hesabın var mı? giriş yap

  • bugün, çoğu steam kullanıcısının varlığından bile haberdar olmadığı dijital hediye kartları hakkında biraz bilgi vermek istiyorum.

    steam dijital hediye kartı mı, o da ne?

    arkadaş listenizdeki birisine 10, 20, 50, 100 veya 200 tl'lik kartlardan birisini seçip göndererek, doğrudan onun steam cüzdanına katkı sağlama olayı. böylelikle gönlünüzden arkadaşınıza bir hediye vermek istediğinizde, hangi oyunu beğenir diye düşünmenize gerek kalmaz. bakiyeyi yollayın, cüzdanına eklesin, istediği zaman istediği oyunu alsın. al sana en kullanışlı steam hediyesi.

    iyi güzel de, bu hediye kart sayfasını nasıl bulacağım?

    hediye kart sayfasına ulaşmak için yapmanız gereken adımlar sırasıyla şunlar: steam arayüzünde sağ üst köşede resminizin ve kullanıcı adınızın olduğu alana tıklayın, cüzdanımı görüntüle deyin, sağ tarafta bakiyenizin olduğu yerin altındaki seçeneklerden "bir steam cüzdan kodu ya da hediye kartı kullan"a basın ve en alttan bir üstteki seçenek olan "dijital hediye kartı satın alın"ı tıklayın.

    şimdi de bu kullanıcı dostu sistemin kafalarda soru işareti bırakan birkaç noktasına geçelim.

    1) hediyeyi yollarken kendi steam cüzdanınızdaki bakiyeyi kullanamıyorsunuz. banka kartınız veya diğer ödeme yollarıyla dışarıdan ödeme yapmanız gerekiyor. bu biraz sinir bozucu
    2) hediye yollayacağınız kişi en az 3 gündür steam arkadaş listenizde ekli olmalı. öyle pat diye ekledim, hemen kartı yolladım yok.
    3) başka ülkede yaşayan bir arkadaşınıza hediye kart yollarsanız, kart otomatik olarak onun kullandığı para birimine dönüşüyor.

    dikkat edilmesi gereken hususlar da bunlar. artık steam arkadaşınıza nasıl hediye kart yollayacağınızı biliyorsunuz. zaten şu dönemde hediye kartın da dijital olanı makbuldür değil mi? :)

  • burada simdi tam su anda bir kavga basliyor.
    ben de taraf olayim bari.

    madem 5 ay sonra yenecek, seni de simdi oldursunler fark etmiyor bu mantiga gore. nasil 30-40 yil sonra oleceksin.

    su kodumun ego yuklu insanlarinda bulunan tum dunya benim icin yaratildi sanrisi oldugu surece daha cok canlar gidecek boyle.

    ulan et yenir bu doganin kanunu ama yeri geliyor aslan, cita bile bebeklere dokunmuyor lan. koskoca adamlar 20 gunluk hayvani yiyor, hadi yedin gelip bi de yayginlastirmak icin reklamini yapiyor.

    vedat milor'u cok severim ama burada kendisi iyi yapmis da diyemem.

  • öğrendiğiniz zaman ne yapacağınızı şaşırırsınız, eliniz ayağınız birbirine karışır, boğazınıza bir yumru yerleşir, hemen inkar edersiniz, kabul etmezsiniz, edemezsiniz 20 yıl boyunca anne dediğiniz insanın aslında teyzeniz, babanızın da enişteniz olduğu gerceğini. sonra sakinleşir ve düşünmeye başlarsınız fizyolojik ailem beni neden istemedi. sorup soruşturursunuz doğum kontrol yöntemleri siz doğduğunuzda yaygın olsaydı, hayatta olmayacağınız gerceğini öğrenirsiniz. sonra annenizi daha çok seversiniz size bu kadar düşkün olduğu için, üzerinize titrediği için, bir melek olduğu için. ona gerceği bildiğinizi hemen söyleyemezsiniz üzülmesin diye. babanız gözünüzde gercek bir kahramana dönüşür çocukları olmuyor diye annenizi yarı yolda bırakmamıştır sizi her şeye karşı korumuştur. fizyolojik ailenizden nefret edersiniz sizi piç gibi ortada bıraktığı ve aileniz ve sizin durumunuz iyi olduğu için bu size söylemelerini ve bundan maddi menfaat sağlamaya çalıştıkları ve bunu söyleyip sizin dünyanızı nasıl karartıklarını düşünmedikleri için.

