hesabın var mı? giriş yap

  • ah çıkmış 2 mekanın. sevindim.

    mekanlardan birisi, 4 arkadaştık... 3 kişi kalktı bi kaç bişey içip. ben de son bi bira içeyim gitmeden dedim. sipariş verdim. abi bugün cumartesi, diğer arkadaşların gelmeyecekse veremem dediler. içip kalkıcam dedim. birayı verelim yolda iç mekanda tek oturamazsın dedi..

    daha önce de benzerini diğeri yapmıştı bir başka cumartesi. yine eve dönerken bi bira içeyim 10dk dedim. bana sokağın aşağısında bi boşluk gösterdi. orda ayakta içer misin demişti.

    umarım açılmaz hiç biri diyorum.
    sevgiler.

  • bir kişiyi öldürmeden önce gözlerini bağlama olayı

    infaz öncesinde kurbanın gözleri bağlama eylemi, resmî idamlarda veya örgütsel infazlarda yapıldığı gibi kurbanlık hayvanların kesiminde de icra ediliyor.

    bunun birkaç gerekçesi var.

    1) bu eylemin tarihsel kökenleri var. eski zamanlardan beri ölüm, insanlar için en büyük korku kaynağı. bu nedenle ölümden sonra yakınlarının siyah giyinmesi, yas tutması veya sakal bırakması gibi en seküler kültürlere dahi intikal eden birçok ölüm ritüeli vardır.

    eski kadim inançlarda öldürülen kişinin ruhunun intikam için geri geleceğine inanılırdı. bu nedenle yaşayanları korumak için bazı tedbirler alınırdı.

    ölen kişi katilinin/celladın yüzünü asla görmemelidir. eğer görürse ölenin ruhu katil ve ailesini bulur ve intikam alır. ayrıca ölen kişinin yaşayan yakınları da intikam duygusu taşıyabileceğinden cellatlar mutlaka tanınmaz olmalıdır. bu yüzden günümüzde de kurbanın gözü kapanmasa bile cellatlar mutlaka maskeli olur ve kim olduğu sır gibi saklanır.

    2) savaş zamanları da dahil olmak üzere, cinayet işleyen insanların sonradan psikolojik sorunlar yaşadığı ve vicdan azabı çektiği bilinen bir gerçek. birçok film ve edebi esere de konu olmuştur bu. cinayet sonrasında vicdan azabı bazen öyle bir noktaya varır ki cinayet, katil için taşınamayacak bir yük haline gelir. faili uzun süre tespit edilemeyen çoğu cinayette fail dayanamaz ve çoğu zaman kendisi teslim olur. çünkü cinayet diğer suç ve günahlar gibi değildir. cinayet anını, bilhassa maktulün son anlarını katiller hiçbir zaman unutamaz.

    savunmasız ve elleri bağlı halde bulunan birini infaz etmek, infazı gerçekleştiren askerler için sonradan huzursuzluk yaratmıştır. birçok orduda bu durum tarih boyunca problem haline gelmiştir.

    bu problemi aşabilmek için devletlerin bulduğu ilk çözüm, infazın birden fazla asker tarafından gerçekleşmesidir. ilk idam mangalarının tarihi m.s. 200'lere kadar gidiyor. peki elleri kolları zaten bağlı olan ve kaçma ihtimali bulunmayan bir kurban için neden birden fazla askerden oluşan bir mangaya ihtiyaç duyuluyor?

    ıı. dünya savaşı sonrası gerçekleşen şuradaki idamda görüleceği üzere, tek bir infaz için 10 kadar asker tahsis edilir. bu askerlerin silahlarından birkaçında gerçek mermi vardır. diğerleri kurusıkıdır. ateş emri verilince askerler ateş eder. ancak hangisi gerçekten kurbanı öldürmüştür, bu muallak bırakılır ki askerler kendilerini sorumlu hissetmesin, zihinleri rahatlasın. her idam için mangaya ait silahlardaki kurşunlar random yenilenir. manga gider ve tekrar gelir. tabi bu söylediğim şey, çoğunlukla savaşın sona erdiği, cephane, asker ve zaman sıkıntısının bulunmadığı olağan dönemler için geçerlidir. bu arada idam mangasının varlığı, infazdan vicdanen rahatsız olabilecek bazı askerlerin doğrudan mahkumu değil de, az öteyi hedef alıp ateş edebilmesine de olanak sağlar. nasıl olsa 10 asker arasından öldürme isteğine haiz biri illa ki çıkacaktır.

