• dizinin ilk bölümünden beri yatan adamın (dede) kaç para aldığını merak etmekteyim içten içe.
  • bu dizide, bir araya gelip sonsuza kadar mutlu yaşayabilecek iki kişi varsa onlar da aziz ile ceren isimli nevrotiklerdir.
  • bir ayicikla bir gelincigin askini anlatan atv dizisi.
  • son birkaç bölümde acıklı bir durum olduğu anda funda arar'ın bir şarkısı giriyordu araya. ulan ne şarkıymış be, ne zaman girse ağlamaklı olduk. dün de doktorlar ceren'in başında, makinalar kapanıyor tak diye girdi funda arar. daha bir kere izlemiş kardeşim bile başladı ağlamaya. yapılmaz böyle cidden. neyse kurtuldu da sevinçten kendimize gelemedik. sonradan düşündüm de, halil yerine anasını babasını katleden ceren olsaydı daha makul olurdu. diyar'la işbirliği yapmış olsalardı falan oh tadından yenmezdi. en kasvetli oyunculardı bunlar, neden etliye sütlüye karışmayan kılıbık halil'e yüklediler bunca suçu, kahroldum. neyse bunun yanında altan erkekli'nin de artık kötü bir adamı nasıl canlandırabildiğini gördük. bir istanbul masalı'nda olduğu gibi sürekli kılıbık (ki bir istanbul masalı'nda godoşu canlandırmıştı) rollerde görünce, bilmeyenler tek düze bi adam zannedebilirdi. iyi oldu iyi.

    takip ettiğim kadarıyla gördüğüm karakterlerin sonları şöyle: (yalnızca yaşayanlar için)

    meryemce: bir adamı öldürebilmek için tekne alıp ilaçlı buz hazırlayacak kadar akıllı bir kız olan meryemce, aziz'in "ömrümün sonuna kadar hapiste yaşamak istiyorum, beni öldürme" talebini yedi. sonra bir de kelepçe çözmesini de biliyormuş bu hatun, harcandığına inancım tam. neyse pezevengi aziz'i sonunda öldürmeyi başardı. ömrünün sonuna kadar ölü kocası mustafa'sına aşık olarak kaldı. ceyhan'la araları düzeldi.

    ceyhan: herkesin foyasını ortaya döken, patavatsız, sinir bozan ağız mimikleriyle nefretimizi kazanan ceyhan hanım kızımız. babası halil'in ilk kızı olsa da ben onu hem halil ve gülizar'ın şeytani tohumu olarak addetmiştim. neyse, o da azize veremeden ömrünü sürdürmek zorunda kaldı. son bölümde amcası mustafa'yı aziz'in vurduğunu öğrenince böyle bi duygusallaştı falan, o şeytan kız oldu bir melek.

    aziz: valla seviyordum ben bu adamı. önüne geleni çatır çutur kesiyordu. azize'sinin elinden, azizesi'ne aşık olarak öldü. son anda para hırsına kapılmasaydı yırtacaktı ama olmadı. bir de kelepçeleri kolayca açan, onu bunu vurup her boktan sıyrılan adam neden basit bir teknenin kapısını kırıp da açamadı hayret ettim. neyse ölmesi gerekiyordu öldü.

    gülizar: işi gücü fitne fesat olan bu ablamız, hasta bakıcısı olarak hayatını devam ettirme kararı aldı. ne geldiyse başına güce olan aşkından geldi. neyse meryemce'ye o kadar eziyet edersen tabi başına geleceklere de katlanmalısın gülizar. kötüler asla kazanmaz hele de türk filmlerinde, bunu bilerek hareket etmen gerekirdi. neyse o da katil kocası halil'in altını temizlerken, ömer'e aşık olarak kaldı.

