hesabın var mı? giriş yap

  • evet teknik olarak anlamamız mümkün değil ama bizim de hissettiğimiz bazı şeyler var. kendi adıma konuşuyorum çünkü her erkeğin başına gelmez böyle bişey. (ulan sanki regl olmuş gibi konuştum) eski sevgilimde kansızlık vardı ve kan oranı normal bir insanda olması gereken kan miktarından çok çok düşüktü. hatta doktorlar sen nasıl yaşıyorsun bu kanla demişti ama genetik olduğu için çok da bir şey yapılamıyordu. kan iğneleri ilaçları da fayda etmemişti.

    tahmin edeceğiniz üzre bu durumdan dolayı o günler inanılmaz sancılı geçiyordu onun için. tabi o can çekişirken ben de aynı sancıyı çekmişcesine üzülüyordum. hatta bazen serum almak zorunda kalıyordu. damarlarım çekiliyor diye ağladığını çok kez hatırlıyorum. kadınlar bilir onun nasıl bir sancı olduğunu. üstelik olamıyor da metabolizma tamamen dağılıyordu o günlerde. bembeyaz surat, feri gitmiş gözler, buz gibi bir türlü ısınmayan eller. o elleri ısıtırken benim ellerim üşürdü. işte o zamanlar çok kez dedim keşke o acıyı onun yerine ben çeksem de o karşımda kıvranırken çaresizce beklemesem diye. evet acıyı vücudumda hissetmiyordum ama her ay o acıyı onunla birlikte çekip üzülüyordum. gerçekten insanın hayat standardının içine eden günler. kadın olmak sırf bu yüzden bile zor.

  • bugünkü yazısında şu ifadeleri kullanmış

    --- spoiler ---

    üç bakanın sel felaketinin vurduğu
    giresun’un dereli ilçesinde bir mahallede mahsur kalan vatandaşlarla görüşmek için iş makinesinin kepçesinde gittikleri bir görüntü var.

    ilk gördüğümde bana “işte devletimiz bu” dedirten görüntüden söz ediyorum. hani nâzım hikmet, “sen mutluluğun resmini yapabilir misin abidin” diyor ya, o kepçedeki üç bakan bize özlediğimiz devletin resmini çizdiler. ayaklarında çizme, ne koruma var, ne protokol, operatörün kepçesine binip vatandaşın ayağına giden üç bakan. işte özlediğimiz devlet bu. bravo üç bakana. bize bunu yaşattıkları için içişleri bakanı süleyman soylu’ya, tarım ve orman bakanı bekir pakdemirli’ye, çevre ve şehircilik bakanı murat kurum’a yürekten teşekkür ediyorum. bana “özlenen devlet nerede?” diye sorarlarsa, “giresun dereli’de, o kepçenin içinde” diyeceğim.

    --- spoiler ---

  • ağaçlar olmalı.insanlar bi kötülük yaptığında,doğaya zarar verdiğinde oksijeni tak diye kesmeli.bak bakalım bi daha yapabiliyo mu?
    evet güzel fikir,ağaçlar olsun dünyanın hakimi.

  • para eritme kaydı turbun büyüğü değildiyse daha bu millete herşey müstehaktir denilecek konu başlığı.

  • o masada bir damla bile içmeden otursan kör kütük sarhoş olursun. öyle bir buluşmadır.o değil de sezen aksu ile yıldız tilbe bile barıştı, bir ben barışamadım küstüklerimle. köreldi duygular, susuz kaldı...

  • (bkz: hahahahahahahahah)

    lan gülmekten ölücem. adam versus'a ciddi ciddi cevap vermiş bir de altına not düşmüş fenerbahçeliyim diye. yani diyor ki fenerli olmama rağmen yiğidin hakkını teslim ederim diyor. messinin volkan'dan iyi olduğunu bizlere hatırlattığın içi sağol koca yürekli fenerli.

  • artık üşenmeyi bir kenara bırakıp kendisiyle ilgili tecrübelerimi yazacağım almanya'nın güzel şehridir. şubat-temmuz 2016 arasında erasmus yaparken bu yazıyı yazmaya niyetlenmiştim ancak üşendiğim için sürekli ertelemiştim. baştan uyarayım oldukça uzun ve bol resimli (bazıları kendi çektiklerimden) bir yazı olacak, konu bremen olunca çenem düşüyor.

