hesabın var mı? giriş yap

  • şuan cebindeki son 3 kuruşuyla uçak otobüs parası verip rezillik çekip patrondan azar işitip istanbul'a gelip gidenler var. onlara bu parayı ve bu zamanı verebilecek misiniz?

    veremeyecekseniz helallik istemeyin.

  • chaetophobia, saç korkusudur. bu korku, kişinin kendi saçından, başkalarının saçından, hatta hayvan tüyünden korkması olabilir. ketofobisi olan kişiler, yerde bir tüy yumağı olmasından veya saçlarını taramaktan korkabilir. genellikle saçlarını kestirmeyi son derece zor bulurlar ve diğer insanların saçlarına dokunduğu durumlardan kaçınırlar.

    bu fobi, saçla ilgili travmatik bir deneyimden kaynaklanabilir. bazı örneklerde, kötü bir saç tıraşı veya çok miktarda saç dökülmesi sonucunda ortaya çıktığı görülmüştür. ayrıca saçın kirli olduğu ve onunla temas dilmemesi gerektiği inancı da bu fobiye neden olabilir.

    trikofobi ve trikopatofobi bu fobi ile ilişkilidir. trikofobi , kıyafetlere veya mobilyalarına dökülen ölü saçlardan korkma durumudur. trikopatofobi, kellik veya saç renginde değişime neden olabilecek bir hastalıktan korkma durumudur.

  • lise 2'ye gidiyorum, market - bakkal bozması bir dükkanımız var, var ama durumlar pert, gökte uçan kuşa borcumuz var. dükkanda mal bitiyor yerine koyacak para yok. gelen para bankaya borç kapatmaya gidiyor.

    yine böyle bir gün, okula gideceğim babam bankadan geldi kasada 10 lira yok, ben de 5 kuruş yok. "paran var mı?" dedi. "var baba" dedim. yok diyemedim, "çıkart ceplerini dışarı" dedi. yok falan desem de zorla çıkarttırdı e haliyle bomboş, hiçbir şey yok cepte, bir paket uç, bir de kalem. "hani paran vardı?" dedi. cevap veremedim sustum kaldım sözlük, boğazıma bir şey düğümlendi sustum kaldım. oturdu "cebine 50 kuruş bile koyamıyorum vay be" dedi. hıçkırarak ağlamaya başladı. yaklaşık 10 sene geçti şimdi biraz daha iyi durumdayız ama 10 senedir babamın o hali gözümün önünden hiç gitmedi be sözlük. işte ilk defa o an ne kadar zengin olduğumuzu anladım. işte o an aslında paranın bir boka yaramayan adi bir şey olduğunu anladım.

  • doğal giriş-çıkışları 5.5 milyon yıl önce muhtemelen jeolojik aktiviteler sebebiyle kapanmış olan bir mağaradır. yüzeyin 20 metre altında konumlanır. romanya'da bir çöplüğün altında keşfedilmiştir. movile mağarası, bir kaya içerisine sıkıştırılmış bir balon gibi düşünülebilir.

    movile mağarası 5.5 milyon yıllık izolasyonuna karşın pek çok halihazırda mevcut canlı barındırmaktadır. bu canlılar kırkayak, hamam böcekleri, tahta kuruları ve örümcek gibi canlılardır, fakat bildiklerimizden biraz farklıdırlar. mağaranın 5.5 milyon yıllık izolasyonu ve mutlak-karanlık durumu, burada evrimin farklı bir süreç izlemesine sebep olmuştur. mağaradaki makro canlılar genel morfolojileri açısından aşina olduğumuz türler olsa da, tamamen kördürler ve derileri renksizdir yahut saydamlaşmıştır. ayrıca bilinen mağaralarda canlılar az enerji harcama ve dolayısıyla çok yavaş hareket etme eğiliminde iken; movile mağarasındaki canlılar oldukça aktiftir ve sürekli hızlı bir şekilde yer değiştirmektedirler.