    diyar: sonunda ceren'le ömer'in özel hayatını bırakıp kendi hayatına döndü. kocasına beni bırakma asla dedi, ölüm korkusuyla akıllandı ancak. arkadaş arkadaşın kuyusunu kazar özlü sözünün, ki böyle bi söz var mı bilmiyorum, yaşayan kanıtı oldu. diyar'la ilgili ayrıntılı açıklamalarım için şuraya bakınız: (bkz: #10881988)

    ömer: ömer'in şu ceren'den çektiğini kimse çekmedi vallahi. bu kadar naz bu kadar caz, bu kadar kapris, bu kadar dırdıra katlanamadı adam. sapıttı bir yerden sonra. abisinin karısının nerdeyse ölümüne sebebiyet verdiğini öğrense de böyle mimikleri falan donuktu. ne yapacağını bilemez haldeydi. bebeğini hiç siklemeyen bi adam oldu. hep mantıklı kararlar alan bi adamdı ama nereye kadar. o kadar dırdırla ben yaşasam içime kapanırdım herhalde. bi de ailesinin her bireyini katil diye suçluyordu karısı, napsın adam. katlandı ama, sonunda da ceren dırdırından kurtuldu. basit hayatlarında mutlu mutlu yaşadılar beyaz gelincik'iyle.

    ceren: bu kadın manasız evhamını doğumda bile yaşadı. kadın diyor ki kızım hastaneye gidemezsin bebek geliyor doğuracaksın, bu mal da diyor ki "nasıl yaaaaaaaa daha günü var doğuma, doğuramam." lan bebek amına dayanmış, daha niye bu manasız manasız triplerin. ne bileyim bari orda bırak da şu kontrolünü bağır çağır yırtın. yok ama, bi de zaten süperi bi kadın kendisi. doğum kilolarını 2 saatte falan verdi. kocasını dönem dönem siklemedi, dönem dönem aşkından geberdi. diyar gibi kötülük meleği bir arkadaş sahibiydi. diyar her sabah karga bokunu yemeden fitneye fesata geldiği halde, bu ceren kızımız hala ben kendimize ait bir yaşam istiyorum, basit bir yaşam istiyorum ayaklarına yattı. bi de mütemadiyen sosyal mesajlar veren bi hanım kızımızdı. evlatlık çocuk, organik sebze-merve falan fistan. neyse, çok dırdırcı bir kadındı, allah düşmanıma vermesin böyle kadını.

    halil: o kılıbık, sağduyulu, kahvaltıda portakal suyu içip, gündelik yaşamında da sürekli fincan çay höpürdeten halil, şeytanın hası çıktı. ceren'in anasını babasını bor içün öldürttü, dedesinin yıllarca katil olarak addedilmesine göz yumdu, hatta evet o katildi dedi. sonra sulhi'yi öldürttü. ama bi ceren'de başarılı olamadı, olmadı işte halil olmadı. neyse bu adam da güce tapan bi herifti. yani paranın içinde yüzdüğü halde hala bor bor diye bir sürü adam öldürttü. ulan napacan boru tamam işte var paran, yetmiyor mu kardeşim. her şeyin var, daha allahından ne istiyosun. fakat ona da acımadım değil. bütün bir dizi boyunca farkedilmeyen halil, son iki bölümde kötülüğün anası ilan edildi. yani öyle saf saf bakışlara sahip bir adama bu kadar kötülüğü nasıl yakıştırırlar, anlamıyorum. halil'e, verilebilecek en büyük ceza verildi ve bütün bir dizi boyunca o yatalak ve konuşurken bizi kahkahalara boğan sefer ağa'nın yerine geçti. dallama oldu dallama. öyle işte.

    aliş: aliş, silik bi adamdı. ben bütün bölümleri izlemediğimden atraksiyonlarını pek bilemiyorum ama bi tek o tıpta okuyan kızla bi münasebette bulunabildi. onu da kaldıramadı ha. oynamasaydı da olurdu yani. neyse o salak kız da boş yere tripler yapıyordu. o da ancak ölüm korkusuyla akıllandı da aliş'e sonunda kaldırma fırsatı doğdu.