    erasmus ile kendisine gelmeden önce hakkında hep çok küçük bir şehir olduğuyla ilgili yazılar okuyup orada sıkılmadan nasıl yaşayacağım diye endişelenmiştim. evet, 500 bin nüfuslu bremen gerçekten de küçük bir şehir. hele istanbul gibi 20 milyon nüfuslu bir yerden geliyorsanız ilk anlarınızda tam olarak bocalamanız tamamen normal. doğal olarak büyük şehirden gelen biri olarak büyük şehir yaşamına uygun hareketlerde bulunuyorsunuz; hızlı hızlı yürümek, otobüse koşmak, otobüs durağa henüz gelmeden ayağa kalkıp kapı kenarına yaklaşmak vb. ama burası küçük olduğu için yavaş yaşayan bir şehir, insanlar otobüs durağa gelip kapılarını açmadan yerlerinden kalkmıyorlar bile, ya da kimse otobüse yeni binen birinin şoförle konuşup bilet alması arasında geçen yaklaşık 2-3 dakikalık sürede oflayıp puflamıyor. doğal olarak bazı şeyleri ilk başta garipsiyorsunuz ama sonra her şeye adapte olmaya başlıyorsunuz.

    peki bremen'de alışmanız gereken en önemli şey nedir? kesinlikle bisikletliler... burada size araba çarpmayabilir ama bisiklet çarpabilir. çünkü arabadan daha fazla bisiklet var ve bisiklet yolları bizim alışkın olduğumuz şekilde değil. eğer bisiklet yolu yoksa bisikletliler epey dikkatli oluyorlar ama eğer bisiklet yolu varsa epey hızlı gidiyorlar ve bu noktada dikkat etmeniz gereken sizsiniz.

    bisiklet uyarımı da yaptıktan sonra biraz bremen'i tanıtayım. otobüs ve tramvay haritası ile bremen yaklaşık olarak böyle bir alan. cuma ve cumartesileri toplu taşıma 24 saat oluyor, ancak diğer günler bazı seferler 00.30 bazıları ise en geç 01.30 gibi biter sabah 04.30 ya da 05.30'a kadar çalışmaz. seferler çok dakiktir ve bunları telefonunuza indirebileceğiniz fahrplaner veya db navigator gibi uygulamalardan takip edebilirsiniz. bremen'de arabaya ihtiyacınız olmadan her yere gidebilirsiniz.

    gelelim turistik olarak gezilebilecek yerlere; marktplatz şehrin en merkezidir. eğer şanslıysanız bu alana kurulan etkinliklere denk gelebilirsiniz. bu meydanda bulunan beck's mekanı oldukça sevimlidir. bu arada beck's demişken bu biranın ana üretim yerinin bremen olduğunu biliyor muydunuz? beck's'in burada büyük bir fabrikası var ve neredeyse her gün 12.90 euro gibi bir fiyata tur düzenliyorlar. detaylı bilgi için bu linke tıklayabilirsiniz. turda bira yapımından beck's tarihine kadar çeşitli bilgiler öğrendikten sonra bar kısmına geçiyorsunuz ve burada bir saat içerisinde size verilen biraları içme hakkınız var. denemeniz adına 5 bardak bira size verilirken sonuncu birayı siz listeden seçiyorsunuz ve şişe ile geliyor. yaklaşık önünüzde şöyle bir manzara oluşuyor. işin güzel yanı içmek için bir saat süreniz olduğu için hızlıca hepsini içiyorsunuz ve kafalar güzel turu sonlandırıyorsunuz. herkese tavsiye ederim.

    bremen'in bir başka güzel yerlerinden biri de schnoor. içinde böyle dar sokaklar bulunan, ilginç restoranlara denk geleceğiniz eski bir yerleşim yeri.

    doğallık arıyorsanız sizi bürgerpark'a alalım. gerçekten de kocaman olan bu parkın içinde hayvan çiftliğine kadar her şey bulunuyor. parkın ufak bir haritası. parkın içerisinde göreceğiniz manzaralar aşağı yukarı şöyle; resim 1, resim 2, resim 3, resim 4. gerçekten huzur dolu bir ortam.

    kafa dinlemelik bir başka sakin yer alternatifi mühle am wall olur. bu yeldeğirmeninin orada sevimli bir kafe var.

    takılıp, nehir kenarı (weser) bir şeyler içelim derseniz en ideal yer schlachte olur. havaların ısındığı zamanlar burası insanlarla dolup taşar. aradan geçen iki yıldan sonra mekanın adını hatırlamasam da bir restoranın çok güzel sangriası vardı. giderseniz weser manzarasında sangria içmenizi öneririm.

    aklıma gelen bir diğer yer de viertel. bana burası biraz daha öğrenci mekanı gibi geliyordu, orada chinchilla diye bir barda ağırlıklı takılsak da bu bölgede birbirinden güzel bir sürü bar vardı. hegarty's irish pub da sürekli dolan barlardan biriydi. irlanda barlarından hoşlanıyorsanız bremen hauptbahnhof'un (ana tren istasyonu) hemen karşı hizasındaki paddy's pit irish pub da oldukça güzel bir bardır. ancak irlanda barlarındaki içki fiyatları diğer barlara göre biraz yüksek.

