hesabın var mı? giriş yap

  • bir dolu tanimadiginiz adamla ( ben diyim 20 siz diyin 50) bir kogu$a sokulursunuz, ustunuze giymeniz icin bir pijama vermi$lerdir ki eger minyon bir tipseniz 2 beden buyuk, car$aflar temiz gibi gorunsede ya $ilte... bir de ustune ustluk kogu$un pencereden uzak bir ko$esinde alt ranzaya du$tuyseniz...saat daha 8.30 ya da 9.00 dur. "ulan bu saatte yatilir mi" diye du$unmeyin, sabah erken kalkacaksinizdir. kogu$ta sigara icmek yasak. osuruk seslerine, ayak ve ter kokularina daha ali$mami$siniz.
    sevgilinizi du$unursunuz. onun $efkat, sevgi dolu kucagini. beyoglu' nu, kadikoy'u du$unursunuz, insanlar geceye hazirlik yapiyordur $u saatlerde, diye. cevrenize bakarsiniz, "insanlar her yerde, her yerde, her yerde, yalnizlik her yerde". burnunuzun diregi sizlar, "napiyosun lan burda aglanir mi?" diye kendinize gelirsiniz. "korkuyorum anne, al beni icine" diye telefon edesiniz gelir ama telefon yasak. her turlu bete sokan $arki, $iir, ani film $eridi gibi gozunuzden gecer, bir ara sizar kalirsiniz, gozlugunuzu bile cikaramadan.

  • sadece 1 lira..

    evet.. hakikaten 1 lira.. çok ucuzmuş gibi pazarlanıyor ya bu çakma erişte ona yanıyorum..

    aldım denemek için, peynirli soslusundan.. belki sosu dökmesem yenebilirdi o eriştemsi ucube şey.. tamam evde yapılmış peynirli makarna lezzeti beklemiyoruz, tabii ki içinde kimsyasallar olacak.. tamamen bu beklentiyle almama rağmen o korkunç kokusuna dayanamadım.. nasıl suni, ilaç ilaç kokuyor anlatmak mümkün değil.. evde bu güne kadar yemeyip de döktüğümüz yemek sayılıdır..

    kendisi de bunlardan biri oldu.. o yüzden hiç iyi şeyler hissetmiyorum kendisine karşı..

    1 lira.. evet, o paraya gider bir paket makarna haşlar yerim.. zamanı pek kıymetli yeni çağ insanlarındansanız toplamda da en fazla 15 dakika farkeder.. hem 1 kişi değil 5 kişi tıka basa doyarsınız..

    ucuzmuş gibi görünen pahalı nesnelerden biridir ve çok korkunç bir tadı vardır.. eğer bir şekilde almış ama henüz yememişseniz bari o sosu dökmeyin..

  • bakın müptezeller,

    bizim için stres yükü çok yüksek bir maç olmasına rağmen,
    ilk 15 dakikada ads'nin kaptanı 2 defa ve totalde 5-6 dk yattı. hiçbir oyuncumuz gidip kuduz köpek gibi saldırmadı, tam aksine gidip cocukla ilgilendiler, geçmiş olsun dediler.
    ikinci yarı gs kontraya çıkarken balotelli kendini topsuz alanda yere bıraktı diye kaan aldı topu taca attı. oyuncularımız gidip balotelli'yle ilgilendiler.
    hiçbir oyuncumuz adana tribünlerine el kol etmedi, yerde yatan rakip oyuncuyu gidip sarsmadı.

    kimse bizi sevmiyor, diyorsunuz ya, iste biraz sebeplerini bilin, anlayın, idrak edin diye yazıyorum bunları.

  • tabir-i caise kendi ayagina sikan filmleri ekledim.

    -kliseleri yerle bir eden
    -hollywood mutfaginin icinden tum pislikleri gosteren
    -sektoru kendi icinden elestiren
    -yapmasi cesaret gerektiren
    -gise basarisi gibi derdi olmayan underated
    -medya, sinema ve sektor elestirisi iceren

    filmleri sectim. listeden ziyade benzer turde filmleri siralamaya calistim.
    not: fight club cogumuz icin sorgulatan bir film olmustur.

