hesabın var mı? giriş yap

  • bilinçli bir halde "tamam bitti" denilen bir an değildir. yavaş yavaş gerçeklerin görülmesiyle oluşur. an değil, süreçtir.

    yıllar sonra edit: ne kadar zaman geçerse geçsin bitiyor emin olun. süreç bazen uzasa da sonu var, inanın.

  • tarih: 2005 aralık
    yer: marmara üniversitesi
    kahramanlar: ege: (4 yaş)
    ilay : (2 yaş)
    romica: (yaşı mevzu bahis değil)

    (hem öğrenci hem anne olan romica, o günkü derse devamsızlık problemi yüzünden girmek zorundadır, şansa bakın, o gün çocuklarını satacak güvenilir bir yer bulamamıştır. mecburen çocukları da okula yanında getirir. bakacak gönüllü çok olmasına rağmen, bir derste çocukları emanet edecek kimseyi bulamaz, pişkinliğin dozunu arttırarak 2 ve 4 yaşlarındaki çocuklarını derse sokar.)

    hoca: evet, bugünkü konumuz vesaire...
    romica: ege, sakın yaramazlık yapma, sesini çıkarma, gürültü yapma yoksa öğretmen çok kızar, bizi dışarı atar.
    ege: tamam anne.
    romica: bak oğlum, çıt sesi bile duymak istemiyorum, burası merdivenli çok büyük bir sınıf ve en küçük bir ses yankı yapar tamam mı?
    ege: tamam anne, anne bana da kalem kağıt verir misin?
    romica: tamam, bak ses yapma sakın.
    ege: öf, tamam.

    (bir süre ders devam eder, sorun yoktur, zamanla sınıfta fısıldaşmaların dozu artar, boğuk bir gürültü hali vardır öğrenciler arasında, hoca istifini bozmadan dersi anlatmaya devam ederken ilay parmağı ile hocayı gösterir:)

    ilay: ayu bak!
    romica: şişt, sus!
    ilay: anne bak, ayyuğ!
    ege: (sınıftan atılma korkusu ile en yüksek höykürüşü ile ilay'a bağırır) ilay sus! öğretmen ders anlatıyor, konuşup durursan bizi sınıftan atar!
    ilay: ege, bak ayu!
    ege: ilay, sus diyorum sanaaa!!!! (amfide sesinin yankılanmasından sonra, bir sessizlik ve ardından gülüşmeler olur, öğrencilere döner, biraz hocaya yalakalık olsun diye, biraz da öğrencilerin konuşmalarından rahatsız olduğu için) siz de öğretmeninizi dinleyin, kendi kendinize konuşmayın, derslerinizi de çalışın! (anasının oğlu!)

  • bi keresinde kendi cep telefonumun üzerine yatmışım tabi farketmemişim, o da son aranan numara olan evin numarasını aramış, gittim açtım ev telefonunu hiç ses gelmedi ben de sapıktır diyip bi güzel küfrettim, sonra girsin ibneye diye telefonu açık bıraktım unutmuşum öle, yarım saat sonra bi arkadaşı cep telefonundan aramak için telefona baktığımda acı gerçeği öğrendim kendimden tiskindim...

    edit: yeni nesile açıklama yapma gereği hasıl olmuş. o yıllarda telefonlar tuşlu ve cep telefonundan ev telefonunu aramanın dakikası bir kaç milyon. öyle paket maket de alamıyorsun.

  • bu bağımlılık bilim dünyasında da belli bir tartışma konusudur..özellikle sütün ve sonra peynirin bağımlılık yaptığına dair birçok çalışma vardır;hatta sütteki kazeinden gelen opiatların bebekler üzerinde sakinleştirici bir etki yarattığı ve anne-bebek bağında rol oynayabileceği öne sürülmüştür. peynir ve süt örneğinde bağımlılık, süt proteininin sindiriminden elde edilen protein parçaları olan kasomorfinlerde yatmaktadır ve kasomorfinlerin ayırt edici özelliği, “opioid etkiye” sahip olmalarıdır.
    bilindiği üzere de “opioidler, beyindeki opioid reseptörleri üzerinde morfin benzeri etkiler yaratan doğal veya sentetik maddelerdir ..“ işte tüm bu bilgiler ışığında peynirde bulunan kasomorfinlerin vücutta opiate benzeri bir etkiye sahip olmasının zamanla bir bağımlılık hissi yarattığına dair çıkarımlar vardır…

    yine de bilimsel olarak yapılan araştırmaların genel görüşü ; insanlar üzerinde peynirin bağımlılık oranının düşük olduğu yönünde ki syndey üniversitesi’nde profesör tim gill ‘e göre de” peynir kasomorfin içermesine rağmen, bu maddenin insan vücudu üzerindeki etkisi ihmal edilebilir düzeydedir.”
    her ne kadar profesörler ve bilimsel araştırmalar genel olarak insanlardaki peynir bağımlığını ciddiye almasalar da yapılan anketlerde de görüldüğü üzere peynir severler kesinlikle en tutkulu yiyecek meraklılarından birisidir ki resmi olmamasına rağmen dünya çapında 2 tane büyük çaplı ulusal peynir festivali vardır..(20 ocak,4 haziran)
    ------------
    görüldüğü üzere sözlükte de baya peynir fanı var ; ancak isviçre'de bu işi başka boyuta taşıyan , peynirlerine led zeppelin dinleten bir peynir meraklısı var ; “wampfler”… normalde bir veteriner olan ve hobi olarak ünlü isveç peyiri emmental peyniri üreten wampfler, eylül 2018 den beridir emmantal peyniri yaparken tekerleklerin üzerinde peynirlere led zeppelin dinlettiriyor...

    wampfler’in kendi söylemlerine göre “bakteriler, peynirin tadının oluşumundan, olgunluğunu etkileyen enzimlerden sorumludur. nemin, sıcaklığın veya besin maddelerinin tadı etkileyen tek şey olmadığına inanıyorum ;sesler, ultrason veya müzik de fiziksel etkilere sahip olabilir.”yani yaptığı peynirin lezzetini olumlu yönde etkileyebileceğini düşünüyor...
    wampfler bu fikrinin ilhamını ; bilim dünyasının bitkilerin müzikle gelişimi ile ilgili çalışmalarına ve annelerin doğmamış çocuklarına müzik dinletmesinden aldığını ifade etmiştir…

    wampfler bu iddiasında yalnız da değil ; bern'deki sanat üniversitesi müzik direktörü michael harenberg “ilk başta şüpheci yaklaştık” diye itiraf etti. “sonra ses dalgalarının etkilerine, sesin katı cisimler üzerindeki etkisine bakan bir sonokimya denen bir alan olduğunu keşfettik.” ( koç üniversitesi'nin konu ile ilgili çalışması)

    kendi tutkusuna olan desteğini hem akademik hem de halk bazında peynir tutkunlarından da bulan wampfler, çalışmasını genişletip her türlü müzik türünü ayrı ayrı incelediğini de sözlerini eklemiştir (a tribe called quest'den mozart’ın the magic fluteüne kadar ve favori lezzet tahmini hiphop peyniriymiş.)

    ---------

    wamfpler'in peynirlerine led zeppelin dinletmesine dair medyada çıkan haberler ;

    japantimes
    playing led zeppelin to make cheese
    cheese better if it listens led zeppelin (usatoday)