  • insanlar kendisinden nefret ediyorsa, dönüp kendisine baksın.

    fatih terim'in kızı diye, yahut babası zengin diye kendisinden nefret ettiğimizi düşünenler var. amk bu "zengin nefreti işte, kıskanıyorlar :(" fikrini ilk ortaya atanı evire çevire dövmek lazım.

    fatih terim'e en yakın örnek, mustafa denizli. neden selin denizli'den nefret etmiyoruz? onu geçelim, sözlükçe en antipatik ünlü yarışması yapılsa ilk üçe girecek hülya avşar'ın kızından niye nefret etmiyoruz? o kadar olayı kavgası bilmemnesi oldu. "yazık çocuğa sefil oluyor" ekseninde yorumlar dışında yorum çok nadir geldi. nil karaibrahimgil neden suavi karaibrahimgil'in kızı, yahut selami karaibrahimgil'in yeğeni değil de, nil karaibrahimgil? yahut neden "serdar erener'in karısı" diye anılmıyor? moda sektöründen örnek verelim, ivana sert dediğin sıradan bir mankenken şimdi modacı oldu. neden yurdal sert'in eski karısı değil de, yurdal sert ivana sert'in eski kocası? buse terim neden seren serengil'in öztürk serengil'in kızı olmaktan sıyrıldığı kadar bile fatih terim'in kızı kimliğinden sıyrılamıyor?

    şüphesiz ki, buldumcuk, görgüsüz ve ne oldum delisi olmasaydı, kendi çapında bi başarı elde edip bunu başarabilirdi. henüz çok geç değil belki bunu aşar. ama hiç zannetmiyorum. zira bikaç sene sonra kendisini fatih terim'in kızı yerine x'in karısı şeklinde tanımadıkça, bundan kurtulacak gibi değil. birilerinin bir şeyi olmadan bir şey olabilecek bir insan olsa, emin olun olurdu.

  • http://youglish.com/search/wi-fi

    yukarıdaki linkten yabancıların nasıl okuduğunu görebilirsiniz. üstelik amerikan, ingiliz ve avustralyalı aksanlarına da bakabilirsiniz. anadili olarak ingilizce kullananlardan daha iyi kaynak olmaz sanırım.

    başka böyle aklınıza takılan kelime varsa da aratın buradan olsun bitsin.

  • adamın biri her gece rüyasında istanbul' dan adana'ya bir kamyon dolusu mal çekiyormuş, sabah kalkınca da direksiyon sallamaktan her tarafı ağrıyormuş bu her gece devam ediyormuş. sabah kalkınca çok yorgun düşüyormuş.

    bir gün, bir psikoloğa gitmeye karar vermiş derdini psikoloğa anlatmış.

    psikolog:

    - yarın gece adana'ya giderken ankara'da yol üzeri bir park var ben seni gece yarısı tam 00: da orda bekleyeceğim, kamyonu bana verir kurtulursun. demiş.

    adam:

    - tamam, demiş. ama kapıdan çıkarken içinden "hadi len" demiş ve gece rüyasında oraya gitmemiş ama yine her gece rüyasında adana'ya kamyonla mal çekmeye devam ediyormuş. bir gece yine kamyon kullanırken tesadüfen gece 00 da psikoloğun beklediği yere gelmiş ve acaba orda mı, beni bekliyor mu diye merak edip bakmış psikolog orada, vermiş kamyonu ve kurtulmuş. bir daha rüya görmemiş ...

    aradan uzun zaman geçmiş. bir gün adam yolda yürürken bir arkadaşıyla karşılaşmış, oturmuşlar bir yerde, çay kahve sohbet derken, arkadaşı

    -yahu demiş, benim bir sorunum var. gece rüyamda üç tane güzel kızla beraber oluyorum sabaha kalkınca yorgunluktan ölüyorum, ilk zamanlar güzeldi ama artık çok yoruluyorum

