hesabın var mı? giriş yap

  • ince'ye değil bakanlık selam verilmez.

    oğan için türk dünyası ile ilişkiler bakanlığı bence de şık olacaktır.

  • yakın zamanda patron şirketinden büyük bir şirkete geçtim.

    ağırlıklı olarak öss'de derece yapan itü mezunları çalışıyor. tdk'de olmayan bir terimin bitişik veya ayrı yazılması üzerine tartışmalarına tanık oldum.

    önceki şirkette dandik bir üniversiteden mezun ekip liderinden müdürüne bağlaç olan de'yi bırakın soru eki "mi?"yi bitişik yazıyorlardı. e-postalarını okurken inanılmaz öfkeleniyordum. dahası şirket içinde inanılmaz yanlış anlaşılmalar dönüyordu. neyse ki kurtuldum.

    wittgenstein "dilimin sınırları ufkumun sınırlarıdır" sözünün doğruluğunu mevcut şirkette gördüm: mevcut iş arkadaşlarımın dünyayı, işi, işlerini algılamaları oldukça berrak.

    doğduğundan beri öğrendiği, konuştuğu dile hâkim olmayan birisinin entelektüel birikimi sorgulanmaya açıktır.

  • "22 milyar euroya havalimanı yaptık" diyor, hayatı boyunca uçağa binemeyecek olan yoksullar alkışlıyor. bizim büyük çaresizliğimiz..

    iste aradaki fark budur.

  • müthiş bir ayardır, şöyle ki;

    f.g. bir gün sohbet ederken ateist genç bir anda sohbetin ortasında ayağa kalkar ve "allah yoktur, bunu şimdi size kanıtlayacağım" der.

    genç - eğer tanrı varsa kötüdür, tanrı yaratılmış herşeyi yaratan mıdır? eğer tanrı herşeyi yaratmışsa kötülüğü de yaratmıştır bu da demek oluyor ki tanrı kötüdür.

    f.g - bakar mısın genç, soğuk gerçekte var mıdır?

    genç - bu nasıl bir soru böyle? elbette vardır, sen hiç soğukta bulundun mu?

    f.g. - hayır, aslında soğuk diye birşey yoktur genç. gerçekte soğuğu bize düşündüren şey ısının yokluğudur. peki genç, gerçekte karanlık var mıdır?

    genç - elbette vardır.

    f.g. - hayır, karanlık da gerçek de var olmayan bir kavramdır. karanlık aslında ışığın yokluğudur. ışık, üzerinde çalışabileceğimiz bir konu, ama karanlık değil. kötülük yoktur, tıpkı soğuk ve karanlığın olmadığı gibi. allah kötülüğü yaratmadı. kötülük sadece bir insanın kalbinde allah sevgisi olmadan gerçekleştirdiği şeylerden ibarettir.

    genç o dakika fizikçi olmaya karar vermiş. kuantum fiziği okuyup amerika'ya yerleşmiş, mis gibi para yapıyormuş şu an.

  • bana dediler ki; zeki alasya'nın cenazesine gittik siz yoktunuz neden gelmediniz? bilmiyorlar ki ben aynı gün annemi uğurladım sonsuzluğa hem de aynı mezarlıkta.. zeki alasya benim kardeşim bir parçam gibiydi nasıl böyle bir şey düşünürler? ben oraya gelsem bile kemal'in cenazesindeki gibi kameralardan uzak kalmayı tercih ederdim yani beni yine göremezdiniz.. zeki'yi defnettikden sonra metin akpınar ve orhan gencebay'ın neden ortadan kaybolduğunu hiç merak ettiniz mi? etmediniz ben söyleyeyim bizim aile kabristanlığına geldiler hem de koşa koşa annemi toprağa verirken oradaydılar definden sonra zeki'nin mezarına gittik kimsecikler yoktu peki siz oraya zeki alasya için mi gittiniz? yoksa gelen ünlüleri görmek için mi? gözleriniz beni aramışsa belli ki gelen ünlüleri görmek için..
    aklıma nejat uygur'un son şiirindeki ilk dizeler geldi birden:

    biliyorum cami avlusundaki bu kalabalık bana değil
    gelen ünlüleri görmek için
    aa o da burda şu da burda deyip
    beni musalla taşında unutanları görüyorum
    hayatımda ilk defa katıla katıla gülüyorum...
    çünkü kırkım dolmadan unutulacağımı biliyorum...

    şener şen

  • aslında çok önemli savaşların yaşandığı arıcılık sektöründe kesinlikle çok ciddiye alınması gereken durum.
    ciddiyetle irdelenirse arıları getiren adamın sıradan bir amca olmadığı ciddi bağlantıların olduğu eminim ortaya çıkacaktır.

    makale niteliğindeki yazımı lütfen dikkatle okuyun;

    pek kimse sallamasa da türkiye arı kovanı sayısı bakımından dünyada hindistan ve çin'in ardından 3. sıradadır. yani toplamda dünya nüfusunun yarıdan fazlasına sahip 2 ülkedeki kovanı sayısının ardından sayıca en çok kovanı bizde. hintliler kültürleri gereği fazla bal yemiyor ve arıcılığı bal mumu üretimi için yapıyorlar. hal böyle olunca dünya bal üretiminde çin'den sonra biz geliyoruz. sadece bal üretimi olarak görmeyin. bu işin kraliçe arı üretimi, polen üretimi, propolis, bal mumu, arıdan elde edilen zehir, arı sütü vs. çok kapsamlı bir sektör.

    türkiye'ye has anadolu ırkı arılar var. son derece uysal, çalışkan ve hastalıklara karşı dirençli. safkan ırk. bu sebepten dolayı bu ırk yokedilmek isteniyor.

    çam balı mevzusunu da unutmayın. dünyada sadece muğla çevresi ve yunanistan'da üretilebiliyor. marmaris, turunç orman yangınını hatırlayın. sadece ağac yanmadı. habitat yok oldu. tabi kovan ve arılar da. türkiye 15 yıl çam balı üretemeyecek. marmaris bal evi ziyaret edilip gerekli bilgiler alınabilir.

    hatırlayın ya da hiç haberiniz olmadıysa araştırın, 3-5 ay önce şarköy'de özel organik arıcılık yapmak için yerleştirilen pek çok kovan ve arı tahrip-telef edilmişti.

    son olarak sadece türkiye'de yetişen endemik bitkiler var ve bunlardan elde edilen ballar dünya'da tek örnek. anzer balını saymıyorum bile.

    hal böyle olunca türkiye gibi arıcılık savaşlarında önemli bir konumda bulunan yurdumuz bu konumda istenmemekte.

  • bildigin normal adammis lan bu. bizim bolumde var bi tane, erasmus'la gelmis. siradan bi herif. yolda gorsen dikkatini cekmez bile. hatta biraz hipster'lik bile var. normal adamdan da fena yani.

    ama yine ne oluyor, kizlar paso gidip biseyler diyor adama, muhabbet etmeye calisiyor falan. herif sirf italyan oldugu icin cekiyor kizlari kendine. cekme anani baciyni skim cekme dedim gecen gun, anlamadi.

  • aritmofobiye sahip insanlar, genellikle matematikten veya genel olarak sayılarla uğraşmakla ilgili kaygıyı, sayı sembollerini gerçekten görme korkusunu yaşarlar. sayı korkusu bazen numerofobi diye de anılır. sayılarla uğraşmadan birçok görevi veya mesleği yapmak zor olduğu için aritmofobi kişinin hayatını önemli ölçüde etkileyebilir.