hesabın var mı? giriş yap

  • geldi yine fıtratını yediğim. 13 yıllık akp iktidarında en nefret edilen kelimeler sırlamasında ilk üçe girer sanırım bu iğrenç kelime.

    "cumhurbaşkanı tayyip erdoğan’ın ‘kadın erkek eşitliği fıtrata ters’ sözlerinin ardından bir türkçe öğretmeni kadınlara hakaret içeren şiirini okul dergisinde yayımladı."

    hay fıtratınızı önden arkadan.

    şiiri okurken kusabilirsiniz dikkat edin:

    haber

  • ...
    simit yok mu simit. yiyoruz ya hani. o simidi bi düşünüyorum da yani o simidin ortasında bir delik var ya o boşluğa ne oluyor? biz yedikten sonra yani o boşluk nereye kayboluyor yani? hayır onuda yiyorsak çünkü hava yutmuşuz gibi oluyor da böyle gaz mı yapmasa sonra korkusu var hep içimde onu yemesek mi acaba yani? o gaz insanı öldürür biliyor musun? o simitin ortasındaki o boşluk adamı öldürmüş...
    ...

    konu değiştirirken bile beyin yakan dizi

    edit: link

  • tam üstümde oturan komsumun spor salonu var. o yuzden cok erken kalkiyor. kendisi de masallah vucut yapmis iri kiyim.sabahin korunde gurultulu bicimde uyaniyor. sanki yataktan cikmiyor, dusuyor. adamin sabah rutinini ezberledim.ve seslerden anladigim kadariyla şöyle bir sey kabaca; yataktan düşme, bu dusme sonucu agriyan basina buz almak icin mutfaga depar atma, buzu kafaya dan dan dan diye vurarak aciyi azaltma, buz kafada kirilinca sangir sungur sesler esliginde biraz da ovarak devam etme, banyoya gidip suyu dibine kadar acip tazyigini kontrol etmek, yeterince tazyikli degil diye sinirlenip konkordotttooooo diye kukremek, kosarak yine odaya gelip laps lups diye zırh giyinmek (pamuk ses cikarmiyor cunku) sinirle dolap kapilarini carpmak ve en son kilicini kalkanini kapip celik kapiyi da vurup saniyorum tazyik sikayetini belediyeye iletmek uzere evden cikmak. uyku sersemi hep boyle hayal ediyorum. o lambur lumbur yuvarlanirken merdivenlerden ben tekrar uykuya daliyorum. evet benim komsum yuvarlanarak iniyor, herhalde badicilere ozgu bir stil bu bilemiyorum. normal inmeyle o ses çıkmaz.
    edit.

  • 2013'te erasmus yaptığım ispanya'da ev arkadaşım polonyalı bir hatundu. avrupa'nın pahalılığından şikayet ederdi, 1€ 4-4,5 zloty civarındaydı ve kız için üzüldüğümü hatırlıyorum.

    benim içinse iyiydi, hatta ucuzdu lan. 1€ 2,5 lira civarındaydı, lan bu pringles'lar ne ucuz diyip 3'er 5'er alıyordum, ev arkadaşlarım uzaylı gibi bakıyordu bana.

    şimdi, geçen 7 yıl sonrasında, zloty hala 4,5-5 seviyelerinde. arkadaşım için belki hala pahalı avrupa, bilemiyorum.

    ancak benim için avrupa diye bi yer yok, komple kıta iptal.

    herkes kendince geçen yılları özetliyor, bu da benim özetim.

  • ben bu adamı 10 yıldır tanıyorum, eskiden tanıyan herkes de bilir; bu herif hep manyaktı. bloguna girin 2011'deki yazılarına bakın katy perry'nin kliplerinde masonik işaret arıyordu aq.

    kendisini delirten ne siyaset ne türkiye ne hastalık ne bok püsür. adam uyumsuz tip. iyi okullarda okumuş olmasına rağmen bir işte tutunamamış, muhtemelen arkadaşı olmayan, zayıflıklarını manevi uyuşturucuyla kapatmaya çalışan zor biri. arada timeline'a düşüyordu twitter'da, kadınlara düşman, hayvanlara düşman, liberal, komplo teorisyeni, modern islamcı, incel… bu kasadan sağlıklı psikolojiye sahip düzgün biri çıkma ihtimali yok ya da aklı başında birinin kendini böyle konumlandırma ihtimali yok.

    siyasi ve iktisadi her şey bahane, bazı insanlar ortama giremiyor. dışarıdan bakıp hep kusur görüyor ve tatminsizlik içinde delirdikçe deliriyor. herkesten zeki olduğunu düşünüyor ama kenarda kalıyor, muazzam bir ego biriktiriyor ama altı boş… hayatla gerçekçi bir bağ kuramıyor, kendini yiyor. böyle çok insan var. sikkofield da onlardan biri. abd'de doğsa keleşle okul basardı. tc'de sikini sallamakla yetinmiş.

    kanser olayından yeni haberim oldu, umarım bir an evvel iyileşir ama kafa olarak iyileceğini sanmıyorum. emin olun suçlusu da hiç kimse değil. sikko ve saz arkadaşlarını takip eden gençlere ders olsun; bu adamların kendine faydası yok, size hiç olmaz.

