hesabın var mı? giriş yap

  • oynarken seymen fm dinliyordum, yayına biri bağlandı, konya izmir arası mal çekiyormuş, tırcı. sıradaki şarkıyı tüm tırcılara istedi. nasıl üstüme alındıysam bir sigara yaktım, camdan dışarı çıkardım elimi, öyle sürdüm.

    bir de adam sol şeritte sıkıştıran otobüsçülerden dert yandı, ellerini öpesim geldi.

    öyle bir oyun. yemek yiyeyim de bi..

  • dünyaya 41 ışık yılı uzaklıktaki 55 cancri*** ikili yıldız sisteminde, g sınıfı* olan ana yıldızın* etrafında dönmekte olan dördüncü gezegen. bir süper dünya.

    kütlesi dünyadan yaklaşık 8 kat fazla olan bu gezegen, yaklaşık iki katı çapa sahip. dolayısı ile yoğunluğu dünyanın oldukça üzerinde.

    yıldızına* ~2,5 milyon kilometre mesafede bulunan 55 cancri e'nin yörünge periyodu 2,8 gün. mesafenin kısalığını daha iyi anlatabilmek için şöyle bir örnek verebilirim; 55 cancri a ile gezegeni 55 cancri e arasındaki mesafe, dünya ile ay arasındaki mesafenin yaklaşık 8 katı.

    her ne kadar gezegen süper dünya olarak tanımlanmışsa da, bu tanım daha çok kütle ile ilgili. o nedenle gezegenin tamamen katı, yani dünya veya mars gibi yüzeyinde yürünebilecek bir gezegen olup olmadığına dair şu an kesin bilgi yok.

  • kapadokya'daki balona biniş ücretinin 175 euro(500 lira) olması. neden bu kadar pahalı anlam veremem. rusya'ya aktarmasiz direkt ucak bileti gidis donus 427 lirayken bu neyin artistligi.

  • bugün açıklanmıştır

    sivas’ın hesabının sorulması açısından değerlidir.

    insanlık suçlarına zaman aşımı işlemez!

    --- spoiler ---

    sivas katliamı davası'nın zaman aşımından düşmesi üzerine ceza almaktan kurtulan sanık ihsan çakmak'ın 2008 yılında ibb ispark aş'de işe başladığı tespit edildi. ibb, şahsı işten çıkardı.
    --- spoiler ---

  • rıfat ılgaz buna kendisi cevap vermiştir.

    "eskiden idamlar sabaha karşı yapılırmış. belli bir süre sonra idam yaklaştığında tüm dükkanlar açılmaya, esnaf satış yapmak için bağırıp çağırmaya başlamış. bunun üzerine aileler de o saatte sokağa çıkmaya başlamış ve idam vakitleri panayır havasında bürünmüş. sonuçta da ölen bir adama bakarak gülen bir halk görüntüsü oluşmuş.

    ben de çöken eğitim sistemini anlattım. hepimiz ölen bu sisteme bakarak güldük.”

    kaynak

  • sırf güzel diye kendini bir kocaya yamayıp ömür boyu koca parasını yemesinden daha hayırlıdır.

  • kötü demeyeyim de, misafirlikte akşam yemeği olarak çilek ekmek yemişliğim var.

    iki belçikalı arkadaşım yatılı kalmaya gelmişlerdi bize. annem döktürmüş yine, anteplidir kendisi, kebaplar, kilis tavalar, mantılar... annecim dedim, hiç gerek yoktu bunlara menemen de yapsak değişik gelecek. yoğurdu sadece tatlıyla yemeğe alışık misafirlerimiz mantıyı yoğurtsuz yemek için ısrar ettiler, engel olamadık :(

    neyse bir iki yıl sonra ben gittim belçikaya, bunları ziyarete. birisi sordu "siz türkler et yiyor muydunuz tam hatırlamıyorum?". ben şok. türkiyede yediği yemekleri hadi unuttu diyelim. kızın evinin önünde "istanbul döner kebap" var :( biraz saflardı, evet. et yediğimizi, sadece pek domuz tüketmediğimizi falan hatırlattım. emin olamadığım için annem sebze yapacak akşam dedi. sorun olmayacağını, sebze de yediğimizi söyledim. bir süre sonra çilek sevip sevmediğimi sordu. sevdiğimi söyledim. sevindi. çilekli bir tatlı yapacaklarını düşünüp mutlu oldum.

    akşam evlerinin bahçesinde ailecek masaya oturduk. annesi marketten sapları koparılmış olarak alınan çilekleri yıkayıp, kocaman bir kasenin içine koyup masaya getirdi. herkesin önünde bir tabak, küçük boy bir yoğurt. hepimiz çilekleri tabağımıza aldık, kestik, üzerine yoğurdu döktük, üzerine toz şeker ve ekmekle yedik.

    türkler yoğurt sevdiği için böyle bir şey düşünmüşler. önce anlamadım akşam yemeği olduğunu, daha sonra yemek gelicek sandım. baktım durum öyle değil ikinci tabağı aldım, bol ekmekle yedim. sevdin mi diye sordular. evet elinize sağlık, çilek çok sevdiğim bir meyve dedim. babası, bak sevdi ki ikinci tabağı alıyor dedi :(

    arkadaşım ailesine "türklerin tuhaf yoğurt yeme alışkanlığını" anlattı. yemeklerle, tuzlularla yoğurt yiyormuşuz, olacak iş değil. tatlımm dedim, yoğurdu bizden öğrendiniz, bir de yeme alışkanlığımıza tuhaf diyorsun. aferin tatlılarla yemeği öğrenmişsiniz, bikaç yüzyıla yemeklerle de yemeği öğrenirsiniz. babası hak verdi, adı bile türkçe dedi. kız şok.

    bu da böyle bir anımdır.

