ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
24 ocak 2017 evet kampanyasına katılan ünlüler
-
evet demelerine memnun olduğum ünlüler. bunlardan bir tanesi hayır dese şüpheye düşerdim. acaba ben mi yanlış düşünüyorum diye.
15 nisan 2020 cezaevi tahliyeleri
-
sabahın erken saatlerinde başlayandır.
erdoğan affı ile yaklaşık 90 bin kişi serbest kalıyor.
mahkumlar otobüslerle çıkarılıyor ve uzatılan mikrofonlara hep bir ağızdan "tayyip erdoğan ve devlet bahçeli'ye teşekkür ederiz." diyorlar;
kaynak: https://twitter.com/…tatus/1250278115617550336?s=19
erdoğan affı ile tahliye olan mahkumların suçları;
- taksir/bilinçli taksir ile öldürme (trafik teröristleri, maganda kurşunları, soma, çorlu faciaları...)
- her türlü yaralama (aile içi değilse serbest! hem kadına hem erkeğe, sonucu ölüm de olabilir hiç farketmiyor) (nitelikli veya değil)
- hırsızlık (nitelikli veya değil)
- dolandırıcılık (nitelikli veya değil)
- yağma / gasp (nitelikli veya değil)
- çete faaliyet
- güveni kötüye kullanma
- karşılıksız yararlanma
- mala zarar verme
- hakkı olmayan yere tecavüz
- haneye tecavüz
- fuhuş, pezevenklik
- çocuklara müstehcen yayın verme/satma
- tehdit
- alıkoyma
- kaçakçılık (insan kaçakçılığı dahil)
- sahtecilik (kamu sağlığını tehlikeye sokacak biçimde ilaç, ürün sahteciliği, evrakta sahtecilik)
- rüşvet, irtikap
- firar.
kaynak: https://www.milliyet.com.tr/…e-vuruyor-2020-6188133
yaran fıkralar
-
samimi iki arkadaş inşaat mühendisliğinden mezun olurlar. biri çalışmak için yurt dışına gider diğeri devlet memuru olur...
beş yıl sonra yurt dışındaki arkadaş diğerini çağırır ve son derece lüks, havuzlu bir malikanede ağırlar.
memur olan arkadaş sorar;
- sen ne kadar ücret alıyorsun?
- 8000 dolar...
- iyi de bu malikane ne kadar?
- 1,5 milyon dolar.
- nasıl oluyor bu iş?
- şu karşıdaki köprüyü görüyor musun?
- evet...
- köprünün korkulukları 3 cm kalınlığında olacaktı.
- eeee?!
- 2 cm olmasına göz yumdum, böylece bu malikaneyi aldım.
bir yıl sonra memur olan diğerini çağırır. boğazda bir yalıda ağırlar.
yurtdışında çalışan arkadaş şaşırır sorar;
- sen ne kadar ücret alıyorsun?
- 5000 türk lirası...
- bu yalı ne kadar?
- 60 milyon tl...
- nasıl oluyor?
- şu karşıdaki köprüyü görüyor musun?
- hayır ...
la casa de papel
-
soygun için bu kadar salağı bir araya getirebilmek için profesör değil, burhan kuzu olmak lazım
behzat ç.
-
--- ercu ve behzo spoiler ---
ercument cozer ve behzat c'yi "kesin ayni soyadina sahipler bunlar kesin!!!!1!!" diyerek kardes yapan sevgili romalilar, unutmayalim ki behzat'in soyadinin ne oldugunu sadece izleyiciler olarak biz bilmiyoruz, ama soyadin sahibi olan behzat biliyor. eger ercument'le soyadi ayni olsaydi bunun bi pesine duserdi nooluyo la falan derdi.
--- ercu ve behzo spoiler ---
seni seviyorum'a verilebilecek en acı cevap
-
bazen karsiliksiz sevgi sonucu karsi taraftan alinan cevaptir:
- seni seviyorum.
- senin sorunun.
yine de insanin en icini kemireni "seni seviyorum" cumlesine karsi tarafin suskun kalmasidir. gonul iliskilerinde tepkisizlik kadar acitani yok.
roberto carlos
-
adam bildiğin hikmet karaman, yılmaz vural ekolünden gidiyor ya la.
yakında "fener beni alsın kesin şampiyonuz, beşiktaş'ın çaresi benim, cimboma bir avrupa zaferi daha yaşatırım" diye demeçler vermeye başlar.
(bkz: başkanım beni al)
filarmoni orkestrası
beyaz tenli olmak
-
sözlükte şikayet ediyor gibi yapıp aslında övünmektir.
"nedir bu güneşten çektiğim :/"
12 mart 2021 ekonomi reformları
-
basit usul vergilendirilenler gelir vergisinden muaf tutulacakmış, yani taksici dediğin insan 100.000 tl falan kar elde edecek ama 1 kuruş vergi vermeyecek öte yandan ücretli çalışan 100.000 tl gelir ederse bunun 3'te biri vergi olarak kesilecek. ki taksi plakası sahiplerinin 100.000 tl'den fazla kar ettiğini biliyoruz, sırf o plakalar 2-3 milyon tl.
vergi yükü yine ücretlilerin üstünde kalmaya devam edecek. valla müthiş reformlarmış.
edit: az önce bloomberg ht'de nedim türkmen'i seyrettim. "bu basit usulde vergilendirilen 850 bin mükelleften elde edilen vergi geliri 228 milyon tl, o da vergi gelirlerinin yüzde 2,4'üne tekabül ediyor." dedi.
