hesabın var mı? giriş yap

  • oğlum dalga geçtiğimiz oyun büyük yeğenim diyen amcalar haklı galiba lan. anadolu irfanı dedikleri bu olsa gerek.

  • cok afedersiniz ama kendinize fitil tatbik ettiginiz an.

    lutfen yanlis anlamayin dostlarim, aha gotume fitil sokuyorum ibne oldum falan gibi bir sey dedigimi sanmayin; zira tip alaninda ayip olmaz. hayir dostlarim hayir, bu basur nerden gelip beni buldu da demiyorum. dogarken garanti belgesiyle dogmuyoruz ki, elbet hastaliklar olacak. benim sorunum fazla empati kurmak. ayiptir soylemesi gofret yerken etiketini, tuvaletteyken deterjan kutularini okurum. bu huyumun da hangi gofret e 323 maddesi iceriyor, hangi kirlilik seviyesindeki camasira kac olcek deterjan konur gibi konulara hakim olmak disinda bir getirisini gormedim ama huy dedigin birakilmiyor. neyse, demin bahsettigim fitil tatbiki aninda da ilacin kutusunu okuyordum ve boylece fitilin yuzde 3 oraninda kopek baligi karacigeri yagi icerdigi bilgisine haiz oldum. simdi dostlarim kendinizi kopekbaliginin yerine koyun. o kadar muthis bir dizayniniz var ki 30 milyon yildir evrim gecirmenize gerek bile kalmamis, sozlukte insanlar adiniza basliklar acip dogru bilinenler yanilgilar diye birbirini yiyiyor, besin piramidinin tepesindesiniz ve okyanuslarin hakimisiniz. bu arada anti parantez dunyanin yuzolcumunun %70'inin suyla kapli oldugunuda belirtmek istiyorum, yani bir nevi dunyanin kralisiniz. ve sonunuz yaginizin cikarilip maymundan evrilmis bir lavugun gotune girmek oluyor. insanlar size basur devasi gozuyle bakiyor. olacak sey mi bu? adaletin bu mu dunya?

  • beni ağlatan adamın sözleridir. keşke senin suratın kadar çizmelerin kadar temiz olsa herkesin yüreği..

  • 30 yaşıma 1 ay kala gerçekleştirdiğim eylem. üniversite mezunuydum. askerliğimi yapmıştım. iş yaşamımda 5 yılı geride bırakmıştım. bir gün bir fırsat doğdu. ingilizcem çok zayıftı ancak kaybedecek birşeyim yok dedim ve yola koyuldum. borusan lojistik çıkışımda iki aylık maaşımı tazminat olarak vermişti. abd’de ucuz bir araba alıp, kalacağım odanın bir aylık ücretini ödediğimde cebime 15 gün beni ayakta tutacak bir para kalmıştı. önce bir avmde tezgahtarlığa başladım. kolejin esl eğitimini bitirdim. ardından bir it firmasında çalışmaya başladım. sırayla it sertifikaları almaya başladım. it firmasındaki 5. yılın sonunda, it ve lojistik alanlarındaki bilgi ve deneyimimi birlikte kullanacağım şu anki işime kavuştum. önümüzdeki ay şirketteki 3. , abd’deki 10. yılım dolacak. hiçbir şey kolay değildi. vazgeçmeyi hiç düşünmedim. geldiğime hiç pişman olmadım.

    velhasıl, bunu yapmayı düşünüyorsanız, cesaret gösterin. kararlı, dürüst ve çalışkan olun. bu size yeter. her kapıyı açar.

    edit: gelen onca soruya teşekkür ederim. anlaşılan “bir gün bir fırsat doğdu” cümlesi kafaların karışmasına sebep olmuş. onu netleştirmek isterim. mayıs 2010’da dv-2011 talihlisi olduğumu öğrendim. greencardımı cebime koyarak geldim. ne kaçak çalıştım, ne de turist vizesi+öğrenci vizesi+evlilik kombinasyonu yaptım.

  • köküne dinamit koymak istediğim bütçe.
    evde, radyoda, bilbordlarda her yerde var herifler.

    artık bokunu çıkarıp sinemalarda film öncesi blok reklam koyuyorlar, aha bitti derken başka reklamı başlıyor.

    kırk yıllık mangalcıyım, sucuktan soğuttular.
    brokoli çöp şiş yapıyorum şu anda.

  • merve boluğur başlığına yazılamayacak kadar önemli bir durumdur.

    bütün illerde, yurtdışı temsilciliklerde ve kuzey kıbrıs türk cumhuriyetinde endişeyle takip edilmiştir.

  • hatırladığım, birkaç kere rastladığım bir bölümünde mazhar'ın çalıştığı reklam ajansına ürettiği vıcık markalı saç jölesinin reklamını yapabilmek için bir girişimci geliyordu. bu girişimci aslında peruk takan kel bir adamdı. vıcık saç jölesinin reklamları çıktıktan ve yayıldıktan sonra bu jölenin kullanan herkesi kel bıraktığı ortaya çıkmıştı. jöleyi üretip yayan kel adam da kel ortaklarıyla birlikte bununla ilgili çıkan haberleri izleyip eğleniyorlardı "bütün dünya bizim gibi kel olacak! yaşasın kellik! nihaha..." diye. sonrası pek aklımda değil ama mazhar ile ruhsar bu adamlara karşı duruma el koyuyorlardı sanki.