hesabın var mı? giriş yap

  • elimdeki kayıtta şarkıların aşağıdaki şekilde bölümlendirildiği konser. dinlediğinizde anlıyorsunuz ki pek kesintisiz olamamış kimi yerlerde seyirciler tarafından kimi yerlerde zorunlu olarak durulmuş. ayrıca erkin korayın sesi mesafeler 2 haricinde çok dipten geliyor. ancak kaydın kötülüğü konserin muhteşemliğini gölgeleyemiyor.

    1 goca dünya 03:49
    2 sunuş 00:31
    3 potpuri (mesafeler 1) 22:52
    4 aşkımız bitecek 04:50
    5 sana birşeyler olmuş 04:57
    6 mesafeler 2 13:36

    bu kayıtta 2 önemli şarkı var. birincisi 23 dakikaya yakın kesintisiz çalınan mesafeler 1 şarkısı--davulda nihat örerel döktürüyor bu parçada-- .sanırım türk rock tarihinin en uzun konser parçası bu. ikincisi 70'lerin en önemli gruplarını keşke erkinle çalışsaydım dedirtecek kalitedeki mesafeler 2 parçası. bu parça psychedelic müziğin olağanüstü örneklerinden biri olabilecek kadar iyi. canlı performans olması güzelliğini bir kat daha artırıyor. diğer şarkıları dinlemeseniz bile buna kesin kulak verin.

  • dışavurumculuk ve gerçeküstücülük akımlarının, birer terim olarak bile kumsenin aklının kıyıcığından geçmediği bir çağda (seneler senelerce evvel, 400 yıl kadar önce), resimlerinde baştan çıkarma, şeytani ayartmalar, cadıca tezahürler ve sybelvari öngörüler gibi temel izlekler üzerine giden hollandalı ressam. çağdaşı jan van eyck'in yapıtlarını incelerseniz, bosch'un hangi algı kapısını açarak içine daldığına aklınızın ermediği hayal gücünü ve adeta her resminde bir "soytarılıklar karnavalı"na dönüştürdüğü imgesel çeşitliliğini yakalayabilirsiniz. resimlerine, bir anlamda imgesel psikanaliz ya da postkanonik varyasyonlar etiketi yapıştırmak da olası...

  • şurada görülebilecek olan bir karadeniz somonuna ait açıklama. adam çamur haline gelmiş lağım suyu gibi bir birikintinin önünde durmuş "eski halinden çok daha güzel oldu. eskiden çok atıl durumdaydı. allah devletimizden razı olsun." diye açıklama yapıyor hahah. karadenizi müsilaj kaplasa demek ki "oh oh çohiyi oldu allah devletümüzden razı olsun" deyip içinde yüzecek. bu halkın başına ne gelse az gerçekten ya. ben asla yeterince belamızı bulduğumuzu düşünmüyorum.

  • halbuki nasıl da yanlış biliniyor. eskiden istenmeye gelen kız, damat adayını beğenmezse kahveyi tuzlu, beğenirse şekerli yaparmış. tuzlu kahve içen damat adayı da öküz değilse mesajı alır, bu işten vazgeçermiş. ama popüler kültür her şey gibi bunun da b.kunu çıkartmış.

  • 2019 yılında ibrahim tatlıses denen şahsın nasıl bir kişilik olduğunu daha yeni öğrenen kişiye kalben denir.

    'gözlüklü feminist' olduğundan artık haydi söyle şarkısını sahnede söylemeyecekmiş. sofrada en çok yiyen ve yemek bittiğinde 'yemek de pek kötüymüş' diyen insan gibisin kalben.

  • hedef kitlem; cumartesi gecesi evde oturan ezik ve yalnız insanlar . evet, hep beraber gülümseyelim istemez misiniz? haydi toplanın öyleyse.

    neredeyse her allahın günü üreticide yatıp kalktığımız günlerden bir gün, fabrikada bazı denemeler yapıyoruz yine. yorgunluk, sinir, stres had safhada. yüzler de, bunlarla doğru orantılı olarak, asık. ben de beş karışlık suratımla üretimde dolaşırken, pres makinasının arka tarafında duran atıl tezgahın üzerinde üç adet ansiklopedi gördüm. iki tane ana britannica bir tane de meydan larousse, gazetelerin verdiklerinden... önce yanlış görüyorum sandım, çünkü resimde öyle sakil duruyorlar ki. sonra tezgahın başına gittim, üstleri başları etrafa uyum sağlamış halde ve eser miktarda yağ içinde olan ansiklopediler orada duruyorlardı, evet. fırsatı kaçırmadım ve hemen pres ustasına seslendim;

    - hayırdır veysi usta, bunlar nedir?
    + ha, onlar mı? onlar benim büyük sözlükler. geçen hafta bizim evin oradaki çöpün kenarında buldum. birileri atmış, ben de aldım buraya getirdim. her gün vardiya molalarında, öğle yemeklerinden sonra, açıp okuyorum biraz biraz. bir görsen dünya bilgi dolu içi, bir sürü de şey öğrendim. bu yaştan sonra, bunun bağımlısı olduk iyi mi?

    (tarifsiz bir gülümseme ve ışıl ışıl gözler eşliğinde, devam ediyor)

    + bizim okuma şansımız olmadı ki. ortaokulu bitiremeden usta yanına verdiler bizi. şimdi benim çocuklar okusun istiyorum. ama her gün başka başka şeyler öğreniyorlar, görüyorlar, gelip evde soruyorlar, “bilmiyorum” demek çok ağrıma gidiyor. belki bunları okursam, onlara da bir faydam dokunur.

    bazı insanlara babalık nasıl da yakışıyor değil mi? veysi usta, o gün bana da babalık etti bir anlamda. okul okumadan da öğrenebildiği, ve etrafına öğretebildiği, şeyler var çünkü. bazılarımızın parayla pulla, çok okumakla, çok bilmekle sahip olmaya çalıştıkları var, onun cümlelerinde...

  • islami kaynaklara göre insanlık tarihi 6-7 bin yıl civarındayken bu haberde ilk insan izinin 5.7 milyon yıl önce bulunduğu belirtildiğinden bilimsel olarak islamiyeti çökertmiş haberdir.

  • müsait bir yerde atlayabilir miyim?

    bunu diyen de bir teyze.
    teyze inerken şoför dönüp yanında oturana "paraşütü açıldı mı?" diye sordu.