    aliş'in sevgilisi: bu kız nasıl tıp okuyordu anlamıyorum. bi kere sürekli bi yakını katil çıkıyodu, bi yakını ölüyodu. yani cenazelerde, hapishane ziyaretlerinde sürdü yaşamı. bu arada dersler nasıl diye soranlara da iyi gidiyor dedi. lan tıp okuyosun be nasıl iyi gidebilir dersin. bu kadar da başında bela var. bi de sürekli ağır makyaj yapıyodu bu. ceren ölüyo, hastaneye düğün makyajıyla gelmiş. oha amına koyim bi de çengi getireydin de karşılıklı göbek ataydınız. ha şöyle bişe de var: bu kızın babası katil, abisi katil(öyle sandı son bölüme kadar) ne bileyim sevgilisinin abisi babasını katil yapan adam, abisi de sevgilisinin abisini vurdu(sanılıyo). ulan ne aşkmış be. iki aile birbirini katlededursun bunlar hala lokantalarda yemek yiyor. hayır bir de bibok yaptıkları yok, sürekli sağduyulu sağduyulu konuşmalar. tam mallar tam. aliş'in sevgilisine çok yazmışım, kısa kesiyorum.

    hala: bu halamız da iyilik timsali bi kadıncağız. babası sefer ağa zamanında çok eziyet etmiş bu kadıncağıza. bu da sonradan piyasaya çıktı da gülizar'ın burnundan getirdi. silik bi halamızdı. hep iyilik hep iyilikle olmuyor bu işler. arada biraz fitne fesat yapaydı uzun uzun yazardım. şansına küs ki, adını bile bilmiyorum.

    sırım gibi olan yeşil gözlü güzel hizmetçi (kiraz): bunun da adını bilmiyorum. ama böyle güzel bir kızın hizmetçi olması yenir yutulur bir şey değildi. benim bey bu kızı uçakta görmüş, kaç gün anlattı bana taş taş diye. yani yazık etmişler kızcağıza. o da iyiydi işte, o kıvırcık saçlıyla da sevişemediler gitti. arkadaş falan olabilirler, tam bilemiyorum. (kocasıymış yahu, sevişmiş bunlar çocukları bile varmış)

    sefer ağa'nın hizmetçisi: bu kıza deli paralar kaldı. evler mevler. neyse bunu seven emrah bakışlı bi şoför vardı yılmaz. onunla mutlu oldular sonunda. çok hanım bi ablamızdı, vefakar falandı. sefer ağa'ya laf söyletmezdi, haklı çıktı tabi. bi de sefer ağa buna tutkundu galiba, ondan bıraktı o kadar parayı. her bölümde elini falan tutmaya çalışıyordu, anlayamadık.

    sefer ağa'nın hizmetçisinin sevgilisi şoför yılmaz: bu da dediğim gibi emrah bakışlı, bir boku söyleyene kadar 10 bölüm geçen bi adamdı. ulan bi seni seviyorum benle evlen diyecen, yani fıtık ettin bizi. neyse sonra hatun zengin olunca dayanamadı, parası için seviyorum onu sanarlar falan diye düşündü, istifa etti. sonracıma bu iyilik timsali hala bir punduna getirdi de onları barıştırdı, evlenirler herhalde.

    yaşar kahya ve karısı: karısı iyi yemek pişirirdi, o kadar. başka da bi diyeceğim yok. yaşar kahya olaylara tanıklık eden mühim bir insandı. sandık'tan falan haberdardı. bastondan da haberdardı. yani bilmemkaç bölüm ipuçlarını gıdım gıdım takip edeceğine ömer ya da ceren, buna sorsalardı bulacaklardı halil ibnesini. bunlara da iyi paralar bıraktı sefer ağa. zengin oldular işte. son bölümde de artık sefamızı sürelim nedir bu çilemiz, bok gibi paramız var hala uşaklık ediyoruz diye düşünüp gittiler. severim kendilerini.

