ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
sınavlarda alınmış komik notlar
-
boş kağıt vererek 100 almak...
evet, yanlış duymadınız.
ahmet cemal'in "basında yaratıcı yazarlık" dersinin sınavında başıma gelmiş, tüm akademik yaşamımda beni en çok etkileyen olaydır.
yoklama almayan bu hocamızın dersine her hafta 08.30'da gitmiş, not tutmuş ve konuşmuştum.
sınav başladığında gelip kulağıma eğilerek "sizin yazmanıza gerek yok. ne yazabileceğinizi biliyorum." diyerek kağıdımı alıp, sınavdan yollamıştır.
her zaman saygı ve sevgi ile anacağım efsane bir entelektüeldir ahmet cemal.
şimdi bile gözlerim doldu.
bir anda üzüntü veren sorular
-
-sizin çocuk biraz değişik mi?
maalesef korkuları ve sosyal hayata uyum sorunu olan oğlum için sorulan soru.
sormasanız olmaz mı?
türklere sorulan salak sorular
-
yer: budapeşte
mekan: iş sonrası gidilen bar
sene: 1990
dramatis personae: cs, irlandalı adam, ingiliz adam
ingiliz: ne işiniz var kıbrıs'ta?
cs: sizin irlanda'da ne işiniz varsa bizim de o işimiz var (bkz: hedef saptirma)
irlandalı: hop hop, bazılarımız istiyor ingilizleri
ingiliz: bak, gördün mü? sizi isteyen var mı kıbrıs'ta?
cs: nüfusun yaklaşık %30'u türk orada
irlandalı: ya aslında bu ingilizler irlanda'da olmasa daha iyi
ingiliz: niye? ne zararımız var size?
cs birasına geri döner... görev tamamlanmıştır...
aşkı anlatan gelmiş geçmiş en iyi replik
kıl oldum
-
tarkan'in 1992'de piyasa cikardigi ilk albumu yine sensiz'in hit parcasi. sozleri $oyledir:
takmış takıştırmış
sürmüş sürüştürmüş
bir dağınıklık, bir rüküşlük
kıl oldum abi
giyinmiş rengarenk
perperişan hali
üstelik çorabı da kaçmış
kıl oldum abi
kaçacak yer ararım
görsem karanlıkta
basına güneş mi geçti
ne oldu sana?
kendine gel kendine
dönde bir bak haline
aynalara küsmüsün
kıl oldum abi
ev arkadaşı diyalogları
-
-aloo
+acildeyim gel beni al
-noldu
+ciğerlerime su kaçtı
-nasıl yaa
+yüzme kursunda ayaklarımı yukarda tutamıyorum diye kollukları ayağıma bağladım
türk dizilerindeki aşırı zenginlik
-
var böyle bir şey. hangi diziyi açarsanız açın (izlemeniz şart değil) kesinlikle abartılı bir zenginlik mevcut. her dizide en az bir (havuzlu) villa, bir iş merkezi/holding, birkaç iş adamı/kadını, lüks otomobiller, lüks hayatlar...
abi, biz sıdıka, mahallenin muhtarları, bizimkiler, perihan abla, çiçek taksi gibi gündelik hayatta sıkça görebileceğimiz yaşamları ele alan dizilerle büyüdük ama son yıllarda belki de 2000'lerden sonra lüks hayat sürekli bilinçaltımıza itelenir oldu. bu dizilerde yoksul bir iki karakteri o yaşamın ortasına bırakıp hikâyeyi buna göre yürütüyorlar. genelde bu tipler de tüm zengin hayat önündeki engelleri alt eder, onlardan biriyle evlenip, kendisi de o zenginliğin bir parçası olur. doğu'da töreden kaçıp istanbul'da zengin iş adamlarının kucağına düşerler, batı'da kızın biri tam da bu zenginliğin içindeki adamın oğluna vurulur, üniversitede bitirmiş biri hemen bu holdinglerde iş bulur ve ne hikmetse patrona aşık olur... apartmanda yaşayan kimse mi yok aranızda amk ya! bi' biz miyiz fakir?
