hesabın var mı? giriş yap

  • sene 2000. gerizekalı babamın sırf ona buna hava atmak için kefil olduğu senetler ödenmediğinden başımıza patlayınca, haciz gelmesin korkusu ile evdeki tüm değerli eşyalar toplanıp bir tanıdığın deposuna kaldırılmıştı. evde kalan tek elektronik aletler buzdolabı, 1 adet 37 ekran tv ve benim orgumdu. zira o sene org kursuna gidiyordum ve çalışmam gerekiyordu. bir gün ben org çalışırken zil çaldı, gelenler haciz memurlarıydı. o orgu nasıl topladım, nasıl kaldırdım, nasıl yüklük dolabındaki yorganların arasına sakladım hala bilmiyorum. ama tek hatırladığım memurlar gidene kadar "ne olur orgumu bulmasınlar" diye içimden hiç durmadan dua ettiğim, kalbimin deli gibi çarptığıydı.

  • imkansız karşılaştırmalardan bir tanesi daha. tabi belki en zevklisi.

    kimin daha iyi olduğuna karar vermek için, izole edilemeyecek sayısız değişken etken arasında (takım arkadaşları, rakipler, yaş vs.)benim açımdan en önemli olanı ise basketbol kuralları.

    şu anki nba, 1.88 m uzunluğunda, güvenilir şutu olmayan bir fransız oyuncunun, yani tony parker'ın saha içi şut yüzdesinin yüzde 50'leri geçebildiği bir lig. bilmiyorum nba takipçilerinden kaçı son 4-5 senedir ligin skor ortalamasının ne durumlarda olduğunun farkında. jordan basketbolu bıraktığında ligin ortalama sayı ortalaması takım başına 91.6'ydı. 2007-2008 sezonunda bu ortalama 99.9 ve ligin en düşük sayı ortalamasına sahip takımı miami heat dışında tüm takımlar 93'ün üzerinde bir maç başına sayı ortalaması tutturmuş.

    jordan'ın nba'i uzunların domine ettiği bir ligdi. bugün ise gardların ligindeyiz. gerçek ve yıldız bir pivot ise neredeyse yok.jordan'ın zamanında bir oyuncunun 30 sayı atması manşetlik haberdi. bugünün yıldızları için 30 sayılık maçlar neredeyse standart oldu.

    nba seyirci çekebilmek için kuralları değiştirdi. handcheck kuralı kalktığından beri yıldız oyuncuları savunmak imkansız oldu. detroit-chicago serilerinde jordan her boyalı alana girişinde kendini yerde bulurdu. bugün 1.80'lik oyuncular pota dibinde cirit atıyor. 90'ların sonunda, new york-miami serilerinde pota altında kan çıkmadan faul verilmezdi. bugünün basketbolu çok daha zerafet oyununa dönüştü.

    bu dengesizliği sunduktan sonra şunu da sormak istiyorum: tam olarak neyi karşılaştırıyoruz?

    kimin kariyeri daha çok başarıyla mı dolu?
    bire bir maçta kim yener mi?
    kim daha yetenekli mi?
    bir takım kuracak olsak önce kimi seçeriz mi?
    kimi seyretmek daha zevkli mi?
    1 sayı gerideyken ve maçın bitimine 5 saniye kalmışken topun kimin elinde olmasını tercih ederiz mi?
    kim yanındaki oyuncuları daha iyi oynatabiliyor mu?

    benim için bu soruların çoğunun cevabı aynı. ama hepsinin değil. sonuçta her karar gibi bu da duygularla verilecek bir karar. objektif ve tek bir cevabı yok.

  • -yarışmaya nerden katılıyorsunuz ?
    +odtü'den.
    -kiminle geldiniz?
    +arkadaşlarımla, onlar da odtü'den.

    sonuç: ilk soruda elendi.
    ------------------------------------------------------
    edit: oha debe olmuş. rezil oldun oğlum.

    elendiği soruyu da yazayım tam olsun.

    soru: profilden fotoğraf hangi taraftan çekilir?

    odtü'lünün verdiği cevap: önden (facebook instagramdan etkilendi zaaar)

    cevap: yandan.

  • akp kongrelerine çıtını çıkartamayan özel hastane sahibinin yine halkı suçladığı bilmem kaçıncı masal.
    "evin içinde bulaş artmış", bak sen şu işe, virüs eve nereden gelmiş olabilir ki? bir düşünelim bakalım. biraz daha sıkışırsa "evde covid virüsü üretiyorlar" diyecek herhalde.

    pardon özel hastane demişim, özel hastaneler olacaktı.

    gece editi: 84 milyon dediğine göre ülkeye doldurdukları milyonlarca mülteci ve özellikle suriyelilere yine toz kondurmamışlar yine.

  • var böyle bir şey evet.

    cüzdanla alakalı olabilir elbette ama dün gece aklıma ne geldi bak:

    şimdi çocukluğunda başkalarının eskilerini giyenleriniz olmuştur. heh ben de öyleydim işte.

    güzel olayım, güzel görüneyim diye giyinmeyi çok sonradan öğrendim ben. kıyafet vücudu örterdi bana göre. olsun yeterdi.

    benim için güzel olması diye bir şey yoktu, olması vardı, o önemliydi.

    hal böyle olunca insan neyin güzel olacağını bilemiyor, güzel olanın içinde kendini rahatsız hissediyor, eğreti duruyor. belki o yüzden hala güzel görünmüyorumdur. o yüzden beceremiyorumdur.

    belki de çok fazla görünmez olayım duası ediyorum ondandır.

  • geziyi falan boşver de, senin arkanda kim var onu açıkla yalçın akdoğan.
    sen pendik belediyesi halka ilişkiler biriminde işçi statüsünde çalışırken nasıl birkaç yıl içinde önce başbakan danışmanı sonra başbakan yardımcısı oldun. bi anlat bakalım da öğrenelim, önünde arkanda üstünde kim vardı kim yoktu.
    debe edit: (bkz: arda için yardım topluyoruz)