hesabın var mı? giriş yap

  • "bim'den alışveriş yaptık, fiş iddaa kuponu gibi... en yükseği çerezza 1.95 o da handikaplı galiba.."

  • işe servisle gidip işten servisle gelen, kahvaltısını evde yapıp çıkan ya da 2 poğaça ile geçiştiren, öğle yemeği çalıştığı yer tarafından verilen ve akşam da eve geldiğinde yemeği hazır olan sigara içmeyen kişidir. çok abartı bir durum yoktur yani.

  • neden bilmiyorum ama kendisinde çok pis karısını aldatan orta boy işletme sahibi tipi var. sonradan parayı bulmuşlardir bunlar. bmw ye falan binerler, arada bayi toplantısı ayağına taylanda gürcistan'a falan giderler.

    abi aynı ya, aynı tip.

  • howl şu anda amerika'nın en çok okunmuş ve de okunan şiir kitabıdır. üstad allen ginsberg'in toplu şiirlerinin basımı da baskı sayısının çokluğu ve de alınan paranın müthişliği nedeniyle zamanında çok konuşulmuştur.

  • olay tam bir vahşet. burada kızın hayatını kurtaran yazara ve onun arkadaşına teşekkür ederken bir de polislere teşekkür etmek gerekli. olayı bir daha değerlendirip gençlere telefonla dönüş yapması ve arama izni çıkartıp tekrar o eve gitmeleri inanılmaz. polis kısmını okurken kendimizi amerikan vatandaşı gibi hissettirdi. diğer kısımlar normal türkiye. tekrar tebrikler ikinize. adamsınız.

  • 147 tl köprüye değil ki.
    50 tl filan köprüye gidiyor.
    50 tl veysi, süleyman, hadi gibi gazetecilere, 47 tl’si sosyal medya köpeklerine gidiyor. vizyon budur

  • 1970'ler beşiktaş... yıldız teknik üniversitesi'nin iki öğrencisi, annem ile babam, muhtemelen bir eylemde, aynı çevrenin içinde karşılaşırlar. bölümündeki tek kadın öğrenciymiş annem, istanbullu, hırslı bir kadın. babam bildiğiniz köylü çocuğu, odtü'den kaçmış ytü'ye gelmiş.
    bir gün annem vapurda beşiktaş'tan üsküdar'a geçerken bir olay yaşanır: faşistler annemi vapurun pervanesine atarlar, kurtulur, karaya çıkarılır, orada da üstüne saldırırlar. neyse, eve gelir, dedem geç kaldığı için kızmış, "ne olursa olsun bu sofraya 7'de oturulacak" der, annem ertesi gün evden kaçar. rahat hareket edebilmeleri için evlenmişler, arkadaşları öyle dedi. bir de babamın anneme abbasağa parkı'nda evlenme teklif ettiğini biliyorum. günler geçer; çok kısa bir sürede evlenirler. beşiktaş'ta bir sürü hatıraları var, bazı günlerde, bazı duvarlarda görülebilen... "bak biz burdayız" diye kırmızı kırmızı göz kırparlar bana... hep olay, hep debdebe...
    günlerden bir gün annem çalıştığı fabrikaya gider, gece nöbetçi. trafoda bir yangın çıkar, bir işçi içeride kalmış, annem girip, kurtarır adamı, kendisi yanar... 10 gün yaşar, sonra ölür ankara'da... öldüğünde 25 yaşında...
    bana da bu hikâye kaldı; bazen bir insanı kurtarmak devrim yapmaktır... bazen bir insanı kurtarmak dünyayı kurtarmaktır...
    bir insanı, düşüncesi, ırkı, dili, dini fark etmeksizin sevmek, hiç tanımadığı bir insan için canını verebilmek...

  • evrime inanmayın arkadaşlar okuyun anlayın ve evrimi öğrenin.

    evrim uydurmasyon bir tanrı gibi inanılacak inanılmayacak bir şey değildir. dinamikleri de kuantum fiziği gibi aklımızın sınırlarını zorlamaz.

    okursanız evrimin nasıl ve neden gerçekleştiğini anlayabilirsiniz. inanmaya vs. gerek kalmaz. o zaman maymuna bakınca ne hissediyorsanız kediye köpeğe domatese bibere bakınca da onu hissedersiniz.