    hauptbahnhof demişken neredeyse tüm tramvayların buradan geçtiği bilgisini vereyim. bremen'in meşhur gece kulüplerinden biri olan laviva'ya çok yakındır. istanbul gibi bir yerden geliyorsanız gece kulüpleri sizi muhtemelen hayal kırıklığına uğratacaktır ancak cumaları öğrenciye bedava giriş, sadece 2 euro olan bira gibi fiyatlardan sonra insan her şeyi unutuyor. bir ara gece 12'ye kadar sınırsız mojito veriyorlardı.* onun haricinde disko tarzı olan mekanlar; stubu, tower, modernes, avenue (garip tiplerin takıldığı, çirkin müzikli bir yer), lila eule (burayı da tavsiye etmem hem klostrofobik hem kötü müzikli) ve birkaç bu tarz yer var. maalesef hepsinin adlarını hatırlayamıyorum.

    müzeler konusunda maalesef çok bilgi veremiyorum çünkü bremen'deki müzeler pek ilgimi çekmemişti. müze olmasalar da beck's turu ve bir de mercedes-benz turunu tavsiye ederim. evet, mercedes'in de bremen'de bir fabrikası var ve turu inanılmaz zevkli. ilgilileri şöyle alayım. turdan çıkınca robot teknolojisi ve mercedes hayranı oluyorsunuz.

    görmeniz ve resim çekilmeniz gereken şeylerden biri de tabii ki bremen mızıkacıları! baştan uyarı; heykel beklediğinizden çok daha ufak boyutlarda. bu heykeli ilk gördüğünüz zaman eşeğin iki bacağını tutup dilek dilemeniz gerekiyor. tıpkı resimdeki gibi. bunu ne kadar çok insanın yaptığını görseniz inanamazsınız. bremen mızıkacıları demişken bir ilginç bilgi daha vereyim; şehir merkezinde bulunan bremer loch denilen bu rögar kapağına bozuk para attığınız zaman içinden bremen mızıkacılarından birinin sesi geliyor. ben iki kere denemiştim; ilkinde eşek, ikincisinde ise horoz sesi gelmişti. bunu sarhoş halimizle yapıp nedense çok güldüğümüzü hatırlıyorum.

    primark severlere güzel haber, bremen'in alışveriş merkezlerinden biri olan waterfront'da büyük bir primark bulabilirsiniz. istanbul'daki alışveriş merkezleriyle kıyasladığınızda waterfront epey küçük gelecektir ancak içerisinde işe yarayan bir çok marka mevcut. boyner tarzı bir yer isterseniz de şehir merkezinde bulunan karstadt ihtiyacınızı karşılayacaktır.

    bremen demişken werder bremen'den bahsetmezsek olmaz. werder bremen lebenslag grün-weiß! sahaları olan weser stadium'a gidip bir maç izleyin derim. ben şansıma en kritik maçlardan biri olan 14 mayıs 2016 eintracht frankfurt maçına gitme şansını yakalamıştım ve werder bremen'in 88. dakikada gol atıp üst lige çıkmaları sonucu şöyle bir manzara yaşanmıştı. sonra tüm gece kutlamalar falan derken muhteşem zaman geçirmiştim.

    bremen'e yakın şehirlerden de bahsedeyim biraz. eğer öğrencilerin sahip olduğu semester ticket'a sahipseniz bremerhaven, hamburg, hannover, osnabrück, oldenburg gibi şehirlere hızlı tren hariç diğer trenlerle ücretsiz gidebiliyorsunuz. bu yerlerin çoğuna 1 saat gibi bir sürede ulaşıyorsunuz ve genelde saat başı tren oluyor. kesinlikle gitmenizi tavsiye ederim, özellikle hamburg muhteşem bir şehir. tren hariç bir başka alternatif ise flixbus olur. genelde şehirlerin ana tren istasyonlarını durak olarak benimseyen flixbus ile her yere ucuza gidebiliyorsunuz. çok yakın olmayan ancak 4-5 saatlik sürede olan iki önemli şehir ise berlin ve amsterdam. bremen'de uzun süreli kalıyorsanız bu iki şehre de rahatlıkla gidebilirsiniz.

    yazacak çok şey var. bremen hakkında sayfalarca şey yazabilirim ama artık sizi iyice sıkmış olurum. bu entry'yi yazmaya 9 mart 2016 tarihinde başlamışım, nihayet 2 eylül 2018 tarihinde sonlandırıyorum.

    dipnot: olur da bremen hakkında sohbet etmek istersiniz, ya da bir şeyler sormak istersiniz her zaman mesaj kutuma beklerim. bu arada bremen'de huchting flämische straße civarında yaşamıştım. epey huzurlu bir yer, buradan bir durak uzakta sodenmatt see bulunuyor, gitmenizi tavsiye ederim.

    dipnot 2: biriniz kanıma girin de birlikte bremen'e gidelim. vallahi çok özledim canım şehrimi.