ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
eski sevgiliyi televizyonda görmek
-
uzucu bir hadisedir.... hele ki ben bilmem esim bilir adli programda topuklu ayakkabi giyen kocasinin pesinden kosarken gorurseniz aci verir ,ama uzulmeyin bir sonraki yarismada 30 adet biber yerken cektigi aci sizin acinizi hafifletebilir ....
8 aralık 2022 ibb'nin hiranur vakfı'nı mühürlemesi
izlanda milli takımı için karşılama tavsiyeleri
-
havalimanında çantaları 6 saat boyunca aranıp, bu süre boyunca sürekli ali ihsan yavuz tarafından “evet çantalarınızda hiçbir şey olmasa da yine de bir şeyler olabilir” açıklamasına maruz bırakmak olabilir.
hayır hayır olmaz asker selamı vermek istemiyorum
-
(bkz: vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır)
inşallah izlanda' ya da sallar bir tane .
edit: düzeltme için poison apple 'a teşekkürler.
edit 2: başlığı açan uzamış.
hapisteki tayyip'i savunan yabancı diplomatlar
-
ne zaman dara düşse veya ne zaman seçim yaklaşsa tüm batı dünyası erdoğan’ın yardımına koşar. 20 yıldır bu böyledir.
onlara hak veriyorum sonuçta ülkesini 3 kuruş karşılığında göçmen kampına dönüştüren, petrol aramayacaksın dediklerinde paşa paşa kabul eden, adalarını işgal ettiğinde gık bile çıkaramayan, çöplerini bile satın alıp kendi ülkesine döktüren başka birini bulmaları zor.
şu an aktroller kudurmuş bir şekilde dünyayı mağlup eden liderimiz vs herkese saldırıyorlar.
ülke tarihinin en derin krizlerinden biri yaşanırken hem de.
yazıklar olsun.
bahçeli'nin imamoğlu'nun istifasını istemesi
-
beyin ölümü gerçekleşmiş, hakkında dedikoduların ayyuka çıktığı bir siyasetçi artığınin son demeci. tek yeteneği, "tükürdüğünü yalamak" olan bir mankurt olan dede, bi yürü git...
27 mayıs 2015 gezici anket sonuçları
-
gezici'nin anket yasağı öncesi son araştırması
akp yüzde 39,3,
chp yüzde 28.5,
mhp 17.2,
hdp 12,
diğerleri. 4...
sonuç gerçekten buna yakın çıkarsa doğu bölgesine hiç gelmemiş 3 arkadaşı bölge turuna davet edip, tüm tarihi mekanlar, yöresel tatlar için misafir edeceğim.
alo simao ben forlan
-
-alo simao ben forlan
+evet
-koyim de horlan eki ekieki
+gelme abi forvetsiz de takılırız biz.
tipsiz bir erkeği yakışıklı gösterebilecek şeyler
-
bilgi.
ağzını açınca çirkinleşen dünya yakışıklısındansa hayranlık uyandıran çirkin erkek yeğdir.
yurt dışında eğitim
-
eğitim olarak sağladığı katkıyla birlikte insanın vizyonunu da uçuran süper bir olay.
bu konuda tecrübeli birisi olarak söyleyeceğim bazı şeyler var. dil eğitimi/lisans/yüksek lisans gibi yollarla gitmeyi düşünenler için dikkat etmeleri gereken en önemli şeyleri şöyle sırayalabilirim:
1- öncelikle eğitim almayı düşündüğünüz alanda en iyi okullar, ülkeler hangisi? bunu bilmeniz işin en büyük kısmını atlatmanız demektir. mesela teknoloji, mühendislik alanında abd, dil eğitiminde ingiltere, malta gibi seçenekler oluşturarak gideceğiniz ülke seçeneklerini belirleyebilirsiniz. internette küçük bir araştırma yaparak eğitimde hangi okulların hangi ülkelerde ön plana çıktığını da rahatlıkla görebilirsiniz.
2- kalan ülke seçenekleri arasında yapacağınız eleme ise o ülkenin kültürünü değerlendirmek yoluyla olabilir.mesela avustralya seçeneği olsun elimizde. avustralya'nın eşsiz doğası, farklı kültürü ve belki de seyahat etmek için o kadar uzağa bir daha gitmeme ihtimallerimiz avustralya seçeneğini cazip kılabilirken, envai çeşitte böceği, hayvanı, uzak mesafesi olumsuz bir durum teşkil edebilir. böyle böyle eleme yaparak kendinize en uygun seçeneği bulabilirsiniz.
3- gideceğiniz ülkede ve seçtiğiniz okulda var olan mevcut türk oranını bilmek. özellikle dil okulunu tercih edenler için çok çok önemli bir nokta bu. uzun veya kısa olsun, unutulmaz bir deneyimi farklı kılacak şeyi orada küçük bir türkiye yaratarak öldürmemek önemli. eğer seçtiğiniz okul veya ülkede türk oranı yüksekse kararınızı tekrar gözden geçirin derim.
