arapça ebu,
ibn ve
bin sözcüklerini özetlersek:
falan ebu
filan: filan'ın
babası olan falan (genelde erkekler ilk çouklarının adıyla
künyelenirmiş).
falan bin filan: filan'ın
babası olan falan.
falan ibn-i filan: filan
oğlu falan.(bkz:
ebu müslim/@ibisile)
dost körpe çevirisi olan
otomatik portakal* da ciddi bir argo kitabı olduğundan
cıvır sözcüğüne sıkça rastlanılıyor. bir blogta ingilizcesindekinin
nadsat* argosu olduğu yazıyordu.
moruk,
lavuk,
görmek anlamında
dikizlemek (çok iyi oturmuş, yabancılaştırıyor),
sigara karşılığı
kanser/kanserler,
oha filan olmak değilse de filan olmak ve benzeri
filanlı
yabancılaştırmalar çeviri kitabın öteki sürpriz çözümleri.
"benden sonra sıra bizim
dim'deydi
*, hak etmişti, ben
çıtırı tutarken,
peebee shelley maskesini çıkarmadan, hayvan gibi uluyarak işini halletti. (...) sonra
sessizlik çöktü ve içimiz
nefretle
filan doluydu, bu yüzden geride kalan, kırılabilecek her şeyi kırdık -daktiloyu, lambayı, koltukları- ve bizim dim, dim'lik yaptı ve ateşi işeyerek söndürdü, halıya da sıçacaktı, nasılsa bir sürü kağıt vardı, ama ben hayır dedim."
anthony burgess -
a clockwork orange"ama sokağa çıktığımızda,
düşünmenin
salaklara göre olduğunu ve
akıllıların
ilhamı ve tanrı'nın gönderdiklerini
filan kullandıklarını
çakozladım."
anthony burgess -
a clockwork orange["asla," dedim. "insan bir kere ölebilir
*.
dim daha doğmadan ölmüş
*. o
kıpkırmızı kan birazdan kesilir." çünkü ana
kablolarını
filan kesmemiştim.]
anthony burgess -
a clockwork orange"bu yüzden, ağzımı açıp
ühü ühü ühü oldum ve gözyaşlarım, dikizlenmeye zorlandığım şeyleri engelleyip kutsal
gümüşi çiy damlaları
filan gibi aktılar."
anthony burgess -
a clockwork orange[o zaman sesimi iyice yükseltip
cıyakladım: "sırf bir
otomatik portakal gibi mi olayım yani?" bunu neden dedim bilmiyordum
kardeşlerim, aklıma
durup dururken filan gelivermişti. nedense hepsi bunu duyunca bir iki dakika sustular.]
anthony burgess -
a clockwork orange"o da kendi oğluna engel olamayacaktı kardeşlerim. dünyanın
sonuna kadar da böyle
filan gidecekti,
durmadan durmadan durmadan,
kocaman dev bir herif filan gibi, belki dev ellerinde leş kokulu pis bir
portakalı döndürüp döndürüp duran bizim
tanrı'nın kendisi gibi (
korova sütbarı sağ olsun)."
anthony burgess -
a clockwork orange(bkz:
filanca/@ibisile)
(bkz:
falan/@ibisile),
falan filan,
filan fıstık(bkz:
fan fin)
(bkz:
felan)