hesabın var mı? giriş yap

  • chris rock sayesinde temelleri atılan paul thomas anderson'ın son filmi. şöyle ki, chris rock bir gün p.t. anderson'a “hey adamım ne zaman bir ilişki filmi yapacaksın ha? senin sorunun ne dostum.” demiş. tabii böyle b sınıf amerikan filmi dublajıyla konuştuğunu sanmıyorum ama buna benzer bir şekilde ifade etmiş olmalı. * p.t. anderson “chris rock size bir tavsiye verdiyse bunun üstüne gitmelisiniz diye düşündüm.” diyor. punch-drunk love'dan sonra pta'dan bir aşk filmi beklemek kuşkusuz en kutsal bekleyişlerden. iki filmde de takıntılı bir adam ve aşk var. ama bu kez janr farkından ve ustalıktan olsa gerek daha efsane işlenmiş. aynı zamanda boogie nights filminde olduğundan daha açık bir oedipus kompleksi de izliyoruz.

    spoiler

    çoğunluk sürprizsiz bulmuş filmi, fakat beni pek çok kez şaşırttığını söyleyebilirim. beden ölçülerinin alındığı sahnede alma'nın rahatsızlık hissi bende farklı bir intiba uyandırmıştı. yüzünde "ben nereye düştüm böyle" ifadesi okunuyor, fazla savunmasız görünüyordu. orda yaşarsa kullanılacağını, sömürüleceğini düşündüm. ama hiç de kolay lokma olmadığına öylesine çarpıcı yönetmen ve kurgu işçiliğiyle şahit olduk ki, afalladım. reynolds, kıza dikeceği elbisenin ölçülerini alırken, aynı zamanda ona yeni bir hayat biçeceğine kesin gözüyle bakmıştım. onun gibi narsist ve son derece kontrolcü bir adamdan başka şey beklenemez. nitekim film seyirciyi bu yönde yoğurmaya başlıyordu.

    akşam yemeği esnasındaki kavgada reynolds'ın “seni evime ajan olarak mı gönderdiler, düşmanım mısın, kuşatıldım!” * gibi ithamlarında onun sadece okb değil aynı zamanda paranoyak olduğunu da düşünmüştüm. ta ki zehirli mantarlara kadar...

    masadaki kavgada haklı tarafta olmasına rağmen, reynolds'tan "kapı orda!" tepkisi gören alma'nın masayı terk etmesiyle birlikte bir gurur abidesine dönmesini bekliyordum. fakat evden ayrılmaması şöyle dursun, zehirli mantarı reynolds'ın çayına serpiştirdiği an bir p.t. anderson filmi izlediğimin idrakiyle sarsıldım.

    başta sadece saf bir köylü kızı gibi görünen alma, adamın anne zaafını yakalayacak ve hatta bunu kullanacak kadar zeki çıkıyor. ona bunları yaptıran şeyin aşk olduğunu söylemek mümkün. alma, kariyer hırsı yapmıyor esasen. derdi para pul değil. reynolds'a duyduğu hayranlık ve aşk, kıskançlığı doğurduğu vakit film direksiyonunu kaotik bir romantizme kırıyor.

    filmin başında reynolds adeta boşlukta gibidir ve sanki ruh eşini ararcasına bir arayış içindedir. alma'yı bulduğunda ipleri eline alabileceğini zanneder ama onu bir türlü kontrol edemez. zamanla rolleri değişirler. reynolds, alma'yı mental olarak zehirlerken, alma ise onu fiziksel olarak zehirler.

    kız onu anne şefkatiyle yedirip, içirip, başında bekler. böylece ona ihtiyacı olanı, mahrum olduğu tek şeyi vermiş olur; anne sevgisini. aynı zamanda alma, reynolds'ın da kendisine ihtiyaç duymasını arzular. karşılıklı bir win-win durumu söz konusudur. ikisi tıpkı bedene cuk oturan bir kıyafet gibi birbirlerine tam uyarlar.

