hesabın var mı? giriş yap

  • şimdi yarıçapı ve hızlanma eğrisi doğrusal olarak ilerleseydi, hızlanmanın yarattığı bükülmede bazı hüzmelerin paralel olarak azaldığı tespit edilirdi. buna karşın gerek mekanik eğrilme gerekse de tepkisel yoğuşma en üst düzeyde yaşanıyor. tabii buna evrenin genişleme hızı sabit değişken olarak dahil edilirse bu sefer de kütlenin neyi çekip neyi çekemeyeceğini net olarak bilemeyeceğiz. üşenmeden bu satıra kadar okuyan varsa özür dilerim, ne dediğimi ben de bilmiyorum. nasıl olsa bilen yok ya salla amınıyum.

  • ülkenin evlatları bırak evlenip çocuk yapmayı, gss prim borcunu nasıl ödeyeceğini düşünürken, suriyeli muhacir kardeşlerimizin durmadan çalıştığını gösteren fotoğraftır. akp'nin ülkeye attığı en büyük kazıklardan birisi işte.

  • 2700 kelvin'i severler.

    geçmişte ışık üzerine araştırmalar yapan biri olarak kısmen dahil olduğum dernektir. renk sıcaklığıyla alakalıdır.

    sarı ışık - 2700 kelvin
    beyaz ışık - 6500 kelvin

    normalde ben de sarı ışık seviyorum ama çok sarı uyku getiriyor. onun için tavsiye edeceğim 2 kelvin derecesi var ki tadından yenmez. 3500k ve 4000k. türkiye'de 3500k ışık veren ampul biraz zor bulabilirsiniz ama 4000k hemen hemen her elektrikçide vardır.

    buradan daha detaylı görebilirsiniz.

    bunun basit bir örneğini mağazaların müşterileri güzel göstermek için kullandığı ışıklandırmalardan anlayabilirsiniz. mağazalar eskiden 2700k yani tam sarı ışık kullanırlardı. bu da yüzdeki pürüzleri hataları pek belli etmez. ama sapsarı ışık loş bir hava kattığı için zamanla bu alışkanlık yerine 4000k'e bıraktı. daha hoş bir iç görüntü oluşuyor, gözü yormuyor, hatalar beyaz ışığa nazaran az. bembeyaz ışık ( 6500k snow white ) kullanan yerlerin direk müşteriyi kaçırdığını düşünüyorum. bol ışık ama insan rahatsız oluyor, kendini çirkin hissediyor.

    diyeceğim o ki sarı ışık ( 2700k ) kullananlar, 4000k ( gün ışığı )'e bir şans versin. eminim çok beğeneceksiniz. isterken gün ışığı diye isteyin kutusunda da 4000 ya da 3500k'i doğruladığınızda alın.

  • kılıçdaroğlu hakkında fikirlerimi değiştiren yazı.

    şimdiye kadar başbakan gitse yerine kim gelecek diye düşünmüşlüğüm çoktur, sizlerin de düşündüğünüz gibi. ne de olsa birçoğumuzun hayatını kararttı, kimimizin geleceğini bitiriyor, kimilerinin de akli dengesini yitirmesine sebep oluyor. ve bunları yaparken hiç de suçluluk, pişmanlık, vicdan azabı duyuyor gibi değil. bu yüzden gitmeli, ülkesini bölen, ayrımcılık, sömürgecilik, yalancılık, hırsızlık, katillik yapan bir insana ne diyeceğiz helal olsun aldığın canlar, helal olsun çaldığın paralar mı diyeceğiz? kendisini allah sanan biri o, insanların ölüm fermanını yazıyor, kaderlerini değiştiriyor. bu insanı yargılamak bize düşmez, onun işi bizimle değil yukarıda, ama ego ve güç gözünü öyle bir kör etmiş ki acaba öleceğinin farkında mı bir gün?

    her neyse, ben bu yazıda, kendine oy isteyen biri görmedim. seçim arifesinde, halkı için endişelenen, halkını tek çatı altında toplamak isteyen bir başbakan gördüm. bu yazıyla güvenim, samimiyetine inancım oluştu. o da bizler için korkuyor, o aptal sandıkta binbir dolabın döndüğü o sandıkta seçilmediği takdirde olacaktan korkuyor. bizleri uyarıyor. şimdi bütün kendini müslüman sananlar, muhalefete, muhalefet yanlılarına düşman. size soruyorum hangi müslüman aynı soydan geldiği, aynı dini paylaştığı insanlara düşman olur ki? bazı insanlar sizi bize düşman etti de.

  • bence en büyük sebebi 80 darbesidir. o günden sonra sağcısı da solcusu da sadece çıkarı için çalışılmıştır. ülke kimsenin umurunda olmamıştır. çıkar imparatorluğunun zirvesi de akp dir. hiç bir akpli sadece dindar diye akpli değildir. hepsinin bir çıkarı vardır. bu da ülkeyi batırma noktasına getirmiştir.