hesabın var mı? giriş yap

  • en küçük dayım üniversiteyi bizde kalarak okumuştu. hayatımın bütününün şekillenmesine etki eden çok güzel bir dört yıldı. mesleğe ilk atandığından evlenene kadar da bizde kalmıştı. öğretmenliğe atandıktan sonra aldığı ilk maaşla da eve yaş pasta alıp gelmişti. bizim ev için olağanüstü bir gündü. çünkü evimize ilk yaş pasta o gün girmişti. hem de damla çikolatalı. sevinçten havalara uçtuğumu hatırlıyorum. sonra yer sofrasına oturup o mutlu anı bekliyorduk. yaş pastanın dilimlenip tabağımıza koyulması gerektiğini de o gün öğrenmiştim. yıllar geçti. mesleğim gereği taşınmak zorunda kaldığım şehirde, bu sefer en büyük dayımın yanında kalmaya başlamıştım. ilk maaşımın yatacağı günü sabırsızlıkla beklemiştim. o ilk maaşla ne alacağımı aslında çok iyi biliyordum. işten çıktım, heyecanla pastaneye gidip yaş pasta aldım. hem de damla çikolatalı. maaşımla yaptığım ilk icraat bu oldu. insanlık için küçük ama benim için çok büyük bir şeydi.

  • "bu arabanın bir huyu var, önünde araba görmek istemiyo."

    dayım, 2008

    "arka lastik beni geçmeye çalışıyo"

    dayım, 2010

    (bkz: aman dayı)

  • reinhold messner, italya(1944) doğumlu dağcı, maceracı, kâşif.
    9 çocuklu bir ailenin ikinci çocuğu olarak dünyaya gelen reinhold, çocukluğunu ve gençliğini italya'nın kuzeyinde ve alp'lere tırmanarak doğada geçirdi. 20'li yaşlarına geldiğinde abisi günther ile avrupa'nın en iyi dağcıları haline geldiler.
    1970'de himalaya dağları'na abisiyle tırmandı. ancak günther tırmanış sırasında öldü ve reinhold 7 ayak parmağını kaybetti. daha sonra 1978 yılında peter habeler ile birlikte ve oksijen tüpü kullanmadan everest dağı'nın zirvesine ilk tırmanan insanlar olmayı başardılar. 1978'de nanga parbat dağı'na ilk çıkan kişi oldu. 1980'de everest dağı'nın zirvesine tek başına oksijen tüpü kullanmadan çıkmayı başararak, tek başına zirveye tüpsüz ulaşan ilk kişi oldu. ardından 1986'da sekizbinlikler olarak adlandırılan 8000 metrenin üzerinde yüksekliği olan 14 zirvenin tümüne tırmanan ilk insandır. daha sonra 1990'da arved fuchs ile antarktika'yı, 1993 yılında tek başına grönland'ı 2004 yılında da gobi çölü'nü geçmiştir. 1999-2004 arasında italyan yeşiller partisi'nden avrupa parlamentosu milletvekilliği yaptı. 2006'da messner mountain museum'u kurdu.
    reinhold messner en başarılı ve tanınmış dağcılardan biridir. 60'dan fazla kitap yazmıştır. nereden nereye, italya'nın dağlarından neredeyse dünyanın en yüksek dağlarının hepsine uzanan bir yaşam öyküsü, başına gelen zorluklarla başa çıkarak, vazgeçmeden, hırsla ve başarı azmi ile adını insanlık tarihine altın harflerle kazımıştır.