    zübde-i alem: bu sandıkmış. ulan sandığı sanmak anlayan o dallama hala yüzünden oldu her şey. yani kaç bölümlük dizinin anahtarı evin boktan bir odasında saklanan bu sandıkta gizliydi. neyse sonunda bulundu da bitti dizi.

    unutmadım umarım kimseyi, en sona da ceren'in kardeşi deli (feyyaz) kardeşimi bırakıyorum. o da deliydi meliydi ama her boku da biliyordu valla. işi gücü 2 metrekare bahçesinde çiçek miçek sulamaktı, ekmekti. kötülere takmıştı, kötüler bitmez bitmez diye bıdı bıdı ediyordu. bi söylediğini de beş kere tekrar ediyordu biliyosunuz. fakat gene de favorim oydu. deliydi kardeşim.

    dizinin finali hoş oldu. türk sinemasına alışmış bizler için her şey mutlu bitti. kötüler cezasını buldu. süperdi süper. yalnız artık adana-istanbul, istanbul-adana uçağında bu dizinin oyuncularından biriyle karşılaşamayacak olmam beni kahretti. bu kadar.
  • açık ve net biçimde artık sıçmış batırmış dizidir. baştaki kalite kırıntısından eser kalmamış saçmalamaktan bi hal olmuş, bütün karakterleri ters düz etmiştir.
    golluma dönüşen eskinin mülayim halil'i,
    moron ayı *ya dönüşen eskinin tatlı sert ömer'i
    pısırık kaprisliye dönüşen eskinin aklı başında, hafif dikkafalı kadını ceren'iyle bana gına getirmiştir.
    mustafa'lı günlerinin aydınlığını, güzelliğini aratan dizidir.
    lütfen rica ediyorum, meryemce'nin azabına da bir son verilerek, ceyhan denen angut kız azizle evlendirilerek, cerenin çocuğu düşürülüp avustralya'ya selim'in yanına gönderilerek, halil abi bor madenlerinde çürümeye terk edilerek, ömer'in de ceza olarak gülizar'la evlendirilerek mutlu sona bağlanması gereken dizidir.
    lütfen diyorum bak ne kadar da nazik söylüyorum..
  • adımı yerli dizi geyikçisine çıkaran oluşum...

    --- spoiler ---

    ay bu meryemce çok sıktı beni salaklığıyla... kızım neden gidip kocana ötmüyorsun açık açık? adam senin ekstra çaban olmasa da zaten çatlak, söyle kurtul biz de en azından 6 hafta daha az kanser oluruz... aziz'in yeni adını da, at olayını da öğrenmişsin işte de ki "bu budur, şu şudur, boynum kıldan incedir, güreş ata sporudur".. sen de kurtul biz de...

    üstelik porno video kayıtlarını eviyelerde yakmaları düşünene kadar vesikanı yaksaydın ya... harvard'dan hukuk diploması mı ki bir o çantada, bir öbür çantada gezdiriyorsun? süzme salaksın..

    ayrıca aziz de arda veledini benzeterek karizma yaptı bir miktar... kolay vazgeçemeyeceğiz kendisinden, hele samur moladayken espiri yapacak adam sıkıntısı yaşıyoruz dizide çünkü gördük ki, halil ve ömer ikilisi fıkra konusunda içler acısı durumda.. mustafa bile dayanamadı kalktı gitti falan...

    mustafa deyince, 1.5 kat yükseklğindeki yani taş çatlasa 5 m.lik damlara çıkıp kendini atmalara kalkıyor.. hayır etraftaki şamataya bakınca sanırsın adam ikinci köprünün halatları üstünde yürüyor... saçmalık o derece yani..

    bu arada ağaç arkasından tempo tutan aziz de öldürdü beni.. tebrikler.. öbür salak ufak kardeşte de yükseklik korkusu varmış.. oolum sizin evler hep dubleks, tripleks korkmuyor musun yatak odasından salona inerken merdivenlerde falan? yükseklik korkusu harbi yükseklerde olur, yoksa sandalyeye çıkınca olmaz, öğren artık... ona göre kork gerekiyorsa...

