ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
ender gelişen osasuna atakları
-
bu ender gelisen ataklarda son yillarda real madrid'in anasini aglatmistir osasuna
osmanlılar ile ilgili büyük yanılgılar
-
yanılgı: osman adını taşıyan 3-4 arkadaşımız bir araya geldiğinde "ehehere osmanlılar mehehe" diye espri yapmak ortama neşe saçar, komiktir, güzeldir.
gerçek: ağzınıza terlikle vururum.
aşk-ı memnu
-
"çık içimden çık bihter!!!" diye sitem eden behlül'e annemden gelen tepki:
- sen zamanında bihter'in içinden çıksaydın...
yaran fıkralar
-
kadın üç aşığı ile beraber odaya kapanır ve işe başlamışlarken malumunuz üzere kapı çalınır. kocasının geldiğini anlayan kadın aşıklarını saklamak için her birini birer çuvalın içine sokar ve kocasını karşılar.
- hoş geldin kocacığım.
- hoş bulduk hanım da bu çuvallar ne böyle?
- bugün pazara gidip biraz alışveriş yaptım bey.
- hmm ne var bu çuvalın içinde?
- canlı koyun aldım bey, evin içine etmesin diye çuvala koydum.
- hmmm… gümm!.. (çuvala bi tekme atar)
çuvaldan,
- beeeğeeeee…
- gerçekten de koyunmuş bi de diğerine bakalım… gümm!..
- bıt bıt bıdaaaak
- bundaki de tavuk mu oluyor hanım?
- e.. evet bey.
- hmm… bakalım sonuncuda ne var.. gümmm!..
- … (ses yok)
gümmm!..
- …
adam başlar tekme tokat girişir çuvala ve en sonunda çuvaldan bezgin bi ses yükselir.
- yaw batates olabiliriiim, soğan olabiliriiim.
sabah 7 km koşmadan güne başlayamamak
-
her sabah içinde bulunduğum durum.
müthiş bir alışkanlık, öneririm.
her sabah 5.30'da alarm kurmadan uyanabilen bir bünyeye sahibim.
yüzümü yıkamamla beraber brezilya'dan getirilmiş, türk artisanlarca işlenmiş ristretto kokusu 5.35'e ayarlı espresso makinemden yükselip tüm evimi sarıyor. (nerede işlendiğini sormak isteyenler mesaj atabilir)
hızlıca kahvemi içip koşu kıyafetlerimi giyip oturduğum özel güvenlikli sitenin yüksek duvarları arasında koşumu yaparken, bir yandan bloomberg'deki son haberleri dinliyorum kulaklığımda.
35 dk civarı süren bu koşu esnasında gece piyasalarda ne olmuş bitmiş, kendimi update ediyorum.
deneyin, siz de müptelası olacaksınız bu alışkanlığın.
her şey kafada bitiyor, insanın biraz motivasyonunu yüksesdlsldakgkads..
şaka şaka, gıpta ile baktığım insandır kendisi.
bana gelecek olursak, ben sabah alarmı 18 defa snooze etmeden güne başlayamayan insanım :)
21 nisan 2020 who direktörü açıklamaları
-
harika, muhteşem açıklamalar.
sokaktan birini çevirsen muhtemelen aynı şeyleri söyleyecektir. siz neden zamanında önlemlerinizi almadınız? çin’e giden heyet neden sistemi överek geri döndü? kaç para alıyorsunuz? onları söyleyin.
ceketlerimizi çıkarabilir miyiz
-
baska okullari bilemiyorum, amma bizim okulda ortaokul ve dahi lise boyunca ceketleri cikarmak icin hocalardan izin almak gerekiyordu. ondandir ki yaz gelip de sinif isinmaya basladiginda "ceketlerimizi cikarabilir miyiz" sorusu ve onu sormaktan sorumlu birileri olurdu. bu soruya cogunluk olumlu yanit verilse de, olumsuz yanit verildigi de oluyordu. bu tip yanitlari veren hocalarin ogle teneffusunde ogretmenler odasina kendisini kabul ettirememis, okul bahcesinde tek basina gezen tuhaf tiplerden ya da (ifrada kacmak gibi olmasin ama) okul mudurlerinden olusmasi tesaduf olmamali.
neyse, ceketi cikarabilince bir rahatlama, kisa sureli de olsa otoriteden yirtma hissi geldigini cok net hatirliyorum. ve fakat o seneler icinde "neden ceketimi cikarmak icin bu dudukten izin almam gerekiyor?" sorusunu irdeledigimi, dert edindigimi hic hatirlamiyorum. bunlar bana o zaman dert olaydi, ergenligi bu denli gec yasta yasayip, sinir ve asabiyete rotarla ulasmis olmazdim sanirim. zamaninda yasardim fak di sistim'i, zamaninda alirdim hirsimi. kismet buguneymis.
askerlikteki x bilen var mı sorusu
-
369kd balıkesir bakım okulu
-aranızda lojistik okuyan var mi?