  • hermann hesse de bu konuda şöyle demiş: "kitapların ölümsüz dünyasını kendine az buçuk yurt edinmiş biri çok geçmeden onların yalnız içeriğiyle değil, kendileriyle arasında yeni bir ilişkinin kurulduğunu görecektir. sadece okunmalarıyla yetinilmeyip kitapların satın alınmasının da gerektiği sık sık söylenir. yaşlı bir kitap dostu ve küçük sayılmayacak bir kitaplığın sahibi olan ben, kendi deneyimlerime dayanarak şunu kesinlikle belirtebilirim ki, kitap satın almak kitapçılarla yazarların karınlarını doyurmalarını sağlamakla kalmaz, salt okumak değil, kitaplara sahip olmak da tamamen kendine özgü hazlar sunar insana, kendine özgü bir ahlakı içerir. örneğin, çok kıt parasal olanaklara karşın, katalogları sürekli gözden geçirip halk için hazırlanmış en ucuz baskıları seçerek, akıllıca, yılmaksızın ve giderek artan bir beceriyle davranıp tüm güçlükleri yenerek kendine güzel, küçük bir kitaplık kurmak sevince boğar insanı, büyüleyici bir spor yerini tutar. bunun tersini düşünürsek, varlıklı aydın biri için her sevilen kitabın en güzel baskısını satın almak, seyrek ele geçen eski kitapları toplamak, sonra onları sevgi taşan güzel ciltlerle donatmak, seçkin haz kaynaklarından birini oluşturur."

  • a: arkadaş
    h:hemşire

    arkadaş uyanır ve;

    a: vuuuuooooaaaaaaa... kafam acaip güzellllll...vuuuuuooooaaaa... eve alalım bundan yaaaaaa.. pardooon satılıyo mu bunlar? eve de alalım oluuum..

    h: hehe satılıyo evet hehe.

    a: üstüm giyili. kim giydirdi benii??! kim giydirdi kiiim?? çok teşekkür ederim size. kızlar giydirmişler beni.. kim giydirdi? tavuk şiş yicem ben.

    h: neden tavuk şiş?

    a: çünkü en ucuzu. vazgeçtim lahmacun yicem.

  • -verin uçağın parasını
    +lan baarma kaç lira bu uçak
    -65 milyon dolar
    +oha. olm sıfır mı amk bu uçak. kaç km'de idi
    -ne?
    +400 bin tl verelim bu iş huzur içinde çözülsün

  • olay tamamen amacından sapmış. sanki bir pencere açılacak da içinden bakınca paralel evren gözükecekmiş gibi bir algı oluşturuluyor. uykum olduğu için entryi buraya bırakıyorum, yarın unutmazsam bilgi içerikli entrye dönüştürürüm bunu.

    edit: geldim.

    modern fizik 3 tip uzaysal simetriyi ile ilgilenir: yansıma, dönme ve dönüşüm. modern fizik konusu olarak simetri, ilk aklımıza gelen simetriyle benzer bir anlama sahip. yansıma simetrisi, bir sistemin bir noktadan aynalandığında çalışmaya devam edebilmesiyle ilgilidir. örneğin mekanik bir kol saatinin içini açıp bir aynanın yanına koydunuz diyelim. daha sonra aynadan saatin işleyişini izleyerek aynadaki saatin aynısını yapmaya karar verdiniz. saat yönünde dönen dişliler ters yöne dönsün, soldaki mekanizmalar sağda olsun vesaire. öyle bir saat yapın ki, orijinal saatin yanına koyduğunuzda, sanki aynadaki yansımasına bakıyormuşsunuzcasına onu tersten taklit edebilsin. bu yaptığınız saati kurduğunuzda, çalışır mı? sağduyu ile çalışacağını söyleyebiliriz. bu durumda mekanizma, yansıma simetrisine itaat eder.
    öte yandan doğadaki 4 temel etkileşimden biri olan zayıf etkileşim yansıma simetrisine itaat etmez. buraya bir parantez açıp 4 temel etkileşimi yazayım:

    1)kütleçekimsel etkileşim: kütleli cisimlerin, kütleleri dolayısıyla diğer cisimlerle etkileşimleridir. örneğin güneşin kütlesinden dolayı gezegenler onun çevresinde bir yörüngede ilerler. dünyanın kütlesinden dolayı yerden yüksekten bıraktığımız çoğu cisim yere düşer.
    2)elektromanyetik etkileşim: yüklü parçacıkların birbirleri ile olan etkileşimleridir. görünür ışık da elektromanyetik bir sinyaldir. kablosuz iletişim, mıknatıslar, elektrik devreleri, iyonize edici radyasyonun etkileri ve görme duyumuz da bunun sayesinde çalışır.
    3)güçlü etkileşim: atomların çekirdeklerini bir arada tutan kuvvettir. nötronlar elektriksel olarak sıfır, protonlar ise sıfırdan büyük bir net yüke sahiptir. aynı yüke sahip parçacıklar birbirlerini 2 numaralı (elektromanyetik) etkileşimle iterler ancak güçlü etkileşim elektromanyetik etkileşimden çok daha güçlü olduğundan atomun çekirdeği dağılmaz.
    4)zayıf etkileşim: radyoaktif bozulmalara sebep olan mekanizmadır. bu etkileşimin bir örneği olarak önce beta bozunumundan bahsedelim:

    atomlar 3 parçacıktan oluşur: proton, elektron ve nötron. proton ve nötron da üçer kuarktan oluşur:
    proton: 2 yukarı, 1 aşağı kuark
    nötron: 1 yukarı, 2 aşağı kuark
    nasıl bir atomu oluşturan yapıtaşlarından bahsedebiliyorsak, nötronu ve protonu, hatta tüm evreni oluşturan ve işleten temel yapıtaşlarından da bahsedebiliriz (kuarklar ve leptonlar, bozonlar). isimler işin içine girdikçe anlaması zorlaşıyor, ama konu da biraz esaslı bir konu. proton ve nötronun aksine elektron "temel yapıtaşlarından" biridir.

    zayıf etkileşim sadece temel parçacıklar arasında olur. beta bozunumu nötronun içindeki aşağı kuarklardan birisinin, yukarı kuarka dönüşmesiyle olur. bunun sonucu olarak nötron, protona dönüşür; zira artık 2 yukarı ve 1 aşağı kuarktan oluşan bir parçacığa dönüşmüştür.

    aynı şekilde kaon denen bir parçacığın zayıf etkileşimle bozunumu incelendi. parçacığın bozunması sonucu ortaya çıkan ürünlerin yansıma simetrisine uymadığı görüldü. biraz daha ayrıntı isteyenler okuyabilir:

    --- spoiler ---

    kütleleri ve ömürleri aynı iki parçacığın zayıf etkileşimle bozunumu incelendi. parçacıklardan ilki olan tau bozunduğunda 3pi mezon ortaya çıkıyordu (yükleri: +,+,-). ikinci parçacık olan teta bozunduğunda ise 2 pi mezon ortaya çıkıyordu (biri +, biri 0). ilk durumdaki parite -1, ikinci durumda ise +1 oluyor, uyuşmuyordu. iki farklı parçacığın iki farklı şekilde bozunması normalken, tau ve tetanın dikkatli incelemesi, ikisinin aynı parçacık olduğunu ortaya çıkardı. bu durumda bir parçacık farklı paritelerde bozunabiliyordu, parite korunumlu değildi. bu deney ve sonraları yapılan deneylerle paritenin korunumu yasasının zayıf etkileşimde geçerli olmadığı ortaya çıkmış ve iki tane nobel fizik ödülü bu konudan çıkmıştır (1957 ve 1980).

    --- spoiler ---

    daha sonraları ortaya bir teori atıldı: ayna madde. ayna madde teorisi doğruysa zayıf etkileşim ayna simetrisine uyuyor demekti. bu teoriye göre her parçacığın bir ayna çifti vardı. ayna parçacıklar kendi içlerinde sıradan parçacıklar gibi etkileşebiliyordu, ancak sıradan madde ile sadece kütleçekimsel etkileşim ile etkileşebiliyordu. yani onların varlığını gözlemenin yegane yolunun kütleçekimsel etki olduğunu söylüyordu teori. şimdi bu "paralel evren" deneyini yapan arkadaşlar da "yoğun bir nötron huzmesini" düzgün bir manyetik alandan geçirip, nötronları ayna nötrona dönüştürmeyi ve konjektürel ayna manyetik alandaki değişimin etkilerini gözlemlemeyi hedefliyorlarmış sanırım. yemin ediyorum kafam yandı. 10 15 dakikada yazarım sanmıştım, hiç bilmediğim bir yerden çıktı, hatalar için bir yeşil uzağınızdayım.

