hesabın var mı? giriş yap

  • şirketin ne kadar para kazandığını kalem kalem hesaplamanıza gerek yok. şirket halihazirda halka açık olduğu ve borsada işlem gördüğü için tüm bilançoları zaten her çeyrekte paylaşılıyor. mesela son çeyrekte 2.3 milyar euro ciro elde etmelerine rağmen çeyreği 20 milyon euro zararla kapamışlar.

    son ceyregin rakamlari

    gelmis gecmis tum ceyreklerin verileri

    yalnız bakkal hesabı yapar gibi "şarkı başına 5 cent ödeyip 8 cent alsalar şarkı başı 3 cent kar ediyorlar" demek yalnış oluyor çünkü kurumsal bir şirketin tüm masrafları şarkılara ödediği paradan ibaret değil. bunun server masrafı var, data masrafı var, teknoloji masrafı var, algoritma geliştirme masrafı var, şirketin içinde çalışan beyaz yakalıların maaşı var, marketing var, insan kaynakları var, hukuk departmanı var....var oğlu var.

  • sansa'nın köpeklerin 7 gün boyunca aç olduğunu bilemeyeceğini sözlüğün tüm aynştaynları belirtmiş.

    fakat biri de çıkıp dememiş ki aga adamlar savaşı ertesi gün yaptı, yani köpekler 8 gündür aç.

    (bkz: yavaş vurun)

  • yorgun argın eve gelmiş yatağa uzanmış pinekliyorum.. atakan (7) odaya geliyor..
    atakan: babaaa hadi penaltı çekişelim..
    ben: çok yorgunum sonra yapalım..
    atakan: hadi haadi lüütfeeennn..
    ben: tamam ama beşer tane çekişçez sonra ben yine yatçam..
    atakan: tammaaaamm..
    antrede penaltılar çekişiliyor.. ben yatıyorum tekrar.. birazdan atakan yatak odasına damlıyor yine..
    atakan: baba.. bu dolap var ya.. zaman makinesi..
    ben: hııı.. öyle mi.. olabilir..
    atakan gardrobun içine girip kapağını kapatıyor.. annesi geliyor..
    annesi: atakan nerde?
    ben: zaman makinesinde..
    annesi: allah akıl fikir versin size..
    annesi gidiyor.. atakan çıkıyor dolaptan..
    atakan: baba??
    ben: hımmff.. efendim atakan?
    atakan: ben zamanı geriye aldım..
    ben: öyle mi? hayırlısı neyse o olsun..
    atakan: yarım saat geriye aldım zamanı..
    ben: alla alla?? insan dinazorlar zamanına gider.. niye öyle yarım saatçik?
    atakan: yeniden penaltı çekişelim diye..
    ben: hahahahh.. tilki..
    yeniden penaltı çekişmek allahın emri oluyor..

  • şöyle bir rapor.

    diyor ki;

    "demir, nitrat, aluminyum, arsenik, perfringens, enterokok, eschericis coli ve koliform bakteri parametreleri yönünden insani tüketim amaçlı sular hakkında yönetmelikte belirtilen sınır değerlere göre uygunsuz ve serbest klor düzeyinin yetersiz olduğu saptanmıştır."

    görüldüğü üzere içinde bir biz yokuz.

    melih? yaşıyor musun?

  • cogu isci ve memurdan kaliteli yasamak, memurlarin 5+7 zam aldigi yerde yaklasik %60 zam almaktir.

    keske doktor olacagima ezine peyniri olsaydim dedirtir.

  • burada böyle döktürüyorsunuz, sarı saçlı mavi gözlüye gidiyorsunuz dedirten beyan.

