• günün 16 saati buğulanmış ya da kirli gözlüklerle yaşadığım için bulanık görmeye alışkınım. hatta insanların genelde bulanık, bulutlu, puslu bir dünyada yaşadığına inanıyorum. hatta daha ileri gideyim, insanlar hemen her zaman bulanık bir duygusal dünya içinde yaşar. sonbahar'in puslu, bulanık dünyası herkesi tedirgin etmesine rağmen, insanların duygusal bulanıklığının genelde kimseyi rahatsız etmemesi şaşırtıcıdır. bbc belgeseli sesiyle anlattığıma bakma, duygusal dünyalarımızın bulanık niteliği; insanları, onlarla doğrudan ilişki kurmayı engelleyen belli belirsiz gölgeler halinde görmemize yol açar. yalnızca başkalarını değil, onlarla ilişki içindeki kendimizi de göremeyiz. kendimize dair yanılgılarımızın, ilişkilerimiz boyunca yaptığımız yanlışların büyük bir bölümünü de duygusal dünyamızı saran bu sis, pus ve bulanıklık yaratır.

    aynı şekilde diğer kişilere yönelik duygusal iniş çıkışlarımızın büyük bir bölümü de, bu bulanık iklimin yarattığı görme kaybının ürünüdür. hareket arttıkça bulanıklığın da artması buna bağlıdır ve büyük ölçüde bu nedenle insanları net bir şekilde görme ve tanıma becerimiz, onlarla olan duygusal, fiziksel ya da toplumsal ilişkilerimizin sürekliliğine ve tarihine bağlı olarak derinleşir. hareket halindeyken genellikle geçmişe döneriz. daha net görebilmek için geçmişe ve deneyimlerimize ihtiyaç duyarız.

    dahası görmemizi engelleyen hasarlarımızı, çizilmiş merceklerimizi, hatalı mesafe ayarlarımızı, perde aralıklarını ve ışığa duyarlılık değerlerimizi bütün bu süreç içinde, ilişkilerimiz içinde onarır, tamir ederiz. duru ve net bir görüşe varmaya çalışırız. bazen deyim yerindeyse başkalarına da kendimize de yardım ederiz. gördüğümüz kadar, görebildiğimiz ölçüde; gösterebildiğimiz kadar, gösterildiği ölçüde..
  • bim in luks kabul edilebileceği, insanda nerden de geldim buraya hissi uyandiran , var ama yok bir belediyeye sahip, etrafindaki butun sehir merkezlerine ters, kislarin cok sert gectigi (henuz daha goremedim), gene de yaşamaya deger mus' un bir ilcesi.
  • 9 eylül 2013 tarihinde öğretmen olarak atandığımı öğrenene kadar böyle bir ilçenin varlığından haberdar değildim. kışların çok sert geçtiğini bizzat yaşayarak öğreniyorum. insanları desen öğretmenleri ve memurları geçim kaynağı olarak görüyor.
  • muş ilinin malazgirtten sonra en uzak ilçesidir. ancak yolda gelirken ne yollar ne de merkezde duyduğunuz olumsuzluklar sizi ürkütsün gayet güzel bir yerdir. özellikle mecburen doğuya gidecekler için önerilir.
  • muş'un bu ilçesinde 4 ay kaldım ama sorsalar neresinde ne var bilmem. askerlik işte 120 gün boyunca bir kere çıktım karakoldan onda da karşı taraftaki sağlık ocağına gittim. ünlü malazgirt ilçesiyle muş merkezin ortasında bulunur aşağı yukarı.
  • ağlamadan * önceki dünya.
  • (bkz: mudblood)
  • zihnin bunak hali.
  • karıştırmak, bulandırmak anlamındaki "bula" (bulga) kökünden türeyen bir sözcüğümüz.

    kökten türeyen "bulgak" yine "bulanık" anlamına gelirken, aynı sözcükle düşmanın gelmesiyle halk arasına oluşan karışıklık da ifade ediliyor.

    allak bullak: alt üst olmak, karışmak.
    alacalı bulacalı: karmakarışık.

    ala: alacalı, birkaç rengin karışımından oluşan renk, karışık renk. (ala+balık: karışık renkli balık.)

    ala ve bula (bulga) sözcüklerinin birbirlerine çok yakın anlamı var. bulanan, alaca oluyor.

    bulgamak: bulandırmak, karıştırmak.
    sözcüğün öfkelendirmek ve can sıkmak gibi anlamları da bulunuyor, bu anlamlar bulanıklığın sonucuyla ortaya çıkan anlamlar gibi gözüküyor.

    bulan-mak: berraklığını yitirmek.
    bulaşmak: karışarak berraklığını gidermek.
    bulamaç: un, şeker ve yağ ile yapılan, cıvık hamur tatlısı. (cıvık karışım)
  • gunumuzde telli turnalarin yasadagi tek yerdir.
hesabın var mı? giriş yap