hesabın var mı? giriş yap

  • uzun zamandır nba de görülmemiş taşkınlıklara sebebiyet vermiş maç.
    ntvmsnbc nin haberine gore cezalar su sekilde sonuclanmistir:

    artest’e sezon sonuna kadar oynamama cezası verildi.
    artest ile birlikte kavgaya karışan stephen jackson 30 maç, jermaine o’neal 25 maç, anthony johnson 5 maç ve reggie miller ise 1 maç men cezasına çarptırıldı.
    evsahibi detroit pistons cephesinde ise oyun içinde ron artest’i iterek olayların başlamasına neden olan all star forvet ben wallace’a 6 maç ceza verilirken chauncey billups, elden campell ve derrick coleman ise 1’er maç ceza aldı. özellikle indiana cephesine verilen uzun süreli men cezaları takımın bu sezonu tamamen yedek ve genç oyuncular ağırlıklı bir kadro ile sürdürmesine neden oldu. 9 oyuncunun toplam 143 maç ceza aldığı kavgada 7 taraftarında yaralandığı resmen açıklandı.
    nba yönetimi bu utanç gecesini en ağır şekilde cezalandırırken, evsahibi pistons organizasyonuna ceza gelmemesi ise şaşkınlık yarattı.

  • -ne oldu, ne düşünüyorsun?

    -bi şey düşünmüyom

    -nasıl lan illa bi şey düşünüyosundur

    -ya ilkan birisine ne düşünüyosun diye sormak çok saçma yaa.. ayrıca nezaketsiz de bir şey abi. kusura bakma ama bence öyle yani

    -alla alla niye abi?

    -abi birincisi bu çok kişisel bir şey, ikincisi bunu anlatması çok zor, üçüncüsü hiç bir zaman insanın kafasında böyle yekpare kristal top gibi parlayan tek bir düşünce olmuyo. yani sen şimdi sorup da bok edene kadar benim aklımın bir köşesinde aint no sunshine when shes gone şarkısı çalıyodu birazcık bu akşam ne yiyeceğiz acaba sandwich mi yiyeceğiz, makarna mı yapsak? sulu yemek yemiyoruz yememiz lazım düşünceleri.. onun haricinde benim eski ev sahibimi biliyosun.. o ev sahibiyle kafamda hayali bir tartışma yaşıyodum yani hatta kazanmak da üzereydim o tartışmayı. o yüzden ne düşünüyosun diye sorduğun zaman bu çok saçma oluyor ve içinden çıkılamaz bir hal alıyor. bildiğin vakit kaybı oluyor. bilmiyorum ki ne düşünüyorum. ne düşünüyosun diye düşünüyorum ne düşündüğümü düşünüyor oluyorum o sırada işin içinden çıkamıyoruz sonra

    şahane olmuş lan bu.

  • yuzsuzlukte bi dünya markası olmak. devletin güvenlik gücünden hesap soruyor adam. arkadaş ben kafayı yiyecem sınirdan ne kaçakçılıgi yapip bu kafaya ulaşıyorsunuz? çok ilginç.

  • sigara içmeyi beceremeyen kişi, yıllardır yeşilçam piyasasında olup bir türlü dikiş tutturamamış olan osman cavcı'dır..

    sigarayı da sanki ortamda kel alaka görünmeyim der gibi içiyor, ne adam gibi nefes çekiyor, ne kameraya doğru duman üfleyebiliyor, bir de dumanı boğazına kaçırıyor asjkhkjk..

    edit: bu arada yanlış anlama olmasın, osman cavcı bu ülkede değeri az anlaşılmış oyunculardandır, sadece muhsin bey'deki performansı bile şimdiki teres komedi oyuncularına taş çıkartır. piyasada olmaması piyasanın bok yemesi ve en verimli zamanının sinemanın kötü dönemine denk gelmesi.

  • dört italyan ile birlikte izlediğim maç olmuştur.

    yaptığım bazı gözlemleri yazmak istiyorum.