    infaz eden kişileri vicdan azabından ve korkudan korumak için alınan diğer bir önlem de kurbanın gözlerini bağlamaktır. birini gözlerinin içine bakarak öldürmek ve onun can çekiştiğini görmek, öldüren kişinin ruhunda büyük yaralar açar. filmlerde böcek gibi insan öldürüldüğüne ve ölümden sonra hayatın normal şekilde devam ettiğine bakmayın siz. savaş dönemleri de dahil olmak üzere can çekişen birinin yüzündeki korku ve dehşet ifadesi asla unutulmaz. şahsen ben kurban bayramlarında küçükken tanık olduğum birkaç kurban merasimini hep hatırlarım. bazen de rüyama girer. boğazı kesilen hayvanın gözlerindeki dehşet ifadesini asla unutmam. eğer aynı şekilde bir insanın katline tanık olsaydım, kurbanın yüzündeki ifadeleri unutmam mümkün olabilir miydi? hele hele öldüren bensem, geri kalan ömrümü sağlıklı geçirmem kesinlikle mümkün olmazdı.

    ölen veya ölmekte olan bir insanın bakışları kadar dehşet ve korku verici başka bir şey yoktur. korku filmlerinde de en çok bu işlenir.

    tarihte halka ibret olsun diye yapılan halka açık idamlarda kurbanların yüzleri bilerek açık bırakılmıştır ki halk can çekişme anına tanık olsun, korksun ve ibret alsın.

    bu his, asırlardır deneyimlenen bir şey olduğu için de sadece kurbanı cezalandırma amacı taşıyan infazlarda kurbanın gözleri bağlanır. yani gözleri bağlamak kurbanın iyiliğinden ziyade, celladın ve yaşayanların iyiliği içindir.

    günümüzde de bir yerde bir ceset bulunduğunda da ilk iş olarak bir gazete parçası veya bir bez mutlaka bir şeyler bulunur ve maktulün yüzü/gözleri örtülür.

    3) merhameti engellemek.

    birçok filmde denk gelmişsinizdir. eleman düşmanını yakalar. diz çöktürür. ellerini boynunun arkasına kaldırtır. vurmak ister ama bir türlü vuramaz. git gel yaşar. hatta yakaladığı kişiye bağırır. bana öyle bakma der. kafasını eğdirir. göz temasını kesmek ister. yine de vuramaz. yıllardır intikam ateşiyle yansa bile merhamet eder.

    tarihte de bunun birçok örneği vardır. karar vericilerin pek hoşuna gitmez bu. çünkü onlara göre devletler merhametle değil, tavizsiz kanla ve güçle idare edilir. haliyle kusursuz bir infaz için cellat ve mahkum arasındaki duygu alışverişini kesmek gerekir. bazen gözleri bağlamak yetmez, ağız bantlanır ve kafaya hatta tüm vücuda çuval geçirilir.

    4) kurbanın gözlerinin açık olduğu bazı infazlarda, ateş anında kurbanların kendilerini korumak için ellerini siper ettiği görülmüştür. bu da idam törenlerine gölge düşürmüş ve idamın tekrarlanmasına yol açmıştır.

    bu nedenle mahkumun el ve ayaklarıyla birlikte gözleri de bağlanmış ki mahkum pasifize olsun ve idamın seyrine göre aksiyon alamasın.

    yani sabahın 4’ünde bu konu neden bu kadar ilgimi çekti bilmiyorum. kendini tanrı yerine koyan insanoğlunun, bir yandan altından kalkamayacağı korkunç işlere burnunu sokup diğer yandan bunların yan etkilerine çocukça çareler bulması bana biraz komik geliyor.