    biz sandık ki samur, şerif sezer'i kaçırdı o da stockholm sendromu etkisi altında evlendi adamla.. öğreniyoruz ki meğer aslanbaş çiftliğinin brad pitt kılıklı yakışıklı, endamlı vs. işçisiymiş zamanında.. merak ederim bu adam yüzüne kaç tane yumruk yedi de bu hale geldi.. hani brad pitt'e bakarken ne kadar gözümü kıssam adamı samur'a çeviremiyorum da ondan şeyttim...

    diğer yandan ne cenaze ne bişi göremedik henüz.. nerede sakladılar samur'u da bilmem artık... nedense hemen öldüğüne inanamıyorum.. ne de olsa şu kadar senelik dizi seyircisiyiz...

    ceren istifa ettiği işe geri dönerse çüş diyecekken daha büyük çüş dedim... kızımız, işe başladığı gün, 2 saat içinde finans dosyalarına el attı, yani saha çalışmasıyla, akçeli işlerin ayrı uzmanlık alanları olduğunu sanan bana ders verdi, komple bir ziraat mühendisi olduğu gösterdi, üstelik aynı gün raporunu hazırladı, amiriyle üst düzey toplantıya katıldı, toplantıda kendisine bir araba iltifat edildi, saçları herhalde ektikleri cipslik mısırın unuyla beyazlatılmış yeni patronuyla yemeklere çıktı, kendisine yine bir araba iltifat edildi, şerefine kadehler kaldırıldı.. üstelik daha işin ilk gününde nar hanımve çocuğuyla ilgili derdi de kalmadı...

    ulan ben de, kimseye bulaşmadığım, ya da kimsenin bana bulaşmadığı iş gününü başarılı geçmiş sayarım ki resmen kıskandım.. ne başarı allahım.. yani bir eleman bu kadar hayat kurtarıcı, bu kadar çabuk şirket politikasını kavrayıcı, bu kadar süper, bu kadar her şirkete lazım olabilir... hala kıskanıyorum... da allahtan ziraat mühendisi değilim yoksa aşağılık kompleksinden kurtulmam mümkün olmazdı.. fesüphanallah...

    kaçırılan sevgilisini kurtarmaya giderken janti güneş gözlüklerini çıkarmaya gerek görmeyen, ama tekne gezisi ayağına cayır cayır güneşte çipil çipil etrafına bakınan melih kişisinin kumpasında, ömer de o evlenme teklifini kabul ederse adam değildir bu da böyle bilinsin..

    --- spoiler ---
  • meryemce ile mustafa nın yettiyse yettigi dizidir.

    mustafa ve meryemce tekneleriyle uzun bir seyahate çıkacaklardır. mustafa meryemce yi de yanına alıp, tekneyle açılır. maksat, meryemce ye teknenin kıçını başını vs ögretmektir. bu sırada evde olan yusuf, tek başına odasında oyun oynamaktadır. (bkz: nerde bu devlet)
    kapı açılır ve aziz yusuf un odasına; elinde babo mu, bobo mu neyse artık tüylü bi oyuncakla(ki bu yusuf'un en sevdigi oyuncagıydır. aziz bunu yusuf u kaçırmadan evvel yine elini kolunu sallayarak girdigi yusuf'un odasından çalmıştır) yusuf un yanına gelir. oyuncagını yusuf a geri verir. o yusuf ta nasıl bir yusuf sa artık, şaşılacak bişeydir mıy mıy mıy..gerci annesi nedir, babası nedir.illa ki çekmiştir onlara.
    koskoca evde, habire kaçırılan şu çocuga bakacak bir insan yoktur. annesiyle babası da göt gezdirmededir. aziz de buyursundur yusuf u kaçırsındır. olmadı oyuncaklarından alıp gitsindir sonrada geri getirsindir. hoş, bu çocuk ekranda ne kadar az göründü o kadar iyidir.

