştir. peki kanatları olmasına rağmen uçabiliyorlar mıydı? işte asıl soru bu!

    şaka bir yana! asıl tartışma ve sorulan sorular, bu ifadelerden sonra başlamaktadır. zira yukarıda, balrog'ların belli belirsiz bazı silüetlerden tekvin edildiğini yazdım. bu silüetler veya gölgeler, tıpkı alev gibi farklı formlara giren ve zorlukla seçilebilen biçimlerdir. sıkı j.r.r. tolkien okuyucularının yorumları , kanatlarının, vücudunu sarmalayan söz konusu silüetler ve gölgeler tarafından oluşturulduğu yönündedir. bundan ötürü "gerçek" kanatlara sahip olmadığını savunun muhalif kişilerin değerlendirmeleri de pek makuldur.

    balrog'lar nam-ı diğer valaraukar'lar, birer maia oldukları için büyü ile alevlerden muhtelif silahlar yaratabilmektedir. silah yapmaları dışında, diğer yetenekleri gibi büyük gizeme sahiptir. zira gandalf the grey'in de ifade ettiği gibi, balrog karşısında kılıç ve ok gibi normal ve sıradan silahların hiçbir işe yaramadığı bilinmektedir. gandalf, durin'in felaketi ile dövüşürken bir gondolin kılıcı olan glamdring'i, büyü ile kullanmıştı. smaug da, bard the bowman tarafından daha önce yaralandığı karın bölgesine fırlatılan - zira ejderhaların derisi oldukça sağlamdır - ve orta dünya'da en değerli ve sağlam silahların ustası olan cüceler tarafından yapılan bir ok (black arrow) ile öldürülmüştür.

    bunun yanı sıra smaug kibirli, doyumsuz, altınlara karşı bastırılamayan, sönmeyen bir arzuya ve benliğinden ötürü alaycı bir mizaca sahip olan ejderhadır. gür sesiyle sürekli olarak kendisini sena eder ki, bu durum zaafını itiraf etmesine dahi müsaade etmez. kendisini orta dünya'daki diğer ejderhalardan ve antagonist karakterlerden ayıran bir diğer önemli nokta ise, kötülükten ziyade hazinelere karşı ihtiraslı ve amansız zaafları ve kişisel kibiridir. dağaltı krallığını altınlar ve diğer hazineler için düşürmüş ve burayı hazinelerle istifleyerek muazzam bir yatağa dönüştürmüştür. öyle ki, kendisi rahatsız edilmediği sürece orta dünya'da bir tehlike oluşturmuyordu. bu bakımdan dikkate değer bir karakterdir. keza balrog'da uyandırılmadan önce o da herhangi bir tehlike arz etmiyordu.