hesabın var mı? giriş yap

  • 3 sene önce tazminatsız işten çıkartılanlardan kontra beklediğim video.

    ne lanet bir sektördür bu ilaç sektörü.

  • konu: kulüp başkanı hakemi arar mı?

    sinan engin: arar kardeşim. ben bile aradım. hocam bizi ezdirme deplasmanda, güzel maç yönet vs.

    ahmet çakar: yemini billah ediyorum, ben bir kez aranmadım.

    sinan engin: hocam sen hakemlik yaparken cep telefonu mu vardı?

    ahmet çakar: mavi ekran

  • yapılan iş e-mail şifresi kırmak değildir, son derece organize bir şekilde kredi kartı bilgilerini çalıp, suç örgütlerine satmak çok ciddi bir suçtur. üç aşağı beş yukarı, hak ettiği cezayı almış dolandırıcıdır.

  • surda 450 entry okuyup hala "aklima yatti" diyenlerin aklinin harbiden osura osura yattigini kanitlayan sirket. daha cok para kazanirlar turkiye'de.

  • film olanı gerçekten enfestir, külttür. emir komuta zinciri altında bir grup insanın ne hale gelebildiğine, nasıl insanlıktan çıkabildiğine dair çarpıcı tespitlerde bulunur. emri altındaki binlerce asker açlık ve soğukla boğuşurken komutanların kendilerine sakladığı geniş imkanlar ve bu ikiyüzlülüğün vatan millet edebiyatıyla örtülmesi günümüzde halen mevcudiyetini sürdüren insanlık ayıplarıdır. özetle insan bu filmi izledikten sonra insanlığından utanmaktadır.

  • --- spoiler ---

    tatilcilerden idil kılıç da "bugün yaşadıklarımız karşısında şok olduk. gerçekten bir şey yapılmalı. psikolojim bozuldu. denize girmeye korkar oldum. üstelik yaz boyu teknede yaşayan biri olarak bu benim için çok kötü oldu" diye konuştu.
    --- spoiler ---

    ne yapılmalı lady'm? keselim mi hepsini ateşte kızartırız. sen sırf paran var diye git hayvanın alanını gasp et. sonra yok efendim o beni ısırdı. hanımefendinin yatı daha önemli ekosistemden. çünkü o zengin. o istediğini yapar. hayvan mı? parası neyse alırız canım kaç para bi kaplumbağa.

  • bunu çok yakınlarım hariç kimseye anlatmadım. burada zaten kim olduğumuz belli olmadığı için yazmamda bir sorun yok.

    yıl 2010, amerika'nın alaska eyaletindeyim*

    orada yaşamaya başlayalı yaklaşık iki ay olmuştu. şehrin yaşam tarzına artık alışmıştık. mesela sokakta yürüyen bir tek insan yoktu. sadece biz türkler yaya idik, herkes arabayla geziyor.

    birgün marketten çıktım bisikletimi bağladığım yere doğru ağır ağır yürüyorum. arabanın birinde şoför koltuğunun yanında bi tane yaşlı adam oturuyordu, adam aynı dedem. ama bukadar benzer yani. kendimi ona bakmaktan alamadım çünkü aşırı benziyor. o da bana bakıyor. artık o kadar uzun bakıştık ki adam elini yavaş yavaş kaldırıp bana selam verdi. yavaş yavaş diyorum çünkü galiba adam felçliydi, felçli tanıdığı olanlar bilir, hani ilkokulda hoca parmak uçlarımıza cetvelle vururdu ya, parmaklarımızı birleştirirdik, hah işte eli öyleydi. o şekildeki elini yavaşça başına kaldırarak selam verdi ve gülümsedi.

    ben iyice heyecanlandım çünkü benim dedem de felçli. adamın yanına gitmek istedim ama hasta olduğu için birileri adama zarar vereceğimi düşünür diye çekindim ve gitmedim. arkama baka baka gittim ve adam da hiç gözünü benden çekmedi.

    türkiye ile aramızda 11 saat var. yani alaskada sabahken türkiyede akşam oluyor. ben ertesi gün sabah yani türkiyede akşamken bizimkileri türkiyeyi aradım, normal konuştuk ettik. dedemin öldüğünü söylediler. ne zaman dedim dün dediler. yani benim o markette dışarıda o adamla selamlaştığım an.

    dedem yaklaşık 25 sene felçli yattı, yatalaktı yani. çok zor yıllar geçirdi. ben dedemin normal halini hiç göremedim. bir kere bile sohbet edemedik yani adam zaten yatalak. ama hep sıcaklık hissederdim adamcağıza. severdim yani.

    lafın özü bu olay bana pek tesadüf gibi gelmedi. dedemin zaten hayatımızda bir yeri yoktu ki hatırladım özledim aklıma geldi ölümü de ona denk geldi desem. adamın öldüğü anda benim birini ona sanki oymuş gibi benzetmem, elin amerikalısıyla vedalaşır gibi selamlaşmamız bana gülümsemesi kaybolana kadar birbirimize bakmamız..

    dedemin kafamdaki görüntüsü hep o adamın görüntüsüdür, diğer hallerine dair gariptir ama hiç bir anı yok. hep o gülümseyip bana selam verdiği anı hatırlıyorum.