    ayna maddeyi gözlemlemenin yegane yolunun kütleçekimsel etki olduğunu söylemiştim, ne demek bu? bu demek oluyor ki, ayna maddeyi göremeyiz, elektromanyetik spektrumdaki hiçbir sinyal ile algılayamayız. ayna maddenin var olduğunu söyleyebiliyoruz çünkü karanlık maddenin aslında ayna madde olduğunu ya da karanlık maddeye atfetilen kütlenin aslında bir kısmının ayna maddenin kütlesi olduğunu anlatıyor ayna maddeciler. karanlık maddeyi bilmeyenlere ufak bir açıklama yapayım:

    galaksileri bir arada tutan kuvvet kütleçekim kuvvetidir. çok yüksek kütleli bu sistemleri astronomlar incelemişler ve galaksileri oluşturan maddelerin, galaksileri bir arada tutmaya yetecek kadar kütleye sahip olmadıklarını görmüşler. yani galaksileri bir arada tutan bir kütleçekim kuvveti var ancak galaksiyi oluşturan yıldızlar, gezegenler vs artık ne görebiliyorsak hepsinin toplam kütlesinin galaksiyi bir arada tutacak kuvveti oluşturmaya yetmediğini görüyoruz. o halde demiş astronomlar, bizim tespit edemediğimiz bir "karanlık madde" olmalı. bu karanlık maddenin kütlesi de galaksiyi bir arada tutuyor olmalı. e madem evrenin her yerinde bu karanlık madde var, dünyada da olmalı diye düşünüp araştırmaya başlamış fizikçiler. pek çok başarısız denemeden sonra 2 deneyde (cogent ve dama/lıbra) karanlık maddenin varlığına yorumlanabilir veriler alınmış. bu iki deney sonucunu birleştiren teorilerden biri de yine ayna madde teorisi.

    deneyin paralel evrene benzetilen kısmı da şu: eğer ayna parçacıklar varsa, ayna gezegenler de olabilir. habercilik büyüsüyle süsleyince paralel evren çıkıyor sanırım. söyleyeceğim birkaç şey daha vardı da, hem üşendim hem yoruldum, 4 kişi favlamış, onların hatrına yazdım bunu da. akıl karı değil yemin ederim.

  • senin o muhabbetini yaptığın kız ana kucağından ayrılıp allahın unuttuğu dağın başında köpek bağlasan durmayacak köy lojmanlarında kalıyor.

    senin o muhabbetini yaptığın kız sen evde kombiden çıkan sıcak havayla mayışmışken kömür taşıyıp ısınmaya çalışıyor.

    senin o muhabbetini yaptığın kız her gün soba zehirleyecek korkusuyla yaşıyor.

    senin o muhabbetini yaptığın kız sen pc başında yayılıp ekşide takılırken tipi eşliğinde kapı önünde bekleyen kurt sesini dinliyor.

    senin o muhabbetini yaptığın kız sen kıçı kırık köpek gibi gezerken köy yolunun açılmasını bekliyor.

    senin o muhabbetini yaptığın kız sen her istediğinde kombini açıp duşa girerken suyun gelip banyonun sobayla ısınmasını bekliyor.

    senin o muhabbetini yaptığın kız cahil bırakılmış bir toplumun içinde insanlara bir umut olmaya çalışıyor.

    o yüzden böyle bütün gün bilgisayar başında yayılan vasıfsızların ağzına alırken bir destur demesi lazım, e mi canım benim.