  • 1 - emniyet kemerinizi takın
    2 - emniyet kemerinizi arkanızdan geçirerek takmadığınızda emin olun.
    3 - yanınızda birisi oturuyorsa onun da emniyet kemerini taktırın.
    4 - arka koltukta oturanlara da emniyet kemerlerini taktırın. (kazada arkadakilerin halini görseniz kendi kemerinizi de onlara takarsınız. özellikle çocuklara.)
    5 - tüm emniyet kemerlerinin takılı olduğunu kontrol edin.

    dip not: (bkz: iyi şoför yoktur dikkatli şoför vardır)

    edit: yazarın teki şunu da koy da görsünler emniyet kemeri takmayanın çilesini dedi. şu arka koltuktakiler mesela nasıl da fıldır fıldır geziyorlar. +18 değildir.
    https://www.youtube.com/watch?v=mkfvuhqvt2e

  • türkiye'nin ilk kadın seramik sanatçısı. google'ın bugüne özel hazırladığı doodle'ı görünce vakti zamanında hayatını epey araştırdığım koral hakkında ben de bir şeyler yazmak istedim.

    füreya koral için tam bir cumhuriyet kadını tanımı çok yerinde bir yakıştırma olur. kendisi sanatla oldukça haşır neşir bir aileden geliyor. öyle ki hikayesini biraz araştırınca ahmet hamdi tanpınar'la, yaşar kemal'le, halikarnas balıkçısı'yla, aliye berger'le ve hatta atatürk'le bile birbirinden güzel anıları var.

    nasıl bu kadar özel insanı tanıyabilir diye merak edenler için; kendisi zaten köklü bir osmanlı ailesinden geliyor fakat hayatını tam bir cumhuriyet kadını olarak yaşamış. zaten bana kalırsa kendisi tam olarak atatürk'ün cumhuriyete yakıştırdığı "modern kadın"ın vücut bulmuş hali; eğitimli, sanatla haşır neşir ve yeniliğe daima açık. zaten ayşe kulin'in füreya isimli kitabında da kendisinin tam bir atatürk hayranı olduğu açıkça anlatılmış. bu hayranlığa birazdan tekrar değineceğiz ama önce füreya'nın sanatla olan ilişkisine girmek istiyorum. kendisi fransız lisesinden sonra istanbul üniversitesi'nde felsefe eğitimi alıyor. aynı zamanda ressam teyzesi aliye berger'in dünyaca ünlü keman virtüözü eşi charles berger'den keman dersleri alıyor. ressam teyzesi, dünyaca ünlü keman virtüözü derken kafanız karışmasın, çünkü daha sanatla olan ilişkisine yeni başlıyoruz. bu arada aşk evliliği olan ilk eşiyle-ki yanlış hatırlamıyorsam kendisi sanata koral'ın duyduğu kadar bir ilgi duymuyordu- işler yolunda gitmeyince boşanıyor. ki burada koral'ın cesaretine dikkatinizi çekmek isterim zira şu dönemde bile hala zor olan bir olayı füreya koral kaç senesinde yapıyor, çok şaşırdığım şeylerden biridir hala. her neyse, derken aradan zaman geçiyor ve ikinci evliliğini kendisinden 33 yaş büyük olan, dönemin milletvekili kılıç ali ile yapıyor. yapıyor yapmasına ama bu sefer de tüberküloza yakalanıyor.

    işte seramik hikayesi bu noktada başlıyor. tedavi olmak için isviçre'ye gidiyor. ressam olan teyzesi fahrelnissa zeid, kendisine kafasını dağıtması için seramik aletleri ve materyalleri gönderiyor. ve büyük bir tutku duyduğu seramikle aşkı burada başlıyor. iyileştikten sonra da aynı tutkuyla-hatta belki daha fazlasıyla- seramikle uğraşmaya devam ediyor. ilk sergisini paris'te açıyor ve başarılarıyla hem yurt içi hem yurt dışında sergiler açıyor, ödüller alıyor. bu arada eşi kılıç ali ile de genişlettiği sosyetik çevre de sanatını etkiliyor. sık sık atatürk'ü ve önemli isimleri evinde verdiği davetlerle ağırlıyor füreya koral. hatta atatürk'ün bu davetleri bazen çok ani olarak bile düzenlettiği söyleniyor. derken atatürk'ün vefatıyla birlikte gittikçe içine kapanan kılıç ali'nin ruh hali bu evliliği derinden sarsmış. tabii füreya'nın seramikle olan aşkının tavan yaptığı bu dönemde bu bile bir sıkıntı olmuş ve kılıç ali'nin "ya seramik ya ben" restine koral tabii ki seramiği seçerek karşılık vermiş. sonrası boşanma. bu arada ilginç bir not daha: ilk evliliğinde iki kez düşük yapan füreya, kendi kızı kadar sevdiği yeğeni sara koral'ı ailesinden gizlice evlatlık edinmiş. gerçekten de kızı olsa bu kadar sahiplenebilirdi diye düşünüyorum, kendisini seramik dışında sara koral'ın eğitimine, sanatına, geleceğine adamış ve bütün sahip olduklarını da kendisine bırakmış.