    aslında infaz anında göz bağlama meselesinin özü şu: insanoğlu her zaman yaptığı şeyi yapıyor: yüzleşmeye ve hesap vermeye cesaret edemediği eylemlerin yarattığı korkulara, yani hakikatin en katıksız yüzüne kendince sansür uyguluyor. teknik olarak bir çocuk oyunundan farkı yok bunun. günlük ilişkilerde de çokça yaptığımız bir şey bu. sahip olduğumuz şeylerin ve yakınımızdaki insanların yüzleşmek istemediğimiz gerçeklerine perde çekmeye çalışıyoruz. yaklaşan felaketlere ve yapılan uyarılara kulağımızı tıkayıp günübirlik mutlulukların peşinden koşuyoruz. korkularımıza ve şifa bulmamız gereken yaralarımıza saçma sapan yamalar yaparak kendimizi avutuyoruz ve yapmamız gereken şeyleri erteliyoruz. bizi adım adım çöküşe sürükleyen ilginç bir teslimiyet ve kadercilik hali bu. aslında böyle yaparak korkuyu yok etmiş olmuyoruz. geçici rahatlamadan başka faydası yok bunların. korkularımızı bilinç altına süpürüyoruz. onlar da bize uzun vadede envai türden travma olarak geri dönüyor. sonra bir bakıyoruz ki elimiz kolumuz tutuk, sözde güvendiğimiz insanların elinde tetik, gözleri bağlanan biz olmuşuz.

  • gamze merhabalar,

    kusura bakma, böyle yırtık dondan fırlar gibi mesaj atıyorum ama inan bana niyetim kötü değil.

    siyasi görüşüm kemalizm demişsin, ben de vardar ovasını çok severim mesela:) ortak yanlarımızın olması, gelecekteki ilişkimiz için bence çok önemli.

    peki ya sence?

    profilime bakarsan, bir çok kız arkadaşım olduğunu göreceksin. ama tek gecelik, geçici, ateşli ve sonunda mutlaka övgüler aldığım ilişkilerden sıkıldım, artık daha kalıcı şeyler arıyorum. (mesela 2 gecelik. hahahaha espri yaptım kız, hemen bozulma:)) esprilerime alışmak zorunda kalacaksın, hepsi birer bombadır, uyarmadı deme:))))))

    mesajını bekliyorum

    mustafa
    (jeoloji müh.)

  • ülkenin % 33'ü siyasal islâma,

    % 33'ü suriyelilere,

    % 33' ü turistlere tahsis edilmiş.

    kalanı biz dürüst vergi mükelleflerinin.

  • sosyalist bir alevidir.

    sağ elini göğsüne koyması aleviliği,
    sol yumuruğu kaldırması da sosyalist olduğu mesajını verir.

    ettiği mv yeminini sadece namusu ve şerefi üzerine değil, allah, hz. muhammed, hz. ali ve sosyalizm üzerine de eder.

    yolu açık olsun.

  • dergiye yazı yetiştirmeye çalışırken bilgisayarım bozuldu. ne yapayım derken aklıma babamdan onun bilgisayarı ödünç almak geldi.

    annem ve babam, büyük bir fedakarlık yaptı, ücretsiz iznim bitip işe başladığım dönemde çocuklarımla ilgilenmek için izmir'den gelip karşı apartmanıma taşındılar. yani komşum oldular.

    gittim aldım komşudan bilgisayarı. yazıyı yazmak için bir açtım, masaüstünde kocaman bir fotoğrafım. muayenehanedeki koltuğuma oturmuş gülümsüyorum.

    insanlar küçük çocuklarının fotoğrafını masaüstü resmi yapıyor ve bu normal geliyor ama babamın kocaman bir kadın olan kızının fotoğrafını koyması hem beni gülümsetti hem de mutlu etti. bilgisayarı her açtığında ona bakıp gülen kızını görmek istemiş demek.
    canım babam.

  • ev arkadaşımın beni en sinir eden hareketiydi. uzun ömürlü olsun diye kullanmıyordu. fakat hiçbir zaman bir kere bile kullandığını görmedim. galiba ölümsüz olmasını istiyordu.

  • yer : roma'da bir oyuncakçı

    mağazada satılan küçük prens gece lambasını gören italyan yar ilgimi çekeceğini bildiğinden bana dönüp lambayı işaret ediyor ve kendinden emin bir ses tonu ve gurur duyduğu türkçesiyle:

    -aşkım bak sucuk prens!!!
    - haaa?
    -eeee...sümük prens!!!
    -?!?!?
    -sümücük prens?
    - oooy oooy!

  • yanlışı doğrusu bir kenara itilirse. 9. cumhurbaşkanı süleyman demirel’in eşi nazmiye hanım alzheimer hastasıydı. uzun süre hastanede yattı. süleyman bey de sık sık ziyaret ediyordu. doktorlar süleyman bey’e “efendim sizi tanımıyor, gelmenize gerek yok” demişler. demirel “olsun ben onu tanıyorum” demiş. son zamanlar için bu olabilir dedirten durum.