    --- spoiler ---

    oncu filmlerden biri suphesiz ki network filmidir. tanri modunda kanal sahibini once ses, sonra goruntu olarak varligini kavrariz. dunyanin, sokaklarin suca karsi ilgisizligi uzerinden bir uyanis bekler spiker. istemese bile o da reyting aracidir ve kanali elestirmedigi surece televizyonu, medyayi, duyarsiz insanlari elestirebilir. zeitgeist´ te de karsimiza cikan tirad´i izleyiniz. barton fink filmi de benzer sekilde hollywood`u elestiren basarili bir kara filmdir. yazarin uretim zorluklari, mantiksiz estetik ozurlu yapimcilar sembollik bir dille anlatilir. cehennemi animsatan otel odasi, fasist bir generale donusen yapimci bir film bu kadar kolay ortaya cikmamali elestirisi yaptirir. uretimin imkansiz oldugu kisa sureler, piyasa icin sacma sapan film senaryolari ile basarili bir filmdir. yaratıcı bir insanın kendisini nasıl zorlayıp da bir eser vermeye çalışırken alıcı kişininse aksine ne kadar sığ şeylerden hoşlanabileceği görüşü resmen sinematik olarak gösterilmiştir. sanat eseri tadında müthiş bir film...the player de hollywood´u tekinsiz bir banliyo ortamiyla izleyiciye sunar. bir cinayet, senaristin ´yildiz yok´´mutlu son yok´ sartlarina ragmen nasil klise hale getirildigini goruyoruz. sunset blv. filminde eski bir yildizin psikolojisini nasil yiprattigini goruruz. kacinilmaz silah goruluyorsa patlar dusturu isler. cinayet, dedektifler ve femme fatale ile basarili bir film-noirdir.

