hesabın var mı? giriş yap

  • uzaya çıkan ilk insan. uzaya çıkmasına neden olan şeyin bilgi ve becerileri dışında güleryüzlü ve cana yakın olmasının da etkili olduğu kayıtlara geçmitir. kendisiyle birlikte son elemeye kalan diğer sovyet kozmonot (bkz: german titov) un soğuk tavırları, yuri gagarin'i bir adım daha öne taşımasına neden olmuştur. uzaya çıkan gagarin, bir rivayete göre çıktıktan sonra 'ben burada bir tanrı göremiyorum.' demiştir. ama bunun kayıtlara geçmediği, çünkü halk tarafından spekülasyona neden olacağı düşünülmüştür. daha sonra ki yıllar da yuri gagarin'in alkolik olduğu söylenir. 27 mart 1968 de rutin bir uçuş denemesi yaparken eğitmeniyle birlikte bir kaza geçirip hayata veda etmişlerdir. yuri gagarin sarhoş olduğu için kazanın gerçekleştiği söylenmiştir fakat hala tam olarak o sır perdesi kalkmamıştır. kişisel olarak fikrim, o dönem de uzay araştırmaların da sovyetlerle rakip olan amerikalıların olaya el atıp yuri gagarini ortadan kaldırmalarıdır. neticede dünya hakimiyetine gözünü dikmiş bir devlet olan amerika uzaya çıkan ilk insanın sovyetlerden çıkmasını kolay kolay hazmedemez.

  • bir akrabamın 7 yaşındaki torunu covid-19 sebebiyle günlerce yoğun bakımda kaldı, biraz kilolu, astımı olan bir çocuk. yılda birkaç defa gördüğüm bir çocuktur ama çok severim, bir şey olacak diye ödüm koptu. ventilatöre bağlandı, babaannesi, babası, kuzeni de pozitifti, babası evde atlattı, babaannesi ve kuzeni hastalığı yenip taburcu oldu. hep kilolu diye üzüldüğüm küçük kız da yoğun bakımdan çıkmış ve yine habire yemek yiyormuş. annesine "yoğun bakımda ben çok aç kaldım, hiçbir şey vermediler, sen bilmiyorsun" diyip köfte patates gömüyormuş. duyunca gülümsetmedi direkt kahkahalarlar attım. hay sen çok yaşa, hayat normale dönünce çok güzel bir elbise ve pasta alacağım sana.

  • cok guzel yapan insandir... 32 yildir bu dunyadayim... bir erkegim ve kadinlarla olan iliskinin her boyutunu yasadim... gunubirlik, kisa sureli sevgililik, uzun sureli sevgililik, yakin mesafe, uzak mesafe... ve sonunda da evlilik... insan kendi icin yasamali dostlarim... bir hayali, ideali, ugrasi, hedefi varsa o ugurda surdurmeli hayatini... hayatinin yalnizken bir anlami olmali... o anlam icinde sizinle birlikte yurumek, size destek olmak, o guzellikleri sizinle yasamak isteyen gelip sizi bulmali ve o sizin anlamli yalnizliginizi arzulamali... dahil olmaya karar vermeli ve sizi elde etmeli...

    32 yillik hayatima bakiyorum... onlarca dudak, goz, el, ayak, ses, sac var... ama ardima donup bakiyorum, kendim icin bakiyorum... kocaman bir hic! hep birilerinde aramisim anlami, bir karsi cinste, bir guluste veya opuste... hayallerimi bile satmisim bunun icin... ideallerimi, duslerimi...

    son 1 senedir tamamen kendimi bunlara adadim ve inanmazsiniz belki somut sonuclar almaya basladim...

    ben buyum, bunlar benim vazgecilmezlerim,
    sen eger buna ortak olacaksan, bu yolda benim yasayacagim zorluklara benimle sikayet etmeden gogus gerecek, guzellikelerini de birlikte yasayacaksan gel... o guzelligi gormek de sana kalmis... gorup gelmek istersen basim gozum ustune kafasina ulastim...

    dogru olan da budur...

    kendiniz icin yasayin... hayati baska bir canli ile anlamlandirmayin... anlamli bir yalnizliga sahip olursaniz zaten o anlami gorebilecek yetide biri sizi fark eder ve gelmek ister...

    iste, o dogru insandir...

    yoksa su dandik sozlukte yazdigim nickimde bile bir kadinin izi var... kadin yok ama, izi var... ben yokum...

    anlamli yalnizliga sahip olmayan bir insan izlerden ibaret bir insana donusur... bunu unutmayin...

  • başlık: camel fıkrası yazdım beyler toplanın

    camel 6 buçuk lira olduktan sonra iki arkadaş hep camel almaya başlamışlar bir yerde buluşup otururken paketleri karışır olmuş ondan sonra adam arkadaşına senin paketin de camel benimkide bundan sonra seninkinin adı mustafa camel olsun demiş.

  • ekonomik zorluk yaşayan ve uçuşları bir ay durduran bir firmanın basın açıklaması yaparken bile yalakalık peşinde koşması. neymiş darbe girişiminden olumsuz etkilenmişler.
    tabii başka ne olacak yoksa kriz falan yok, ekonomi tıkırında.

    edit: açıklamanın odağına darbe girişimini koyarsanız, sadece bir cümlede yeni havalimanına değinirseniz, sadece bir cümlede dalgalanma oldu falan derseniz kimilerinin aklında ve manşetlerinde neden olarak sadece darbe konusu kalır. firma hükümete yakın olduğu için bu şekilde bir açıklama yapılmış, paralel bir dil kullanılmış; eleştirdiğim nokta bu.