-ben varım komutanım.
-tamam. al bakayım şu çantayı taşı.
cüneyt çakır
-
şimdi televizyonda avrupa basının yorumlarını, özellikle ingiliz basının kendisine yüklenmesini seyrediyorum da her şey bir yana şunlar geliyor aklıma; "lan biz senelerce kıt kanaat kupalara katılıp sikilip, sokulduk afedersin. hakemlerden çektik, ezdiler büzdüler. hakan ünsal'a rivaldo yüzünden tereddütsüz gösterirken kartı ya da ne bileyim avrupa şampiyonalarında oynatacak adam bulamazken iyiydi di mi. roma'da sopa yiyip bile geldi türk takımı. finalde hagi'ye kartı zart diye gösterirken adams'a bi sikim göstermemişlerdi falan. yanisi senelerce bize soktular çıkardılar şimdi sıra bizde lan. bunu da cüneyt çakır sağladı. sağolsun varolsun."
diye anlık düşünmedim değil yani.
annenin whatsapp kullanması
-
annenin yakın arkadaşlarından oluşan bir whatsapp grubuna katılmasıyla asıl etkilerini hissedersiniz. her gün kadim dostlar whatsapp grubunda neden onun da özlü sözler içeren görseller paylaşamadığı, o görselleri bulanların nasıl bulduğu (- "kızları buluyor tabi onların sen bana hiç bulmuyorsun") ama kendisinin bulamadığı, ayşe hanım'ın son gönderdiğine nasıl bir cevap yazması gerektiği ayrı bir olay oluyor. ama grubu okuması çok zevkli ehehe:
- günaydın hanımlar bugün hava yağmurlu
- günaydın neclacığım, evet hava yağmurlu
- kızlar günaydın (her arkadaş grubundaki gönlü genç teyze) burada yağmur var (2 ilçe öteden bahsediyor asdf)
- günaydın, nasılsınız, yağmur berekettir
- günaydın gülerciğim, haklısın. şemsiyenizi almayı unutmayın.
anne: acaba ben ne yazsam, bir şey söylesene.
ben: hepiniz yazınca bugün havanın yağmurlu olduğunu nihayet anladım, saolun kızlar yaz ahahsd.
anne: git.
emine erdoğan sözlük yazarı olsa alacağı nick
aşık olduğunu anlamak
-
tıpkı vurulan bir askerin bir süre koşmaya devam etmesi gibi, kafaya da vücuda da sonradan dank eden bir durumdur. ilgili kişi bir kere görülmüş de olabilir, hayat boyunca da, bunun pek bir önemi yoktur. "seni tuz kadar seviyorum" diyen kızını kovup, tuzsuz yemeklerle donatılmış bir sofraya oturduğunda hiçbir şey yiyemeyen o masal padişahı gibi hissedersiniz kendinizi. bir şeyler eksik kalmıştır, çünkü o yanınızda değildir.
onun hayalleriyle erir, onun umutlarıyla kendi kalbinizdeki ateşi güçlendirmeye çalışırsınız. birden ürkersiniz hayatınızı başkalarının hayalleri üzerine kurduğunuz için, ve sorarsınız kendinize: "acaba aşk böyle bir şey mi?"
yıllar sonra gelen edit: kardeşim yeter oylamayın şu entry'yi artık ya. hayır yani bir gaflet anıma gelmiş, hislenip yazmışım ama bu kadar da kafasına kakılmaz ki insanın canım? siz hiç hormonlarınızı tuşlara dökmediniz mi insaf edin, 1900 küsür entrym daha var sözlükte biraz da onları kafama kakın, yetişir artık be.
(merak eden varsa da söyleyeyim, born to touch your feelings'i de 4 yıldan beri dinlemiyorum. hadi dağılın.)