hesabın var mı? giriş yap

  • geçenlerde şâhit olduğuma göre "sayın yolcularımız, aranızda doktor varsa kendisini kabin ekibine tanıtmasını rica ederiz." anonsunun ardından yüzlerce kişinin arasında yerinden kalkan tıfıl bir doktorun, tüm yolcuların hayranlık dolu bakışları altında kahraman edâsıyla koridorda ilerleyip business class'ta fenalaşan bir yolcuya müdahale etmesiymiş. amma karizma yaptıydı lan çocuk piiiii.

  • türkiyede yaşayanları hayatlarının en güzel çağlarını akp denen şeyle beraber geçirmişlerdir.

    en büyüğü bu illet başladığında 21 yaşındaydı. şuan 33
    en küçüğü 16 yaşındaydı, şuan ise 28

    bu yüzden gelmiş geçmiş tüm nesiller içinde en şanssızları diyebilirim.

  • "barış için bir çocuğuna da sen türkçe isim ver" desen foşşik tece olursun ama.

    sikim gibi kampanya

  • efendim, yıllar önce, bill gates henüz 15 yaşındayken kankası sormuş; 30 milyar dolar verseler bok içer misin?
    o da "içerim tabe lan" demiş.
    zamanla 30 milyar dolar'ı olmuş.
    sözünü unutmadı.
    bugün o boku içti.

  • son derece basarili bir tespittir. dikkat edilirse dunyada hemen hemen her ulkede daha muhafazakar, anti-demokratik ve az gelismis insan topluluklari ulkelerin denizden uzak ic-karasal bolumlerinde bulunur. daha demokratik ve gelismis insan topluluklari akarsu kenarlari ve deniz kiyilarinda yasar. bunun herhalde en guzel ornegi turkiye ve abd'dir. tarihte insanoglunun gelisimine etki etmis, ilkleri yapmis veya gunumuzde en gelismis, modern toplumlarin yasadigi ulkelerin karasal yapisina bakarsak bunlarin hemen hepsinin denizle onemli olcude ic ice, hatta deniz uzerinde ince bir hat halinde salinir durumda bulunan (belki denize cok uzak bir bolgenin bulunmamasi ulkenin ic kisimlarinda digerlerinden kopuk anti-demokratik bir toplulugun olusumunu engelliyor olabilir), veya halkinin tamami kiyi kesiminde veya su kaynaklarinin etrafinda yasayan ulkeler oldugunu goruruz. bunlara ornek olarak antik yunan(demokrasi), italya(ronesans), ingiltere, irlanda, japonya, isvec, norvec, avustralya, guney kore, kanada ve abd'nin kiyi bolgelerini verebiliriz. gecmiste medeniyetin besigi olsa da su kaynaklarinin gelisime etkisinin azaldigi gunumuz dunyasinda col iklimine sahip olan mezopotamya ve antik misir basta olmak uzere, orta dogu, orta asya, cin, hindistan, rusya'nin ic kesimleri, sibirya, dogu avrupa, orta ve sahraalti afrika'ya baktigimizda genel olarak denizden uzak ve col ikliminin(sicak/soguk) hukum surdugu ve mayisip gelisemeyen veya gecmiste sahip oldugu gelismislik seviyesini kaybeden toplumlar goruruz. (yine de soguk havanin dinamizmi zorunlu kilmasi zaman icinde kuzeyi olumlu etkilemistir) tum bunlarin sebebi olarak muhtemelen mezopotamya ve antik misir dunyada medeniyetin m.o 5000 yillarinda besigi olmasini saglayacak en uygun kosullara sahipken (akarsu kenarlari, sicak iklim, tarima uygun topraklar, yeterli sayida insan toplulugu) o tarihte daha soguk bolgelerde teknik yetersizlikler sebebiyle medeniyet kuracak imkanin bulunmamasi ancak belli bir sure sonra guney'den aldigi medeniyetle gelisen kuzeyin bir ust seviye gelisim icim guneyin sahip olmadigi iklim sartlarina sahip olmasi dolayisiyla bayragi devralmasi ve guney'i geride birakmasi olarak gosterebiliriz. (nasi cumle lan bu)

  • ben çoçukluğumdan beri hep bir abim olsun isterdim, dertleşebileceğim, akıl danışacağım, sırtımı yaslayabileceğim bir abi. işte bu dingili tanıdıktan sonra vazgeçtim amk. iyi ki abim falan yokmuş lan, ya o da bunun gibi olsaydı? evlerden ırak ya töbeler olsun.

  • market ya da ormanda yürüyüş dışında dışarı çıkmadığım, eşim dışında hiç kimseyle fiziki olarak görüşmediğim karantina sürem 1 ayı geçti.

    neredeyse her gün ne kadar şanslı olduğumu düşünüyorum bu aralar. evlenirken “hayatı beraber geçirmek istediğin insan”ı seçtiğini düşünüyorsun ama birebir yaşayıp görmek çok değişik bir duygu.

    mutlu olunca “kesin bir bokluk olacak” diye düşünen bir insan olduğum için, şimdiye kadar hep içimde evlendik ama belki birkaç yıl sonra aslında doğru insan olmadığızı anlarız belki gibi bir korku vardı. “ya hata yaptıysam” korkusu. şu bir ayı geçirdikten sonra, anladım ki çok doğru bir karar vermişim.

    başka hiç kimse olmadan, 1+1 ufacık evde mutlu mutlu yaşayabildiğim bir insanı bulmuş olmak inanılmaz.

    o kadar insan içinden nasıl oldu da böyle harika bir insanla ikimiz de bekarken tanıştık, ikimiz de birbirimizi çekici bulduk, zaman geçti iyice bağlandım, o da bana bağlandı ve mutlu olduk. nasıl bu ufak ihtimal gerçekleşti? aklım almıyor.

    ilerde daha ufak bir yere taşınsak şehir hayatını özler miyiz, beraber sıkılır mıyız tantana olmadan diye düşünüyordum arada. çok daha mutluymuşuz meğer.

    mutlu evde büyümediğimden herhalde bana öyle olağanüstü ve inanılmaz geliyor ki... neyse hayat bu ama şimdilik pek güzel.