  • net 16.188 tl. yüzde 42 artış tahmin ediyorum. daha fazla çıkamazlar, çünkü bu sadece asgari ücreti değil agi'den kamu gelirlerine, vergi muafiyetlerine, cezalara kadar birçok şeyi belirliyor.
    keşke tek seferde yüzde 42 vermek yerine azar azar her ay verselerdi. şimdi perakendeciler aralığın son haftasında zam hazırlığına başladılar. devlet de tasarruf yapsa da vergi artışlarını yüzde 58 yapmasa. böyle enflasyon zor düşer. 16188 liranın mart 2024 bile hükmü kalmaz, erir.

  • inşaat mühendisi olarak "bir fayans ustası ne kadar farklı çalışabilir ki?" düşüncesi ile inceledim. tesviye tabakasındaki mikro pürüzleri traşlaması ve tozu süpürmesi ile başlayan video, burada laminat parke ve kısmen pvc haricinde kullanılmayan şilteleri sermesi, kapı çerçevesini kesmesi, köşeden başlayıp "olduğu kadar" düşüncesi ile hareket etmeyip yerleşim tasarımı yapması ile devam etti. fayans ustalığında alman ekolüne saygı duydum, kendimi iş makinesi izleyen insanlar gibi hissettim.

    şu anda bile saatte bu disiplinle 36,80 metrekare** hız ile çalışıyor ancak allah rızası için biri kendisine lazer metre ve lazer su terazisi hediye ederse, fayans döşemenin usain bolt'u olabilir.

    (bkz: yarın gel başla)

  • eminönü, kadıköy, bağdat caddesi gibi yerlerde 3 bin lira kirayla büfe işletenleri ortaya çıkarmış olay.

    bugüne kadar bu millete ne kadar kayıp yaşattıklarını siz hesap edin.

  • saatlik $1'a calisan turko'lari dehsete dusuren olmasi gereken zamdir.

    calis turko calis, daha ebu bekkir siddik bebegin mevlidi, elifcan ayasofya bebegin babyshoweri, pelikan yalisinda night safari ve tika nijeryada 31 kat fazla maliyete toplu sunnet toreni var. calis turko calis.

  • * bir bulaşık makinesini bulaşık makinesi yapan sadece iki özellik vardır: sıcaklık derecesi ve dakika ayarı. onun haricinde yok kristaller için yok çok yağlılar için diye itelenen programlara aldanmayın. neticede tüm programlar, sıcaklık ile dakika ayarlarının belirli kombinasyonlarından oluşuyor. on yedi ayrı programı da olsa günün sonunda dönüp dolaşıp hep aynı iki veya üç programı kullanıyorsunuz.

    * kısa program veya yarım yük özelliği olması iyidir. çok zaman kaybetmeden ıvır zıvır yıkamaya faydası olur. arayacağınız tek ekstra özellik bu olsun ki zaten artık hepsinde vardır diye düşünüyorum.

    * makinenin tabanı kalın plastik materyal değil de çelik olmalı. plastik ne kadar kaliteli olursa olsun koku yapar, asla tavsiye edilmediğini biliyorum.

    * yetkili servis ağı ne kadar genişse o kadar az başınız ağrır, cins cins markalara yönelmek yerine anam babam usulü bilindik markaları gönül rahatlığıyla tercih edebilirsiniz.

    * bulaşık makinesi sadece bulaşık yıkamayı kolaylaştırması nedeniyle değil, aynı zamanda kirlileri yerleştirdiğiniz için mutfak tezgahını da derli toplu tutmaya yarayan bir beyaz eşya. artık lüks olmaktan çıktı. ayrıca su israfının da önüne geçiyor. ben ilk yıllarda kirlileri önce sudan geçirir sonra makineye yerleştirirdim. daha sonrasında deneysel olarak baktım ki, aşırı kirli olmamak kaydıyla tabak çanaklarınızı sudan hiç geçirmeden koysanız bile tertemiz çıkıyor. makinenin sınırlarını test etmek o nedenle önemli, su israfına dikkat etmeli.

    bende beko'nun en basit 3 programlı, ekranı bile olmayan, çevirmeli düğmeli bir modeli var. 7 yıldır bir kez olsun sorun çıkarmadı. beko, arçelik, vestel markalarının az programlı herhangi bir modeli işinizi görür diye düşünüyorum.