    munchausen sendromu denen rahatsızlığa ilgi duyuyorum. filmde görülen ilişki, bir çeşit munchausen sendromu vakası gibiydi. elbette ki kurbanın da bu "hasta etme oyunu"na dahil oluşu benim için büyük ters köşe oldu. reynolds'ın hasta olarak, sert çizgilerle donattığı katı disiplinli hayatından kurtulması mükemmel bir kaçış değil midir? zehirli mantarın sebep olduğu halüsinasyon sonucu, üstünde kendi diktiği gelinlikle rahmetli annesini görmesi. annesine duyduğu aşk ve özlemi alma'yla karşılaması. tüm bunlar hasta olmanın getirdiği acılara bedeldir onun için. bedenen zayıf düşmesine rağmen zihinsel olarak iyileşir. stres dolu işinden birkaç günlüğüne de olsa kurtulur.

    daniel'ın kariyerinin başlarında the unbearable lightness of being filminde canlandırdığı tomas karakterinin, gittiği restoranda garsonluk yapan tereza ile bir tanışma sahnesi vardır. bu filmde de buna çok benzer bir sahne vardı. reynolds ile garsonluk yapan alma'nın tanışma sahnesinden bahsediyorum tabii ki. iki al yanaklı aktris juliette binoche ile vicky krieps ve ikisinin de masum kahverengi gözleriyle daniel-day lewis'e attıkları bakışların sinematik izdüşümü beni uçurdu.

    stanley kubrick'in the shining filminde baş kahramanın "eser"ini ortaya çıkarmaya çalışırken evde estirdiği teröre benzer durumlar da izledik. "evin beyi" çalışırken yanına gidip "konsantrasyonumu dağıttın!" azarı yiyen kadınlar! sahne geçiş efektleri de the shining esintileri taşıyordu. bariz bir referans söz konusu.

    her anlamda bir başyapıt olduğunu düşündüğüm phantom thread, pta filmografisinde, şahsım adına üçüncü sırada yerini aldı.

    ayrıca internette filmle ilgili şöyle bir yorum gördüm, hâlâ gülüyorum;

    “üzgünüm ama bir erkekle ilk randevumda bana ölü annesinin saçlarının şu anda giydiği ceketin astarına dikildiğini söylüyorsa, kalkar giderim!”

    son olarak, daniel-day lewis.. ne diyeyim ki sana. reddettiğin her senaryo öbür dünyada yakana yapışacak bunu bil.

  • "sözlük bir eğlence aracıdır"
    yanlıştır: sözlük eğlenceli birşeydir, ama kutsal bilgi kaynağıdır. eğlenceli olan bilginin üretilmesi, paylaşılması ve tüketilmesidir. özet geçicem kusura bakmayın, bir kitabı okuyup eğlenmekle o kitabı karşınızdakinin kafasına vurarak eğlenmek farklı şeylerdir. sizin ikinciden hoşlanıyor olmanız sözlüğü de o şekilde kullanmanıza gerekçe değildir.

  • samsung'un sanırsam ülkemizde ilk defa en çok sattığı modelidir. yanılmıyorsam 2008'de 160-180 lira gibi bir fiyata aldıydım. 2008-2009 arası türkiye'de bir kızaklı telefon akımı başladı. siyah olanı karizmatiktir, gri olanın ise zamanla boyası renk atar altındaki plastiğin asıl rengi gözükürdü.

    kamerası vga'ydı tost makinesi gibi çekerdi ancak o zamanlar bana dslr fotoğraf makinesi gibi gelirdi. birde bu telefonun arka kapağı çok zor açılırdı. avucun içine alıp zorlamak gerekiyordu.

    özel ses açma kodu vardı onu girip samsung'un fabrika çıkışlı tanımladığı sesin üstüne çıkabiliyordunuz. tabi hopörlör belli bir zaman sonra patlayıp cazır cuzur sesler çıkartıyordu sonrasında.

    bu telefonun kronik film sorunu vardır. belli bir zaman sonra ekran ile anakart arasındaki bağlantıyı sağlayan bağlantı bozuluyor ve ekran beyaz görüntü vermeye başlıyordu. düzeltmek için filmi yenilemek gerekirdi.

    forgetten warrior diye bunda mario çakması bir oyun vardı. böyle prensesi falan kurtarıyorduk. acayip saran bir oyundur. android'ede gelmiş. indirmek için : https://play.google.com/…forgottenwarriorgame&hl=tr

  • night eating syndrome, akşam yemeğinden sonra aşırı yemek yeme ve gece uyuyama problemleri ile birleşen, uyandığında tekrar yemek yemeyi içeren bir bozukluktur. tıkınırcasına yeme sendromu olan binge eating syndrome ile karıştırılmamalıdır.