4- ülkeyi, okulu seçtiğimize göre sıra işin maddi boyutunda. yurt dışı için belirli bir bütçeyi gözden çıkarmakta fayda var. öncelikle kalacağınız şehrin aile yanı, daire veya yurt fiyatlarının araştırmasını yapın. daha sonra seçtiğiniz ülkede aylık harcamanızın ne kadar olacağını belirleyin. sonuç olarak batı tarafları bir tık daha pahalıyken doğu tarafları genel olarak türkiye'de yaptığınız harcamalarla aynı. yine de unutmayın: bu sizin bir kere yaşayacağınız eşsiz bir deneyim olacak, her şeye değer!
5- geriye kaldı valiz hazırlığı :) bunu da es geçmemek gerek, mesafe arttıkça yanınıza almayı unuttuğunuz her şey büyük bir kayıp haline gelebiliyor. kalacağınız sürenin gideceğiniz ülkede hangi mevsime geldiğine bakın. daha sonra o mevsimin o ülkede nasıl geçtiğini öğrenip buna göre bir valiz hazırlığına girişin. daha sonra vazgeçemediğiniz tatları bol bol stoklayın(sigara, türk kahvesi, lokum vs). gideceğiniz ülkede ekstra pahalı şeyler olabilir. bunun için asla vazgeçemem dediğiniz eşyaları kalacağınız süreye göre bol bol alın gitmeden önce. mesela sigara içenler için yurt dışında bir paket sigara 10 euro civarında olabilir.
şimdiden gitmeyi düşünen/isteyen herkese başarılar dilerim. vizesinden valiz hazırlığına kadar her şeyiyle mükemmel bir yolculuk sizleri bekliyor, tadını çıkarın.
türklerdeki arap sevgisi
-
türkler arap milliyetçisidir. tarihte bundan başka, bir ırkın başka bir ırkın milliyetçisi olduğu görülmemiştir. mesela rumlar, bulgarlar, ermeniler vs. bağımsızlık adına kendi milli kiliselerini kurmuşlar, buralarda ana dillerinde ibadet etmişlerdir. ama ne hikmetse türkler namazda okuduğu duayı bile kendi ana dilinde okumayan, dolayısıyla ibadetini anlamadan yapan ve 1950'de ezan yeniden arapça'ya döndürülünce kurbanlar kesen bir millettir. evet, türk milleti arap milliyetçisidir ve bunun bedelini ödeme zamanı gelmiştir.
müzisyen
-
müzisyenliği nasıl tanımlarsın? meslek midir mesela? şemseddin sami, sözlüğünde meslek için “her adamın dünyada yaşamak ve geçinmek için tuttuğu yol” demiş. tdk da benzer bir şey söylemiş: “bir kimsenin geçimini sağlamak için yaptığı sürekli iş”. sürekli yapılan “iş”e “meslek” diyoruz yani. ingilizce’de bu iki terim arasındaki fark çok daha belirgindir. profession (meslek) “özel bir eğitimden geçtikten sonra edinilen iş”tir. yani mesela şener şen’in mesleği öğretmenliktir fakat kendisi yıllardır oyunculuk yapıyor değil mi? demek ki mesleği öğretmenlik, işi oyunculuktur. bizim sözlüklerimizde böyle tanımlanmasa da halk dilinde aslında ingilizce’dekine benzer bir ayrım vardır. kimse milletvekilliğini veya çaycılığı meslek olarak görmez. bunlar iştir. meslek olamazlar çünkü milletvekili yahut çaycı olmak için eğitim almaya gerek yoktur. o halde müzisyenlik bir meslek (profession) midir? eh, okulu var ama müzisyen olmak için okula ihtiyaç yok. şimdi bu nokta-i nazardan bakınca mimarlığı da meslek olarak saymak güç. mimarlığın okulu olsa da bilhassa 100 yıl öncesine kadar pek çok iyi mimar okullu değildi. ferdinand cheval’den daha iyi bir örnek düşünemiyorum. e hiç mi meslek yoktu sanayi devrinden önce? vardı. hukuk ve teoloji. bu kadar. çünkü bunların uygulama sahası yoktur. yani usta-çırak ilişkisiyle hukukçu olamazsın. fakat işte biliyorsunuz ki son 100 yılda öğretim kurumlarının sayısı müthiş bir hızla arttı. öğretim kurumlarındaki bu enflasyonun sebebi bilgi enflasyonu mudur yoksa öğretim kurumlarının bolluğu mudur bilgiyi bu denli çoğaltan? laf cambazlığı gibi duruyor olabilir ama hayır, niyetim o değil. bunu gerçekten bir düşünün. enflasyonun olduğu her yerde dağıtımda sorunlar çıkar. bu, bilgi enflasyonu için de geçerli. uygar olmayan halkları düşünelim. düşünmesi kolay olsun diye ölçeği iyice küçültelim. bir kabile veya 50-60 sene öncesinin köylerini