    movile mağarasındaki makro canlılar, genelde mağaradaki hacimli su birikintilerinin etrafında yoğunlaşır. suyun üzeri ise yer yer turuncu-köpüğümsü birikintilerle kaplıdır. bu birikintiler aslında hidrojen sülfür bakterileridir ve movile mağarasının besin zincirinin tabanını oluştururlar. hidrojen sülfür bakterileri sudaki kimyasallardan enerji devşirirler; bu süreç kemosentez olarak bilinmektedir. derinlerdeki yer altı kaynağının hidrojen sülfür bakımından zengin olması ise, su birikintisini sürekli beslemektedir; yani movile mağarası yer altı ekosistemin güç kaynağı sürekli yenilenmektedir.

    hidrojen sülfür bakterileri ile beslenen movile mağarası makro canlılarının olağanüstü hareketliliği ise, kemosentezin evrim sürecine fotosentezden daha verimli bir enerji sağlayıcısı olduğunu işaret etmektedir.

    sonuç olarak movile mağarası'nda 33 yeni gen dizilimi tespit edilmiş ve sınıflandırılmıştır.

  • kabinlerin 32 kişilik olması planlanan proje*. o kabinlere 186 kişi biner, teller kuş birikmiş elektrik teli gibi aşağı sarkar, kabinler boğazı yüze yüze geçer. dünyanın ilk teleferibotu hayırlı olsun. serin serin.

  • "komşudan gelen kısır tabağının "boş göndermek olmaz" denilerek kısır koyulup geri gönderilmesine kısır döngü denir."

  • hülya avşar’ın 10 yaşındaki kızı zehra çilingiroğlu’nun hülya dergisinin son sayısından itibaren köşe yazarı olması ve engin hayat deneyimlerini okurlarıyla paylaşması durumu. kendi adıma, zehra çilingiroğlu’nun bir “küçük virginia woolf ” olduğundan ya da onun yazarlık yeteneklerinden şüphem yok. ama türk medyasındaki sarsısıcı entelektüel rekabet nedeniyle zehra çilingiroğlu’nun yazarlığının daha çok hülya avşar’ın kızı olmasından kaynaklandığını düşündüğüm için – tamamen saçmalıyor da olabilirim- başlığı da bu şekilde açtım.

    şimdi konumuza dönelim ve hemen zehra çilingiroğlu’nun ilk yazısından bazı alıntılar verelim:

    -her çocuk gibi ben de hafta içleri alışveriş yapmaktan ve arkadaşlarımla buluşmaktan keyif alıyorum. tabii derslerimden arta kalan zamanlarda... hafta sonları da ormana gitmeyi, balık tutmayı ve sahilde koşmayı seviyorum.(...) annem gibi ben de ayvalık'a bayılıyorum. hafta sonları annemle fırsat buldukça antalya'ya kaçıyoruz. kışları kayağa gitmeyi ve londra seyahatlerini çok seviyorum.

    - sizin hiç tahta oyuncağınız var mı? taa ki nişantaşı'nda açılan tayga toys'a uğrayana kadar benim de yoktu. 'sihirli annem' dizisinde severek izlediğim inci türkay'ın açtığı mağazada, sadece kesilmesi uygun olan ağaçlardan yapılmış oyuncaklar satılıyor.

    -bay majör'le klasik müzik masalları dizisi bence harika. bay majör isminde bir müzik araştırmacısı, kimi zaman anlatıcı, kimi zaman maceranın içindeki biri olarak karşımıza çıkıyor. dizi çobanın mevsim yolculuğu (vivaldi), şatoda üç saat (bach), büyük sır (mozart), duygu makinesi (beethoven) isimli dört kitaptan oluşuyor. üstelik her birinde bulunan müzik cd'lerini, hem yalın olarak, hem de seslendirilmiş versiyonlarıyla dinlemek mümkün.

    ...........................