    öncelikle, italyanlar benim tuttuğum takımı sordular, fenerbahçe cevabımdan sonra :

    - "ooo bene, bene, benfica sikilaççi de cimbome, mehehehe, zehehehe" gibi laflar ettiler.

    dilim döndüğünce türklerin büyük kısmının yerel ligde rakibi olan takımları avrupa kupalarındaki maçlarda içten bir şekilde desteklediğini anlatmaya çalıştım ve :

    - benfica sikilaççi cimbome? nooo noo... cimbome mokoko benfica. uefa copa de 2000? moroni!"

    biraz alındı sanki italyan misafirlerimiz benim yaptığım yoruma. her neyse, maçı izlemeye başladık.

    fark ettiğim net bir şey var, bu elemanların dördü de açıktan benfica'yı destekliyordu.
    şimdi türk'ün türk'ten başka dostu yok edebiyatına girmek istemiyorum. ancak italyanlar can'ı gönülden benfica'nın galatasaray'ı yenmesini, hatta fark atmasını istiyordu. lecce'li italyanların ne işi olur portekiz'le, benfica'yla allasen? sırf türk takımına rakip diye destekliyorlardı benfica'yı. mamma li turchi güzelim, evet.

    ilk yarı ortada geçti, fazla pozisyon yoktu ama mücadele ve galatasaray'ın oynama azmi takdire şayandı.

    devre arasında elemanlara türk kahvesi ısmarladım, pek beğendiler, "içtiğimiz en güzel yunan kahvesiydi" dediler. "boğazınıza dursun, zıkkım olsun pezevenkler" dedim gülümseyerek. serde diplomatlık var sonuçta.
    sanırım bir gün önce hacıoğlu'nda lahmacun yerken: "pizza, pizza diye dünyayı ele geçirdiğiniz yemeğin fikri aha işten bundan çalıntı, habarınız olsun eeey" demiş olmamın etkisi vardı yaptıkları bu talihsiz yorumda.

    ikinci yarıya geçtik.
    emre aşık ilk golü taktığında elemanlar biraz bozuldular "tesadüfiyaçço" gibi birşeyler dediler.
    "yarramiyeoo tesadüfiyaçço" dedim ben de. gol geleceğim diyordu sonuçta.
    güldük.
    ben daha çok güldüm ama.

    ardından, gerek hazırlanışıyla, gerek bitirilişiyle mükemmel bir gol olan ikinci galatasaray golü ümit karan'ın ayağından gelince ben hafif kontrolümü kaybedip alessandro'nun ensesine sağlam bir tane yerleştirmişim. "al sana tesadüfiyaçço dallameooo" diye de bağırmışım.

    derken maç bitti. italyanlar sanki maçın öncesinde benfica alır, benfica deşer, benfica mokoko yapar diyen kendileri değilmiş gibi nasıl bir yalakalık yarışına girdiler anlatamam. övgüler, hamaset kokan ifadeler havada uçuşuyor.

    ben ise gülümseyerek garsona "bize dört bardak soğuk su getir" diye seslendim. anlamadılar ama içtiler. afiyet olsun dedim. "sen niye içmiyorsun" diye sordular. güldüm. anlamadılar. anlamasınlar zaten.

    kısacası, benim için oldukça keyifli bir maç oldu. 1999-2000 döneminden beri görmediğim kadar ne yaptığını bilen bir galatasaray vardı sahada. bakın buraya yazıyorum, şükrü saraçoğlu'nda uefa kupası finali çok büyük bir hayal değil. bu gece oynadığı futbolla galatasaray'ın üzemeyeceği takım yok.

    olur da bu hayal gerçekleşirse ne yapıp edip mabedimize gidip galatasaray'ın başarısını alkışlamak üzere stattaki yerimi alacağım. umarım yanıma bir kaç tane italyan düşer. mehehehe.

    not : bu entarinin yazılması esnasında hiçbir italyan zarar görmemiştir. alessandro'nun ensesi kalın merak etmeyin.

  • size bir abi tavsiyesi vereyim. buraya birçok şey yazarsınız. insanlar aslında ikiye ayrılırlar. sizi yoran kişiler, ve size iyi gelen kişiler. yoran insanları hayatınızda alıp bir cinsiyete nefret beslemeyin. ben mesela komple insanoğlundan nefret ediyorum cinsiyet fark etmeksizin.

  • ders esnasında hocanın uyarısıyla dışarı çıkması istenen öğrencinin, çıkarken hocayla girdiği diyaloglardır.

    - evladım, o dudağının altındaki şey nedir öyle?
    - sakaaal..*
    - berbere gidiyosun.
    - hocam zengin ettiniz elin adamını.
    - kaçtı numaran ?