ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
dört büyük melek arasındaki gelir adaletsizliği
-
bir türlü anlam veremediğim durumdur. arkadaş dördü de 'büyük melek' olarak adlandırıldığı halde yaptıkları iş bir mi? bak mesela azrail'e! adam tarihin başlangıcından beri deyim yerindeyse köle gibi çalışıyor, can almalar falan, nerde ölüm olsa adam orda bitiveriyor, bir nefes alma desen yok. mikail keza öyle, nerde bir doğa olayı, adam orda bitiveriyor, tam bir görev adamı. yağmur yağar mikail sorumlu olur, fırtına çıkar yine bizimki, ne çekilmez çilesi varmış. ama diğer yandan cebrail, yılda dokuz saniye çalışan usain bolt gibi, bir dönem ağır iş yapmış, emekliliğini almış kenarda keyif sürüyor. tamam yaptığı işi küçümsemiyoruz ama azrail'le bir tutulması mümkün mü? gelelim israfil'e! arkadaş bu devran 4.54 milyar yıldır dönüyor, bir adam hiç mi çalışmaz? böyle görev mi olur? milyarlarca yıl sadece bir gün mü çalışılır? o gün geldiğinde hastalansa ne olacak? hepsinin de büyük melek kontenjanından aynı maaşı aldığını düşünsenize! yemin ediyorum olay çıkar, azrail bu yüzden azrail'i olur diğerlerinin alimallah! velhasıl, beni çok rahatsız eden durumdur azizim.
debe editi: (bkz: minik eymen celep'e yardım ediyoruz kampanyası)
facebook'tan soğutan şeyler
-
annenin de kaydolup her durum güncellemene yorum yapmasıdır.
bilic'in ayrılığı için ne dediler
-
2 silahım yüzlerce mermim var
(bkz: gökhan töre)
pegasus'un trabzon yolcularına 2 bin tl ödemesi
-
ben pegasus'u tanıyorsam havale ücretini yolculardan kesmiştir.
gurbetçi şaban
-
gurbetçi tiplemesi çok başarılı olan film. almanya’ya işçi olarak giden şaban, memleketinde kendisiyle aynı soy ismi taşıyan ve baba adı tutan çocukların belgeleri ile alman makamlarından çocuk parası alıyor. apaçık şekilde almanları dolandıran kendisi olduğu halde almanların ne kadar kötü insanlar olduklarını anlatmaya çalışıyor. kaçak gittiği ülkede sanki onu zorla tutan var gibi hem almanya'yı yerden yere vuruyor hem de almanya'nın etinden sütünden faydalanıyor. filmdeki şaban karakteri, günümüzdeki "türkiye çoh eyi, almanya türkiye'yi gıskanıyor" deyip "niye türkiye'ye gelmiyorsun madem" sorusuna uyduruktan bahaneler bulan gurbetçilerin atasıdır. yani gurbetçi gibi gurbetçidir filmdeki şaban.
hayatındaki gelişmeleri kimseyle paylaşmayan insan
-
amma övülmüş insandır.
ben de elbette insanlarla her duygumu düşüncemi paylaşmam, sadece benim bildiğim birçok şey var, açıkçası herkes de benimle her şeyini paylaşsın istemem. ama ortamı denk geldiği halde paranoyak gibi iş ya da sosyal hayatımda olanı biteni de gizlemeye çalışmam. yiğidin malı meydanda olur derler :))
başlıkta öyle bir hava hakim ki sanki hakkımdaki en ufak bilgiyi açık edersem aleyhimde fırtınalar estirebilir. öyle bir şey yok arkadaşlar. açıkçası kimsenin herhangi birini o kadar umursadığını sanmıyorum. herkesin kişisel gelişim diye diye kafayı yediği, kendi kıytırık hayatı dışında hiçbir şeyi siklemediği bir devirdeyiz. kimse sizinle sandığınız -ya da belki de umduğunuz?- kadar ilgili değil, gevşeyin biraz. "gizemli bir havam olsun, insanlar cool olduğumu düşünsün" falan diye bu triplere giriyorsanız anlarım, hatta hak da veririm; ama birilerine hayatınızdaki olayları anlattığınızda, bu kişilerin verdiğiniz bilgileri eninde sonunda canınızı yakmak için kullanacaklarını düşünüyorsanız küçük ihtimalle çevrenizi, çok çok daha büyük ihtimalle ise kafa yapınızı gözden geçirmenizin vakti gelmiştir. bu kadar ince hesaplarla ömür geçmez yani. ha anlatasınız yoktur, zorla değil illaki. ama anlatasınız varken bu kadar tutuyorsanız da ne bileyim. üç günlük dünya. salın biraz, takmayın bu kadar.
google'a dünya lideri kimdir diye yazmak
-
(bkz: dünya liderini türkçe aramak)
3 partinin birleşip 1 partiye saldırması
-
1 partinin yasa dışı işlere bulaşmasından, memleketi satmasından, yolsuzluk yapmasından ve türlü türlü pisliklere bulaşmasından kaynaklıdır.