    wag the dog ise beyaz saray skandalini ortmek icin medyanin nasil kullanildigini gozler onune seriyor. 50 yil oncesinde bile aptal kutusunda insana sunulanlarin nasil kitleler tarafindan sorgusuz sualsiz kabul edildigini goruyoruz. quiz show ise gunumuzde de gordugumuz bilgi yarismaklarinda donen entrikalari gozler onune seriyor. seyircinin gormek istedigi yarismaci tipi, hayallerini susleyen belki de kendiyle ozlestirdigi yarismaciya olan bagimliligi goruyoruz o kadar ki itiraflara bile inamakta zorlanan gozu boyanan bir kitle soz konusu. they shoot horses don't they filminde sektor bitmek bilmeyen bir dans pistiyle aktariliyor. odul icin olumune dans eden insanlar, sinir bozan bir atmosfer. mad city paparazilerin reyting ugruna feda ettigi bir insanin hayati uzerinden bir ozelestiri yapiyor. olay gercek ama skandallar her zaman daha cok sattigi icin benzer gercek olaylar hala yasaniyor. artist ise nostalji sevgisini one cikartip duygu somurusu ile oskara kosan bir film. artik cogu film bu yontemi kullaniyor. klasik muzige saygi, caz muzige saygi ya da eski yontemlere saygi sanat olurken 80´lere duyulan ozlem retro aski olarak populer kulturun bir yansimasi olarak goruluyor. fotoğraf makinesi bulunduktan sonra ressamlar artık hiç bir şeyin eskisi gibi olamayacağını savunmuşlardı, sonrasında ise siyah beyaz sessiz filmler çıktı zamanla sinemada aynı duygusal yaklaşımlar başladı (hatta picasso'nun kübik resimleri sinema sahnesi gibi tuvalde de üç boyutlu görünümün sergilenebileceği inancını taşır, yani bir bakıma sinemaya eleştiri içerir) . gelişimi kabul ediyorsanız değişimi de kabul etmek zorundasınız. filmde beğenmediğim nokta artistin yaşamına fazla odaklanılıp, onun gibi düşünüp yeninin yıkıcılığından dem vurulmasıydı. (gerçi yer yer inatçılığını da eleştirmişler ya) ilk tekerleği yapıp gelişime olanak sağlıyorsanız bir öncekini yerini bir sonrakinin gelmesini de sindirmeniz gerekmektedir. yani kisacasi bu ikiyuzlulugu oskar alarak elstiren ir film. tabi benim filmde gormek istedigim bu. tiaknmisligi teknolojiye baglayip ihtiyarlar gibi sizlanan bu tur yapimlarin yaninda gorsel efektelerin sonuna kadar kullanildigi filmler 1 sene sonra 13 dalda oskar alabilir.
    truman show panoptik yarismalarin dogasina bir gonderme truman sendromundan hareketle truman ile beraber buyuyen bir neslin kurtulustan sonra "ben simdi ne izleyecegim ?" sorusu manidardir. kuvette bile izlenilen truman aslinda izleyicilerin kendi yansimasidir. truman´in sozleri hayallerini susler ama onlar da sudan korkarak acilamazlar. televizyon onlar icin oksijen kadar hayatiyken yonetmen herkes icin tanri modundadir. synecdoche, new york simulasyon bir dunyada film icinde film olarak ilerler. oyuncular ve gercekler ic icedir sehir bile bir setten ibarettir. simone ayni sekilde sanal bir yildizin insani nasil yaniltigini goruruz. yansima birer gercek olarak kabul gorur. 39.90 de benzer olarak her seyin satilik oldugunu savunur. olurken gordugumuz mutlu son bile bilincaltimiza yansiyan bir tabela goruntusunden fazlasi degildir. amerikan ruyasini fransiz ezgileriyle sunulurken deneysel bir filmdir.
    natural born killers ve nightcrawler halkin siddete olan bagini gozler onune serer. seri katiller, vahset goruntuleri parmak arasindan izledigimiz yasakli ama cekici goruntulerdir. bu sahneleri sunan ve onlari ceken arasindaki iliskileri goruruz bu iki filmde.
    the insider yasakli ama en cok satan, uyari yazilarina ragmen vazgecilmez reklam urunu olan sigara hakkinda gercekleri yansitir.
    100 numarali adam en sevdigim kemal sunal filmlerindendir. sadece televizyona cikip herkesin duzenbazligini anlattigi sahne bile ikiyuzluluge gulen ama aldiklari urun bozuk cikinca kizan kitleye bir elestiri icerir. halk kahramanini cikartan onu dibe vurduran da izleyicidir. kolay kandirilir ama asla kendisine ozelestri getiremez teyzenin politikacilari kastederek ben sizin evladinizim diyen kim varsa kazik atti demesi aslinda ozelestiri icerir. yonetenleri, evimize giren urunu bile kendinden diye secen halk aslinda bakkal, kasap tarafindan surekli kandirilir ve bu bir dongu icerir. bu zorbalari yaratan zaten kendileri olmustur.
    bonus: black mirror

    --- spoiler ---
    unuttuğum varsa eklerseniz sevinirim

  • sivilcenin oluşumundan sonra geriye kalan can sıkıcı izlerdir.

    tabi şimdi buraya bu zorunlu tanımı girdik diye suratta oluşmuş o çirkin izler gitmiyor, kaldıkları yerden can sıkmaya devam ediyorlar.
    o zaman bir tarif vererek bu sorunu bugün şurda çözelim istiyorum. yıllardır sivilce izlerinden muzdarip herkese gelsin bu tarif.
    şimdi öncelikle temiz bir kavanoza eczaneden aldığımız 1 tüp her derde deva bepanthen kremi , 1 tüp madecassol * * * ve 1 ampul e vitaminini karıştırıyoruz. ve bu karşımı her gece yatmadan önce sivilce izlerinin bulunduğu bölgelere sürüyoruz. 1-2 hafta içinde cildinizdeki canlanma ve düzelmeye siz de inanamayacaksınız. şimdiden geçmiş olsun. pürüzsüz ciltler dilerim.

    ayrıca son zamanlarda bu konuyla alakalı başka bir keşfim daha var. (bkz: #42018837)