lan, sıdıka'da evin içinde bir odun sobası vardı ve sıdıka annesiyle karşılıklı çamaşırları katlarken muhabbet ederdi; odasında bir ütü masası yer alırdı; kanepelerinin üstüne serili danteller mevcuttu. şimdiki diziler halkın yaşamından bu kadar uzakken bu kadar popüler olup reyting alabilmeleri tamamen fakir halkın o yaşama özentisinden başka bir şey olmasa gerek. neredeyse orta ya da alt tabakanın yaşamını ele alan dizi mevcut değil. sırlar dünyası filan vardı gerçi.*
sikkim'e yapılan dünyanın en güzel havaalanı
-
(bkz: bu da benim havaalanım hüsnü)
fakirliğine bakmadan çocuk yapan insan
-
bencilliği ile kendinden nefret ettirendir.
çocuk bu ya hu, çocuk. okulu ayrı, beslenmesi ayrı, sağlık giderleri kılık kıyafeti ayrı... bir çocuğa ortalama bir hayat sunamadıktan sonra onu doğurmanın, büyütmenin ne anlamı var? 30 yaşıma gelmek üzereyim, kızım büyüdü, başta annem olmak üzere herkes 2. bir çocuğu neden yapmadığımı soruyor. kendi hayatımı, özgürlüğümü ve bana ait olan bir geleceği bir kenarı bırakarak (ki bunu anlamazlar zaten) şöyle diyorum; "kızımın hayat standartlarını düşürmek demek 2. bir çocuk. bunu ona neden yapayım?"
çocuk rızkıyla gelir diyenlere ayrı sövüyorum.
edit: al işte biri dedi bile. selam kardeş. biz de senden bahsediyorduk.
edit2: bu entry bir gazete manşetine istinaden 4 ya da 5. entry olarak yazıldı. yoksullugundan dolayı bir bebeğin hayatını riske eden ebeveynler nedeniyle bu kadar öfkeli cümleler içermis oldu. üstteki entrylere ne olduğu konusunda bir fikrim olmasa da başlık başa kalmıştır. yine de (!) ; sorumsuzca çocuk yapacak ve o çocuğun hayatını riske edecek kadar bencil ve sorumsuz insanlar çocuk yapmamalı.
geziciler savcı öldürdü
-
bir gün türkiye'de iç savaş çıkarsa, bu manşet savaşa giden yola döşenmiş taşlardan birisi olarak gösterilecek.
inatla kışkırtıyorlar, ellerinden geleni yapıyorlar, bu ülkede insanların birbirine düşmesi için.
alper potuk
-
turk kuluplerinin geldigi son noktayi acikcasi halimizi gosteren futbolcudur. oncelikle fenerbahce'nin bu adama ne ihtiyaci var ben anlamadim hemen bakalim;
-emre
-meireles
-salih
-mehmet topuz
-mehmet topal
-cristian (gidecek diyolla)
hic hiz kaybetmeden gidelim galatasaray'a bakalim;
-selcuk
-melo (alinmayacak diyolla)
-yekta
-sneijder
gs'nin alper'e daha cok ihtiyaci var ama fener'in neredeyse hic yok. salih oynasin lan iste.
heh simdi gelelim bize..
-veli (yerine at koysak daha iyi)
-oguzhan (cikine gurban)
-fernandes (gidecek diyolla)
-necip (v for kalas)
gelin kabul edelim en cok bizim ihtiyacimiz var lan alper'e. verin iste bize ibneler :/ holosko + bir miktar para veririz size..
gerekirse kupasini isteyen sadri basgan'a baglarim. verin olm bize alper'i :/
samet hoca olsa alper'i taraftarlar yuzunden alamadik der amk..