  • popüler tartışmaların gereksiz bir sorusudur.

    meyve, bir bitkinin tohumudur. meyveyi sperm, toprağı da rahim gibi düşünün.

    tohumun etrafını tatlı, cazip bir şey ile sarmak bir bitkinin üreme stratejisidir.

    bakın bitki şöyle düşünüyor:

    "ben bir bitki olduğum için olduğum yerden başka biryere gidemiyorum. ama üremek için tohumlarımı başka yerlere de göndermem lazım. tohumumun (spermimin) etrafını lezzetli bir malzeme ile çevireyim, bu lezzet bazı hayvanları-insanları cezbetsin, onu koparıp yesin, tohumunu biryerlere sıçsın, ben de onu sıçtığı yerde yeniden üreyeyim."

    bitkilerin tohumlarının ve çekirdeklerinin mide asidinde erimeyecek zırhla kaplı olmasının sebebi de bu.

    doğayı düşünürseniz, aslında bu çok zekice bir strateji. örneğin bir erik ağacı erikler olgunlaşınca meyvelerini döküyor, inek olur, zebra olur gelsin yesin gitsin 3 km ötede çıkarsın diyor. hatta düşünün bizim evde yediğimiz elma, aslında amasya'daki bir elma ağacının üreme taktiği. taa amasya'dan buraya kadar ulaşıyor allahın ağacı. çok garip bir olay aslında.

    konuya dönersek,

    içinde çekirdeği, tohumu olan yiyecekler meyvedir. sap-kök-yaprak olanlar sebzedir. yani domates meyvedir.

    ama biz genelde pişirdiğimiz şeylere sebze, pişirmeden yediğimiz tatlı yiyeceklere meyve demişiz. genel olarak şekersiz meyveler bizi çiğken cezbetmiyor.

    işin teorisi başka ama genel kullanım ve toplumsal alışkanlıklar da bir o kadar önemli.

    misal bir kabak, patlıcan teorik olarak meyvedir. ama çiğ olarak tadı bizi cezbetmediği için pişiriyoruz. o yüzden sebze olarak kabul etmişiz.

    inek olsak, patlıcan çiğ çiğ de çok lezzetli gelecekti, o zaman ona da meyve diyecektik.

  • bir karı-koca tanıyorum. 12 yıl falan evli kaldılar. ilk 6-7 sene herkes kendi evinde yaşadı ama sonrasında adam "yaşlandılar" gerekçesiyle anasını babasını aldı, evine getirdi. bir 5-6 sene de adamın anne babasıyla yaşadılar. kadın çalışıyordu, gıkını çıkarmadan o kadar sene hizmetlerini etti.

    12 yıl sonra kadınla adam (adamın aldatması nedeniyle) boşandı. ve ne oldu biliyor musunuz? adam boşandıktan 3 ay sonra, koşa koşa gidip annesinden, babasından ayrı eve çıktı. şu anda anne baba ayrı yaşıyor, oğulları tek başına yaşıyor...

    şimdi bu adam 5-6 yıl boyunca "annesine babasına bakan hayırlı evlat"tı; öyle mi?

    kendi bakmayacağınız, tahammül edemediğiniz ana babanıza karınızı baktırmayın. mecbur değil. yok efendim "40 yaşından sonra anne babayla mı yaşanır"mış... eee, karın varken yanında, değişen neydi? beyefendi anasının babasının hizmetini karısına yaptıracak, boşanıp yalnız kaldığı gün "haydi eyvallah, ben kırkımdan sonra size katlanamam..." alt metni şu: "ben hiçbir sorumluluk taşımayan bir asalağım, hayatım boyunca öyleydim, karım toparlıyordu beni... şimdi artık o yok ve ben eski halime dönüyorum." yani aslında kendisi hayırlı evlat falan değil amk, karısının insanlığı (ya da belki mecburiyeti) üzerinden rol kesiyor.

    kendiniz bakacak, hizmetlerini kendiniz edecekseniz o ayrı mesele. ama siz yemekten sonra koşa koşa gittiğiniz yatak odanızda bilgisayardan film seyrederken, işten gelen karınız sofrayı kurup topladıktan sonra kayınpederine, kaynanasına çay servis ediyorsa, "anasına babasına bakan hayırlı evlat" olmuyorsunuz. yüz kere şahit oldum; adam sofradan kalktığı gibi koşa koşa yatak odasına gidip, uyuyana kadar bira içip film seyrediyodu. karısı işten gelip yemek yapıyor, sofrayı kuruyor, kaldırıyor; alınmasınlar, gücenmesinler diye mecburen yaşlı insanların yanında zaman geçiriyor, bacaklarını bile uzatamadan uyuklaya uyuklaya koltukta oturuyor... on dakika dinlenemeden sabah kalkıp işe gidiyor... karınızı buna mecbur bırakmayın. yazıktır.

    ps: kadın ne yapsa yaranamaz da üstelik ha, o da ayrı mesele...