  • akp'nin bir başka atraksiyonu. malum, seçimler yaklaştı, düşman yaratmak, mağdur olmak lazım. ben akp için uğraştım, bütün marjinal(?) örgütleri tek bir bayrak altında topladım, bundan sonra bu bayrağı kullanırlarsa daha çok mağdur olurlar.

    http://imgur.com/kdttdsy

  • senin gibi insafsızlar yüzünden içimdeki insan sevgisini öldürmeyeceğim o yüzden o enayi ben oluyorum varsın 1-2 lira kandırsın. ne olacak ayda yılda bir denk geliyor bana zararı dokunmaz. böyle yapmaya devam edersem bir gün gerçekten kartını unutan ya da parası olmayan birine denk gelirim. o insanlar için yapmaya devam edeceğim. ama insanlara enayi demek zehirlenmiş bir vicdan göstergesidir. böyle vicdanım olacağına enayi olmayı şeref sayarım.

  • o kadar çok gerekçem var ki. birini diskalifiye etsem diğeri peşimi bırakmıyor.

    metafizik gerekçe: varlık var mıdır yok mudur, asla cevap verilemeyecek bir sorudur. tanrı varsayımdır, öte dünya efsanedir, hayat bir söylentidir. evren kafa karıştırır, sınırsızlığına akıl yetmez. kozmolojik konulara genetik yatkınlığı olan insanlar bu sorularla kuvvetten düşerler. dinler imanı salık verir , fakat insan zihni bununla yetinmez, din adamları arasında bile bunlara kanmayan çoktur. bir kişiyi bu sorunların ortasına bırakmak zalimliktir.

    varoluşsal gerekçe: hayatın hiçbir anlamı yoktur. yaşamanın hiçbir anlamı yoktur. her anlam arayışı sadece tesellidir. ıt's a wonderful life gibi filmlerde sunulan bir peri masalıdır sadece.

    biyolojik: insan çok hassas bir organizmadır. genetik bozukluklar, hastalıklar, virüsler, bakteriler arasında büyük eziyetler çeker.

    siyaset: savaşlar biçim değiştirse de asla bitmeyecek. işsizlik oranları yükselecek. devletler meşru yolsuzluk kaynakları olmaya devam edecek.

    sosyopsikolojik: dünya son elli yılda tamamen bir performans podyumuna dönüşmüştür. kendisini iyi pazarlamayan insanlar parya olarak kalacaktır. hizmet sektörünün diğer tüm sektörleri alt ettiği bu dönemde imaj her şeyin önündedir. bu imaj da sahtekarlık, kurnazlık, riyakarlık gibi davranışları mecbur tutmaktadır. bunlara riayet etmeyen kişiler yalnızlığa terk edilmektedir.

    etik: bencillik, gaddarlık, dolandırıcılık debisini artırmıştır. kendilerine ahlak timsali payesi veren insanlar başta olmak üzere her kulvarda etik yoksunluk ile karşılaşılmaktadır.

    güvenlik: dünya güvenli değildir. diğer insanlar her zaman bir tehdittir. nüfusun artışına paralel olarak suç artmaktadır. sadece yoksulluk ve yoksulluk kültürü ile ilişkilendirilen suçlar değil beyaz yakalı suçları veya siber suçlar da güvenliğimizi tarumar etmektedir.

    ekonomik: çocuklar eğitim aristokrasisinin içinde doğar. bir kişinin hayattaki başarısını aldığı eğitim, o eğitimin kalitesini de ailesinin geliri belirler. yoksul bir ailede doğan bir çocuğun sahip olacağı imkanlar varsıl bir ailede doğan çocuktan çok daha azdır. arada bir başarı öyküleri anlatılarak başarının emekle ilgisi olduğu manipülasyonu yapılır.

  • tam umudu kesmişken mesaj attıktan 9 saat sonra cevap vermesi ve tatlı tatlı neler yaptığımı sorması.
    hem umut verip hem vermiyor gibi olması daha da acayip.

    mutlu edit; şu an sevgiliyiz hehe

    mutsuz edit; 14. günde ayrıldık mnakoyim.