    uzun yıllar emek verdiği seramik sanatıyla birlikte ortaya kocaman bir duvar süslemesinden, tabaklara, vazolara kadar her çeşit eseri çıkarmış.

    onlardan bazılarını inceleyebileceğiniz siteyi de şöyle bırakalım. bu arada yakın arkadaşı ahmet hamdi tanpınar koral'ın seramik sanatına dair şunları söylemiş: "daha ilk tecrübelerinden itibaren seramiği başka iklimlere taşımaya çalıştı. bu sayede seramik eserlere ilk işaretimizde piştikleri ateşin karşısında hizmetimize koşan uysal cariyeler olmaktan kurtuldu. bu ateş kızları şimdi büyük resmin ve heykelin gururuyla bize geliyorlar. tabak gibi, fincan gibi hususi bir iş görenler bile bizimle bir sevgili nazıyla, edasıyla konuşuyorlar."

    evet, füreya koral sanırım günümüz koşullarında bile birçok insanın yaşayamayacağı kadar özgür ve dolu bir hayatı ta o dönemlerde yaşamış. kulin'in kitabında yer alan bu sözler sanırım 87 yaşında kaybettiğimiz füreya koral'ın hayatını özetleyebilecek en güzel ifadeler olabilir:

    "ne keyif verdiyse bana yaptım hepsini de. sigarayı eksik ciğerime rağmen düşürmedim dudaklarımdan. hediye vermeyi çok severdim, param olduğu sürece pahalı armağanlar verdim eşime, dostuma... erkekler konusunda da, istediğimi yapmadım desem yalan olur. kimini sevdim, kimini şan olsun diye..."

    not: füreya koral'ın hayatını ilgi çekici bulan herkese de ayşe kulin'in füreya isimli kitabını öneririm. daha nice ilginç detayıyla nefis bir hayat hikayesi gerçekten de.

  • globalleşme ve internet dünyayı birbirine bağladı. eskiden insanların birbirinden haberi yoktu. küçük kasabasından, köyünden hiç çıkmadan yaşlanıp ölen insanlar vardı. hindistan'ın en dağlık köyündeki çiftçiler bile tik tok çekiyor, youtuber oluyor. insanlar başka insanların yaşantısını görüyor. refah düzeyi yüksek ülkelerin insanlarını görüyor.

    türk bir kız bakıyor yaşıtı norveçli kız sırt çantasını atmış sırtına dünyayı geziyor. hayatını dolu dolu yaşıyor. türk kız haklı olarak evlense bile anası babası gibi 3-4 çocuk yapmıyor. 1 tane yapıyor kaliteli hayat sağlamak istiyor. bazıları hiç evlenmiyor kendi hayatlarını yaşamak istiyor.

    insanlar artık bilinçlendi.

  • ulan evi var, işi var. işinde başarılı. yemeği iş yerinde yiyor, kıyafeti hep sabit, alışveriş masrafı yok. kadın bulayım da evleneyim çoluk çocuk yapayım derdi yok. en yakın arkadaşı patrick ile komşular. her gün birlikte takılıyorlar. mahalle baskısı yok. kirli siyasetçiler yok.

    bu ibne mutlu olmasın da kim mutlu olsun?