aynı isimde "andropoz" başlığı da var
196 entry daha
  • asiri edebi bi esermiscesine (ve ben cok anlarmisim gibi) overanalyze etmek istemiyorum ama, biraz alttan alta goze sokulan bir tema var, kimse yazmamis karalayayim.

    --- spoiler ---

    dizide devamli islenen birkac temadan birisi, insanlarin tek yonlu iletisim kurmaya cabalayip bunu fark etmemesi. kimse karsisindakini dinlemiyor, karsisindakinin ne dedigini/diyecegini en iyi kendisi biliyor. aslinda karsisindaki ne soylerse soylesin, onun agzindan cikanlari objektif olarak yorumlamayip, yani dinlemeyip, kendi dusunceleri ve onyargilariyla harmanliyor.

    en bariz orneklerinden birisi adamin ogluyla bahcede otururken ogluna zorla sigara icirmesi. cocuk acik acik “icmiyorum baba” diyor, ama babasi onun kesin ictigini dusunuyor, o kadar ki sonunda zorla iciriyor da. sonra cocugun sigara icmedigini fark ettiginde de “niye soylemiyorsun oglum” diyor. soylediginin farkinda bile degil. yani farkinda ama, degil…

    ayni tema dizinin hemen her diyalogunda var. cocuk kiz arkadasim var diyor, babasi “korunuyor musunuz?”. adam hasta degilim diyor, ailesi kanser teshisi koyuyor. kiz arabada olumden donen adama “icki kotu” diyor, adam “istersen var vereyim” diyor. herkes “leb” demeden “leblebi”yi anladigini dusunuyor.

    birbirinin gercekten ne istedigini anlayan kitle genellikle yeni nesil olarak resmedilmis, hatta birbirlerini birak, kendilerinin ne istedigini (en cok da zit karakterleriyle ikizler bu figurde). mesela zengin yatli katli adam mal mulk istedigini sanmis, ama sonradan istedigi seyin o olmadigini anlamis. turk kadini birakip rus istedigini sanmis, onu da istememis meger. ote yandan genc girisimci cocuklar, ilk is gorusmelerini yaptiktan sonra “bira mi icsek” diyorlar. sonra bi “mal miyiz lan biz, 15 yasindayiz ve bunu aslinda istemiyoruz da” deyip dondurma yiyorlar. yine de dukkanin acilisinda annesi hala “siz sampanya mi iciyonuz?” diyor. cocuklar istemedikleri seyi coktan fark etmis, ama baskalari leb demeden leblebiyi anladigini zannediyor.

    insanlarin karsi tarafi kendi gozluguyle gordugu zaten dizinin basindan beri “fal” muhabbeti ile yansitiliyor. falda bi kadin yatan bi adam gordu, farkindaysaniz karsilarina cikan her vukuata yapistirdilar. o kadar ki, dizinin en sumsuk, karisini doven, kendi basina biraksan evi yakacak, yumurta kiramayan sumuklu maco herifi bile “siz saglam adami hasta edersiniz” derken fal bakarak adami neredeyse gommelerini elestiriyordu. allahin hirbo adami bile bi anligina aslinda karsi tarafi dinlemenin pesindeydi. halbuki fal bakan kadin, 15 yasinda rus klasiklerinin tamamini okumus…

    karakterlerin kirilma sahnesi, “bahcedeki evi alacam” diye bizimkileri arabada aramalariydi. yine kendi kafalarini disari project edip “kesin bunlar polis, kesin yemliyorlar” demeler… ta ki adam acik acik, sabirla, israrla “ev alacam” diyene kadar… o ev, dizinin basinda satilmasi “tabu” olan ev. baba yadigari ev. satilmasi teklif dahi edilemez ev. o kadar yasanan seyden sonra artik o evi gozden cikardilar, ama satin alacak kisiyi bile dinlemiyorlar. kendi fikirlerini surekli telefonda karsi tarafin agzina tukurerek kendilerine zarar veriyorlar. bunu fark edince dinlemeyi ogreniyorlar. hem utaniyor, hem aydinlaniyorlar. susup, firsati degerlendiriyorlar.

    butun bunlarin zamanla, kol saatlariyle olan iliskisi aslinda gayet basit. gencken kendisinin ve baskalarinin ne istedigini bilenler, zamanla baska fikirlere kapaniyor, fala bakar gibi her baktigi yerde gormek istedigini goruyor. sonunda da “ben degisim/baska fikirler istiyor muyum?” bilmiyor. gencken ne istedigini bilen zumreler, hayatta baskalarini dinlemeyi birakinca istemedikleri bir hayata surukleniyorlar. mutsuz olup, mutsuz ediyorlar. “ben sensiz naparim” diyorlar, cunku kendilerini baskalarinin agzinda tanimlamislar. alkolik herif ne dovdugu karisini istiyordu, ne de hindistan'a gitmeyi. gizli gizli yasadigi hayata (maskulen bi figurle yatta takilmak) aciklikla geri dondu. ikisine de sorsan eslerinin dizlerine kapanip yalvardilar “sensiz yapamam” diye… yusuf ve esi sonunda tabu olan evi geride birakip sahil kasabasinin hakkini veriyor. ama bunun disinda elle tutulur degisim yok. cunku belki de istemiyor. muhtemelen daha iyi iletisim kurmayi ogreniyorlar. iskeledeki happy hour'da birbirlerinin ne dedigini hic anlamayan cift, happy hour'un aslinda happy olan kisminin icilen bira (ev, materyal, implant) degil, dinlenen karsi tarafla gecen zaman oldugunu ogreniyor.
    --- spoiler ---
854 entry daha
hesabın var mı? giriş yap