    meryemce ve mustafa eve döndüğü zaman yusuf uyumaktadır.
    meryemce mustafa ya;
    "agg öpme mustafam, uyandırçaksın şimdi"
    der. mustafa meryemce ye;
    "oohgh tamam böbegöiiieeim"
    diyerek yusuf u öper.
    ve boba ya da babo isimli oyuncagını yusuf un yatagında görürler.
    meryemce yusuf a sorar;
    -aa boba(babo) mu gelmiş?
    yusuf yanıtlar;
    -evet , arkadasım getirdi.
    meryemce sorar
    - kimmiş o arkadaşın bakiiim senin?
    mustafa noktayı koyar; ` :karar anı`
    -oohgh endişelenecek bişey yok böbegöiiieeim.

    neyse sabah olur, aşagı yukarı tüm tanıdıklarıyla vedalaşırlar, yusuf u da yanlarına alarak tekneyle açılırlar.
    sonra yusuf uyur. bunlar karı koca şarap falan içerler. sarhoş olurlar. denizden sesler gelir, mustaf a etrafı kolaçan eder.
    ''şişeymiş böbeiğigiimim"
    diyerek, meryemce yi aydınlatır.
    sonra tenkenin başına giderler. güya yıldızları seyrederek uyuyacaklardır. hemen sızarlar.
    onlarda sızar sızmaz,zodiac bota takım elbesiyle binen aziz gelir, tekneye çıkar.
    ha ha hayt
  • asmalı konak taklidi mutfak ahalisi her bölümde 'uyy beyaz gelinciğim yerim ben onu, beyaz gelincik ne kadar tatlı dimi ay ay ay'' gibilerinden sevgi gösterilerinde bulundukları inandırıcılıktan uzak dizi.. olması gereken ise; ''şu yeni gelinde pek havalı birşeymiş, küçük beyin karısı da orospuymuş'' olmalı ki heh oldu diyelim biz de...
  • nevrotik ceren’ le kıl kankası diyar’ ın, kozan’ da ömer aslanbaş tarafından kahramanca kurtarıldığı bölümde, en kahraman sofistike ağa ömer aslanbaş ve yancısı melih ile birkaç it kopuk arasında arbede yaşanır. akabinde ceren insanı ömer’ e “ben sana demiştim, takip ediliyoruz” diye çemkirir (bkz: cemkirmek).

    oysa ki normal yol ve hava koşullarındaki diyaloglarda insanlar birbirine “nasılsın, bir yerine bir şey oldu mu, canın yanıyor mu?” filan der.

    her neyse, bununla da kalmaz, ömer aslanbaş sadece “nasılsın diye sorduğun için sağol ceren” gibisinden laf sokar. sen kızı kurtar, üstüne vurdu kırdı, akabinde hatun bikbik etsin, senin de tek yaptığın laf sokmak olsun...

    oysa ki bu durumlarda laf sokmak gereksiz taramaya girer, direk güzide adana küfürlerini devreye sokmak elzemdir.

    her şeyi geçtim, bir de aziz olgusu var. yahu aslanbaş kardeşim, adanalı’ sın, karun gibi zengin, nüfuzlu ailesin. maşallah mühimmat ve insan kaynakların da yerinde; silahlar, kurşunlar vızır vızır, kirli işlerini gördürdüğün marabaların dizi dizi… nedir bu yasal çerçeve sevdası… aziz’ i sırf dövdürüp çöplüğe atmak mıdır olayın…

    bir de son bölümde ömer aslanbaş’ ın kullandığı bir arabanın plakasındaki harf m idi. m yabancılara verilen plakadır, buradan sayın yönetmene seslenmek isterim…

    bir dünya gubidikliğe rağmen hala bu diziyi izliyorum ya, allah beni davul etsin…
    (bkz: adanalıyık)
  • mehmet günsura dakka başı bebeğim dedirttikleri dizi. insanın içi bi hoş oluyor.
hesabın var mı? giriş yap