  • kokainin enflasyondan etkilenmemesi. kokain abd pazarına ilk girdiğinde 10 gramının fiyatı 750 dolardı yani kilosu 75 bin dolara geliyordu. ülkedeki kokain satışı büyük ölçüde cia'in adamlarının tekelindeydi ve sattıkları kokainin parasıyla nikaragua başta olmak üzere bir çok ülkedeki iç savaşları finanse ediyorlardı.

    daha sonra meksikalı karteller kokainin ne kadar çok para getirdiğini görünce kokain işine girmeye başladılar. araya rekabet girince 1983'de kokainin kilo fiyatı 75 bin dolardan 70 bin dolara düşmüştü. 2 yıl sonra kolombiya'da da pazara dahil olunca kokainin kilo fiyatı 40 bin dolara kadar düştü. karteller arasındaki rekabet arttıkça kokain arzı arttı, kokain arzı arttıkça fiyatlar düştü. üstelik amerika-meksika sınırı eskisine göre delik deşik olmuştu ve amerikan pazarına ulaşan kokain miktarı da giderek artıyordu. bu da arz-talep dengesini bozdu ve kokain fiyatları düşmeye devam etti. 1990'da kokainin fiyatı 20 bin doların altını gördü. 90'ların ortasından itibaren neredeyse bugüne kadar kokain fiyatı 10-12 bin dolar aralığında sabitlendi.

    böylece kokain 1980'lerden itibaren dünyayı kasıp kavuran enflasyondan etkilenmeyen, aksine giderek fiyat düşüren bir emtia haline geldi. bu konuyu cia'in hikayesiyle beraber belgesel gibi izleyen güzel bir disney+ dizisi var. herkes öneririm. şurada anlattım: (bkz: #137302730)

  • başlık: koptum piçler okuyun

    1. ikinci dünya savaşı sırasında ingiltere başbakanı churchill radyoda konuşma yapmaya gidiyormuş. radyo evinin kapısına gelince, bindiği taksinin şoförüne sormuş: “beni yarım saat bekleyebilir misin?” karanlıkta müşterisinin yüzünü seçemeyen şoför: “özür dilerim sör, ama başbakanın konuşmasını dinleyeceğim.” churchill yurttaşının bu ilgisinden pek hoşnut kalarak iki sterlin uzatmış. şoför parayı aldıktan sonra yerlere eğilerek selam vermiş: “skerim churchill’i, sizi bekliyorum efendim.

  • yaklaşık 25 yıldır çeşit çeşit her türden oyun oynamış biri olarak ilk çıktığından beri uzaktan takip etmiş olsam da bulaşmamıştım bu oyuna. öyle grafik tarzı falan da dert değil aslında benim için, gelmişiz 30 yaşına 10 - 15 yaşında çocuklarla oyun mu oynayacağız diye bakıyor insan ister istemez.

    yaklaşık 1 ay öncesinde bir arkadaşımın yoğun ısrarı ile kurdum playstation'a, gerçekten maşallah adamlar ne oyun yapmış anasını satayım. hiç fortine öveceğimi düşünmezdim lakin bu oyun gerçek anlamda underrated kalmış bir yapım. oyuncu sayısı olarak değil, kalitesinin farkedilmesi açısından. haritaya indiğiniz anda her taraftan suratınıza suratınıza detay vuruyor oyun, bunları farketmek zorunda bile değilsiniz fakat orada varlar; kimi oynanışa etki eder türden kimi ergen eğlendirir türden. keza arkaplanda verilen emeğin ve üretilen içeriğin boşa gitmemesini de sağlamışlar ki bu çok kıymetli bence, bu tarz game as a service modeli oyunlarda (sürekli yeni içeriklerle güncellenen destiny, outriders, division gibi gibi) yeni içerikler geldikçe eskilerin kıymeti kalmaz. mesela bunu aşanlardan birisi gta online, oyuna ne içerik eklenirse eklensin eskilerin kıymeti azalmıyor. epic de burada benzer bir hamle yapmış, zamanla gelip giden her şeyi kreatife bırakmışlar. çok orijinal bir şey var mı? şimdilik görmedim lakin deathrun'ıyla, prop hunt'ıyla, deathmatch haritalarıyla dehşet bir içerik var.

    oyunu gömeceğim ise tek kısım var, cross-platform. dedim ya playstation üzerinde oynuyorum, klavye - mouse ile oynayan adamla dualshock'ta mücadele edilmiyor ne nişan alırken ne yapı inşa ederken. cross-platform kapatılıyor evet lakin bu sefer de komple kapattığı için lobide çok bekliyorsun. sadece pc ile kapatabilsek mesela xbox - switch - ps arası açık kalsa ya da bazı oyunlarda olduğu gibi klavye - mouse ile oynayanla gamepad ile oynayanı eşleştirmese on numara iş olacak (halo infinite'de bu olay var).