hesabın var mı? giriş yap

  • (bkz: #87509487)

    öncelikle yukarıdaki entry'nin yazarı @nhk ni youkosu'na teşekkür ederim durumu açıkladığı için. verdiği keyword'lerden yola çıkarak durumu ayrıntılandırmak istedim çünkü afişleri sıralı görünce cidden şok oluyorsunuz.

    bu afişlerde silme mavi gökyüzü kullanılmasının sebebi teal/orange isimli bir renk düzenleme tekniği. bu teknik özellikle son yıllarda popüler olan bir yöntem (teal: cam göbeği, göl mavisi gibi bir renk. orange ise bildiğiniz turuncu). kullanılma amacı kontrast yaratarak kadraj içindeki objeler arasındaki derinliği artırmak. türk işi komedilerde afişler haricinde, film içinde kullanılıyor mu bilmiyorum ama bu, büyük bütçeli hollywood filmlerinde sahne sahne kullanılmakta.

    peki neden başka bir renk ikilisi değil de teal/orange? çünkü esas objelerimiz olan insanların teni turuncu renk spektrumunda yer alıyor. ve renk skalasında onunla kontrast yaratmak için en iyi seçenek teal denilen mavi renk. insan figürlerini belirginleştirmek için arka planlar ve gölgeler mavimsi bir renk tonuna getirilerek tezatlık artırılıyor ve figürler öne çıkarılmış oluyor.

    bu tekniğin bir başka kullanılma sebebi ise izleyicide sıcak bir izlenim uyandırması. mavi huzuru, turuncu ise eğlenceli ve hareketli bir duyguyu temsil ediyor diyebiliriz. birleşimleri, gökyüzünün en berrak ve güneşin en tepede olduğu güzel bir öğle saatini anımsatıyor.

    yerli komediler ise büyük ihtimalle maliyetten kısmak için bunun gibi en popüler ve basit teknikleri bol bol kullanıyor. sıfırdan, yaratıcı bir film afişi tasarlatmak, maliyeti düşük bu tür filmlerin bütçelerine oranla hatırı sayılır bir gider kalemi yaratacağından bir grafikere afişi hallettiriveriyorlardır muhtemelen. başrolleri kırptıktan sonra arka plana da teal/orange'ı çakıveriyorlar. görüntü, bu renk düzenlemesi sayesinde minimum kontrastı sağlıyor ve gökyüzü, başka bir tasarım gerektirmeyen bir dolgu hissi sağlıyor. umarım ileride daha ileri seviyede işler çıkartabiliriz.

  • kendi vatandaşlarının nereden baksan yarısını oluşturan kadınlara insan muamelesi yapmaktan imtina eden bir ülkenin bir kadın gibi konumlandırılmış bir robota nasıl bir muamele edeceğini merak ediyorum.

  • biz şimdi bu çocuğu ekmek almaya giderken vurup 9 aydır can çekişmesine neden olanlara "emri ben verdim" diyenlerle sandıkta hesaplaşacağız, öyle mi?

    çocukların ömrüne oy biçenlere lanet olsun.

  • "varoş mekanlarda eller havaya yapmak" kitabımızın 76. sayfasında bulunan rehberdir.

    öncelikle herkes kitabın ön sayfasını açıp baksın, çünkü en geç 2010 tarihli olmalı basım yılı kitabın.

    evet,

    ders1: ikilemeler, tekerlemeler, kulak aşinalığı olan yerel söylemler

    örn: baş ucumda portakal olsan ilaç olurdun bana(portakalı soydum baş ucuma koydum)

    ders2: esnaf ağzı hölölöyler, lololar, savuşturma tarzları

    örn: tartacak bir şeyim yok, sinek avlar bu halim(boş bakkal taşak tartar, sinekli bakkal ve müthiş uyum)

    ders3: baskılı söylemler, bağlaçlı-edatlı tekrarlar

    örn: döneceksen dön, boş kaldı bak defterim, seveceksen sev artık veresiye sevgilim(yine bakkal ağzı var burada)

    ders4: kalple ilgili şeyler söyle prim yapar hep

    örn: kalbim tezgah altı, bir tek seni istiyor, zamlar devam ederse o mahşeri bekliyor.

    şimdi bakalım neler çıktı;

    baş ucumda portakal olsan ilaç olurdun bana
    severdim yarım yarım, sıkardım ara sıra.
    kalbim çarpar oldu, hep turuncu turuncu,
    kimseler dokunamaz, pütürlüdür vücudu.
    tartacak bir şeyim yok, sinek avlar bu halim,
    yarım kilocuk da olsa, yine benimsin sevgilim.