    10 yaşındaki kızını kendi ismini taşıyan, her ay kendi resmini kapak yapan dergide köşe yazarı yapmak nedir allahaşkına? hayır zehra çilingiroğlu’nun yeteneğinden tabii ki kuşkum yok. “üstelik her birinde bulunan müzik cd'lerini, hem yalın olarak, hem de seslendirilmiş versiyonlarıyla dinlemek mümkün”..müş. bu cümleyi kurmakta hala zorlanırım mesela ben. 17 yaşımda bu cümlenin dörtte birini kursaydım belki de babam bizi terk etmezdi. neyse kişisel acılarımla sizi üzmek istemem.

    aslında beni bir ertuğrul özkök okuru olarak asıl rahatsız eden; “kışları kayağa gitmeyi ve londra seyahatlerini çok seven” zehra çilingiroğlu’nun canımdan çok sevdiğim, kişisel yol göstericim, aykırı düşünür ertuğrul özkök’e rakip olma ihtimali. biliyorsunuz “haftasonu las vegas’da çok ünlü bir restorandaydım. yanımda çok ünlü bir türk iş adamı, onun güzel eşi ve al pacino vardı” yahut “dün akşam petrus bana yeni bir şarap göndermiş. tattım. ve o an dünyanın gerçekten yaşamaya değer olduğuna inandım” türünden yazıları biz ertuğrul özkök’ten öğrendik.

    peki ne olacak şimdi? aydın doğan bey, yarın bir gün, zehra çilingiroğlu'nu hürriyet genel yayın yönetmeni yaparsa? biz ertuğrul özkök'ü nereden ve nasıl takip edeceğiz? skyturk'ten mi? oh, ulu tengrim, öyle çok korkuyorum ki....buyrun bu da zehra çilingiroğlu'nun köşe yazarlığıyla ilgili bir haber linki:

    http://www.internethaber.com/…_detail.php?id=115435

    edit: kidmanist ve kibritsuyu'na düzelti için çok teşekkürler. ben korkudan, üzüntüden ne dediğimi biliyor muyum arkadaşlar?

  • eğer gerçekten ayrıldığınız için pişmansan, eğer gerçekten onu özlediysen, eğer gerçekten ondan başkasını düşünemez olduysan, eğer gerçekten doğru kişi olduğunu hissediyorsan hiç düşünme, sonuna kadar şansını dene.

    pizza bile sonradan ısıtılınca birşeye benzemez diyecekler. çöpe döktüğün yemeği yer misin diye soracaklar. yapma çocuğum yapma evladım diyecekler. bokun içinde tohum arama diyecekler. tembellik korkaklık diyecekler. soğuk bulgur pilavı diyecekler. bokun üstüne şeker dökülmez diyecekler. ısırılmış gofreti tekrar yemek diyecekler. olumsuz yorumlara kulaklarını tıka.

    çok beğendiğin ama yarısında uyuyakaldığın bir filmi tamamlamak gibi düşün. bir uçak kaçırdığını ama cebinde kalan son parayla aynı yere giden bir sonraki uçağa bilet aldığını düşün. bisikletten düştüğünü, kanayan dizine rağmen tekrar binip eve kadar gittiğini düşün. çıkmış omzunla bir futbol maçını tamamladığını düşün. onunla eskisi gibi mutlu olabileceğini düşün. çocuklarınızın neye benzeyeceğini düşün.

    vizesinden 10 aldığın dersi geçebilmek için çok çalışman gerekir. tekrardan mutlu olabilmek deyince aklına bunu getir ve daha çok çabala. o çabalamasın bırak sadece sen çabala. hocan saçma sapan notunu
    kırsın. sen gerçekten çalıştıysan, çabaladıysan karşılığı gelecektir sabırlı ol.

    gerçekten istediğini nasıl anlayacağına gelince, kaç saat uyuyorsan 24 ten çıkar. ne eksik ne fazla, bir an bile aklından çıkmıyorsa tamamdır. allah mesut etsin.

    aylar sonra gelen edit: başlık hortlayınca entry dikkat çekmiş. soranlar var, en azından şansımı denemedim demiyorum. içim rahat. kendisine de yeni sevgilisiyle mutluluklar dileyelim. kaybeden o oldu.*