getirelim zihnimize. kabile üyeleri veya köy ahalisi hemen hemen aynı derecede bilgilidir. elbette kimilerinin başka başka şeylere istidadı vardır. ne bileyim birisi iyi şarkı söyler, öteki ev yapma konusunda maharetlidir, beriki dini hikayeler anlatmada ustadır, kimisinin de nefesi kuvvetlidir. fakat hayata dair bildikleri şeyler hemen hemen aynıdır. insanın bilmesi gereken her şeyi bilirler. şimdi diyeceksiniz ki insanın bilmesi gereken şeyler neymiş? karnını doyurmak (avcılık, hayvancılık, çiftçilik vs.), yuva yapmak, giysisini dikmek, kendini tanımak (“patlıcan bana dokunuyor”, “uykusuz kalmak başımı ağrıtıyor”, “yalnız kalmaktan korkuyorum” vs.), hayatın sonlu olduğunu idrak etmek. bu saydıklarımı bilen pek az kişi tanıdım akranlarım içinde. hayat okulu falan dedikleri şey tam da budur işte. kendi yuvasını yapabilecek var mı içinizde? işi ustaya, kalfaya yıkmak yok ama. kendin tutacaksın işin ucundan. iddia ediyorum mimarların kahir ekseriyeti gecekondu bile yapamazlar. yuva yapmayı bilmeyen ilk canlı biziz galiba. ne tuhaf. çiftçilik, hayvancılık, terzilik falan, onları da bilen bir avuç insandır. şunu söylüyorum yani; köyde, kabilede, klanda üyelerin hepsi yukarıda saydığım şeyleri bilirler. öğrenemeyen de tutunamaz zaten. bundan başka şeyler de bilirler tabii ama hiçbir zaman çok bilenle az bilen arasındaki makas açık değildir. sanayi devrimi, piyasa ekonomisi, verimli makinelerin icadıyla beraber işler değişti. şimdi birisi uçak uçurmayı biliyor, öteki genom haritası çıkarıyor, beriki block chain teknolojisini geliştiriyor. şuraya varmak istiyorum: gelir dağılımındaki eşitsizliği bilgi dağılımındaki eşitsizlik doğuruyor. şu
tabloda roma imparatorluğu’ndaki gelir dağılımındaki eşitsizliği göreceksiniz. gini indeksi’ni şöyle okuyun çok çok kabaca; 0’a yaklaştıkça eşitsizlik azalıyor. sanayi öncesi devirde gelir dağılımındaki eşitsizlik, günümüzle kıyasladığınız zaman çok daha azdır. tek istisnası 14. yüzyıldır, o da hıyarcıklı vebanın dünyanın anasını ağlattığı yıllara denk gelir. simon kuznets diye bir ekonomist var, kuznets eğrisi ile meşhur. ters u harfi şeklinde bir eğridir.
“endüstrileşmekte olan ülkeler, ilk yıllarda gelir dağılımında eşitsizliğin artışıyla karşılaşırlar fakat bu artış tavan yaptıktan sonra geri dönecektir çünküm ilk yıllarda kapitali elinde tutup yatırım yapan kesim zenginleşecektir, daha sonra da kalifiye çalışanların sayısı ve iş gücü kalitesi yükselecektir, bu da maaşların artıp gelir dağılımın dengelenmesini getirecektir” der.
öyle mi olmuş? yok. thomas piketty, meşhur kitabı yirmi birinci yüzyılda kapital’de bunu anlatır. yani bilgi arttıkça, gelir dağılımındaki eşitsizlik de artacaktır. tabii ben argümanımı temellendirmek için sahaya inip çalışma yapmadım. sırça köşkümden ahkam kesiyorum. ileride birisi bu fikri sınarsa yahut okuyucular karşı argümanlarıyla gelirlerse ne güzel olur. bilgi dağılımındaki eşitsizlikten kastım “birileri iyi eğitim alıyor, ötekiler bundan mahrum kalıyor” falan değil. o kadar çok bilgi var ki, böylesi bir enflasyonda düzgün bir dağıtım yapmak zaten olanaksız. bu paragrafı şöyle bitireceğim: sanayileşmeden önceki dünyada meslek (profession) ve iş (job) diye bir ayrım yoktu. iki tane profession (meslek) vardı: hukuk ve teoloji. gerisi iş (job). dolayısıyla müzisyenlik de mimarlık kadar, hekimlik kadar, çiftçilik kadar işti ve şimdi de mimarlık (mimarlık fakültesi) kadar, hekimlik (tıp fakültesi) kadar, çiftçilik (ziraat mühendisliği) kadar meslektir. fakat sanatçının özellikle de müzisyenin diğer meslek erbabından farkı vardır. zaten onun mevkiini tartışmalı yapan da bu farklardır. bu da sonraki yazının konusu olsun. bugünkü yazıyı, müzisyen başlığı altına yazacağım yazıların önsözü sayın.
https://fatmagulunyengesi.substack.com/…utm_source=