hesabın var mı? giriş yap

  • açılın otel işletmecisi geldi.

    öncelikle sevgili tatil severler gitmeyi planladığınız yerdeki otel yorumlarına baktınız ve aklınıza yatan bir kaç otel var.

    bir çok otel internet fiyatını yüksek koyar, bizim gibi. çünkü o tarihe gelene kadar hedeflediği bedeli ödeyecek misafir muhakkak bulur. şöyle bir örnek vermek gerekirse; son dakika alınan odalar dip fiyata verilebilir. eğer otelde müsait odalar varsa aynı gün kalmayı deneyip bu rezervasyonu 17.00’den sonra yapabilirsiniz. aynı tip oda için eskiden rezervasyon yapan kişiden %50’ye kadar daha az ödeme şansınız olur. yani otelimize 2 ay önce rezervasyon yapan biri 1000?’ye konaklarken son gün gelen kişi 600?’ye kalabilir. bu müşteri kaybedilmek istenmez. her işletme bu tarz müşteriyi sever ve genelde havada kapar.

    durumumuz uygunsa nakit ödemeyi teklif edebilirsiniz, işletmesine göre değişir ancak bu ödeme türü size %8’lik bir avantaj sağlayabilir.

    internet fiyatı ve telefondan arayarak aldığınız fiyatı karşılaştırın. karşı tarafa nazik olursanız pazarlık etmeyi muhakkak deneyebilirsiniz.

    ets, booking, otelz gibi aracı platformlar %18’e kadar kesinti uygular. bu oran genelde %15’tir.

    şimdi bir oteli internetten incelediniz diyelim. bir odaya baktınız fiyat olarak 1000? görünüyor. her halükarda otel aracı firmadan en fazla 850? alacaktır. eğer son günü beklemem, risk almak istemem derseniz oteli arayarak 800? teklif edebilirsiniz. eğer teklif reddedilirse nakit ödeme teklif edebilirsiniz, yüksek ihtimal kabul edilecektir.
    eğer ben son günü beklerim derseniz bu oda için yerine ve müsaitliğe göre 550? teklif edebilirsiniz. buradaki en önemli nokta karşı tarafa nazik olmaktır. tatlı dilin gücünün bir çoğumuz farkında değiliz.

    herkese iyi tatiller.

  • büyük büyük halam derdi ki, depresyon kapıdan girince asalet bacadan kaçarmış. can sıkıntısından girilen her kuaför salonuna yazılmalı bence bu. ben bi gün lepiska saçlarımla gittim kuaföre, nasıl olacak sorusuna "valla bilmiyorum ya o arayacak ya da bu iş burda biter!" diye cevap vermişim düşün. "hanfendi onu sormuyorum, saçınız nasıl olacak?" sorusuna ise, "biraz kısa." diyebiliyorum sadece. ağlarken yol bile tarif edemem de. dünya umrumda değilken kısalığın karşılığı üç günlük dünya iken "katlı küt olsun bari..." diyorum. kesim işlemi başlıyor: bi terslik hissediyorum hafiften ama yarısında da çıkamam. gözlerim geride bıraktıklarıma sabitlenmişken salma hayek gibi girdiğim kuaförden ibrahim toraman olarak çıkmanın acısı taa yüreğime saplanıyor... (bkz: entry'e ara vermek)

    bu olay, arkadaşlar arasında o kadar alay konusu olmuştur ki, şanlı tarihime birinci toraman vakası olarak geçmiştir. evet bildiniz, ikincisi de olmuştur. hala arada bir hava topuna çıkma hissiyatım bundandır.

  • asıl dikkat çekmesi gereken yanı yüz estetiği değil, bu yaşta onca süre sahnede gülerek dans edip şarkı söyleyebilmesi olan kişinin imrendiren halidir.

    estetiklerine laf söyleyen gençlerin birçoğu iki saat bile ayakta duramaz.

  • eğer doğruysa telefon numarası, nerede çalıştığı belli bir hayvan evladının marifetidir. kız yurtdışına çıkacağı için ertelemek zorunda kalmış keşke polise hemen haber verebilseydi. burdan yapabileceğimiz herhangi bir şey olup olmadığını merak ettiğim durumdur ayrıca. kızın sosyal medyada gezen mesajı ihbar kabul edilebiliyor mu gibi sorular doğurmuştur.

    evde yalnızken sipariş verildiğinde, hele bir de geç saate kalmışsanız karşıdaki adamın sizin hakkınızda kapılabileceği art niyetli düşünceler korkusunu hortlatmıştır ayrıca. aşağıdan kapı çaldığında asansörün gelmesine yakın kapının sürgüsünü açıyor, üç kat kilidi bire indiriyorum ki evde yalnız olup korktuğum anlaşılmasın. kapıyı açmadan da mutlaka yok seninki daha gelmez benimkidir falan diye sesleniyorum içeriye doğru. televizyonun sesini açıyorum vb. sırf bunun için iki menü ya da iki içecek söylediğim de oluyor. bunlar oluyor çünkü allah korusun başınıza bir iş gelse "gecenin o saatinde sipariş vererek herifi kapının önüne kadar getiren kız" olarak içten içe suçlanacağını da biliyorsun. hiç ama yemeksepeti, ama kurumsallık, adamlar çekinir falan diyemiyorum. bir şey olsa ailem şoku atlatınca bana o saatte sipariş vermenin risklerini anlatır, ya da konu komşu "gerçi gece gece ne gerek varmış" falan der biliyorum. böyle hizmetler kadın milleti için değil bizim memlekette galiba, biz çok yanlış geliyoruz.

  • sanık ve hakim...

    - köşede bekledim, çıkınca da tepsiyle kafasına vurdum..
    - iyi de, yanında silahın bıçağın da varmış.. neden tepsi?
    - bi yerde okumuştum.. öyle yapınca tepsi müdafaadan az ceza alınıyormuş..
    - nefsi müdafaa olmasın o?
    - hepsi müdafaa değilmi sonuçta..
    - yaz kızım sanığın yirmi yıl hapsine...
    - ama yirmi yıl çok fazla.. bilseydim yanımda hafifletici sepetler getirirdim..

  • ulan yine geldiniz mi? her cumartesi her cumartesi, kucuk cocuklarin zili calip kacmalari gibi, yeter ulan, tamam ezigiz, looser iz, olm bi rahat birakin mina koym bari...

  • valla kimse kusura bakmasın; muhatabının hak ettiği hitap şeklidir.
    sırf biraz eli para gördü, biraz da popüler diye bir yerlere gelebilmek adına ne idüğü belirsiz bir tipin her dediğine ehere öhere diye süs köpeği gibi gülersen mevzu bahis elemana seni urfalı ameleye peşkeş çekme ehliyeti verirsin.
    alan razı- veren razı, bokunuzda boğulun ajans değişikleri.
    (bkz: leş)