türkiye tarihinin en trajik olayı
arka sokaklar hüsnü'nü hiç terfi almaması
-
ulan bu hüsnü yıllar içinde teröristinden torbacısına, batman'den daha çok suçlu yakaladı. yaşı da emekliliğe dayandı ama adam akıllı bir terfi alıp üst düzey bir göreve getirilmedi. hala arka sokaklarda iti çakalı kovalıyor. bu nasıl bir liyakatsizliktir. gotham city'de olsa belediye başkanı bile seçilmişti amk.
not: hala "başkomiser oldu ya" diye savunan çakallar var. allah razı olsun başkomiser olmuş! ulan hüsnü'nün yakaladığı suçlulardan cezaevlerinde yer kalmadı. herif neredeyse 60'ına geldi. mesleğinin son yıllarında en azından küçük bir şehrin il emniyet müdürlüğü veya içişlerinde bir müsteşarlık falan haketmiyor mu? ne yapacak bu adam? 60'ında, bir yankesiciyi kovalarken kalp krizi geçirip mi ölecek? bunu mu istiyorsunuz?
bu ülke sizin gibiler yüzünden bu halde. siz sıcak yataklarınızda uyurken bambaşka bir hayatın olduğu arka sokaklarda ömrünü harcamış bir adama en azından mesleğinin son yıllarında hakettiği değerin verilmesine bile karşı çıkıyorsunuz?
not2: "kadro yok" diyenlere: nasıl yok? ulan fetö'den emniyetin yarısı atıldı ama hüsnü hala yerinde sayıyor.
the truman show
-
yonetmenin "bu bir yasam ne senaryo ne suflor" diye algilamamizi etkilemeye calistigi acilis sahnesinde, truman'in aynadaki yansimasina ve o yansimanin yonetmenine, "yapamayacagim, bensiz devam etmeniz gerekecek" yanitindan itibaren biz modern cagin ozgur(!) bireylerinde kimlik krizleri deprestiren senaryosuyla sarsici bir film. kader, irade, ozgurluk ekseninde felsefik okumaya da imkan veren senaryoya sahip film, yoneten yonetilen ekseninde sosyopolitik cagrisimlara sebep olacak carpici diyaloglara da sahip. en kucuk ayrintisina kadar yasamini kurguladigi truman'a haksizlik yaptigi suclamasina maruz kalan yonetmenin, ona bir cennet yarattigini gercek hayattaki her turlu suctan sucludan tehlikeden arinmis bir ortamda konforlu ve guvenli bir yasam sagladigini soylerken ki "iyiniyetli yonetici" pozunda, halklarina "guvenlik ve konfor" sagladiklari iddiasiyla onlarin ozgurluklerini gaspeden bigbrother'larin golgesini gormek mumkundur. aslinda iyiniyetlidirler, bireyin guvenligini ve konforunu saglama cabasindan gozlerine uyku girmiyordur, her sey trumanlar icindir. truman'in, yarattigi sahte guvenlik ve konfor cennetinin disina cikmasini engellemek icin kucuklugunden itibaren bilincaltina "deniz korkusu" yerlestiren yonetmenin sahsinda, bizi bazi politikalarina ikna etmek icin kucuklugumuzden itibaren olusturduklari korkularimizdan yararlanan modern zaman tiranlarinin prototipini gormek mumkundur. filmde truman'in basina geldigi gibi, gercege ve kaderimize yelken acmaya karar verdigimizde iste bu onceden bilincaltimizda kurgulanmis korkularimizi deprestirip geri donmeye zorlayacak suni firtinalarla karsilasacagimizi biliyoruz. truman'a her seyin bir oyun oldugu gercegini fisildayan sevdigi kiz hakkinda kurgucularin verdigi hukum ise urpertici: "inanma o bir sizofren". truman'in kendisine ait oldugu iddia edilen yasamindan trajikomik bir sekilde tunel kazarak kacmasindan sonra, 30 yillik yayinin "teknik bir ariza, lutfen bekleyin" denilerek kesilmesinin, demokrasilerin ozgurluklerin rafa kaldirildigi "politik bir ariza oldu, lutfen beklemede kalin" anonslarini cagristiran bir yonu de var. yonetmen, korkularini asmayi basarmis bir sekilde suni firtinayla mucadele ederek yoluna devam eden truman'a huzunle bakar ve sorar; "truman, where are you going?" gercege, elbette ki gercege, her turlu surprize acik, ozgur kaderinin efendisi olacagi gercek dunyaya. sadece aktoru olmayacagi yonetmenligini de ustlenecegi gercek hayatina..
yaran inci sözlük entry'leri
-
bazen hislerimize tercüman olunur,
başlık: banyoda duş için
sıcak soğuk ince ayarını yaparken o kadar uğraştım ki, musluk trt fm çekmeye başladı. türkülerimiz...
(leprikonss)
yazıldıysa affola..