şaka gibi ama esnaf başına ödenen vergi tutarı yıllık 268 tl. öte tarafta aylık brüt 4.000 tl kazanan bir ücretlinin ödediği yıllık gelir vergisi 6.960 tl. o aylık brüt 4.000 tl kazanın cebine asgari ücretten hallice bir para girerken, 268 tl vergi ödeyen basit usül mükellefi fiş vs. kesmeden yolunu buluyor altına arabayı çekiyor. şimdi o adama "sen 268 tl'yi de verme kardeş" diyorlar.
850 bin kişiden bahsediyoruz, evet çok az vergi ödüyorlardı ama sonuçta ödüyorlardı ve bu kaldırıldı, bu işin oy kaygısı taşıdığını söylememize gerek yok sanırım. adamlar nasıl vergi gelirlerini azaltmadan en çok kişiye kıyak yapabilirim diye düşünmüş ve bunu bulmuşlar. reform diye buna denir işte.
köylerdeki komik lakaplar
-
tabut nuri. dedemin zamanında bunu öldü diye gömmüşler. gece mezardan sesler, gürültüler. köyün çobanı açmış mezarı bir bakmış nuri ölmemiş. beraber köye gitmişler. doktor gelmiş bakmış falan. harbiden canlı. nuri hayatına kaldığı yerden devam etmiş.
nasıl rahat insanlarsınız arkadaş? gece gece ses gelen mezarı açmak ne? mezardan çıkıp travma yaşamadan hayatına nasıl devam edersin güle oynaya? eski insanlar çok acayipmiş.
edit: nefessiz nasıl dayanmış diyenlere... ne bileyim ben? ben küçükken dedem anlatmıştı bir kaç defa. çocuk kafasıyla aklı edip soramadık o kadarını, affedin... belki uydurmuştur dedem, belki bir kaç saatlik oksijen kalıyordur mezarda. hiç alanım olan şeyler değil. bilemiyorum.
erkekleri çileden çıkartıp işte gerçek yüzün demek
-
bu olay kadınlara default olarak geliyor sanırım. nasıl bir erkek olursanız olun bir kadın, karşısındaki erkeği çıldırtmayı çok iyi biliyor. siz çileden çıkıp böyle aşkın ızdırabını demeye başladığınız anda da yapıştırıyor cevabı işte gerçek yüzün. tamamen ince düşünen ve detaycı oluşunuzdan mütevellit bir şey söylersiniz ama onlar bunu evirir çevirir öyle çok başka yerlere getirirki allahta benim belamı versin dersiniz (bkz: ben bir turizm katiliyim allah benim belamı versin). kısacası ne söylerseniz söyleyin yada ne yaparsanız yapın karşınızda resmen çileden çıkarmaya programlanmış biri olduğunu unutmayın.
kadın : canım çok beklettim mi?
erkek : önemli değil aşkım, ben de gazetemi okudum.
kadın : merak etmedin mi?
erkek : neyi?
kadın : tam bir saat geç kaldım ve sen beni merak etmedin öyle mi?
erkek : aslında merak ettim, hem de çok.
kadın : o yüzden mi oturup gazeteni okudun? ölüm ilanımı falan mı görmeyi umuyordun?
erkek : ne yapsaydım, seni beklerken tırnaklarımı mı yiyecektim?
kadın : tabii. bir telefon etmek aklına gelmedi değil mi? öldüm mü, kaldım mi, tinerciler mi saldırdı?
erkek : tinerciler falan saldırmamış işte.
kadın : pek bir kinayeli söyledin. keşke saldırsalarmış der gibi.
erkek : şimdi benim anlamadığım, geç kalan sensin ama suçlu nasıl ben olabildim?
kadın : şöyle ki; sen beni merak etmedin, arayıp sormadın. aynen böyle oldu.
erkek : benim bildiğim geç kalacak olan arar, haber verir.
kadın : ıyi ki de aramamışım. beyefendinin gazete keyfini bölecekmişim baksana.
erkek : gazete okumasaydım ne saçmalayacaktın merak ettim şimdi.
kadın : o zaman kesin arardım.
erkek : yuh! iyice saçma sapan konuşmaya başladın sen.
kadın : işinne gelmedi galiba.
erkek : bak garson geliyor, ne içersin?
kadın : canım bir şey istemiyor.
erkek : çay?
kadın : istemiyorum.
erkek : ıhlamur?
kadın : istemiyorum dedim ya.
erkek : kök?
kadın : ne kökü?
erkek : zıkkımın kökü.
edit: taze naftalin geldi uyardı. bu dialog yılmaz erdoğanın "haybeden gerçeküstü konuşmalar" kitabından bir alıntıdır.