    öyle ki eşimi bile ihmal ediyorum, demiş.

    adam:

    - ben bir psikolog tanıyorum ona git ,o senin sorununu çözer ,demiş.

    psikoloğun adını adresini vermiş ve ayrılmışlar. iki arkadaş bir müddet sonra tekrar görüşmüşler

    adam arkadaşına sormuş;

    - ne oldu gittin mi dediğim psikoloğa?

    arkadaşı;

    — evet gittim. adam;

    — ee ne oldu?

    arkadaşı;

    - üç kızı aldı, namussuz psikolog bana bir kamyon verdi her gece adana'ya bir kamyon dolusu mal çekiyorum.

    debe editi: (bkz: erdoğan istifa)

  • kaybetmek istemediğim değerlerden biri benim için bayram. "dini bayram" olarak nitelendirip geçiştirmek değil benimki. bunu yaşayan bir kültür olarak görmek daha çok. dinsel bir törenden çok daha ötesi. beni az çok tanıyanlar ne demek istediğimi çoktan anlamışlardır.

    bayram benim için bayram namazıyla başlar. sabah erkenden kalkar, günlük kıyafetlerimi giyer ve namaza giderim. yılda 2 kez olduğundan ve camiye gitmek alışkanlığım olmadığından dolayı ekseriyetle yanlış kılarım o namazı da. (bkz: bayram namazı/@g man) çıkışta mahalle esnafından beni tanıyanlar -ki onlar da yaşadığım yere göre nispeten orijinal bir tipte olduğumdan bilirler beni- ile bayramlaşır yoluma devam ederim.

    bayram namazı haricinde her bayram rutin olarak yaptığım şeyler ise, her namazdan sonra babaannem ve annem için birer buket çiçek almak, mahalledeki börekçiden kıymalı pide alarak önce babaanneye sonra eve börek bırakmak. basit şeyler aslında; fakat yapmaktan aldığım zevk gerçekten çok büyük. o böreğin tadı sanki bayramda daha da başka oluyor. bir de kahvaltıyı yalnızca buna benzer günlerde edebilen biri olarak keyifle içiyorum normalde yüzüne bile bakmayacağım çayı.

    bunun yanı sıra bayram sabahı mutlaka evde barış manço şarkıları dinleyip çocukluğumu yâd ederim. param olsa da olmasa da en azından o hafta aldığım -çorap bile olsa- yeni kıyafetleri giyer evde otururum. genelde takım elbiseyi tercih etsem de arada casual da takılmıyor değilim hani. gelen giden pek olmaz bizim evet; fakat yine de yeni kıyafetlerle barış manço şarkılarıyla, doldurduğum şeker kutusunda çocukların gelmesini -ki son yıllarda onlar da gelmez oldu- beklemek benim için vazgeçilmez.

    herkese iyi bayramlar ey sözlük ahalisi.

    edit:

    ha unutmadan:

    http://www.youtube.com/watch?v=pi8cudz7jam

  • kimin olduğunu hatırlamadığım bir karikatürde vardı (sanırım yiğit özgür'ündü). şöyle bir şeydi:

    arşimet elindeki tasta newton'un yanına gider...
    arşimet : lan olm buraya bak burayaaa!! suyun kaldırma gücünü buldum!
    newton: peki bu ne bu elimdeki? (elinde elma tutmaktadır)
    arşimet: vay ipneee... yerçekimini mi buldun lan?
    newton: heralde.. sabah graham aradı.. o da bişey bulmuş ama söylemedi
    arşimet: aradı mı? nasıl aradı?!
    newton: lan bi dakka!!
    arşimet , newton: vay ipne! telefonu bulmuş!

  • 20 yaşındayım ve hala eve misafir geldiğinde odamdan çıkmamazlık ettiğim oluyor.
    bu entryimi odamdan yazıyorum. üst komşum selahattin bey gidin artık lan evden. 2 saattir 4 duvar. sıkıldım iyice.

    asosyal değilim. kan uyuşmazlığı var selahattinle aramızda.