  • filistinde taş atan çocukları bağrına basıp o taşa silahla karşılık veren israil ordusuna düşman kesilenlerin, yine taş atan protestocunun polis tarafından öldürülmesine sesini çıkartmayan şakirt sözüdür.

    filistinli'nin taşı mübarek de hopa'lı taş attı diye vurulunca ses çıkartmayalım öyle mi? yiyim sizin müslümanlığınızı, allah anlayışınızı...

    edit: bazı arkadaşlara biraz dokunmuş galiba. neymiş efendim filistinli çocuk yabancı bir askere taş atıyormuş, bu adam kendi polisine. daha kötü değil mi? benim kendi polisim kendi vatandaşını öldürüyor lan. yabancı ülke askeri değil bu. bu ülkenin polisi. niye gocunuyorsun bu kadar. taş attı diye vatandaşını öldürüyor. metin göktepe, engin ceber de bonus olsun size. her şeyi ateist-müslüman ikilemine sokmayın. metin lokumcu o taş atan filistinli müslüman çocuk kadar insan. anlatabiliyor muyum? filistinli çocuk için gözyaşı döküp de kendi vatandaşı öldü diye "oh olsun gominist işte" diyen adam da bir aynaya baksın müslümanlığından önce insanlığını sorgulasın.

    edit 2: başlık başıma kalmış !

    edit 3: listeye mehmet ayvalıtaş, ethem sarısülük ve ali ismail korkmaz'i da ekleyebilirsiniz. simdi anladiniz mi ne demek istedigimi ?

  • kendisine ait olmayan, kirasını ödemediği için üst kullanım hakkını bile kaybetmiş olması gereken araziyi devlete hibe ettiğini zanneden galatasaraylı arkadaşım, gel sana bir çift sözüm var;

    "biliyorum ki senin sıkıntın aslında stadı kimin yaptığı falan değil. sen basiretsiz yönetimler yüzünden stadının mecidiyeköy'den allahın dağına gitmesine çok üzülüyorsun. türkiye'de 2 takım kendi stadını kendi gücüyle, kendi yerinde yenileyebildi; beşiktaş ve fenerbahçe. diğer bütün takımlar yerinden yurdundan olup stat sahibi oldu. sen beşiktaş ve fenerbahçe ile aynı kefeye giremedin. eskişehirspor, antalyaspor, bursaspor, konyaspor vs.. ile aynı kefedesin. senin gücün, stadını mecidiyeköy'de yapmaya yetmedi.

    yıllar geçecek, beşiktaş boğaz kenarında, fenerbahçe bağdat caddesinde, kendi semtlerinde maça çıkarken, sen seyrantepe'ye gideceksin. beşiktaş ve fenerbahçe köklerinin olduğu yerde, kendi semtinde kendi taraftarı ile büyürken, sen otoban kenarında ruhsuz beton yığını stadında olacaksın. 50 sene sonra bile bu gerçekle yaşıyor olacaksın.

    seni anlıyor ve sana hak veriyorum. ben de olsam çok üzülürdüm."

  • dünyanın en büyük kurumsal firmalarının birinde, üst düzey pozisyondan çalışan bir arkadaşım vardı. firma yöneticileri için masraf her zaman 2.planda kalır derdi. sen bir ürünü 10 bin liraya 3.kalite ve diğer taraftan 1.kalitr 30.bin liralık varsa, kaliteli olanı seçmek zorundasın derdi. ilerde sorun oluşmaması en önemli konudur.
    cd ve kağıt imha ürünleri çok önemli aletlerdir. dünyanın en büyük hackerlarından olan kevin mitnick çöplerden bulduğu bilgiler ile milyon dolarlık vurgunlar yapmıştı. o yüzden firmalarda önemli evraklar ve kağıtlar verilerin çalınması için yokedilmeli.
    eğer donald trumpgibi mal bir insansanız evrakları tuvalet deliğine atarak yoketmeye çalışabilirsiniz. link
    lise zamanlarında fotokopicinin tuvaletindeki yanlış çekilmiş soru kağıtlarının, yırtık parçalarını toplayarak az kopya çekmemiştik.

    cd'ler ise firmaların uzun dönem data saklama elemanları olmuştur. gerek yazışmalar, gerek ticari sırlar, gerekse kodları barındırmaktadır. ne kadar parçalasanız da, küçük parçaların bir araya getirilmesi ile verileriniz çalınabilir. 6 bin dolarlık bir alet, binlerce şirket için çerez parası bile değil. hatta gider gösterip, bir kısmını ödemeyecek bile.

  • gökhan zan hayvanlar hakkında hiçbirşey bilmiyor.
    kuğu dediğin yanında kuru fasülyesi, soğanı olmadan ekmeğe tamah etmez.

  • kürşad tüzmen'in gençliğinde yaptığını iddia ettiği şey: http://www.hurriyet.com.tr/pazar/20777197.asp

    --- spoiler ---

    son dönemde sanki çıldırmış gibisiniz...
    - zaten çıldırmış adamım. ‘şu çılgın türkler’i okumadınız mı? atatürk de bir çılgındı. odtü’de ülkücüydüm. devrimcileri dövüp dövüp atıyordum. iki ülkücü vardı: biri kürşad tüzmen, diğeri üzeyir kaptan. ikimiz, 10 bin kişilik okulu sustaya çevirmiştik. zafer çağlayan diyor ya, “eskiden tanışıyoruz” diye. o zaman ülkücüydü, şimdi “kürt’üm” diyor; fark etmez, ülkücü türkücü... odtü’den gider, yükseliş’te onları dayaktan kurtarırdım.
    --- spoiler ---

    dediğine göre iki ülkücü olarak 80'lerde 10bin'lik odtü'yü dize getirmişler.

    (bkz: tutmayın küçük enişteyi)