hesabın var mı? giriş yap

  • adam "4 yaşında çocuğum var öpüşmeyin kavga çıkarırım" diye tehdit etmiş. yani 4 yaşındaki çocuğunun birbirine sevgi gösteren insanlar görmesinden ödü kopuyor, ama çocuğunun kavga çıkaran, şiddete meyilli insanlar görmesiyle hiçbir problemi yok. işte bu kafalar değişmedikçe ortadoğu bataklığının düzelmesi mümkün değil. sokakta öpüşmek size göre olmayabilir, bunu ayıp karşılayabilirsiniz ama öpüşenlere müdahale etmekten bahsettiğiniz anda toplum için en zararlı birey siz oluyorsunuz. yarın bir gün sizin çocuğunuz da büyüyüp sevgilisiyle öpüştüğünde çomarın teki tarafından saldırıya uğrayıp öldürülebilir. bunun sorumluluğu da sizin üzerinizde olur. inşa etmek istediğiniz toplum bu mu?

  • kepazelik.

    linki şu: http://www.youtube.com/watch?v=pmcqrzl3kkq

    mesajı da şu:

    sevgili çoban çocuk,
    ne kadar yazık sana. öyle oğlaklarla, oksijenli havada, taş dizerek filan köylü köylü yaşıyorsun toz toprak içinde. ay kıyamam dişi de yok ne tatlı! halbuki köyüne gelip toprakları dinamitlesek, savrulsan şöyle bir. şaşkın şaşkın bakmana aldırmadan, sen ne olduğunu anlamadan gökten demirler, betonlar yağdırsak, asfaltlar döşesek her yere, egzoz egzoz kokutsak ortalığı ne güzel olur. çok iyiyiz değil mi? her şey senin için çoban çocuk. senin iyiliğin için. sen modern ol, öyle pisilkelköylü olma diye. toza toprağa belenme diye. taşları üst üste dizeceğine legoları diz, plastik topunla oyna, saf keçi kaymağı yiyeceğine e330 içeren algida ye diye. sonra da kirlenmek güzeldir diyip, sana debelenecek bir parça çimen ekelim kapının önüne, ona da "çimlere basma" diye tabela yazalım, basama diye. o içine ışınlandığın dublekse annen temizliğe gitsin, sana da "varoş" diye gülebilelim diye. o filmin başındaki böceği de detan böcek yemiyle yuvasında öldürelim, o çalıyı da keselim yerine ithal bahçe düzenlemesi yapalım da ihya ol diye. çünkü sen milletin efendisisin, efendi efendi otur şehirde diye.

    şehirleşme ne kadar muhteşem bir şey bilemezsin çocuk. bunu tartışmaya bile gerek yok. konya ovası'nın yüzölçümünden de utanmadan buğday ithal etmek ne şahane. iki kelimeyle gerçek oluyor bu: tarım politikası. (başka öyle sihirli şeyler de var üç harfli, sen cahilsin, bilmezsin. abd var, imf var, akp var.) senin karnını çobanlıkla, çiftçilikle doyurmanın yollarını arayacağımıza seni, kendini bile köyünden, köylülüğünden tiksindirecek, gecekondulara imrendirecek kadar fakir, mahrum, cahil bırakmak ne harika. şehirde bin beter fakirliğe, mahrumiyete, cehalete mahkum etmek ne gorgeous! ama merak etme, sana kredi vereceğiz. faiziyle alacağız. ödeyeceğim diye sefil olacaksın. ne müthiş değil mi? çünkü biz "türkiye’nin potansiyelini gerçeğe dönüştüren banka"yız. sen gerçek değilsin, yoksun, potansiyelsin. seni gerçeğe dönüştüreceğiz. ne süperiz.

    ay çok şirinsin. o önüne düşen tuğlayı da kafana attıydık, isabet etmedi. kusura bakma, olur mu.

    seni seven,
    g.b.

  • tüylerimizi diken diken eden 3. sayfa haberi. "kocaeli’nin gölcük ilçesi’nde 13 yaşındaki ilköğretim okulu öğrencisi ö.y. ile ilişkiye girdiği iddiasıyla 29 kişi gözaltına alındı." haberde aynen böyle yazıyor. 13 yaşındaki ilköğretim okulu öğrencisi ile ilişkiye girmek. hay senin13 yaşındaki çocuğa tecavüz diyememiyen gazeteciliğine tüküreyim. o 29 ahlaksız kadar ahlaksızsın sende.

  • 3 gün evvel amazon ormanlarında ritüeline uygun olarak deneyebildiğim efsanevi karışım. dini bir ritüeli var, kısa bir duayla birlikte konsantre olarak içilmesi gerekiyor. ormanın ortasında çember olunacak şekilde sandalyeler diziliyor, ve uzun bir sessizlik hakim oluyor. sonra ritüele uygun müzikler çalınıyor, sırayla şarkılar söyleniyor. bazı insanlar kusabiliyor, bu durum ruhun temizlenmesi olarak algılanıyor. buradan itibaren halüsinojen etkilerinden bahsetmek istiyorum. ritüel sonrasında kafamı yastığa koyduğum anla birlikte bir sürü renk ve geometrik şekiller görmeye başladım, sonra sesler arttı, sonra her şey aşırı parlaklaştı. gözümü açmaya çalıştığımda başka bir evrene geçtim. onlarca tek renk yırtıcı kuş vücudumu çekiştiriyordu, bense halüsinasyon olduğunu biliyordum ama gerçekte bulunduğum yere dönemiyordum. gözümü açmaya çalıştıkça başka bir evrene geçiyordum. her evrende farklı bir yaratık da olsa aynı hissi yaratan birini görüyordum. 8 evrenin 8'inde de bağlandığımızı hissediyordum. bazen bir kuştuk, bazen çiçek, bazen sadece bir renk. bazı evrenler yanıltıcıydı mesela, kaldığım orman evini görüyordum ama çok fazla ışık vardı, yanlış evrendi biliyordum ama dönemiyordum. aynı odada yanımda bir arkadaşım vardı, onla konuşmak istiyordum, onu duyuyordum ama bir türlü buluşamadık mesela, gerçek mekana dönemedim. inanılmaz bir enerjiyle doluyor vücut. bunu atmak için kahkaha atanlar, ağlayanlar, titreyenler oluyor. hızlanan kalp atışları ve titremeyle atmaya çabaladım ben. tanrıyı görüyorsun, kaybediyorsun. içkinin çok keskin bir tadı ve kokusu var, bazen benzer bir kokuyla aynı duyguların depreştiğini söylüyor yerliler. iowaska için amazonlara gelinir. gelinmelidir.

  • benim. çayı şekersiz içmekten sonra ikinci gurur kaynağımdır*, hayatımda bir kez bile sigara içmedim.

    sigara bağımlısı olan, sigarasız yaşayamayan, sigaradan uzak kaldıkça agresifleşen, yolculukta-derste sigara molası isteyen, sigara kokan, balgam çıkaran bir insan olmadığım için şanslıyım.

  • kronik gastrit, reflü nedeniyle ve sevdiğim her şey mideye karşı olduğu için, bol bol çekiyorum bu ağrıyı.

    bol bol su, yoğurt, gaviscon ile önüne geçmeye çalışıyorum, süt ilk başta rahatlatsa da, aradan biraz geçince tekrar yanıyor.

  • bu yazıyı yazan zata bir öneri. 5 arkadaşını toplasın, kızılay meydanında zamlara hayır diye bağırsın. o zaman görür barışçı eyleme verilen tepkiyi.