    night eating syndrome, ilk olarak 1955'te albert stunkard tarafından tanımlanmış ve şu anda dsm-5'in diğer belirtilen beslenme veya yeme bozukluğu kategorisine dahil edilmiştir.

    gece yeme sendromunun nedenleri nelerdir?

    gece yeme sendromunun nedeni şu an için net değildir. ancak bazı çalışmalar bunun uyku-uyanıklık döngüsü ve bazı hormon problemleriyle ilişkili olabileceğini göstermektedir.

    gece yeme sendromunun belirtileri nelerdir?

    gece yeme sendromlu insanlar, gece boyunca yemek yediğini hatırlar. genellikle günün erken saatlerinde de kendilerini aç hissetmezler. yani ilk öğünlerini saatlerce geciktirebilirler. daha sonra; akşam yemeğini takiben, her gün yedikleri yiyeceğin dörtte birinden fazlasını yiyebilirler.

    bu beslenme şekli, kişinin uyku programındaki veya sosyal rutinlerdeki değişikliklerle açıklanamaz (örneğin, gece geç saatlerde yeme alışkanlığı). bu sorunu olan insanlar gece yemeklerinden rahatsız olurlar. fakat uyanırlar, sonra tekrar yemek yerler.

    gece yeme sendromu olan kişilerde uykuya dalma ve uykuda kalma güçlüğü de dahil olmak üzere uyku problemleri de vardır. bu sorunu olan insanların obez olma olasılığı son derece yüksektir. gece korkusu olanlarda depresyon da yaygındır.

    gece yeme sendromu nasıl teşhis edilir?

    gece yeme sendromunuz olup olmadığını öğrenmek için doktorunuz tıbbi geçmişiniz ve yeme alışkanlıklarınız hakkında sorular soracaktır. gece yeme sendromu genellikle uyku sorunları ile birlikte olur, bu nedenle doktorunuz uyku testleri (polisomnografi) de yapmak isteyebilir. genel olarak teşhis kriterleri şu şekildedir:

    - uykudan yemek için uyanma
    - akşam yemeğinden sonra aşırı yiyecek tüketimi
    - bunların haftada en az iki kez tekrar etmesi
    - toplamda 3 aydan fazla sürmesi

    gece yeme sendromu nasıl tedavi edilir?

    gece yeme sendromu için kanıta dayalı bir tedavi henüz yoktur. ancak doktorlar bilişsel-davranışçı terapi ve hayat tarzı değişiklikleri ile başarı sağlıyorlar. bazen antidepresanlar da tedavi için reçete edilebiliyor.

    gece yeme sendromuna özgü etkili tedaviler üzerine araştırma, bugüne kadar yayınlanan sadece bir randomize, kontrollü çalışma ile asgari düzeydedir. vaka raporları ve açık etiketli çalışmalar; farmakolojik tedavi, bilişsel davranış terapisi (cbt), progresif kas gevşemesi, fototerapi ve davranış terapisi gibi çeşitli tedavi alternatiflerinden faydalanılmasını önermektedir.

    kaynaklar: en.wikipedia, webmd, verywellmind websiteleri ve kelly c. allison- ellen tarves'in tedavi ile ilgili makalesi.

  • bunun görgü ile değil tamamen karakterle ilgisi vardır. bir çok hatunla yeme içme takılma fırsatım oldu. bazıları buluşma yerine gelirken mesajda "aa cüzdanımı evde unutmuşum eve dönsem mi ?" diye mesaj atacak kadar yüzsüzken, bazıları ise tuvalete diye gidip çaktırmadan ödediğin hesabı kabul etmeyecek kadar gururlu oluyor.

    mesela para, görgü değil. imkanı olmayıp 2 çay içip kendi hesabını ödeyen kadın ile masaya bi yanarlı dönerli meyve tabağı söylemediği kalmayan ve hesap geldiğinde numaradan çantasını ağır ağır karıştıran kadın arasında bariz "asalet" farkı vardır.

  • başörtüsü nasıl serbest oldu ise sakalın da kesinlikle serbest bırakılması gerekmektedir , koskoca enerji bakanı hacı sakalı bırakınca bişi yok gariban memur ,bankacı sakal bırakınca oouuvv!!!